Baht Utansın - Galip Erdem

Baht Utansın - Galip Erdem
05 Kasım 2019 - 23:47

NİHÂL ATSIZ BEY: Türk milliyetçiliğini, belli bir dönemin, özellikle 1938 sonrasının ezilmişliğinden kurtaran; ''Yeniden- Doğuş''un öncülüğünü yapan yiğit bir ülkücü. Büyük heyecanların, ''Çetin Yollar''ın, Türk tarihini parçalanmaz bir bütün olarak görmeyi öğretmenin temsilcisi ve Türk birliğinin ''Dev'' inançlı bekleyicisi. Kimse inkâr edemez: Yaşayan Türk milliyetçiliğinin hemen hepsinde emeği ve yetişmelerinde unutulmaz payı var.

Çetin Altan adındaki bir malûm kişi, en fazla gürültüyü kim çıkarırsa o kazanır hükmü uyarınca, Cumhurbaşkanı tarafından affedildiği vakit, Atsız Bey'in de affedilmesi gerektiği hatırlandı ve faaliyete geçildi.

Çocukluğuma dönüyorum: ''Bozkurtların Ölümü''nü on yaşında iken, otuz dört yıl önce okumuştum. Tariflere sığmaz bir hayranlıkla, bitecek diye korka korka, yeşil örtülerle süslenmiş hayâllerin en güzelini kura kura okumuştum. İşbara Alp'in, ''Kurt Kaya, elini çöz'' buyruğunu, Onbaşı Karabudak'ın oklanışı, yüzbaşı Sançar'ın son gülüşünü hiç unutamam. Onbaşı Yamtar'ın filozofluğa özenmesini hatırlamak kederli günlerimin tesellisidir. Almıla'yı öz hemşiremden daha çok sevdim. Yüzbaşı Böğü Alp'in, ''Taş yerinde ağırdır''sözünde , insanoğluna verilecek öğütlerin en değerlisini buldum. Peki, ya, Atsız Bey'in affedilmesi için çalışanlar arasına niye katılmadım? Neden konuşmadım, niçin yazmadım? Cevabım tek cümledir: Canım istemediği için! Bana göre, Atsız Bey ve af kelimelerini bir arada düşünmek yanlıştan öte bir gaflettir,acıların en dayanılmazıdır. Şimdi de, Affedilmesi gerektiğini anlatmak için değil, kaynaktaki hatâyı belirtebilmek ümidi ile yazıyorum, aziz Hocam'ın da fikrime katılacağını biliyorum. Af, suçlular içindir. Peki, Atsız Bey'in suçu nedir? Zararından çok faydasına inandığımdan, kesinleşmiş bir hüküm münakaşasına girmek istemem. Yalnız kanunların verdiği öyle cezalar vardır ki, gerçek mânâda suç sayılmaz. Yetkililer, ceza kanunlarının, sanığı niyetine, yoruma ve taktir hakkının kullanılmasına imkân vermeyen tekniğinden doğan çâresini arar ve bulurlar. Anlatmaya çalıştığım ''Hukuki'' inceliği biraz daha açayım: Milletimize düşmanlığından ve ilk fırsatta saldıracağından kesinlikle emin olduğunuz bir devlet düşünün. Herhangi bir Türk, vatan sevgisinin bilediği öfkeyi yenemese ve o devletin başkasına söz veya yazı ile hakaret ese, kanunlarımıza göre suç işlemiş sayılır. Ve cezalandırılır. Samimi cevap isterim: Böyle bir tutum aslında suç mudur?


 

Atsız Bey'in affı konusunda beni ve şüphesiz milliyetçileri kahreden başka bir uygunsuzluk var: Çetin Altan'ın affını sağlayan gerekçenin Atsız Bey için de kabul edilmesinin sağlanması ve bir çeşit merhamet istenmesi. Sanki Atsız Bey'le Çetin Efendi, milletimize hizmet bakımından eşit değerde kimselerdir de, sâdece hastalık bakımından birbirlerine benzemektedirler; ikisi de aynı derecede zararlı, aynı derecede suçludurlar! İşte bu, ölçüsüzlüktür ki, düşünmesini bilenleri deli ediyor! Henüz keşfedilmemiş bir bomba olmak ve milli şuurdan yoksun beyinlerin üstünde patlamak isterdim!

Atsız Bey, 68 yıllık ömrünün en azından elli yılını Türk milletinin yücelmesini uğrunda harcamıştır. Milletin bölünmezliği ve vatanın parçalanmazlığı ülküsü, yüreğini dolduran en güçlü sevdadır. Yolundan yürüyen gençler, Devlet yıkıcılarına karşı, her türlü tehlikeyi ve ''Kızıl Haçlı''ları göğüsleyip mücadele etmiş, mecbur kalınca dövüşmüş, şehit vermişlerdir. Nihayet, Atsız Bey'in, varlığını haber verdiği bölgecilik ve bölücülük tehlikesi, 12 Mart'tan sonra, olanca çıplaklığı ile ortaya konmadı mı? Hattâ, yargıç huzurunda bile; ''Ben Türk değilim, filânım, milletimin bağımsızlığı için çarpıştım!'' diyenler, çıkmadı mı? Atsız Bey'in var dedikleri, sahiden vardı, tükendiklerini de kimse söyleyemez!

Ya Çetin Efendi? Elli yıla yaklaşan ömrünün çoğunu tam bir ''Levanten'' gibi yaşadı. Sonra, '' Kokmuş Burjuvazi''nin yüksek değerini anlayamadığına hükmederek Marksçılığa özendi. Adıl Marksistler, yüzüne gülüp arkasından dalga geçtiler. Ama, işlerine yarayacak tarafını da değerlendirmesini bildiler. İyi bir fıkracı idi. Öğrencilerin ve sözde aydınların, eğitilmesinde değil ama, kışkırtılmasında en büyük pay Çetin Altan'ındır.Bay Altan'a uyanların ne yaptığını sayın ''Özgürlükçüler'' benden mi öğrenecek. Sonuç malûmdur: Çetin Altan'ın çırakları, Türk devletini yıkmak üzere ''Bilinçlendiler'', hazırlandılar, teşkilâtlandılar ve ''Eylem''e geçtiler. Ayrıca Bay Altan, suç işlemeği alışkanlık hâline getirmiş, 'sol'a karşı gördüğü herkese ve her şeye sövmeyi kabadayılık saymıştır. Nitekim, Cumhurbaşkanı tarafından affedildiği gün, başka bir suçtan hüküm giydi. Böyle bir adam affedilecek, tedavi niyetine Londra safâsına çıkacak ve Atsız Bey, hâlâ içerde olacak!


 

Çetin Altan'ı Atsız Bey'den önce düşünen, nihayet ''Fikir suçunda ortaklık'' yönünden bir tutarsızlık fazileti (!) ni esirgemeyen sözde aydınların üstün (!) zekâsı, çok beğendiğim bir hadiseyi hatırlattı : Arslan, tuzağa düşmüş, yaralı, inliyor. O sırada, kaplumbağanın biri yanına gelmiş; ''Ne oldu, Arslan kardeş, niçin inliyorsun?'' demiş. Arslan; ''Yaralandım da!'' cevabını verince, bay kaplumbağa ne dese beğenirsiniz. ''Vah vah, çok üzüldüm, geçmiş olsun, acaba kimin marifeti? Yoksa, sabahleyin bizim çocuklar avlanmağa çıkmışlardı, sakın onlar yapmış olmasın! Söyle bana, cezalarını vereyim!'' Yaralı Arslan, şöyle bir dönmüş, kaplumbağa acı acı bakmış ve: ''Arkadaş, demiş, bu yara beni öldürmez ama, senin şu çalımın var ya,işte o öldürür!'' Atsız Bey'i de hastalıklar kolay kolay yenemez ama, Çetin Altan'la bir tutulmasına nasıl dayanılır, bilmem.

Yine de ümitliyim: Çünkü Atsız, günümüzün faziletsizliğinden, ölçüsüzlüğünden öylesine tiksinmiştir ki, bedeni ile bu dünyada, ruhu ile bir başka âlemde yaşar. Oğuz Han'ın, Bilge Kağan'ın, Oruç Reis'in, Kürşad'ın, Fatih'in ve diğer sevdiklerinin yanındadır.

Cezaevinden çıkmakla kendisi fazla bir şey kazanmaz; ama çıkmamasından biz çok şey kaybederiz..!

Atsız Bey'in bir cümlesi , yazdıklarımın topuna bedeldir: ''Baht Utansın!''

Devlet, 21 Ocak 1974

GALİP ERDEM

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum