Reklam
Reklam
Ömer ERDEM

Ömer ERDEM

[email protected]

Fikirler, düşler ve ötesi…

14 Kasım 2025 - 10:38

Bir fikre bağlanmak bir düşün peşinden gitmek sonra da ideallerin şafağına ram olmak çekici gelmiyor bugünün insanına. Hemen her şeyin sonucunu görmeden kar zarar hesabına girişmeden hatta kazancı sabitlemeden adanacak bir meselesi olmaması günümüzde kişinin kendisine biçtiği rol ile de ilgili. Bugünün insanından kasıt özellikle ve çoklukla yeni yetişen gençlerdir ve böylesi bir manzaranın asla sorumlusu değildirler. Kuşakların davranışları, tercihleri, yaşayışları, tutumları, niyetleri vakit kaybetmeksizin yansır sonraki nesle. İnsan tabiatı gereği gördüğüne bağlanır. Yaşamakta olduğunun içinden tutunacak dallar arar. Dünyanın ayağı kaymışçasına hızla sürüklenişini bir spor müsabakası gibi izliyor artık kitleler . Yanakları şiş, gözleri ateşin dudaklarında ıslık, kolları ileri atılmış çılgınca zıplıyorlar. İnsana ve insanlığa dair fikirler, düşler ve ötesini dert edinmek geçmiş yüzyılın hastalığı diye görülüyor.

Fikirlerin ve ideallerin ana karasında durup bir okyanus kadar geniş gelecek ufkunda güneşin düşüne kapılmayanlar geceye inanırlar mı bilinmez lakin ertesi gün doğacak gün onların malı mı olacaktır tartışılır. Fikirlerin toprağını işleyip de verimin manevi şevkini sabırla tadamayanlar ideolojilerin hamurunda yoğurulacak sonra da tereddütsüz pragmatizmin aparatına dönüşeceklerdir. Türkiyedeki her menşeden hemen her düşünce akımının sonuçta bir pragmatik aparata dönüşmesinin faturası neredeyse son kırk yıldır sokakta daha bir seçilir haldedir. Bu sebepten ülkenin şehirleri tekdüze, benzeş, tarımsal verimliliği düşük, bilimsel bilgi üretimi dünya rekabetinden geride sosyolojik tabanı daha da çatlaktır. Dünün fikir ve idealizme bağlı kanatları birer tutarlı model üretemedikleri gibi varlıklarını devlete dayararak ayakta tutmayı tercih ettiler.

Bu halde pragmatizmin sarkacında salınanlar kendilerince şöylesi bir akıl yürütüyorlar; madem ki 19. ve 20. Yüzyıl boyunca ideallerin çılgın şafağına şahit olduk neden bir türlü güneş doğmadı 21 yüzyılda? Bunca kitap bunca tartışma, bunca kültürel üretim neye yaradı? Neden savaşlar bitmedi, insan ölümlerinin arkası kesilmedi, yoksulluk, şiddet ve adaletsizlik kuruyup gitmedi? İnsani değerler nasıl olup da bu kadar kolay ayak altına alınırken kitlelerden beklenen azami duyarlık geri çekiliyor?

Yeni nesle, fikir ve düş önermek, çıkış yolunu ( eğer varsa) göstererek değil asıl sebebe odaklanmakla mümkündür. Sebep çünkü her zaman görüntüden daha aydınlatıcıdır. Kaldı ki gençlerin bu sorusunun ve akıl yürütmesinin başka başka cevapları elbette var çünkü modern zamanların yeni iktidar odakları birbirinin benzeri/ bencili olmaktan bir türlü kurtaramadılar kendilerini. Maddi zenginlikleri kadar yeni yönetim modellerini içeriden tartışamadılar. Ekonomik, sosyal ve demokrasi yönünden kendilerinden daha zayıf olana bakarak bir ontoloji kurmaya yeltendiler. Öz ve sebep sonuç yönünden birbirinin tersi- yüzü karakterine sahip iki kutuplu dünya yayılmacı ve sömürgeci vasfını korudu. Ekonomi bile bir güvenlik meselesi diye yorumlandı. 2. Dünya Savaşı sonrası Amerika’nın tek taraflı baskın yükselişi uzak doğuda yaşadığı yenilgilere rağmen gerisinde rekabetçi ve kapitalist kökler bıraktı. Japonya ve Güney Kore yükseldi fakat Çin ile alttan alta yürütülen ortaklık sonunda bir devin uyanmasıyla sonuçlandı. Cin şişeden çıktı. Cin’in c’si sert, zoka benzeri altına bir virgül çengeli aldı. Şimdilerde dönüp duran bütün kavga cini şişeye geri sokabilmek üzerine.

Ancak açık ve demokrasisi ilerlemiş toplumlar çağımızda kendi üzerlerine özgürce düşünebilirler ve fikrin ve düşün şafağından doğacak güneşin heyecanıyla gönenebilirler. Geceyi övmek hüner değildir sabah bilgisinin içinde. Karanlığın güveninden dem vurulamaz gün ışığının berraklığı varken. Geleneksel yapıların, ırkların, bölgesel ve benzeri kümelenmelerin insanın selametini getirecek bir fikir ve düş yaratamayacakları çok açık artık. Tabiatlarını değil geçmişlerini tartışma, tahlil etme ve oradan özgün yollar yaratma cüretini gösteremeyenler kendi tekrarlarının etrafında yok olup giderler. İnsanın akıl sahibi bir varlık olarak öne çıkan vasfı olup biteni sağduyuyla ve kendi menfaatine yontmadan değerlendirebilmesidir. Güçlü ve cari olanın kutsanıp yüceltilmesi esasına dayalı hemen her faaliyet propagandanın havuzunda sönümlenmek durumunda kalır. İnsanın ırasında saklı yüce değerler sanat ve düşüncenin yoluyla temellendirilip ilerletilirler. Öteki türlü teknoloji benzeri güncel kılavuzlar hemen herşeyin üstüne çöker ve tekdüze, güdümlü dünyanın önü açılır.

Bir fikre, bir düşe talip olmak her tür güdüm ve tekdüzeliğe de karşı durmaktır. Güncel olanın paydaşına, üleşimcisine razı edebiyat, sanat veya düşünce odaklığı/ yataklığı başta özgürlük olmak üzere nice yüce insan halini lekeleyip gölgeler. Yakın gelecekte ağlarını dünyanın her köşesine serpecek yapay zeka uygulamaları başta olmak üzere internet merkezli dijital yayılım dünyayı daha güdülü bir yere dönüştürecek. İnsanın dil sahibi bir varlık olarak aradan çekilerek neredeyse tek dil üzerinden günlük hayatını çeviren bir nesneye dönüştürülebileciğini ileri sürmek fantezi değil. Öyleyse fikirleri, düşleri ve ötesini özgürce, korkmadan, yaratıcılık ve cüretle tartıp gözden geçirmek gerekiyor.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum