Trablusgarp savaşında Osmanlı subayları

Gönüllü subaylar dikkat çekmemek için küçük gruplar halinde hareket edeceklerdi. Amaçları oradaki mevcut kuvvetleri bir araya getirerek özellikle Osmanlı’ya sadık yerli kabilelerden faydalanmak suretiyle muharip güçler oluşturmaktı.

Trablusgarp savaşında Osmanlı subayları
05 Ekim 2011 - 22:25

Emre Gül / Tarih Dosyası / Dünya Bülteni

Trablusgarp Savaşı öncesinde durum

 
Urfelle Kalesi ve Osmanlı birliğinden bir grup 

Kuzey Afrika’yı paylaşma konusunda İngiltere, Fransa ve İtalya 1902 yılında aralarında yaptıkları anlaşmalar ile mutabakata varmışlardı. İngiltere Mısır’ı, Fransa Fas’ı, İtalya Trablusgarp’ı nüfuz alanı olarak seçmişti. 1911’e gelindiğinde, Osmanlı Devleti’nin Afrika’da kalan son toprağı, Trablusgarp vilayetinden ibaretti. Bu bölge Sultan II. Abdülhamid döneminde alınmış bazı savunma tedbirleri dışında senelerce ihmal edilmiş, her türlü saldırıya karşı adeta açık hale gelmişti. Roma İmparatorluğu’nun

 
Trablusgarp Valisi İbrahim Paşa 

sınırlarına ulaşmayı amaç edinen İtalyan hükümeti, birçok vasıtaya başvurarak konsolosları, tüccarları, vatandaşları, her tarafa yerleştirdikleri ajanları ile bu durumu en ince ayrıntısına kadar öğrenmişti. İşgal için uygun ortam oluştuğu zamanda 28 Eylül 1911’de Osmanlı Devleti’ne 24 saatlik bir ültimatom vermiş, 29 Eylül’de ise bu süre dolmadan ve Osmanlı hükümetinin cevabı ulaşmadan savaş ilan etmişti. 1 Ekim’de İtalyan donanmasının Trablusgarp kıyılarını abluka altına almasıyla da “Trablusgarp Savaşı” başlamıştı. Bu sırada Osmanlı hükümeti, İttihatçı-İtilafçı kavgalarıyla siyasi çekişmeler içinde Anavatandan denizle ayrılmış bu bölgenin müdafaası için tedbir almakta geç kalmıştı.

Trablusgarp’taki Osmanlı kuvvetleri

İtalyan donanması asker dolu nakliye ve son sistem savaş gemileri ve silah gücüyle Trablusgarp sahiline dayandığında, Trablusgarp’taki 15-20.000 arasındaki askeri kuvvet savaştan kısa bir süre önce silahlarıyla birlikte Yemen’e, İmam Yahya ayaklanmasını bastırmak üzere gönderildiğinden bölgede sadece derme çatma eski model tüfeklerle teçhiz edilmiş, ancak jandarma vazifesi görecek Osmanlı kuvvetleri kalmıştı. Osmanlı donanması ise senelerce Haliç’te yatmış çürük filodan ibaretti. Trablusgarp Vali ve Kumandanı Müşir İbrahim Paşa, bunun Trablusgarp’ın İtalyanlara tesliminden başka bir şey olmadığını ısrarla ifade etmişse de kimseye dinletememişti. Trablus askeri depolarındaki silahlar yeni sistemle değiştirilmek üzere İstanbul’a getirilmiş ve yerlerine yenisi de gönderilmemişti. 1910 yılı Osmanlı devlet bütçesinde yer alan kararla Trablusgarp’taki iki süvari alayı bir alaya indirilmişti. Savaş öncesi yapılan en son büyük hata ise burdaki Osmanlı menfaatlerini gözeten Müşir İbrahim Paşa’nın İtalyan baskısı sonucunda görevden alınması olmuştu.

 
İtalyan donanmasının Trablusgarp'ı bombalaması 

İtalyan işgali başlıyor

2 Ekim 1911’de Trablusgarp’ın teslim edilmesini isteyen İtalyanlar, ret cevabının verilmesi üzerine ertesi gün şehri bombardımana başladılar. 6 Ekim’de ise şehri işgal ettiler. 4 Ekim’de Tobruk, 16 Ekim’de Derne, 17 Ekim’de Hums, 20 Ekim’de Bingazi işgal edildi. Böylece İtalyanlar Kuzey Afrika’nın bu bölümündeki bütün önemli noktaları ele geçirmiş oldular. Bütün bu olumsuz şartlara rağmen Osmanlı Devleti, Trablusgarp’ı göz göre göre düşmana savaşmadan teslim edemezdi. Bu hem kamuoyunda hoş görülmez, hem de Osmanlı Devleti’nden pay almak için pusuda bekleyen devletlere cesaret verirdi. Savaş başladıktan sonra İttihat ve Terakki Hükümeti, karşı görüşlerinde tartışıldığı bir ortamda Trablusgarp’ta eldeki mevcut imkânlarla işgale karşı konulmasına karar verdi.

 
Derne'de soldan ikinci ( Mustafa Kemal Paşa),Enver Paşa ( Soldan üçüncü), Nuri Conker Bey sağdan ikinci 

Osmanlı subayları Trablusgarp’a gidiyor

 
Enver Paşa, Nuri Conker Bey 

Savaş çok zor ve ümitsiz şartlarda gerçekleşecekti. Trablusgarp’taki mevcut kuvvetlere silah ve cephane yollamak imkânsız gibiydi. Böyle bir hengâmede her kafadan bir ses çıkarken, Afrika’daki son Osmanlı vilayetini savunmak için resmiyette Harbiye Nezareti’nin bilgisi dışında, Osmanlı ordusunun vatansever genç subayları çeşitli sahte kimlik ve kıyafetlerle, türlü yollardan Trablus’a, Bingazi’ye, Derne’ye gelmeye başlamışlardı. Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa’nın da desteğiyle İstanbul’da alınan karar göre, Arapçanın tüm lehçelerini anadili gibi konuşan, Kuzey Afrika’yı iyi tanıyan Teşkilat-ı Mahsusa’dan Kuşçubaşı Eşref, Kahire’ye gidecek ve takma adlarla Mısır’a gelecek olan gönüllü subayları Trablusgarp’a geçirmek için gerekli teşkilatı kuracaktı. Gönüllü subaylar dikkat çekmemek için küçük gruplar halinde hareket edeceklerdi. Amaçları oradaki mevcut kuvvetleri bir araya getirerek özellikle Osmanlı’ya sadık yerli kabilelerden faydalanmak suretiyle muharip güçler oluşturmaktı. Trablusgarp’ta vatan savunmasına koşan subaylar arasında Binbaşı Enver Bey(Paşa), Kolağası Mustafa Kemal, Fuat Bey (Bulca), Nuri Bey (Conker), Ali Fethi Bey (Okyar, Paris Ataşe Militeri), Halil Bey (Enver Bey’in amcası), Nuri Bey (Enver Bey’in kardeşi), Ekrem Bey (Müşir Recep Paşa’nın oğlu), Albay Neşet Bey ve isimlerini sayamadığımız yüzlerce gönüllü vardı.

Mücadele başlıyor

Başta Enver Bey olmak üzere bu subayların Trablus, Bingazi ve Derne’de örgütlediği kuvvetlerle direniş başlamış oldu. Yerli halk, özellikle de Trablusgarp’ta oldukça etkin konumda bulunan Sünusi tarikatına mensup kimseler, bütün güçleriyle Osmanlı subaylarının emrindeydiler. Bu arada Mısır halkı da direnişe büyük destek veriyordu. Tunus ve Mısır yoluyla erzak vs. gönderiliyordu.

Enver Bey ve arkadaşlarının Trablusgarp’taki çalışmaları sonucunda meydana gelen bu güçlerle Trablusgarp savunması üç ana bölgeye ayrıldı. Trablus komutanlığı: Kurmay Albay Neşet’e, Bingazi Komutanlığı: Kurmay Binbaşı Enver’e, Ethem Paşa’ya ait olan Derne Komutanlığı da Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal’e verildi.  Enver Bey, bütün kuvvetlerin genel kontrolünü ise kendi üzerine aldı. Ekim ayı sonuna gelindiğinde savaşın başında 500-600 kişiyi bulmayan yerli direniş kuvvetleri, kısa zamanda 20.000 kişiye ulaştı.

 
Osmanlı askerleri İtalyan bayrağını indirirken 

Enver Paşa’nın şöhreti ve İtalyanlara karşı kazanılan zaferler

Buradaki Müslüman Araplar, Enver Bey’e padişahın ve halifenin damadı olduğundan dolayı, olağanüstü bir saygı ve sevgi gösteriyorlardı. Bu konuda Enver Bey, bir dostuna yazdığı mektupta, “burada valiler atayabilmeme bende şaşırıyorum, Araplar hürriyet kahramanı Enver Bey’i tanımıyorlar ama halifenin damadına saygı gösteriyorlar” diyordu.

Bütün Trablusgarp’ı kolayca işgal edebileceklerini düşünen İtalyanlar şehirlerden iç bölgelere girmeye başlayınca Osmanlı subaylarının ve Şeyh Ahmet Sünusi gibi kendi liderlerinin emrindeki yerli kuvvetler üstün İtalyan güçlerine karşı başarı ile karşı koydular ve İtalyanları 1 yıl süren savaşta, kıyı şeridinden içeriye geçirmeyerek adeta kıyıya çivilediler. Trablusgarp’ı müdafaa etmek için meydana getirilen Türk-Arap dayanışması da böylece başarıya ulaşmış oldu. Türkler ve Araplar mukavemet ile yetinmeyerek taarruza da geçtiler. Fakat İtalyanlar donanmaları sebebiyle buralardan çıkarılamadılar. Böylece İtalya, Trablusgarp’ta kesin bir başarı sağlayamadı.

