Azerbaycan coğrafyasından Anadolu'ya giden kadınların ahilik teşkilatı - Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları)

Dünyanın bilinen ilk kadın sivil toplum örgütünün 13. yüzyılda Anadolu’da kadınların kurdukları Bacıyan-ı Rum olduğu söylenir. Günümüz Azerbaycan coğrafyasından Anadolu’ya göç eden oba kadınlarının kurduğu bir ahilik teşkilatı olmuştur. Bu dönemde Anadolu’ya Rum diyarı denmesinden dolayı günümüz Türkçesindeki anlamı Anadolu Bacılarıdır. Kurucusu da Ahi Evren’in eşi Fatma Bacı ya da Kadıncık Ana’dır.

Azerbaycan coğrafyasından Anadolu'ya giden kadınların ahilik teşkilatı - Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları)
08 Mart 2020 - 20:16

Fatma Bacı önderliğinde kadınlar; örgü, halı kilim ve kumaş dokumacılığı yaparken aynı zamanda okuma yazma, silah kullanma, ata binme, misafir ağırlama gibi farklı alanlarda da eğitim almaktadırlar. Ustalar mesleğe yeni başlayanları eğitmekte, dürüst ve mesleğin gereklerini bilen yeni ustalar yetiştirmektedir.

Onların erkekler ile birlikte çalışmaları, akşamları birlikte sohbet edip semah dönmelerinden rahatsız olanlar da bir yandan haklarında gerçek dışı söylentileri yaymaktadır. İslam’a uygun bulmadıkları bu yaşama biçimi onlar için kabul edilemezdir. Oysa göçer kültürünü yerleşik yaşama uyarlarken kadın erkek bir arada yaşamaya devam eden Türkmenler “yarin yanağından gayri her yerde her şeyde hep beraber” demeye devam ediyorlardı. Bugün çayda çıra olarak bildiğimiz halk oyunu akşamları yapılan bu sohbetler sırasında kadın erkek birlikte oynanan danslardan günümüze taşınmıştır.

Yeniçerilerin başlarına giydikleri Akbörk (bükme elif taç) bu örgütün ürettiği tarihi belgelerde bulunmaktadır. Ayrıca dokudukları halı ve kilimler de İstanbul’a ve farklı Hristiyan yerleşim yerlerine gönderilmektedir. Bugün Anadolu’daki pek çok halı ve kilim deseninin köklerinin bu bacılara dayandığını söyleyebiliriz.

Dokumacılık ve örgü dışında Bacıyan-ı Rum üyelerine verilen eğitimlerden birisi de misafir ağırlamadır. Anadolu’ya yoğun olarak göçlerin olduğu bu dönemde gelen kişilerin barınması, göçün yarattığı toplumsal sorunlara çözüm bulma konusunda ahilerin çabaları göz ardı edilemez. Türkmenlerin bu göçler sırasında yeni geldikleri topraklara uyum sağlaması, kısa süreli de olsa barınma sorunlarının çözülmesi için ahilere ait tekke ve zaviyeler çok önemli bir işlev üstlenmiştir.

Rivayet odur ki yine böyle bir günde gelen konuklara sofra hazırlayıp yemek pişirirken Fatma Bacı’ya o sırada Hacı Baktaş’ın Anadolu’ya geldiği malum olur. Hacı Bektaş’ın Anadolu’ya ilk gelişinde Ahilere ait bir misafirhanede konakladığını yine Vilayet-name’den öğreniyoruz. Ayrıca, Kirmanî’nin, Menakib-i Evhadeddin-i Kirmanî adlı eserinde verdiği en önemli öğütlerden birisi de yolcu ve kimsesizlerin yedirilip içilmesi ve barındırılmasıdır.

Bacıyan-ı Rum Anadolu BacılarıBacı Teşkilatı’nın bir diğer faaliyet alanı da askeri eğitimlerdir.

İslamiyet’in kabulünden önce kadınlar at binme ve savaş teknikleri konusunda ustalaşmıştır. Kadınlar bu becerilerini Bacıyan-ı Rum örgütünde genç kızlara aktarmaya devam ederler.

Özellikle Moğolların Kayseri’yi kuşattıkları dönemde bacılar, erkek ahiler ile birlikte kenti savunmak için kahramanca savaşmışlardır. Dulkadiroğulları Beyliği’nin binlerce kadın askerden oluşan birliklere sahip olduğu Aşıkpaşazade’nin kitabında anlatılmaktadır.

Bacıyan-ı Rum örgütü görüldüğü üzere sadece bir meslek örgütü olmanın çok ötesindedir. Yukarıda saydığım işlevlerinin yanında bir tarikatın olmazsa olmazlarından olan dini ve tasavvufi bilgilerin aktarılmasına da büyük önem verilir. Elbette yine onların şeyhi olarak kabul edilen Fatma Bacı yol göstericileridir. Kadın erkek birlikte yapılan bu aktivitelere öncelikle Fatma Bacı’nın babası Kirmanî büyük önem verir.

Ahilik artık pek çok şehirde gelişmekte ve ahilerin sayısı artmaktadır. Moğol işgali ve Anadolu Selçuklu Devleti’ndeki yönetim boşluklarının ortaya çıkışına dek bu gelişme devam eder.

Moğol istilası sırasında Kayseri’yi işgalden kurtarmak için ahiler yiğitçe savaşırlar. Mevlana’nın oğlu da babasına rağmen bu savunmaya katılır ve yaşamını yitirir. Son anda kentin içinden işbirlikçilerin de yardımı ile Moğollar şehri ele geçirirler. Yüzlerce kadın erkek ahi ya öldürülür ya da uzak ülkelere sürülür.

Mevlana’ya oğlunun ölüm haberi ulaştığında, oğlunun cenazesini teslim almadığı gibi cenaze namazını da kendi kıldırmaz. Aslında Mevlana ile Ahi Evren arasındaki çatışmanın temeli Ahi Evren’in kayınpederi Kirmanî ile Şems arasındaki tasavvuf anlayışına dayanmaktadır. Kirmanî ve Ahi Evren’in dünya görüşleri dünyayı ve doğayı anlamaya yönelik olduğundan pozitif bilimlere daha yakındır. Moğolların Anadolu’yu işgali sırasında Ahilerin ve Türkmenlerin Moğollara karşı direnişi ancak bu direnişlerinin yenilgi ile sonuçlanması nedeniyle onlara ait tekke ve zaviyeler de Mevlana yanlılarına verilmiştir.

Bacıyan-ı Rum teşkilatının dağılan üyeleri gittikleri yerlerde derin izler bırakmıştır. Örneğin Konya yakınlarındaki Ulumuhsine ve Kiçimuhsine adlı iki köyün Selçuklulara uzanan geçmişi araştırıldığında adlarının iki bacıdan geldiği görülür. Bu köylerde dokunan halı ve kilim motiflerine de bu bacıların adı verilmiştir. Bu iki kardeşin Moğol işgali sırasında kaçıp bu köyün yakınlarında saklandıkları ve köylerin kurucuları oldukları söylenir. Araştırmacı Belkıs Acar yaptığı alan araştırmalarında bu görüşümüzü desteklemektedir.

Birçok batılı araştırmacı, tarihin o döneminde Anadolu'daki kadınların bir araya gelerek bugün ki anlamda bir sivil toplum örgütü kurmalarını hayretle karşılamıştır. Alman araştırmacı Franz Taeshner de bunlardan biridir. Franz Taeshner, Ahilik teşkilatı ile aynı dönemde kurulan bu teşkilatın varlığına inanamaz. Çünkü o çağlarda Türk kadınının böyle bir sivil toplum örgütünü kuracak kadar bilinçlendiğine akıl erdiremez.

En eski Osmanlı Devleti tarih yazarı Aşık Paşazade Anadolu'da kurulan Ahilik teşkilatı (Ahiyan-ı Rum) yanında bir diğer sosyal zümre olan Bacıya-ı Rum (Anadolu Kadınlar Birliği)'dan bahseder.

Bacıya-ı Rum teşkilatı, Anadolu kadınlarını, gerektiğinde düşmanlara karşı vatan savunmasında eşlerinin yanında mücadele etmesi ve gerektiğinde de kültürde, sanatta, edebiyatta, sosyal ve ekonomik alanlarda kalkınıp gelişmesini sağlamak için teşkilatlandırmıştır. Anadolu Kadınlar Birliği, kadınlar arasındaki yardımseverliğin, konukseverliğin, doğruluk ve merhametliğin gelişmesine katkı sağladığı gibi Türk dilinin, Türk kültürünün ve İslam anlayışının kadınlar arasında yayılmasını hızlandırılmıştı

Anadolu Kadınlar Birliği, Ahilerin kadınlar kolu olarak yetim ve kimsesiz genç kızları himayesine almış, onların eğitimlerinden, ev-bark sahibi olmalarından sorumlu olmuşlardır. Bunun dışında kimsesiz ihtiyar kadınların bakımı, genç kızların evlendirilmesi gibi birtakım sosyal hizmetlerde bulundular, maddi sıkıntı içinde olanlara yardım elini uzatmışlardır.

Sosyal, ekonomik, kültürel ve ahlaki ilkeleriyle Ahilik kültürü, fertlerin hak ve özgürlüklerine ayrıca önem vermektedir. Ahilik teşkilatının erkek üyelerine "Eline, beline, diline sahip ol!" yani "hırsızlık etme, başkasının namusuna göz dikme, başkası hakkında kötü konuşma" prensibi benimsetilip yaygınlaştırılırken, şüphesiz iş birliği yaptıkları Anadolu kadınları o günkü adıyla Bacıyan-ı Rum teşkilatı aracılığıyla da hanımlara, "Eşine, işine ve aşına dikkat et!" yani "eşine yardım et, onu evine bağla, işine ve geçimine dikkat et" prensipleri benimsetiliyordu.

Kaynak: ASAS MEDYA 

https://asasmedya.info/news/social/12015-azerbaycan-cografyasindan-anadoluya-giden-kadinlarin-ahilik-teskilati

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Günün Başlıkları