Bosna Hersek'e giden yolun yıldönümü

Fatih döneminde Bosna taahhüt edilen yıllık vergiyi ödemeyi reddedip memuru geri çevirince, Osmanlı Devleti önemli bir merkez olan Bosna'yı fethe karar vermiştir. Bizzat ordusunun başında harekete geçen

Bosna Hersek'e giden yolun yıldönümü
03 Mart 2012 - 21:50

 

Emre Gül/ Dünya Bülteni – Tarih Servisi

10. yüzyılda Hırvatlara ve daha sonra Macarlara bağlı muhtar bir devlet olan Bosna Krallığı, kuruluş devrinde yapılan seferler sonucunda Osmanlılara yıllık vergi ödemeyi kabul etmiştir. Sırp Kralı Lazar'ın I.Kosova Muharebesi'nde ölümünün ardından, Sırbistan parçalanmış ve bölgede Bosna kralının nüfuzu artmıştır.

Fatih döneminde Bosna taahhüt edilen yıllık vergiyi ödemeyi reddedip memuru geri çevirince, Osmanlı Devleti önemli bir merkez olan Bosna'yı fethe karar vermiştir. Bizzat ordusunun başında harekete geçen Fatih Sultan Mehmed Han, kısa süreli bir mücadeleden sonra Kral Stefan Tomaseviç'i kardeşi ve üç oğluyla birlikte esir alarak ve idam ettirmiştir. Bosna'nın ele geçirilmesi Osmanlılar için son derece stratejik bir hamle olmuştur. Aynı seferde Hersek üzerine de yürüyen Fatih, Hersek kralını da itaat altına almış ve topraklarının bir kısmını ilhak etmiştir. Osmanlı kuvvetlerinin bölgeden çekilmesinin ardından ittifak eden Venedikliler ve Macarlar Bosna'ya saldırınca Fatih, ikinci defa olarak Bosna üzerine yürümüş ve otoritesini tekrar tesis etmiştir.

BOSNALILAR İSLAMİYET'İ KABUL EDİYOR

Böylece 1463 yılında Krallık doğrudan doğruya merkeze bağlanarak bir sancak olarak idare edilmeye başlanmıştır. Bosna-Hersek'teki Osmanlı fütuhatı bu şekilde tamamlanınca Hıristiyan fakat Hz. İsa'nın Allah'ın peygamberi olup oğlu olmadığını itikadındaki Bogomil mezhebi mensupları, Müslümanlarla aynı inançta olduklarını görmüşlerdir. Bunun yanında Osmanlıların kendilerine karşı gösterdikleri hoşgörü ve vicdani hürriyet, Katolik Haçlıların ve Ortodoks Macarların mezalimine uğrayan Bosna Hıristiyanlarının toplu halde Müslüman olmalarına yol açmıştır. Bosnalıların İslamiyet'i kabulünden son derece memnun olan Fatih Sultan Mehmed, onların devlet hizmetinde istihdam edilmelerine müsaade etmiş böylece bölgeden, Rüstem Paşa, Sokullu Mehmed Paşa gibi pek çok devlet adamı ve sanatkâr yetişmiştir.

Bu tarihten sonra Boşnak olarak isimlendirilen Bosnalılar ve Bosna-Hersek toprakları Osmanlılar için büyük önem arz etmiş ve batıya yapılan seferlerde kilit rol oynamıştır. Osmanlı Devleti'nin zayıfladığı yıllar ise Boşnak tebaa için sıkıntılı bir dönemin başlangıcı olmuştur. 1800'lü yılların ikinci yarısında Sırplar tarafından çıkarılan isyanlar, Osmanlı'nın bölgedeki otoritesini sarsmıştır. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda uğranılan ağır yenilgi sonrası Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Bosna'da fiilen denetimi ele geçirmiştir.

BOSNA OSMANLI KONTROLÜNDEN ÇIKIYOR

Böylece kendilerini Osmanlı olarak tanımlayan Boşnaklar himayesiz kalmışlardır. 1908 yılına gelindiğinde ise Avusturya-Macaristan, Berlin Antlaşması'nın 25'inci maddesine dayanarak, fiilen yönetiminde bulunan fakat hukuk olarak Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı Bosna-Hersek'i ilhak etmiştir. Osmanlıların Bosna-Hersek üzerindeki nüfuzu da bu kararla kesin olarak sona ermiştir. Dört yıl sonra I.Dünya Savaşı, Avusturya-Macaristan Veliahdının Saraybosna'da bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesiyle başlamıştır. İttifak Devletleri asında yer alan Avusturya-Macaristan savaştan mağlup olarak ayrılmış ve parçalanmıştır.

Bosna-Hersek de, Hırvatistan ve Slovenya ile birlikte İtilaf Devletleri yanında yer alan Sırbistan yönetimine bırakılmış, yeni teşekkül eden I.Yugoslavya Devleti'nde Boşnaklara kurucu unsur olarak yer verilmemiştir. Boşnaklar bu statüyü kabul etmeyerek bağımsız bir devlet kurmak için Mehmed Sipahi önderliğinde harekete geçmişler ve "Yugoslav Müslümanları Organizasyonu"nu kurmuşlardır. Ancak 1929'da Kral Aleksander'in Yugoslavya yönetimine el koymasıyla bu çalışmalar yarıda kalmıştır. Bu tarihten sonra yapılan toprak reformuyla Boşnakların toprakları ellerinden alınmış ve devlet dairelerinde görev almaları engellenmiştir.

II. DÜNYA SAVAŞI SONRASI BOSNA-HERSEK

İlerleyen yıllarda Sırplar ve Hırvatlar Bosna-Hersek'i paylaşmak için görüşmeye başlamışlarsa da II. Dünya Savaşı patlak vermiştir. Yugoslavya, Hitler Almanya'sı tarafından işgal edilmiş, Almanlar burada yönetimi Hırvatlarda olan kendilerine bağlı "Ustaşa Devleti"ni kurmuşlardır. Savaşı kaybeden Almanlar, Sovyetler Birliği tarafından bölgeden çıkarılınca komünizm yükselişe geçmiştir.

II. Yugoslavya Devleti'nin kuruluşunun ardından Jolip Broz Tito'nun yönetiminde bir baskı rejimi uygulanmaya başlanmıştır. Bu dönemde Sırplar ve Hırvatlar Müslümanlara karşı hoşnutsuzluklarını göstermeye devam ederek onları öldürmeye başlamışlardır. Komünist ideolojinin tüm ülkeye hâkim olmasını hedefleyen Tito, buna direnecek herkesi ve her şeyi durdurmaya karar vermiştir. Yugoslavya'nın dört bir yanındaki Müslüman liderler idama mahkûm edilmiş, bu zor dönemde Boşnakların haklarını korumak için İslami hareketler belirginleşmeye başlamıştır. İslami hareketlere karşı Sırplar ve Komünist hükümet şiddetle tepki göstermişler ve Bosna'da kurulan "Genç Müslümanlar Hareketi" üyelerinden pek çok kişiyi tutuklamışlardır. Sistemi değiştirmeye teşebbüsle suçlanarak hapse mahkûm edilen bu hareket üyeleri arasında geleceğin Bosna-Hersek Devlet Başkanı Aliya İzzet Begoviç'te yer almıştır.

Aliya'nın hapiste geçirdiği yıllar zarfında Sovyetler Birliği ve sistemi çöküşmüş, Doğu Bloku denilen Orta ve Doğu Avrupa devletlerinde önemli olaylar ve gelişmeler meydana gelmiştir. Bu devletler içerisinde yer alan Yugoslavya'nın durumu, ileriki dönemde meydana gelecek olaylar açısından önem kazanmıştır. 4 Mayıs 1980'deki ölümünün ardından Yugoslavya'yı oluşturan federal devletlerarasındaki ilişkiler ve dengeler bozulmaya başlamıştır. Nitekim bunun sonucu olarak önce Slovenya ardından Hırvatistan ve Makedonya 1991 yılı içerisinde bağımsızlıklarını ilan etmiş, böylece Yugoslavya parçalanma sürecine girmiştir. Ortaya çıkan bu yeni durum iç savaşa neden olmuştur. Sırbistan, Hırvatistan ve Slovenya arasındaki çatışmalar şiddetlenmiş, Tito döneminde başlayan Sırp milliyetçiliğinin gayretleriyle  "Büyük Sırbistan" düşüncesi tekrar alevlenmiştir.

BOSNA SAVAŞI'NIN FİKRİ TEMELLERİ VE BAŞLANGICI

Sırplar bu gaye etrafında Boşnaklara karşı düşmanca bir propagandaya başlamıştır. Sırp tarihinde unutulmaz bir savaş olan ve kralları Lazar'ın ölümüyle sonuçlanan 1389 yılındaki I.Kosova Savaşı Sırp ruhunda bugüne dek uzanan derin yaralar açmış, bu yenilgiyi hiçbir zaman hazmedememiş olan Sırplar, Osmanlılara ve onların yardımcısı Boşnak Müslümanlara karşı hep nefretle bakmışlardır.

I.Kosova Savaşı'nın 600'üncü yıldönümü olan 1989 yılından itibaren Sırp milliyetçiliği esaslı bir şekilde ortaya konmuş ve Sırp kamuoyuna etkili bir şekilde duyurulmuştur. Böylece Kosova meselesi üzerinde Bosnalı Müslümanlara karşı kin ve düşmanlığı esas alan bir toplumsal mühendislik projesi başarıyla uygulanmıştır. Hatta bu düşmanlık dönemin Sırp sloganlarında bile açıkça görülmüştür. "Od Yadrana do Irana neçe biti Muslimana!" (Adriyatik'ten İran'a kadar Müslüman kalmayacak!), "Ko se ne osveti, taj se ne posveti"(İntikam almayan, uzak olsun kutsallıktan!) "Müslimani, müslimani, Doşlisuvi tsırni dani. Nema Tite Da vas brani"(Müslümanlar, müslümanlar, kara bulutlarınız, kara günleriniz yaklaştı. Artık sizi koruyacak bir Tito'nuz yok!) gibi sloganlarla ifade edilen ve bizim basınımızca görmezden gelinen bu çalışmalar, netice olarak 1992- 1995 yıllarında Bosna'da yaşanacak elim ve insanlık dışı hadiselerin düşünsel anlamda temelini teşkil etmiştir.

RADOVAN KARADZİÇ İNTİKAM VE SAVAŞ ÇIĞLIKLARI ATIYOR

"Bosna Kasabı" lakaplı Radovan Karadziç, Müslümanların bağımsızlık yönündeki düşüncelerine karşı 14 Ekim 1991'de Yugoslavya Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada: "Bu yaptığınız iyi değil. Bosna-Hersek'i götürmek istediğiniz yol Slovenya ve Hırvatistan'ın sürüklendiği bela ve kötülük yoludur. Zannetmeyin ki Bosna-Hersek'i cehenneme ve Müslümanları yok olmaya sürüklemeyeceksiniz. Müslümanlar bu ülkede bir savaş çıkması halinde kendilerini koruyamazlar." Şeklinde açıkça tehditte bulunmuş, buna karşı Aliya İzzetbegoviç meclis kürsüsünden kendisine karşı verdiği cevapta: "Sayın Karadziç'in açıklama tarzı, mesajları Yugoslavya'dan neden ayrılmak zorunda olduğumuzu bize en güzel şekilde açıklıyor. Bunu ilk kez bu akşam burada açıklıyorum. Onun tarzı ve mesajları, diğerlerinin de neden Yugoslavya'da kalmak istemediklerini açıklıyor. Sayın Karadziç'in düşlediği Yugoslavya'yı artık kimse istemiyor." Demiştir. Gelişmeler bu yönde devam ederken 27 Kasım 1991'de de Bosna-Hersek bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu durum karşısında Sırplar şiddet hareketlerine başlamışlardır. Avrupa Topluluğu, 15 Ocak 1992'de Slovenya ve Hırvatistan'ı resmen tanıma kararı almış, ancak Bosna-Hersek'i ve Makedonya tanımayı referandum şartına bağlamıştır. Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nde çoğunluğu oluşturan Müslümanlar ve Hırvatlar bu amaçla 28 Şubat-1 Mart 1992'de bağımsızlık için referanduma gitmişler, Sırplar ise bu oylamaya katılmamışlardır.

Referandumdan bağımsızlık yönünde karar çıkınca bölgede Müslüman Boşnaklar, Hırvatlar ve Sırplar arasında tarihe bir utanç abidesi olarak geçecek olan "Bosna Savaşı" başlamıştır. 3 Mart'ta Sırp kuvvetleri Bosna'nın kuzeyindeki Bosanki Brod'u bombalamış ve silahlı çatışmalar başlamıştır. Ayrıca Sırplar, tek taraflı bir kararla Batı Sırp Cumhuriyeti'ni ilan ederek Bosna-Hersek'ten ayrıldıklarını açıklamışlardır. Bu son gelişmelerin ardından şiddet daha da artmış, Bosna Sırp Cumhuriyeti ve Sırp Demokrat Partisi (SDS) Başkanı olan Radovan Karadziç ve General Ratko Mladiç'in öncülüğündeki Sırplar, Bosna-Hersek'teki Boşnak ve Hırvatları acımasızca katletmeye girişmiştir.

6 Nisan 1992'de Bosna-Hersek'in bağımsızlığı ABD ve Batılı devletler tarafından resmen tanındı ve 22 Mayıs 1992'de resmen BM üyesi oldu.

5 Nisan 1992'de Saraybosna'da Vrbanja Most'taki protestoda öldürülen Suada Dilberović ile 1995'e kadar devam edecek büyük bir savaş başladı.

Hırvat lider Franjo Tuđman ve Sırp lider Slobodan Milošević'in Mart 1991'de gizli Karađorđevo Anlaşması'nı yapmaları, Bosna-Hersek bağımsızlığı aleyhinde Sırp-Hırvat ittifakını ortaya koymuştu.

Bosna-Hersek'teki savaş 21 Kasım 1995'teki Dayton Anlaşması ile tamamen sona erdi ve kurulan yeni Bosna-Hersek Cumhuriyeti iki etnik devlet oluşumundan meydana geldi: Bosna-Hersek Federasyonu (Federacija BiH) ve Sırp Cumhuriyeti (Republika Srpska).

Kaynaklar:

Feridun M. Emecan, "Kosova 1389: Kimin Zaferi" I.Kosova Zaferinin 600. Yıldönümü Sempozyumu, Ankara 1992.
Feridun M.Emecan, "Birinci Kosova Savaşının Balkan Tarihi Bakımından Önemi", I.Kosova Zaferinin 600. Yıldönümü Sempozyumu, Ankara 1992.
M. Glenny, The Fall of Yugoslavia: The Third Balkan War, Londra, 1992.
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Büyük Osmanlı Tarihi, c.I-II, Ankara, 1998.
Mahmut Fazıl Çoşkun(Yönetmen), Belgesel "Aliya" 2003.
Rifat Uçarol, Siyasi Tarih, İstanbul, 2008.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Arda
    7 yıl önce

    Bilgi yanlıştır Hırvatlar ve Macarlara bağlı kalmamıştır. Bizansa ve Macarlara bağlı kalmıştır Bosna hatta ülkenini ismide Bosna Banlığıdır(Banate of Bosnia).