 
Şeyh Ahmet Sünusi (ortada oturan ) karargahında Osmanlı subayları 

İtalya ile Uşi (Quchy) Anlaşması’nın imzalanmasından sonra Trablusgarp’ta Osmanlı subayları

Savaş devam ettiği sırada 7 Ekim 1912’de Balkan Savaşı başlayınca Osmanlı Devleti, İtalya ile 18 Ekim 1912’de Uşi (Quchy) anlaşmasını imzalayarak Trablusgarp’tan çekilmek zorunda kalmıştır. Harbiye Nezareti’nin bölgedeki subayların dönmelerini emretmesi üzerine, Enver Bey ve arkadaşları barış anlaşmasını tanımayarak mücadeleye devam kararı vermişlerdir. Hatta hareketlerinin Osmanlı Devleti’ne zarar vermesi durumunda kendilerinin devlete isyan etmiş asiler olarak gösterilmesini istemişler ve burada bağımsız bir devlet kurmak için çalışmaya başlamışlardır. Fakat Balkanlar’dan gelen kötü haberler üzerine kendilerine orada daha fazla ihtiyaç olduğu anlaşılınca Enver Bey, istemeyerek de olsa çok sevdiği ve krallığım dediği Bingazi’den ayrılmak zorunda kalmıştır.  Buradan ayrılmayan Osmanlı subayları ise Aziz Bey ve Yüzbaşı Reşit Bey komutasında hareketlerinin sorumluluğu kendilerinde olmak üzere görevlerine devam etmişlerdir.

 
Mısrata'daki karargah önünde bir merasim 

Osmanlı Devleti’nin mücadeleye desteği ve Alman denizaltılarının faaliyetleri

İtalyanlarla yapılan Uşi (Quchy) anlaşmasına rağmen, Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp’a olan desteği sürekli olarak devam etmiştir. Osmanlı hükümetinin içinde bulunduğu zor şartlar sebebiyle, mümkün mertebe bu ilişki gizli tutulmaya çalışılmış, büyük devletlerin tepkisini çekmemek için ve bağımsız olduklarını belirtmek üzere bölgeye yazılan resmi belgelerde "Sünusi Hükümeti" ifadesi kullanılmıştır. Sünusi mücahitlerle hiçbir zaman bağlantı koparılmamış, I. Dünya savaşında buraya tekrar gelen Osmanlı subayları yerli halka birlikte mücadeleye katılmışlardır. Bunun yanı sıra Akdeniz’de kontrolü elinde bulunduran İngiliz ve İtalyan donanmalarına karşı Almanya’dan talep edilen yardım üzerine onlar da denizaltı gemileri göndererek, Afrika’da harbeden müttefiklerine savaş malzemesi ve asker sevkiyatında yardımcı olmuşlardır.

 
UC-20 Alman denizaltısı Afrika sularında 

Şehzade Osman Fuad Efendi Trablusgarp’ta

Nisan 1918 yılında Şehzade Osman Fuad Efendi,  “icabında merkezi tanımayarak müstakil hareket etmek yetkisini haiz olmak üzere “Afrika Grupları Komutanı” sıfatıyla bir denizaltı gemisiyle Trablusgarp’ta çarpışan mücahitlere destek vermek amacıyla bölgeye gönderilmiştir. Osmanlı hanedanına mensup bir şehzadenin gelişi, direnişe büyük moral vermiştir. Osmanlı Devleti’nden kalan silahlar ve subaylarla organize olan Arap kabileleri bu şehzade önderliğinde savaşı sürdürmeye devam etmişlerdir. I.Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti’nin mağlubiyeti ile sonuçlanıp Mondros Mütarekesi imzalanınca, Enver Paşa, Osman Fuad Efendi’ye mütareke şartlarından azade olması için Trablusgarp’ta bir cumhuriyet kurup bağımsızlık ilan etmesini telkin etmiştir. Mondros Mütarekesinden sonra da direnmeye devam eden Osmanlı subayları ve mücahitler, ancak padişahın

üçüncü “teslim olun” fermanından sonra Mart 1919’da şehzade ile birlikte İtalyanlara teslim olmuşladır.

 
Şehzade Osman Fuat Efendi 

Kaynaklar:

KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, Ankara, 1960.

KOLOĞLU, Orhan, Trablusgarp Savaşı(1911-12)ve Türk Subayları, Ankara, 1979.

GEDİKLİ, Yusuf, Trablusgarp Cephesi Hatıraları, İstanbul, 2009.

ŞIVGIN, Hale , “Trablusgarp Savaşı” Türkler Ansiklopedisi, c. 13,İstanbul, 2002.

_______ Trablusgarp Savaşı Ve 1911-1912 Türk İtalyan İlişkileri, Ankara 2006.

 

 DÜNYABÜLTENİ

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum