2011’DEN ARTA KALANLAR

M FURKAN KOCAASLAN: 2011’DEN ARTA KALANLAR

2011’DEN ARTA KALANLAR
15 Ocak 2012 - 22:15

                         2011’DEN ARTA KALANLAR

 

Aslında 2011’den arta kalanlar dedim ama, şöyle bir geriye dönüp değerlendirmesini yaptığımda pek bir şey de kalmadığını görüyorum.

Yeni bir yılı yaşadığımız şu günlerde maalesef dünya aynı kirliliğiyle yaşanılmayacak bir yer olmaya doğru hızla ilerliyor. Yine aynı çıkar ilişkileri, kötülükler, savaşlar, felaketler her yanda. Bir yıldan bu yana bir şey değişmedi.

 

Keşke yeni bir yıla girmek yerine yeni bir hayata, dünyaya girsek, çok güzel olmaz  mıydı?

Belki de benimkisi fazla ütopik bir hayal oldu. Çünkü gidişata bakılırsa dünya değişeceğe benzemiyor.

 

Peki geride kalan koca bir yıla baktığımızda, değerlendirmesini yaptığımızda neler gördük? Neler yaşadık? Hangi olaylar zihinlerimize kazındı. İşte 2011’in öyküsü.

 

2011’in başlarında kışın tam ortasında aslında bir bahar yaşandı. Belki de yaşanacak bir baharın ilk kıvılcımı. Önce 17 Aralık 2010 tarihine gidelim. Sıradan bir gün gibiydi önce.

Bir coğrafya düşünün, 23 yıldır aynı kişi tarafından yönetiliyor. Mutlak bir monarşi hakim.

Sonra bir genç bu düzene karşı sesini çıkartıyor ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.

Muhammed Bouazizi adlı bir gençti. Önce tek geçim kaynağı olan sebze tezgahı elinden alındı, sonra dayak yedi.

Ama o tepkisini bağırarak veya polise saldırarak göstermek yerine başka bir yol seçti: Kendini yaktı. İşte bu eylem Tunus’u değiştirdi ve ‘’Arap Baharı’’nın ilk durağı Tunus oldu.

Ocak 2011’de 23 yıllık  Zeynel Bin Abidin yönetimi yıkıldı ve bu olayın yankıları diğer Arap ülkelerine de sıçradı. Böylece Arap baharı süreci başlamış oldu.

Kim bilir Muhammed Bouazizi kendini o gün yakmasaydı, belki şimdi Orta Doğu’da değişen bir şey olmayacaktı.                                 

Şubat ayına gelindiğinde yılın en iyi filmleri ödüllendirildi ve Oscar ödüllerine ‘’The King Speech’’(Zoraki Kral) filmi 2011 yılına damgasını vurdu. Oscar ödüllerinden 4 ödülle ayrıldı.

 

11 Mart günü dünya Japonya’da yaşanan deprem felaketiyle sarsıldı. Yerel saat ile 14.46 da meydana gelen deprem, büyük bir tsunami felaketine de sebep oldu ve 15.841 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. Ancak felaket bununla sınırlı kalmadı. Fukuşima nükleer santralinde hasar meydana geldi ve yaşanan felaketinin asıl korkunç tarafı bu nükleer santral kazası oldu. Benim tüm bu felakette asıl dikkatimi çeken nokta ise tam 50 Japon bilim adamının hayatlarını feda etme pahasına riski göze alıp onarım çalışması yapmalarıydı. Ama ne yazık ki bu cesur 50 bilim adamının hepsi hayatını kaybetti. Ülkeleri için ölmeyi göze almışlardı. Üstelik hepsi gönüllü olarak onarım çalışmasına katılmışlardı. Şimdi hiçbiri hayatta değil. Şimdi insanların zihninde ‘’Fukushima 50’’ adıyla yer buldular.

Bu olay aslında çok tanıdık geliyor değil mi? Bana daha önce de 1986’da Çernobil’de ellerine birer metal parçası verilip alın bunlardan kendinize zırh yapın denilip ölüme gönderilen santral işçilerini hatırlattı. Bu iki olay farklı yerlerde, farklı zaman diliminde yaşanmıştı ama aralarında bir ortak yan var: Felaketi önlemeye çalışanların hiçbiri şimdi hayatta değil

 

Mayıs ayında ise dünyada en çok Usame bin Ladin’in öldürülüşü konuşuldu. Son 10 yıldır adı 11 Eylül terör olaylarıyla özdeşleşen Bin Ladin’in 1 Mayıs 2011’de öldürüldüğü açıklandı.

Her ne kadar ölmediğine dair şüpheler olsa da El Kaide terör örgütü de öldüğünü yalanlamadı.

 

22 Mayısta bir Türk Cannes’da ayakta alkışlandı. Türk sinemasının son zamanlardaki en başarılı yönetmenlerinden Nuri Bilge Ceylan, Cannes Film Festivalinde son filmi ‘’Bir Zamanlar Anadolu’da’’ filmiyle Büyük jüri ödülünün sahibi oldu. Ödülünü usta oyuncu Robert De Niro’nun elinden aldı. Kendi deyimiyle ‘’Yalnız ve güzel ülkesine’’ bir sevinç daha yaşattı. Her ne kadar bu sevinç aynı güne denk gelen Fenerbahçe’nin şampiyonluk kutlamasından dolayı ülkemizde pek yankı bulmasa da Nuri Bilge Ceylan bir kez daha adını Türk sinemasına altın harflerle yazdırdı. Cannes’dan sonra darısı Oscar’ın başına 

22 Temmuzda, 2011’in en büyük terör saldırısı Norveç’te gerçekleşti. Önce Oslo’da patlayan bir bomba, ardından bir gençlik kampında yaşanan dehşet ve 66 kişinin öldürülmesi.

Saldırıyı düzenleyen ise 32 yaşındaki aşırı sağcı Anders Behring Breivik idi. Saldırıda 18 yaşındaki Türk, Gizem Doğan’da hayatını kaybetmişti.

 

Ve tabii büyük yankı uyandıran ölümler de yaşandı 2011’de. 23 temmuzda İngiliz sanatçı Amy Winehouse evinde ölü bulundu. Dünyada 2011’de en çok konuşulan ölümlerden biri oldu.

5 Ekimde teknoloji dünyasının dahi ismi, dünyada fırtınalar estiren Apple’ın CEO’su Steve Jobs pankreas kanserinden hayatını kaybetti.

20 Ekimde ise Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi hayata veda etti. Bu tarihten sonra Libya için yeni bir süreç başladı.

23 Ekim Pazar günü ise Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük depremlerinden birini yaşadı.

Van’ın merkez üssü Tabanlı köyünde 7.2 şiddetinde deprem meydana geldi. Hem merkezde hem de ilçelerde özellikle Erciş ilçesinde büyük can kayıpları meydana geldi.

Van’da büyük bir göç hareketi başladı. Türkiye depremzedeler için seferber oldu ve birçok kuruluş yardım kampanyası düzenledi. Müzik dünyasında ‘’Van için rock’’ ve ‘’Van için pop’’ organizasyonları düzenlendi. Alınan her bilet Vanlı depremzedeler için yardım kaynağı oldu.

Ayrıca ‘’Evim evindir Van’’ kampanyası ile birçok aile evini Van’daki bir depremzede aile için açtı. Onlara evinde yer verdi.

 

İşte 2011 böyle geçti. Yine acılar yaşandı, sonra unutuldu. Birileri daha ayrıldı bu dünyadan. Şimdi yeni bir yıl, yeni bir umut başladı.

Bu dünya üzerinde hep iyilikler yaşamak dileğiyle

Görüşmek üzere

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum