Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

DOSTUM KİTAP

14 Kasım 2023 - 09:59

Dostum Kitap


Odalar, koridorlar, raflar, masalar, balkonlar dolu. Adım atacak, nefes alacak yer yok. 1982'den bu yana bana arkadaşlık eden ve belki de tek samimi dostlarım olan kitapları elimden çıkarmak, bağışlamak zor. Ölümün en zor olanı belki de onlardan sonsuza kadar ayrılmak! Yıllarımı verdiğim, göz nuru döktüğüm, uykusuz gecelerimde yoldaşım olan binlerce satır, on binlerce cümle, kahramanım, sırdaşlarım olan ve bir şeyler öğrenmeme yardımcı olan dostlarımla hayatımın sonuna, hatta ebediyete kadar yaşamak isterdim.

Bir insanın gerçek dostlarından ayrılması ne kadar zormuş!

Aynı zorluğu kitap aşığı Taha Toros gibilerin de yaşadığını biliyor ve sonsuz bir soğukluğun içinde kalmış gibi titriyor, irkiliyorum.
İlkokul yıllarımda ansiklopedinin nasıl bir şey olduğunu merak ederdim. Ortaokulda ansiklopediyle tanıştığımda bir oturuşta içindeki bilgileri su gibi içmek geçti içimden. Halide Edip’i o yıllarda tanıdım. Ömer Seyfettin’in, Ziya Gökalp’i, Peyami Safa’yı, Falih Rıfkı’yı, Yakup Kadri’yi.
Lise yıllarımda kitaplarım ilk samimi gerçek dostlarım oldu. Yazarlarını tanımadan kitaplara, satırlara, kitaplarda anlatılan kahramanlarla dost oldum. İlk arkadaşlarım onlardı. 
Lise yıllarım koğuşlarda geçti. Yurt odalarına koğuş deniyordu o yıllarda. Yurt hayatının askeri sistem olduğunu Amasya ve Ağrı’da askerlik yaparken daha iyi anladım. Yurt hayatının en güzel tarafı kütüphanesinin de bulunmasıydı. Hayatıma yön veren yazarları ilkin kütüphanelerde tanıdım.
İnsanları tanımak zordu. Gençtim. Acemiydim.
Kaçtım samimiyetsiz inanlardan.
İnsanları kitaplar sayesinde tanımış ve yanılmıştım!
Satırların, kurguların anlattığı, roman kahramanlarında anlatılan insanla hayatta tanıdığım insanlar arasında büyük farklar vardı.
Kitaplar, satırlar, kurgular, hikâye ve romanlar insanı anlatmıyor idealize ediyordu.
İlk gençliğin acemiliğinden sonra ete kemiğe bürünmüş, yaşayan insanı tanıdım ve çok yanılgıya düştüm. İnsanları hala tanıyabilmiş değilim.
“İnsan bu meçhul!”
Bir haftadır koliler halinde kültür merkezine bağış olarak gönderilmeyi bekleyen sağda solda duran kitaplarım bana bakıyor ben onlara.
Hüznümün nedeni ayrılıktan mı yoksa yalnız kalma, arkadaşlarımdan ayrılma korkusundan mı bunu zamanla anlayacağız.
 Neredeyse yarım asırdır ben nereye gidersem onlar da oraya diyebileceğim kadar içli dışlı olduğum dostlarımdan başka arkadaşım yok!
Kendimi anlattığım, onları dinlediğim; bazen hüzün bazen de sevinci aynı anda yaşayabilen şu dünyada kaş kişi olabilir ki?
Kitaplarım sevinci ve hüznü iliklerime kadar hissettiren dostlarım oldu her zaman. Ve hiçbir zaman yalnız bırakmayan, sırtını dönmeyen gerçek dostlarım!
Lise yıllarımda gazete köşelerinden takip ettiğim, kitapları vasıtasıyla tanıdığım birçok yazarı üniversite yıllarında yakından tanıyabilmek, sesini duyup elini sıkabilmek ve bir ihtimal bir işaret vermesini, sırtımı sıvazlayıp “Okumaya, yazmaya devam et. Tebrik ederim. Sende biraz Oktavıo Paz, biraz Peyami Safa, Cemil Meriç, biraz da Nermi Uygur görüyorum” demesini ummak ne büyük heyecan verici bir hayaldi!
Üniversite yıllarımda başta Bayezıt Sahaflar Çarşısı olmak üzere Fatih, Üretmen Han, Kadıköy , Üsküdar ve Şişli’de kitapçıların bulunduğu pasajlar Edebiyat Fakültesinden sonra en çok bulunduğum mekanlardı. Hatta orada çalışan Mehmet, Fatih, İbrahim gibi arkadaşları kıskanır onların yerinde olmak isterdim.
Şu anda yayın hayatına devam eden bazı yayınevleri o zamanlar yeni kurulmuştu. İsmet Özel’i, Sezai Karakoç’u, Altan Deliorman’ı… Tarık Buğra’yı, Mustafa Miyasoğlu’nu, Sevinç Çokum’u, Mustafa Kutlu’yu, Ahmet Kabaklı’yı, Samiha Ayverdi ve yüzlerce yazarı oralarda tanıdım. Dergilerin ilk doğum sancılarına, kitapların dizgi, mizanpaj, aydınger… matbaa, ciltlenmesi, renk ayrımlarına tanıklık ettim.

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum