2021 YILINDA TÜRKİYE ÜNİVERSİTELERİNDE KIRIM VE KIRIM TATARLARI HAKKINDA HAZIRLANMIŞ TEZ ÇALIŞMALARI

2021 YILINDA TÜRKİYE ÜNİVERSİTELERİNDE KIRIM VE KIRIM TATARLARI HAKKINDA HAZIRLANMIŞ TEZ ÇALIŞMALARI
02 Ocak 2023 - 17:26 - Güncelleme: 02 Ocak 2023 - 17:31

2021 YILINDA TÜRKİYE ÜNİVERSİTELERİNDE KIRIM VE KIRIM TATARLARI HAKKINDA HAZIRLANMIŞ TEZ ÇALIŞMALARI*

Yazar: Özgür KARAHAN

 

Şahin Geray Han ve Dönemi

Yazar: Ufuk AYKOL

Danışman: Doç. Dr. Fatih YEŞİL

Yer Bilgisi: Hacettepe Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Tarih Ana Bilim Dalı / Tarih Bilim Dalı

Konu: Tarih 

Doktora, Türkçe, 2021

Son Kırım hanı olan Şahin Geray Han, 1777-1783 seneleri arasında hüküm sürmüştür. Bu dönemde Kırım Hanlığı’nda idarî ve askerî reform girişimlerinde bulunmuştur. Yapmaya çalıştığı bu reformlar halkın tepkisiyle karşılaşmış ve ulemayla birlikte bazı mirzaları da karşısında bulmasına sebep olmuştur. Şahin Geray Han, Kırım Hanlığı’nı müstakil ve merkezî otoritesi güçlü, düzenli orduya sahip bir devlet olarak idare etmek istemiştir. Onun döneminde Kırım Hanlığı’nda Rus nüfuzu artarken Osmanlı Devleti’nin hanlıktaki siyasî otoritesi lağvedilmeye çalışılmıştır. Reform girişimlerinin başarısız olması neticesinde Kırım, 1783’te Rusya tarafından ilhak edilmiştir. Şahin Geray Han ise önce Rusya’da zorunlu ikamete tabi tutulmuş sonra Osmanlı’ya iltica etmiş ve 1787 senesinde Rodos’ta idam edilmiştir.

Kırım’da Alman işgali ve Kırım Tatarları 1941-1944

Yazar: Aybüke GÜZAY

Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Muhammet ŞEN

Yer Bilgisi: Ege Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Türk Tarihi Ana Bilim Dalı / Türk Tarihi Bilim Dalı

Konu: Tarih

Doktora, Türkçe, 2021, 320 sf.

Kırım Tatarlarının kaderi bulundukları coğrafyanın stratejik önemi ile doğrudan ilişkilidir. Bu coğrafyada tarihin ilk dönemlerinden itibaren mevcut olan toplumsal hareketlilik, daimî olarak süregelen güç çatışmalarına sahne olmuştur. 1475 tarihinden itibaren Osmanlı Devleti’nin himayesinde olan Kırım, 1783 tarihinde Rus Çarlığı tarafından işgal edilmiştir. I. Dünya Savaşı’nda dengeler değişmiş, bölgede beklenmeyen bir güç ortaya çıkmıştır. Rus Çarlığı’nın yıkılması ile devam eden süre esnasında Kırım, Almanlar tarafından 21.04.1918-16.11.1918 tarihleri arasında işgal edilmiştir. Bu süre içinde Kırım Tatarları bağımsızlıklarını kazanmak ümidi ile Rusya ve Ukrayna’ya karşı mücadele ettikleri gibi Almanya ve Osmanlı Devleti’nden de yardım beklemişlerdir. Savaşın İttifak Devletlerinin aleyhine sonuçlanması ile Kırım Tatarlarının bağımsızlık ümitleri bu dönem için sona ermiştir. 1921-1941 yılları arasında Sovyet baskısı altında mücadele veren Kırım Tatarları için II. Dünya Savaşı yılları çok daha çetin ve uzun mücadelelerin verildiği bir dönem olmuştur. Bölgedeki Alman işgali ikinci kez (1941-1944) Kırım Tatarlarına umut olmuş, bağımsızlık yolunda Almanlardan yardım almak amacı ile çareler aramışlardır. Tıpkı I. Dünya Savaşı’nda olduğu gibi II. Dünya Savaşı’nda da Almanların temel gayesi Kırım’a bağımsızlık vermek olmamıştır. Savaşın getirdiği koşullara göre hareket etmişler ve Kırım Tatarlarını kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya çalışmışlardır. Kırım Tatarlarının Çarlık ve Sovyet dönemlerindeki mücadeleleri ile sürgün hadisesi üzerine ülkemizde pek çok çalışma mevcuttur. Fakat Alman işgal dönemindeki mücadelelerini işleyen detaylı bir çalışma mevcut değildir. Bu hususu ele alan çalışmalar yüzeysel olarak mevzuya değinmişlerdir. Çalışmamızda Kırım Tatarlarının II. Dünya Savaşı’ndaki Alman işgali ile beraber bağımsızlık yolunda takındıkları tutum ve verdikleri mücadele ele alınmıştır. Kırım’da Alman işgal süreci ve Almanların politikaları daha detaylı incelenmiştir. Böylece bu dönemde Kırım Tatarlarının Millî Mücadelesi hususu Alman arşiv belgeleri de kullanılmak suretiyle aydınlatılmaya çalışılmıştır.

Cengiz Dağcı’nın eserlerinde sembolik anlatım

Yazar: Gülhan SOLMAZ

Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Hatica Kübra UYGUR

Yer Bilgisi: Mardin Artuklu Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

Konu: Türk Dili ve Edebiyatı 

Yüksek Lisans, Türkçe, 2021, 209 s.

Cengiz Dağcı’nın eserlerinin ana teması, ömrü boyunca ayrı kaldığı ve hasretini çektiği dili, kültürü, insanı, yaşam tarzı ve coğrafyasıyla geniş bir anlam kazanan vatanı Kırım’dır. Cengiz Dağcı’nın eserleri, 1944 yılında vatanından sürülen ve vatanlarına bir daha dönemeyen Kırımlıların ve özelde kendisinin yaşadığı olayların birer özeti gibidir. Dağcı’nın gerçek olaylardan yola çıkarak oluşturduğu kurgusal eserlerinin temelinde Kırım sürgünü ve bu sürgünün yarattığı vatan hasreti yatmaktadır. Kırım savaşı, 1944 yılında Kırım’dan toplu bir şekilde sürgün edilen Kırım halkı ve bu sürgünün yarattığı sorunlar; Cengiz Dağcı’nın ömrü boyunca vatanı Kırım’ı anlatmasına neden olur. Çok uzun yıllar vatanından uzak kalan ve vatanına bir daha dönemeyen yazar için Kırım’ı ve yaşatılanları anlatmanın tek yolu ise yazmak olur. Cengiz Dağcı’nın eserleri incelendiğinde, eserlerinin ana temasını oluşturan “Kırım, vatan, sürgün ve hasret” kavramlarının ön plana çıktığı ve bu kavramların sembolik anlatımın olanağından yararlanılarak aktarıldığı fark edilmiştir. Bu bağlamda Cengiz Dağcı’nın daha çok bu kavramlar etrafında şekillendirdiği eserleri ele alınıp çalışmaya dahil edilmiştir. Böylece Cengiz Dağcı’nın eserlerinde kullanmış olduğu sembolik anlatım dili incelenmeye değer görülmüş, sembolik anlatımın hangi kavramlar üzerinden hangi değerlere karşılık geldikleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Cengiz Dağcı’nın eserlerinde kullanılan sembolik anlatımın incelenmesini esas alan çalışmamız giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Her üç bölümde de geniş bir literatür çalışması yapılarak Cengiz Dağcı ile ilgili yapılan tüm çalışmalar incelenmiş, konuyla örtüşen kaynaklar çalışmaya dahil edilmiştir. Bunun yanında sembolik anlatımın ne olduğu ve Dağcı’nın eserlerine nasıl yansıdığı incelenmiştir. Bu inceleme sonucunda eserlerde sembolik anlatımıyla ön plana çıkan kavramlar üzerinden o kavramla bağlantılı kültürel, dini, mitolojik, sosyolojik ya da toplumsal olgular ortaya konmaya çalışılmıştır. 

 

2014 Rusya-Ukrayna Krizi, Kırım’ın Bölgesel Önemi, Kırım Halkının ve Bölgedeki Kırım Türklerinin Mevcut Durumu

Yazar: Sinan BALACAN

Danışman: Doç. Dr. Zeynep YÜCEL

Yer Bilgisi: Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

Konu: Kamu Yönetimi; Siyasal Bilimler; Uluslararası İlişkiler

Yüksek Lisans, Türkçe, 174 sf.

Rusya ve Ukrayna arasındaki sorun, uluslararası platformda yeni ve sıcak bir konu oluşturmaktadır. Bir tarafta Rusya’nın, Kırım ve Ukrayna’nın topraklarını işgal ederken, diğer tarafta Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO ve AB üyelik tartışmalarının devam etmesi, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da gerilmesine sebep oldu. Bu tez ile akılda kalan soruları cevaplandırarak, Kırım’ın Rusya’ya 2014 senesinde bağlanmasının ayrıntıları ile araştırılması, ayrıca devlet ve toplum düzeyinde olumlu ve olumsuz sonuçlarının incelenerek kritiğinin yapılması amaçlamaktadır. Bu tez çalışması, 2014 senesinde Kırım’ın kaderinin nasıl değiştiği konusunda bir bulguya varılması amacıyla yazılmıştır. Rusya’nın Kırım’ın ilhakı vasıtasıyla Ukrayna’ya karşı yapılan faaliyetlerin neler olduğunu ve ülkelerin zaman zaman kendi çıkarlarını gözeterek uluslararası fikirler ve uluslararası hukuka karşı ne tür davranışlarda bulundukları ve zamanla bu davranışların uluslararası aktörler tarafından kabul görülmesi durumunun incelenmesi amaçlanmıştır. Tezin araştırma sürecinde çeşitli basın kaynakları, makale, görsel materyaller ve bu konu hakkında bilgi sahibi olan farklı bakış açılarına sahip kişilerin görüşleri ve kendileri ile röportaj yapma fırsatı bulduğum bu olayın bizzat dâhili olan kişilerin paylaştığı düşüncelerden yararlanılmıştır. Tezim Kırım’ın tarihçesinden başlayarak Rusya’nın onu sahiplenmesinin dayanaklarını araştırarak, Rusya – Ukrayna ilişkilerini inceleyerek ilhakın gerçekleşmesinin nasıl mümkün kılındığını göstermek amacındadır. İlhaktan sonra verilen tepkilere yer verilecek, sebep ve sonuçları irdelenecektir. Bu tez çalışmasında Rusya, Ukrayna ve Kırım’ın ilhaktan dolayı ortaya çıkan kazançları ve kayıpları gösterilecek ve güncel durum değerlendirmesi yapılmıştır.

Eşref Şemizade’nin “Saylama Eserler” adlı eserinde dil ve üslup

Yazar: Yunus Emre KARADUMAN

Danışman: Prof. Dr. Arzu Sema ERTANE BAYDAR

Yer Bilgisi: Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Ana Bilim Dalı / Türkçe Eğitimi Bilim Dalı

Konu: Dilbilim; Türk Dili ve Edebiyatı

 

Edebiyat doğduğu toplumdan ayrı düşünülemez. Yaşanılan hüzünler, sevinçler, acılar gibi birçok duygu o toplumun edebiyatında kendine yer bulur. Kırım halkı da tarih boyunca yaşadıklarını şiirlerine, öykülerine, hikâyelerine nakşetmiştir. Bu çalışmadaki amacımız toplumumuz tarafından pek bilinmeyen ve araştırılmayan Kırım edebiyatına Eşref Şemizade penceresinden bakmaktır. Yaşadığı dönemde Kırım edebiyatının önde gelen isimlerinden olan Eşref Şemizade bize dönemin hem şartlarının hem de edebiyatının ipuçlarını verecektir. Çalışmanın giriş kısmında Kırım Tatar Türkleri, Kırım Tatar Türkçesi ve Kırım Tatar edebiyatının önemli şahsiyetlerinden olan eser sahibi Eşref Şemizade hakkında bilgiler verilmiştir. Çalışmamızda Eşref Şemizade’nin “Saylama Eserler” adlı eserinin “Şiirler ve Qırqlama” bölümleri incelenmiştir. Öncelikle transkiribe edilen metin daha sonra kelime türleri açısından tahlil edilmiştir. Üslup ve içerik bölümündeyse şiirler konularına göre tasnif edilmiştir. Sonuç bölümünde çalışma sonucunda elde edilen bilgilere yer verilmiştir. Tezin son bölümünde kiril alfabesinden latin alfabesine çevrilen metin ve metnin orijinal hali verilmiştir.

Kırım Tatarcasında ad işlevli yan cümleler  

Yazar: Katif ÇINAR

Danışman: Doç. Dr. İbrahim AHMET AYDEMİR

Yer Bilgisi: Hacettepe Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Ana Bilim Dalı / Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bilim Dalı

Konu: Dilbilim

Yüksek Lisans, Türkçe, 2021, 92 s.

Bu çalışmada, Kırım Tatarcasındaki ad işlevli yan cümle tipolojisi incelenecektir. Kırım Tatarcasındaki ad işlevli yan cümle kurulumu, çeşitli derlemelerden ve bugüne kadar yayınlanmış malzemelerden hareketle belirlenecek, daha sonra bu ad işlevli yan cümlelerin temel özellikleri ve işlevleri tespit edilerek kullanım sıklıklarına göre bir sınıflandırma yapılacaktır. Bu araştırma çerçevesinde öncelikle Kırım Tatarcasındaki ad işlevli yan cümleler sentaktik ve semantik açıdan betimlenecek; zamansal olarak ve olgusallık açısından da incelenecektir. Ayrıca, değerlendirilen Kırım Tatarcası metinlerin Türkiye Türkçesindeki karşılıkları da verilerek Kırım Tatarcasında ad işlevli yan cümlelerin Türkiye Türkçesindeki işlevsel karşılıkları da irdelenecek; bu diller, ad işlevli yan cümleler bağlamında mukayese edilmiş olacaktır.

The legitimacy of NATO’s 1999 intervention in Kosovo and Russia’s 2014 annexation of Crimea: The use of force and the right to self determination 

NATO’nun 1999’da Kosova ve Rusya’nın Kırım’ı ilhak edişinin meşruiyeti: Güç kullanımı ve kendi kaderini tayin hakkı

Yazar: Selen CEYLAN

Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Aslı GÜLSEVEN

Yer Bilgisi: Atılım Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı / Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bilim Dalı

Konu: Uluslararası İlişkiler 

Yüksek Lisans, İngilizce, 2021, 106 s.

Birleşmiş Milletler Sözleşmesine göre devletlerin birbirlerine askeri güç uygulamalarına ve iç işlerini karışmalarına izin verilmiyor. “İnsani müdahaleye” örnek olarak gösterilen 1999’da NATO’nun Kosova’ya müdahalesi uluslararası alanda bazı tartışmalara yol açtı. Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılarak bağımsızlığı BM Güvenlik Konseyi kararı olmadan ancak NATO, ABD ve AB’nin tek taraflı kararları ile ortaya çıktı, ancak Uluslararası Güvenlik Konseyi’nin tavsiye görüşü ile yasal olduğu onaylandı. Kosova’ya müdahale 1999’dan sonra önem kazanan insani amaçlarla yakından ilişkilidir. İlk başta Ruslar karşı çıksa da Rusya, Kırım davasında yasadışı işgalini ve ilhakını uluslararası hukuk açısından meşrulaştırmaya çalıştı. Öte yandan kendi kaderini tayin karmaşıktı. Benliğin “kim” olduğuna ve “kendi kaderini tayin” kavramının “hangi koşullarda” geçerli olduğuna karar vermek sorun olmuştur. Kosovalılar kendi kaderini tayin hakkını kullanarak bağımsızlıklarını ilan ettiler. Ancak Kırım referandumu uluslararası hukuka uygun değildi. Bu çalışmada, 1999 NATO’nun Kosova’ya müdahalesinin ve 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhakının meşruiyeti, yasadışı olarak nasıl güç kullandıkları ve son statüleri için izledikleri yollar inceleniyor. Çalışma, iki davanın hem benzer hem de farklı yönlerini araştırıyor ve aynı zamanda müdahalelerin uluslararası hukuka nasıl aykırı olduğunu da inceliyor. NATO’nun müdahalesinde ve Rusya’nın ilhakında uluslararası hukuku görmezden geldikleri anlaşılıyor. Öte yandan, Kosova’nın bağımsızlık ilanı yasal iken, Kırım’ın Rusya’ya katılma referandumu tamamen yasal olarak kabul edilmedi. Rusya, 1999 yılında NATO’nun eylemini yasal olarak kabul etmemesine rağmen Kosova örneğini referans göstermeye çalışmıştır. Ancak Rusya’nın Kırım’ın ilhakını yasal kanıtlama girişimi uluslararası arenada destek görmemiştir.

The crimean khanate and the closure of the Black Sea frontier (1699-1730) / 

Kırım hanlığı ve Karadeniz sınır bölgesinin kapatılması (1699-1730)

Yazar: Metehan ALDOĞAN

Danışman: DOÇ. DR. Derin TERZİOĞLU SEZER

Yer Bilgisi: Boğaziçi Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Tarih Ana Bilim Dalı

Konu: Tarih 

Yüksek Lisans, İngilizce, 2021, 187 s.

On sekizinci yüzyılın başında, Karlofça (1699) ve İstanbul (1700) Antlaşmalarının Avrupalı taraf devletleri, Osmanlı İmparatorluğunu kuzey ve kuzeybatı sınır bölgelerinin belirli sınırlara dönüşümünü kabul etmek ve sınır topluluklarının sınırların öte tarafına akınlarının önlenmesi için onları sıkı bir şekilde kontrol altına almak zorunda bıraktılar. Sonuç olarak, Osmanlılar Rusya ve Lehistan’a yapılan akınları ve yağmayı ve de bu ülkelerin halklarının köleleştirilmesini cezalandıracağını taahhüt etti. Bu Kırım Hanlığı için kritik bir gelir kaynağının kaybı anlamına gelmekteydi. Böylelikle, sınırların kapatılması uç kesimlerde özellikle Bucak ve Kuban’da yaşayan Kırımlıları ötekileştirdi. Onları geleneksel yaşam biçimlerinden vazgeçmek zorunda bıraktı. Bu yeni yaşam tarzı huzursuzluğu ve 1699’da Gazi Giray İsyanı ile başlayan ve en azından bu çalışmada odaklanılan dönemin sonuna kadar süren bir isyanlar dizisini tetiklemiştir. Bu nedenle Kırım hanları hanlığı yönetmekte çeşitli sorunlarla karşılaştılar. Bu tez Kırımlı sınır bölgesi insanlarının bu gelişmelere olan tepkilerini Osmanlı Arşivlerine, Osmanlı ve Kırım kroniklerine dayanarak tahlil etmektedir. Arşiv kaynakları, özellikle mühimme kayıtları ve nâme-i hümâyûn defterleri, bu insanların antlaşmaların yükümlülüklerini yerine getirmek için Osmanlı merkezinden yollanan emirlerine nasıl karşı koydukları üzerine önemli bilgiler içermektedir. Bu açıdan, bu yeni duruma karşı oluşan muhalefeti bağlamında ele almak üzere bu tez 1699 ile başlayan ve 1730’da II. Mengli Giray Han’ın saltanatının bitmesiyle sona eren döneme odaklanmaktadır.

31 numaralı Kırım Hanlığı kadı sicili’nin transkripsiyonu ve değerlendirmesi

Yazar: Hatice BİLİCİ

Danışman: Prof. Dr. Nurettin GEMİCİ ; Prof. Dr. Fehmi YILMAZ

Yer Bilgisi: İstanbul Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / İslam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı / İslam Tarihi Bilim Dalı

Konu: Tarih

Yüksek Lisans, Türkçe, 2021, 300 s.

Kadı sicilleri her ne kadar mahkemelerde verilen kararların ve tutulan kayıtların toplandığı defterler olsa da kaydedildiği yerleşim yerinin idari, sosyal, ekonomik ve kültürel yapısına ilişkin inceleme yapan araştırmacılar için önemli bir kaynak niteliğindedir. Nitekim kadı sicilleri, toplumun her kesiminden insanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini, yaşadıkları problemleri ve bunların çözüm seyrinin nasıl olduğuna dair başka kaynaklardan edinilemeyecek bilgileri içermektedir. Kırım Hanlığı Kadı Sicilleri de hanlık döneminden geriye kalan belgeler arasında önemli bir yere sahiptir. Bu çalışma Kırım Hanlığı’na bağlı Gözleve şehrine ait H. 1107-1108/M. 1696 tarihli 31 numaralı Kırım Hanlığı Kadı Sicili’nin transkripsiyon ve değerlendirmesinden oluşmaktadır. Transkripsiyon ve değerlendirme sonucunda Gözleveli şehir sakinlerinin dinleri, etnik aidiyetleri, meslekleri, yaşadıkları yerler, aile yapıları, asayişe konu olan hususları, maddi kültürleri, ekonomik durumları, birbirleriyle ve devletle olan ilişkileri ele alınarak şehrin etnik, sosyal ve ekonomik durumu aydınlatılmaya çalışılmıştır.

Akdeniz’den Kafkaslara Ortaçağda Kurulan Hazar Devleti’nin Bakiyesi: Karay Türkleri (Tarih-Din-Dil-Kültür)

Yazar: Emine ATMACA

Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Ekin KAYNAK ILTAR

Yer Bilgisi: Akdeniz Üniversitesi / Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü / Akdeniz Ortaçağ Araştırmaları Ana Bilim Dalı

Konu: Din; Tarih

Yüksek Lisans, Türkçe, 2021, 316 s.

Karay Türklerinin dilinin, dininin/mezhebinin, tarihinin, sosyo-kültürel yapısının incelenmesi veya üzerinde herhangi bir konuda çalışma yapılması bakımından diğer Türk lehçeleriyle mukayese edildiğinde pek şanslı oldukları söylenemez. Bu hususun iki önemli sebebi vardır: Karay Türk halkının dinleri/mezhepleri gereği içine çok kapalı bir Türk boyu olması, bir diğeri ise farklı dinden/mezhepten evliliklere şiddetle karşı çıkmalarıdır. Bu iki temel sebep dolayısıyla Karay Türkleriyle ilgili yapılan ilk ilmi çalışmalar da XVII. yüzyılda başlayabilmiştir. Bu ilk çalışmalar onların dilleri, kültürleri ve tarihleri üzerinde değil, daha çok dinler tarihçileri tarafından yapılan dinleri yani Karay mezhebi üzerinde olmuştur. Son zamanlarda Karay Türklerinin tarihleri, kültürleri ve özellikle dilleri üzerinde çalışmalar yapılsa da bu çalışmaların hâlâ yeterli düzeyde olduğu pek söylenemez. Bu bağlamda bu tezle amaçlanan genel mahiyette Litvanya-Trakai’de ikamet eden Karay Türklerinin tarihi, dini, dili, kültürü ve yaşadıkları coğrafyayı -fotoğraflar eşliğinde- okuyucularla paylaşmak ve bu alandaki eksikliği bir nebze de olsa giderebilmektir. Tezin tarih ve din konulu bölümlerinin hazırlanışında yerli, yabancı tarihçilerin ve dinler tarihçilerinin Karay mezhebi ve Karay Türkleri konulu görüşleri derlenip verilmiştir. Tarih kısmında kendilerinin de üzerinde ısrarla durdukları Hazar Devleti’nin bakiyesi olma mevzusu işlenmiştir. Karay Türkleri, dinlerinin kendilerine mahsus ve saygın olduğu haklılığını kendi içlerinde taşıdıkları için Karai mezhebinin menşei ve bu mezhebin Rabbanist (~Talmudist) mezhepten ayrıldığı hususlar nelerdir gibi konular maddeler halinde izah edilmiştir. Tezin kültür boyutunun hazırlanışında Litvanya’da yaşayan Karay Türklerinin en bilge kişisi/aksakallısı olarak bilinen Szymon Juchniewicz’den metin ve kelime derlemeleri yapılmıştır. Yapılan bu derlemelerde görülmüştür ki Karay Türkleri diğer Türk halkları ile mezhepsel bir farklılığa sahip olsalar dahi kan ve kültürel bağlarını her yönden devam ettirmektedirler. Yani Türk boylarından biri olduklarının şuurundadırlar. Ayrıca Kırım Karay Türklerinden Yu. A. Polkanov’un Kırım Karay Türklerinin kültürel konulu Rusça makaleleri de Türkiye Türkçesine çevrilerek bu bölüm için gerekli bilgi temin edilmeye çalışılmıştır. Tezin dil kısmının incelenmesinde ilkin genel olarak Karay Türkçesinin dil özellikleri, bu konu üzerinde çalışan yerli ve yabancı Türkologların verdiği bilgiler ışığında özetlenmiştir. Sonrasında Litvanya Vilnius Üniversitesi Oryantalistik Kütüphanesi’nde tarafımızca keşfedilen “Davudun Zeburları” adlı matbu eser okunmuş, transkiribe edilmiş, eserin ses, şekil ve kelime hazinesi hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir.

A quest for collective decision: the european union’s common foreign and security policy from Crimea to the Eastern Mediterranean / 

Ortak karar arayışı: Kırım’dan Doğu Akdeniz’e Avrupa Birliği’nin ortak güvenlik ve dış politikası

Yazar: Seyyide Sena TÜRKDOĞAN

Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Çağatay ASLAN

Yer Bilgisi: İstanbul Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı

Konu: Siyasal Bilimler; Uluslararası İlişkiler

Yüksek Lisans, İngilizce, 2021, 125 s.

Bu tez, üye devletlerin davranışlarını analiz ederek Kırım ve Doğu Akdeniz krizleri sırasında dış politika formülasyonunda farklı Alman, Fransız ve İngiliz politikalarını açıklamayı amaçlamaktadır. Akılcı ve yapılandırmacı çerçevelere dayanarak, Üç Büyük’ün dış politika tercihlerinin Avrupa Birliği’nin tepkisini nasıl etkilediğini ayırt etmektedir. Üç Büyük’ün stratejilerinin yakınsaması, diğer üye devletlerin onları takip etmeye yatkın olması nedeniyle, Avrupa Birliği içinde ortak bir tepkiyi sürdürmek için hayati önem taşımaktadır. Bu çalışma, Olabildiğince Benzer Sistemler Tasarımı’nı uygulayarak, başlıca Avrupa güçleri – diğer bir değişle Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık – arasındaki ayrışma ve yakınlaşmayı aydınlatmayı amaçlamaktadır. Üç Büyük’ün politika oluşumu, Avrupa entegrasyon teorilerine dayanan üç ana bağımsız değişken aracılığıyla analiz edilmiştir; neoişlevselcilik, liberal hükümetlerarasıcılık ve sosyal yapılandırmacılık. Avrupa Birliği’nin ortak karar alma kabiliyeti bağımlı bir değişken olarak değerlendirilmiştir. Avrupa Birliği’nin Kırım ve Doğu Akdeniz krizlerinde başlangıçta toplu bir yanıt oluşturmadaki başarısızlığı, üye devletlerin kendi çıkarlarına öncelik verme eğilimleri nedeniyle Avrupa Birliği içindeki son bölünmeyi temsil etmiştir. Avrupa Birliği resmi deklerasyonlarını, devlet veya hükümet başkanlarının, dışişleri bakanlarının ve hükümet temsilcilerinin söylemlerini referans alarak, ortak karara ulaşmada Üç Büyük’ün çıkarlarının yakınlaşmasına ve maliyet-fayda analizinin etkili olduğu sonucuna varmıştır.

Cengiz Dağcı’nın Korkunç Yıllar ve Yurdunu Kaybeden Adam romanlarında söz varlığı

Yazar: Şeymanur AYDIN

Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Fatma ŞENYÜZ

Yer Bilgisi: Kütahya Dumlupınar Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı / Türk Dili Bilim Dalı

Konu: Türk Dili ve Edebiyatı

Yüksek Lisans, Türkçe, 2021, 397 s.

Bu çalışmada Kırım edebiyatının önemli yazarlarından Cengiz Dağcı’nın Türkiye Türkçesine çevirdiği ve düzenlemesi Ziya Osman Saba tarafından yapılan Korkunç Yıllar ve Yurdunu Kaybeden Adam romanlarındaki söz varlığının ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Yazar romanlarında dönemin dilini realist bir üslupla aktarmıştır. Yazarın geleneksel üsluplardan yararlanarak dilini farklı şekillerde kullanması Türk edebiyatının roman anlayışına farklı bir üslup kazandırmıştır. Bu sebeple Cengiz Dağcı’nın romanları tercih edilmiştir. Yalnızca Kırım’da değil Türk dünyasında da kullandığı dille kendini ön plana çıkaran Cengiz Dağcı’nın eserinden hareketle romanlarındaki söz varlığı unsurları detaylı bir şekilde incelenip değerlendirilmiştir. Çalışma Cengiz Dağcı’nın hayatı, eserleri ve edebî kişiliği, söz varlığı, romanların söz varlığı incelemesi kavramsal tasnif ve sonuç bölümünden oluşmaktadır. İlk bölümünde yazarın hayatı, eserleri ve edebî kişiliği hakkında bilgi verilmiştir. İkinci bölümde söz varlığı ve söz varlığının içerdiği ögeler (temel söz varlığı, yabancı sözcükler, deyimler, atasözleri, kalıp sözler ve ikilemeler) hakkında detaylı bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde romanlardaki söz varlığı unsurları tespit edilerek, bu unsurlardan deyimler, ikilemeler, kalıp sözler, atasözleri romandan örnek cümlelerle ve geçtiği satırlar sayfa numaraları ile birlikte verilmiştir. Dördüncü bölümde romanlarda bulunan adlandırmalar 27 başlık altında sınıflandırılmıştır. Beşinci bölümde Korkunç Yıllar ve Yurdunu Kaybeden Adam romanlarının analizi yapılmıştır. Romanlardaki en sık tekrar edilen sözcükler, sözcük türleri, yabancı kelimelerin kullanım sıklığı ve kişi zamirleri tablolaştırılarak gösterilmiştir. Sonuç bölümünde tezden elde edilen veriler maddeler hâlinde sıralanmıştır. Kaynakça bölümünde ise çalışmamıza yardımcı olan kaynaklar sıralanmıştır.

Kırım Kafkas göçlerinin Bayezid sancağı’na sosyoekonomik ve kültürel etkisi üzerine bir inceleme 

Yazar: Melik GÖGERÇİN

Danışman: Doç. Dr. Beytullah KAYA

Yer Bilgisi: İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Tarih ve Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim Dalı / Tarih ve Medeniyet Araştırmaları Bilim Dalı

Konu: Tarih 

Yüksek Lisans, Türkçe, 2021, 141 s.

Çalışmanın amacı Bayezid Sancağında göçlerin sosyo-ekonomik ve kültürel etkilerini ortaya koymaktır. Bugün üzerinde yaşadığımız topraklarda bizden önceki nesillerin neler yaşadığı, nerelerden geldiklerini görmek adına bu incelemeye gidilmiştir. Anadolu toprakları birçok kez savaş meydanına dönmüş ve istilalara uğramıştır. Meydana gelen savaşların öncesinde sonrasında ve yahut hemen her taraftan göçler meydana gelmiştir. Özellikle 19. yüzyıl bu anlamda bugünkü etnik ve kültürel yapının oluşmasına vesile olacak büyük çaplı göçlere şahitlik etmiştir. Kırım ve Kafkasya’dan gelen göçlerin önemli duraklarından bir tanesi de Bayezid Sancağı olmuştur. Bayezid Sancağı; Osmanlı Devlet’inin yönetimi altında beş kez işgale uğramış, bu işgallerin sonucunda iskân olan halkı her seferinde göçe ve sürgüne maruz bırakılmıştır. Bu işgallere ve sürgünlere karşın Bayezid ekonomik ve kültürel değerini hep korumuştur. Bayezid, coğrafi konumu nedeniyle Osmanlı-Rus savaşlarının doğudaki ilk hedefi olmuştur. 19. yüzyılda Kırım Kafkasya’dan gelen muhacirler Anadolu’nun birçok bölgesine yerleştirilmiştir. İskân bölgelerine bakıldığında göçmenlerle yerli halk arasındaki ilişkilerin zaman zaman gerilimli geçtiği görülmektedir. Anacak uyum sorunlarının çözümü ile birlikte zengin bir kültüre ve etnik yapıya sahip olunmuştur. Bu bakınmadan muhacirlerin Bayezid ve çevresine katkıları irdelenecektir.

Neoklasik realizm ve neo-revizyonist dış politika: Rusya’nın Gürcistan ve Ukrayna müdahaleleri 

Yazar: Taha KALAYCI

Danışman: Prof. Dr. Şaban KARDAŞ

Yer Bilgisi: TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı

Konu: Uluslararası İlişkiler 

Yüksek Lisans, Türkçe, 2021, 127 s.

Rusya Federasyonu’nun 2000’li yılların sonlarından itibaren izlemeye başladığı aktif dış politika gözlerin tekrar Moskova’ya çevrilmesine yol açmıştır. Gorbaçov ve Yeltsin döneminde takip edilen statükocu dış politika Putin döneminin ilk yıllarında devam etse de dönüşüme uğrayarak neo-revizyonist bir hal almıştır. Çalışma, Rusya’nın izlediği dış politikayı revizyonizm ve reformizmden ayrı tutarak bunun nedenlerini açıklamaktadır. Rusya’nın neo-revizyonist dış politikası neoklasik realizm üzerinden incelenmektedir. Neo-revizyonizmin yükselmesiyle gerçekleşen dış politika dönüşümü iki hipotez ile açıklanmıştır. Çalışmanın hipotezleri devletlerin dış politika davranışlarını uluslararası sistemdeki konumlarına göre belirlediklerini savunurken uluslararası stratejik ortamın belirsiz doğasının dış politika yapım sürecinde stratejik kültür ve tehdit algısı gibi ara faktörlerin rol oynamasını daha muhtemel bir hale getireceğini savunmaktadır. Nitel araştırma yöntemlerinden vaka analizi yöntemini kullanan çalışma hipotezlerini 2008 yılındaki Rusya-Gürcistan Savaşı, 2014 yılında Ukrayna toprağı Kırım’a yapılan askeri müdahale ve Donbas bölgesine yapılan sınırlı müdahale ile test etmiştir.

Kamûsu’l-Alam’da Geçen Kırım-Kafkasya ile İlgili Maddeler ve Mukayeseleri

Yazar: Merve Sultan GÖKTAŞ

Danışman: Prof. Dr. Kemal ÖZCAN

Yer Bilgisi: Necmettin Erbakan Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Genel Türk Tarihi Ana Bilim Dalı / Tarih Bilim Dalı

Konu: Tarih 

Yüksek Lisans, Türkçe, 2021, 

Osmanlı İmparatorluğunda Sultan II. Abdülhamit Han’ın yönetimi boyunca eğitim, ulaşım, haberleşme, kültür, sanat alanları başta olmak üzere birçok alanda yenilik ve modernleşme için adımlar atılmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan en önemli eserlerden bir tanesi de Tanzimat dönemi edebiyatçılarının en önemlilerinden olarak görülen Arnavut asıllı bir yazar olan Şemsettin Sami’nin II. Abdülhamit Han’ın destek ve teşvikleriyle kaleme aldığı Kâmûsu’l- lâm adlı eseridir. Bir tarih ve coğrafya ansiklopedisi olma özelliği taşıyan bu eser toplamda 6 ciltten ve 4830 sayfadan oluşmaktadır. Yazıldığı döneme göre değerlendirildiği zaman kaynakların ve bilgiye ulaşım araçlarının yeterli olmadığı bir dönemde kaleme alınmasına nispetle oldukça fazla bilgiyi muhteva etmesi açısından ve günümüzde de gerek tarihçiler gerekse coğrafyacılar tarafından kaynak eser olarak değerlendirilmesi açısından hala önemini korumaktadır. Bilinen ilk Türk ansiklopedisi olma özelliğini taşıyan bu eser İstanbul da ilk cildi 1889 son cildi 1898 yıllarında basılmak suretiyle toplamda on yıla yakın bir zamanda hazırlanmış ve yayınlanmıştır. Bu tez çalışmasında Kırım ve Kafkasya konusunda yapılan araştırmalara ansiklopedik bir eserde olsa Kâmûsu’l- lâm’ın bakış açısının da eklenmesi ve kıyaslanması temel hedeftir.

* Emel Dergisi 277, Ekim-Kasım-Aralık 2021; https://emelvakfi.org/emeldergisi/2021-yilinda-turkiye-universitelerinde-kirim-ve-kirim-tatarlari-hakkinda-hazirlanmis-tez-calismalari/ (02.01.2023, 17.299

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum