Ömer ERDEM

Ömer ERDEM

[email protected]

Zevk mi ilgi mi ya da merak mı?

26 Nisan 2023 - 09:47

Zevk mi ilgi mi ya da merak mı?

 

Başlı başına bir konuyla ilgilenmek, onun dünyasına merak salmak değerli bir davranış sayılır insan için. Hatta şair İlhan Berk ‘ilgi’yi, ilgilenmeyi kendince başka bir aleme çekmişti. ‘Beni ilgilendirmiştir.’ derdi sevdiği önemsediği bir şair veya konu olduğunda. ‘Hamsi beni ilgilendirmiştir’ demekle ‘ Pessoa beni ilgilendirmiştir’ demek nitelik yönünden aynıydı onun için. Hayatı şiire doğru çalıştırmaktı bu. Daha doğrusu bir şeyin ancak şiirde karşılığı varsa ona inanmaktı. Şiirin insan evvelinden beri zaptedici yanı bir tarafa her insanın kendisine göre bir ilgi düzeyi bulunuyor. Kimisi futbolla ilgileniyor kimisi kelebek koleksiyonu yapıyor. İlgiye yakın duran bir de merak konusu var ki hangi ölçüde ilgiye ne derecede meraka yakındır insan seçimleri kestirmek zor. Yine de merak duygusunun bir ateşleyen olduğunu söylemek mümkün. Merak yoksa ilgi de oluşmuyor. Merak ıradan geliyor.

Günümüzün yaşam düzeni çokça kişinin adına el kaldırmakla ıradaki merak damarını kontrol ediyor, merak ve ilgilerini yönlendirmeye yelteniyor. Yumuşak bir telkin diline sarılan merak narkozu sessizce şırınga ediliyor beyinlere. İlgilerle merakların halüsinasyonunda kulak dibine kadar yaklaşan sesler adeta taze bir varoluş efekti üretip hayatın en tatlı sırlarını fısıldarcasına iş görüyor. O sebepten ilginin de merakından zevk seviyesine varmasına bakmalı. Psikolojik kattan, edilgen konumdan sıyrılıp düşünce derecesine varmak zevk sayesinde mümkün olurmuş gibi geliyor bana. Zevkin zamanla, süzüle eksile, eleştire seve, ölçe tarta, göre yaşaya, gide gele oluşan iklimi aynı zamanda insanı plastik olanın cafcafından kurtarmakla kalmıyor mermere kazınan ölümsüzü anlamaya aday kılıyor. Gelip geçici olanın tatlı avuntusu ile sürekli, diri ve ebedi olanın şavkı önünde insan bir kez daha yüceliyor. Zevk sayesinde tekdüzeliğin öldürücü ve tekrarın akıl kurutan safsatasından kurtuluyor..

Kavramsal olarak bir zevk var ama tek zevkten söz edilemez elbette dünyada. Ülkeden ülkeye, devirden devire şekilleniyor zevkler de. Hatta, Ahmet Hamdi Tanpınar, zamanı bir zevk yontucusu gibi düşünüyor. Eski şiirden söz ederken ‘devirlerin etrafında çalıştığı zevk’ nitelemesinde bulunuyor. Müzik, edebiyat, felsefe ve esaslı sanat ve düşünce ancak zevk ikliminin içinde bütün cepheleriyle idrak edilip yaşanabilir. Popüler kültür her sahada olduğu gibi onların üzerinde de kara bulutlar gezdiriyor şüphesiz. Ve dünyanın her yerinde gittikçe zevk ehli insanların sayısı azalırken, ilgililerin, meraklıların sayısı artıyor. Zevk sahibinin zamanla, fedakarlık ederek, çalışıp çabalayarak hatta düş görerek vardığı yere ilgililer bir müşteri hüviyetiyle diledikleri zaman varacaklarını sanıyorlar. Ülkemizde edebiyatı düşündüğümüzde karşımıza çıkan tablo da çok iç açıcı değil bu yüzden. Her hal ve şartta bir zevk sanatı sayılan şiire duyulan ‘ilgi’ nin vaziyeti fikir veriyor bir ölçüde. Behçet Necatigil’i ancak zevk sahibi olarak okuyamayınca ona burun kıvırıyor çokça oku. Şiir seviyesi vasatın hamuruyla yoğrulmuş isimlerin etrafında kümelendiriliyor okur. Şiirden anlamam diyerek işin içinden çıkanlar ilk fırsatta, şiir, şair hakkında söz alıyorlar. İster Yahya Kemal olsun konuştuğu ister Nazım Hikmet yahut da günümüzün değerli bir şairi fark etmez hükümler mermer sütunlar gibi dikile dikile ilerleyiveriyor.

Bir alanda zevk sahibi olmak, o sahanın, konu, eser veya şahıslarını bu gözden izlemek sadece o alana aydınlık getirmez. Müzikle zevk derecesinde ilgilenenler şiirin ne derece değerli olduğunun bilinci içinde yaşarlar. Zaten meraklar ve ilgiler adeta bir engel filesi/ filitresi gibi çalıştıkları ve ilgi sahibinin başka bir disipline geçmesini arzulamadıkları için de oluyor tüm bunlar. İlgili kişi adeta bir müşteri gibi düşünülüyor ve onun sektör kaymasına uğraması arzulanmıyor. Edebiyatın gittikçe meselesizlikten sıyrılıp kolay tüketilir metinselliğe sıkıştırılması soru işaretleriyle dolu. Metin, edebi metin estetiğin kıstaslarıyla tartılmadan piyasanın öncelikleriyle değerlendirildiği için de zevk alanı daraldıkça daralıyor. Kim ne derse desin uzun erekte ancak zevke hitap edebilen eserler ayakta kalma şansını bulabiliyor.

Eski kitapçıları dolaşan birisi dükkan önlerine saçılan yığınlara, öbek öbek kitap sepetlerine göz gezdirdiğinde dünün çok bilindik, popüler olmuş, merakları ve ilgileri alıp götürmüş onca kitabın, yazar isminin hafıza zorlayan görüntüsü karşısında hayıflanıyor. Ehli bilir ki keder bile zevkle yaşanırsa insana şevk verebilir hayatta. Edebiyatın, kaş göz işareti, el ve dil çabukluğu, dönemsel tema avcılığı yetmedi, din, milliyet, cinsiyet ayrımı üzerine oturduğu süreçte Feyyaz Kayacan, Mithat Enç, Salah Birsel, Abdülhak Şinasi Hisar, Ferit Edgü gibi isimler sarsılmadan dimdik duruyorsa zevk evrenine dahil olduklarındandır. Bir dönem, bir yaşta, gırtlaktan ve yumruk sıkarak değil karın altından sessizce sızıp toprağı besleyen sular gibi her dönem okunabilen şiir ve şair zevk ikliminden sayılır. Olup bitenlere bir de bu gözle bakılsa nasıl olur acaba?

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum