Ahmet Mithat Efendi'nin bilinmeyen aşkları

“3 saatlik uykuda hep seninle meşgul oldum. Ah bir dakikası bir asırlık mesut hayata bedel olan Fitnat’ım. Sizinle 18 saat geçirdim ki bu bin senelik ömre bedeldir.”

Ahmet Mithat Efendi'nin bilinmeyen aşkları
23 Ekim 2013 - 13:43

Berivan Tapan/ÖZEL

"3 saatlik uykuda hep seninle meşgul oldum. Ah bir dakikası bir asırlık mesut hayata bedel olan Fitnat'ım. Sizinle 18 saat geçirdim ki bu bin senelik ömre bedeldir."

Bilen bilir bu cümleler, Osmanlı'nın en uzun ömürlü yayınlarından biri olan Tercüman-ı Hakikat gazetesini çıkaran, Türk edebiyatının ilk popüler yazarı Ahmet Mithat Efendi'ye ait. "Fitnat'ım" dediği kişi ise, annesi Nefise Hanım'ın kardeşinin kızıydı… Aynı zamanda evli olan Fitnat Hanım ile Ahmet Mithat Efendi'nin bu gizli aşkı uzun süre devam etti…

Ahmet Efendi'nin bu çok bilinen Fitnat Hanım aşkının yanı sıra Şair Nigar Hanım ile de yakınlığı, arkadaşlık ilişkisi olarak yazılır çizilir. Oysa "Ahmet Mithat Efendi, kendini aylarca kapattığı Beykoz'daki çiftliğinde yalnızca kitap yazmıyor, aynı zamanda Nigar Hanım ile de gizlice buluşurdu."

Ahmet Mithat Efendi'nin Nigar Hanım'a aşkı o kadar yoğundu ki yeğenine Nigar ismini verir.

BABASININ İKİNCİ BİR EŞİ OLDUĞUNU OĞLU SÖYLÜYOR!

Uzun boylu ve yakışıklı bir adam olan Ahmet Mithat Efendi'ye karşı koyamadıklarını anlatan torunu Mehmet Tanberk, "Dedem 1.86 boyunda dikkat çeken bir adammış. Karizmatik bir görüntüsü varmış. Servet Hanım yani ilk eşinden 5 çocuğu oluyor. Daha sonra Galata'daki bir eğlenceevinden Kalyopi adında bir Rum kadına aşık oluyor. 'Henüz 17 yaşında' adlı kitabını da onun için yazıyor. O kitaba tek yazmadığı ise onunla evlendiği! Kalyopi adını değiştirip ona Melek ismini veriyor ve ondan da 5 çocuğu oluyor. İkinci eşinin varlığını uzun bir süre gizliyor. Ortaya çıkması ise dedem Kamil Yazgıç sayesinde oluyor. Şöyle ki; dedem bir gün annesine 'Anne biliyor musun arada sırada diğer kardeşimle de oyun oynuyorum' diyor. Annesi de Mithat Efendi'ye soruyor. O da bunun doğru olduğunu, başka bir eşinin ve ondan çocuklarının olduğunu söylüyor. Bunun üzerine Servet Hanım, 'Çocuklar birlikte büyüsün, kardeşler birbiriyle vakit geçirsin, onları da al bu yalıya getir' diyor. Ve bir süre sonra da ikinci eşi Melek ile birlikte hep beraber yaşamaya başlıyorlar."

O YALI ARTIK KALKAVANLARIN

Tanberk, çocukluğunun geçtiği Ahmet Mithat Paşa yalısının bugünkü sahiplerinin Kalkavanlar olduğu bilgisini vererek, konuşmasını şöyle sürdürüyor: "Miras olarak bize yalının arkasındaki çiftlik kaldı. Orası da daha sonra satıldı. Küçüklüğümün geçtiği 10 odası olan yalı da diğer kardeşlerindi. Ancak yıllar içerisinde orası da satıldı. Yazdığı tiyatro oyunlarını çocuklarıyla birlikte evin büyük salonuna yaptırdığı tiyatroda sahneliyor. Yaşama sevinci olan, çocuksu ve coşkulu bir insan olarak anlatılır hep. Bütün çocuklarına birer müzik aleti çalmayı öğretiyor."

 

 

 

ÖLÜSÜNÜ TALEBELERİ BIRAKMIYOR

"Dedem çok küçükken Kapalıçarşı'da bir tüccarın yanında çalışmaya başlıyor. Kendi kendine orada Fransızca öğreniyor. O kadar parasız ki ayakkabısız yalın ayakla işe gidip geliyor. Fakir bir göçmen yani… Aynı zamanda okula gidiyor. Daha sonra Mithat Paşa tarafından katip olarak işe alınıyor. O kadar başarılı buluyor ki ona kendi ismini veriyor. Ardından da kurucularından olduğu Darüşşafaka'da tarih öğretmeni oluyor. Bir gün burada ders verirken yaşamını yitiriyor. Talebeleri de onu o kadar seviyorlar ki ölüsünü bırakmak istemiyor. 'Bırakın biz gömeriz' diyorlar."

*************

 

 

Bugün 76 yaşında olan Mehmet Tanberk, Singer, Roche ve Philips gibi çok uluslu şirketlerde yöneticilik yaptı. Tanberk, Bill Clinton'a da sunulan 'Melting Pot of Civilization' adlı çalışmasının ardından şimdi de Cinius Yayınlarından çıkan son kitabı Çağlar Ötesi Aşk kitabı ile raflarda… Eski Mısır'da başlayıp Anadolu Türklerine uzanan fantastik bir aşk hikayesinin anlatıldığı kitapta, aşkın kaynağı, sonsuzluğa ve yaradılışın sırrı olma özelliği ortaya konuluyor. "İki dönemin insanlarının ortak etkileşim sahası aşkın evrenselliğiydi. İnsanlar her zaman sevdiler ve benzer duygular paylaştılar. Aşkın büyüsüyle mutlu olup, ihanetler karşısında acı çektiler. Hasretin ateşiyle yanarken, vuslatın şevkiyle sarhoş oldular. Aynı güneşin doğuşuyla umutları tazelendi ve aynı mehtabı seyrederek sevgi sözcüklerini fısıldadılar sevgililere. Bu kitabın kahramanları, aşkı doyasıya yaşarken aslında bu duygunun felsefi, sanatsal ve bedensel yönlerini de keşfe çıkmaktadır."

aktüel.com.tr

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum