Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

Üsküdar sokakları

03 Şubat 2023 - 11:34

Üsküdar sokakları

Kalbiniz ne için atıyorsa ruhumuz da oradadır dense yeridir. Bu bazen bir insan ve mekân, bazen de bir semt ve şehir sizi kendine çekebilir.

Bir süredir kalbim İstanbul için; Üsküdar’ın sokakları, martıları, insanları, mekanları, çiçekleri, neşesi, kederi, gamı için atıyordu.

Üsküdar özlemimi nihayet sona erdirdim ve bir haftadır İstanbul kazan ben kepçe dolaşmadığım semt, adım atmadığım kaldırım kalmadı desem yeridir.

Gençliğimizin hatıralarını yad etmek için o günlerin ayak izleri, tebessümleri, dostlukları, mekanların ve sımsıcak kalplerin albenisine kapıldığımız o güzelim gülüşlü İstanbul’u ne kadar dolaşırsam dolaşayım yerinde bulabilir miyim bundan çok da emin değilim!

 Ancak şundan eminim ki her zamanki sıcaklığıyla, tanıdık çehreleriyle, mimarinin kalbime nüfuz eden musikisiyle, tanıdığım, yaslandığım, nefeslendiğim kutsi mekanlar da olmasa bir zamanlar hemhal olduğum İstanbul’u az kalsın tanıyamayacaktım! Çok değil, şunun şurasında kaç zaman geçti ki. Her yıl gelip yüz sürmesem, çehrelerine tebessüm etmesem hiç mi tanıyamayacağımdan korkuyor ve korkum beni irkiltiyor.

Halbuki daha dün gibiydi gibime geliyor. Çeyrek asır, bilemedin biraz daha fazla bir zamandan bahsediyorum.
Adımlarımızın bizi nereye götüreceğine aldırmadan; tramvayın, metrobüsün, Marmaray’ın olmadığı, otobüslerle toplu taşımanın yapıldığı yıllardan; alıp başımızı bir yerlere giderdik. Bazen Emirgan, Küçüksu, Kanlıca, Sarıyer, Çamlıca, bazen de Çengelköy’de bir yerlerde akşamın alacası düşmüş günbatımlarında sahilde Fiko’nun kahvehanesinde, Boğaziçi’nde martılarla şen şakrak yorgun bedenlerin ağırlığına aldırmadan gönlümüz gökyüzü kadar geniş, dilimizde o hep bilindik türkülerimiz ve semaya çıkan Türkçemizle yayan yapıldak Beylerbeyinden Üsküdar’a yürür ha yürürdük.

Şimdilerde öyle mi ya. İstanbul’da yürümek bile bir ayrıcalık olmuş artık. Herkesin harcı değil kaldırımlarda yürümek. Hele bir de farklı birkaç yere gitmek için bırakın yürümeyi araçla bile zamanında varmanız muhal.

Öncelikle insanların yatağından taşan azgın ırmaklar gibi üzerinize gelmesinden kurtulacak, adım atabilecek müsait bir boşluk bulacaksınız. Daha sonra tarihi ve henüz yıkılmamış binaları ve kesilmemiş tanıdık bir anıt ağaç bulabilirseniz rotanızı belirleyerek yürüyeceksiniz. İyisi mi tarihi mekanları takip etmeniz. Aksi halde ne kadar aşina olursanız olun ne kadar tanıyıp bildiğiniz cadde, sokaklardan geçtiğinizi iddia ederseniz ediniz kaybolmanız içten değildir!

 İstanbul’u el birliğiyle yok etmeye, ruhunu kirletmeye, betona teslim etmeye ve İstanbulluluğu da ortadan kaldırmaya ant içmiş gibi vurdumduymaz bir anlayışla yaşamaya devam ediyoruz. Evler hane değil, mekanlar mimariden bi haber!

 Türk dünyasının ortak lisanı denildi mi Görklü Türkçemizin en güzel konuşulup yazıldığı müjdelenen milletin müjdelenen şehri olan İstanbul şivesi akla gelirdi. Yazarlarımız musikişinaslarımız, ediplerimiz, mütefekkirlerimiz “Dilde birlik” düşüncesinin ancak İstanbul Türkçesiyle mümkün olabileceğine inanır, savunur ve tavsiye ederlerdi. Böylesine kutsi bir dilin Türk dünyasının ortak dili ve alfabesi olması gerektiğine inanan, savunan ve tavsiye edenlerin başında İsmail Gaspıralı gelmekteydi. Daha sonra Ziya Gökalp, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar…, ebedi mekanlarından çıkıp gelseler aynı düşüncede olurlar mıydı düşünmek gerekir. İstanbul Türkçesine Üsküdar’ın kattığı nice güzellik ve incelikler vardır.

İstanbul, Türkçeyi unutan şehir olma yolunda tepetaklak giderken bu şehirde medeniyetin ebedi ve milli değerlerini arayıp bulmanız gerekiyor.  Biz de “Arayan bulur, bulanlar arayanlardır” düsturundan hareketle son yıllarda İstanbul’a her gelişimizde uğramadan edemediğimiz aşina yüzler, aşina mekanlarda ruhumuzu teskin etmeye, kabaran gönlümüzü yatıştırmaya, bir dem de olsa nefes almaya çalışıyoruz.
Üsküdar hala Türkçenin kalbinin canlı attığı yaşanası yerlerimizin başında gelir.


 

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum