Reklam
Reklam
Prof. Dr. Mehmet Akif ERDOĞRU

Prof. Dr. Mehmet Akif ERDOĞRU

[email protected]

İngilizlerin gözünden Osmanlı İmparatorluğunda Türkleşme Beklentileri

09 Eylül 2025 - 09:32 - Güncelleme: 11 Eylül 2025 - 11:33

 

İngilizlerin gözünden ‘Osmanlı İmparatorluğunda Türkleşme Beklentileri’

Mehmet Akif Erdoğru

 

Şubat 1919’da, Türk Ulusal Hareketi başlamadan önce, İngiliz Hariciyesi için hazırlanmış bir el kitabı Türk Dilinin Pan Turancılık açısından oynamış olduğu rol konusunda önemli bilgiler içerir. ‘Türklerin Yükselişi, Panturan Hareketi, Şubat 1919, İngiliz Dışişleri Bakanlığı Tarih Bölümü Yönetiminde Hazırlanan El Kitapları, s. 37 (The rise of the Turks the pan-Turanian movement, February 1919, handbooks prepared under the direction of the historical section of the Foreign Office)’ başlığını taşıyan bu küçük eserde, tarihte Anadolu’da gayri Türkleri Türkleştirmede Türk dilinin oynadığı rol tahlil edilmiştir.Bu konudaki öneri e tespitler şu şekildedir: ‘Türkiye dışındaki Türkçe konuşan dünyaya yönelik olarak yapılan bir araştırma, Osmanlı irredantizminin (Osmanlı ülkesi dışında yaşayan Türkleri gerekçe göstererek yayılma siyaseti) ancak Rusya'nın parçalanması durumunda ciddi bir olasılık haline geleceğini gösteriyor. Pan-Turancılığın diğer amacını incelemek gerekiyor: Osmanlının Asya topraklarındaki gayri Türk ulusların Türkleştirilmesi ki, bu topraklar artık Anadolu ile sınırlı görünüyor. Türk dili büyük bir canlılığa sahiptir. Türkçe konuşan halklar nereye gitseler, kendilerini manzaraya kazırlar; dağların, nehirlerin ve şehirlerin Türkçe isimleri (her ne kadar monoton ve hayal gücünden yoksun olsalar da) eski isimlendirme sistemini ortadan kaldırma eğilimindedir. Türklerce fethedilen halklar, Türklerle evlenmeseler ve atalarının kültür ve dinlerine kıskançlıkla bağlı kalsalar bile, Türkçeyi ev dili olarak kullanmaya başlarlar. Bu süreç, savaştan önce Anadolu'da barış içinde gerçekleşiyordu. Kilikya Yaylaları'ndaki Ermeniler arasında bu süreç neredeyse tamamlanmıştı. Yerel dilleri Ermenice yerine Türkçeye dönüşmüştü. Kayseri bölgesindeki Rum yerleşim bölgelerinin lehçesi ise Rumcadan Türkçeye şaşırtıcı bir geçiş aşamasındaydı. Amerikalı misyonerlerin buldukları ilk İncil çevirileri, Rumca ve Ermenice harflerle yazılan Türkçe’ydi ve bu da 19. yüzyılın başlarında gerçekleşmişti. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin 1915 baharından beri Anadolu ve Ermenistan'da önce Ermenilere, şimdi de Rumlara karşı yürüttüğü ‘ırksal imha savaşı’ olmasa bile, Türkçe çok geçmeden Ege'den Fırat'a kadar Anadolu yarımadasının evrensel yerel dili haline gelecekti. Ancak ‘son katliamlar ve sürgünler’ yalnızca Türkçe olmayan dilleri değil, Türkçe olmayan kültürleri de yok etti. Anadolu'nun Türkçe konuşan veya yarı Türkçe konuşan Rum ve Ermenileri, dinleri, edebiyatları, eğitimleri, sanayileri ve ekonomik verimlilikleriyle büyük ölçüde yerlerinden edildi. Yerlerine, belki de Anadolu'nun yerli Türklerinden daha üst düzeyde olan, ancak aynı zamanda zorluklarla acımasızlaşan ve gönüllü sürgünleriyle fanatikleşen, Avrupa'daki kayıp Osmanlı vilayetlerinden gelen Muhacirler –Rumelili Müslüman göçmenler- getirildi. Bu muhacirler, medeniyetin bir unsuru olarak kayıp Rum ve Ermenilerin yerini doldurabilecek kapasitede değiller. Ve (en azından Anadolu'da, Fırat'ın doğusundaki Ermenistan'da ne olursa olsun) Mezopotamya sürgün kamplarında hayatta kalan Ermeniler için geri dönüş ihtimali çok az olduğundan, ülkenin savaştan sonra ‘Türk barbarlığının’ en alt seviyesinden başlaması gerekecektir. Rumeli Muhacirleriyle seyreltilmiş yerli Anadolu Türkleri, Türk ulusal hareketinin üzerinde çalışmak zorunda kalacağı malzeme olacaktır. Peki, bu hareketin olasılıkları nelerdir? Osmanlı Hükümeti, kendisine hâlâ Büyük Güç statüsü kazandıracak kadar Türk olmayan toprakları elinde tutarsa, olasılıklar kötüdür. Bu durumda İttihat ve Terakki Cemiyeti, daha önce de olduğu gibi, Anadolu'daki Türk milletini askeri emperyalizmin taleplerine kurban edecektir. Ancak, Osmanlı Devleti Anadolu ile sınırlı kalırsa, bu emellerin kırılması ve Pan-Turancı harekette Halide Edib Hanım gibi isimler tarafından temsil edilen ulusçuluğun yapıcı yönünün ön plana çıkması mümkündür. Bu durumda, Anadolu'da bir Türk Ulusal Devleti için, Balkan uluslarının Osmanlı İmparatorluğu'ndan kurtuluşlarından bu yana geçirdikleri aynı gelişme sürecinin kehanetinde bulunulabilir. Anadolu Türkü'nün nihayetinde Balkan halklarından daha az medeniyete sahip olduğunu varsaymak için hiçbir neden yoktur. İçinde Orta Asya'dan gelen gerçek Türk kanından çok az şey vardır; ırkındaki en güçlü soy, Selçukluların MS 11. yüzyılda ülkeyi istila etmesinden sonra Türk kitlesine dönüşen yerli Anadolu köylüsüdür. Antik Anadolu, Yunan ve Roma medeniyetini özümseyebilmişti. Torunları neden Modern Avrupa'nın medeniyetini özümsemesin? Sadece süreç yavaş olacaktır. Türk şimdi, bir asır önceki Rum ve Sırp'tan çok daha geridir; İslam, Ortodoks Kilisesi'nin Balkanlar'da yaptığı gibi bir ulusun büyümesine yardımcı olmaz. Türk ulusal hareketinin yeniden doğuşunun ilk aşaması, gerici İslam geleneğine karşı bir mücadele olmalıdır; gerçek bir mücadele, 'Tekin Alp'te bulunan Avrupa din karşıtlığının alaycı taklidi değil. Bu tür yapıcı bir hareket gerçekten başlarsa, Kazan ve Bakü Tatarları ile Rusya'nın diğer Türkçe konuşan halkları tarafından kesinlikle sıcak bir şekilde desteklenecektir. Aslında, Rus İmparatorluğunun federalleşmesi ve Osmanlı İmparatorluğunun dağılması I. Dünya Savaşının bir sonucu olarak gerçekleşirse, Rusya Tatarları muhtemelen Anadolu Türklerinin risorgimento'sunda (İtalyan halkının ulusal bilincini canlandırmaya yardımcı olan ideolojik ve edebi bir hareket) Rusların Balkan Slavlarının tarihinde oynadıkları aynı hayırsever rolü oynayacaklardır. Bu, Pan-Turancı düşüncenin gerçekleşmesinin olası veya arzu edilir olduğu tek biçimdir’. 

Kuşkusuz bu yazıda Türklere atfedilen ‘barbarlık, katliam, sürgün’ gibi kavramlar kabul edilemez.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum