ŞEHRİMİZE UMMAN'DAN GELEN İNCİ MERCAN

ŞEHRİMİZE UMMAN'DAN GELEN İNCİ MERCAN
24 Mayıs 2024 - 09:04
Anadoludaki Köyümden Sohbetlerimiz-4
Mustafa KARA
     [email protected]
Şehrimize Umman’dan gelen İnci Mercan

Uzun zaman oldu, en son bir kaç yıl önce Muğla Halk kütüphanesinde Yazar Münevver Ongun’un söyleşisine katılmıştım. Yazarımız Münevver Ongun’un Son Gül kitabını alıp, söyleşide imzalatmak anlamlıydı. Son dönemlerde hikaye yazma sayısında azalmalar olduğundan bahsetmişti. Bizlere “ Ne olursa olsun yazın gençler!” diye seslendiğini hiç unutmuyorum.Söyleşilere katılmak yeniliktir benim için.Yeni ufuklar açılır yelkenimle kürek çeke çeke ilerlerim yazarlarımızın götürdüğü yöne ve yere.
Derken kitap okuma yolculuğumda içimde ukte kalan, hasret çektiğim söyleşilerle tekrar acaba olur mu! Bende bir şeyler öğrenir miyim diye iç sesimle konuştuğumda; iç sesimizi ta uzaklardan duyan hisseden bir yazarla tanışmak olduğunu bilmiyordum. Beklenilen söyleşi için 2 Mayıs tarihinde davet edildiğimiz günü beklemek heyacanlıydı. Kimbilir neler öğrenecektim; bilme, tanıma  ve anlama yolculuğumda. O tarih ve an geldi nihayet. Bizlere tanışmamıza vesile olan Moderatör Yazar İsmail Zorba’nın sunumuyla Muğlamıza Ummandan gelen  kıymetli İnci Mercan Yazar Funda Özsoy Erdoğan’ın söyleşi başladı. Pür dikkat her şeyi kayıt altına almak için kulağımı, gözlerimi, zihnimi gönlümü ve ruhumu vermiştim. Mutluluk, heyecan ve huzur bir arada duygularla anı yaşıyordum. Biliyordum İnci Mercan Yazarımız bizlere yeni ufuklar, yeni labirentler içinde yollar, kapılar, pencereler; hatta yeni dünyalar açacaktı. Metaforlara deryalar içinden Edebiyatın merkezinden geçen evren yolculuğunda; bizlerin öğrenmemizi bekleyen onca konular vardı. Söyleşi başladığında şehrimize Ummandan gelen hem İnci hem Mercan Funda Özsoy Erdoğan’ın devasa bilgi gemisiyle limanımızdan ayrılarak, kaptanımızla yeni konular kavramlar yolculuğuna başladık seyahatimize. Bu arada Yazarımız Funda Özsoy Erdoğan’ın “Kırklandım” ve “Bugün Güzel Şeyler Olacak” kitaplarını kendisine imzalatmak ayrı bir tatdı benim için. Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ve Mehmet Rauf  Eylül Eylül adlı kitabından bizlere bahsederken , her iki kitabı lise yıllarında Edebiyat öğretmenimin tavsiyesiyle okuduğumu çok güzel keyif aldığımı seneler sonra  anımsadım.
Yazarların söyleşilerine katıldığımda genellikle  yazarlarda tevazülük samimiyet belirir. Funda Özsoy Erdoğan tevazülük ve samimiyetle kitaplarını okurken hep altını çizerek okuduğunu, okumaya çok küçük yaşlarda başladığını, kendisine okumayı arkadaş yoldaş edindiğinden bahsetti. Gerçekten okurken beğendiğimiz, önemli bulduğumuz satırları çizmek, kendi değerlerimizle bütünleşmeyi sağlıyor. Diğer yandan satırları yavaş yavaş çizerken aslında kelime kelime cümle cümle yüreğimize işliyoruz. Kültürümüze yeni eklemeler yapıyoruz dedim kendi kendime. Yazarın küçük yaşta kitap okumaya  başladığını zamanla hep okuya okuya; okuma bağımlısı olduğunu belirtmesi, bende yeteri kadar kitap okuyamadığımı daha çok okumam gerektiği açlığını ortaya koydu. Gönülden gönüle hitap edilen sohbette öğreneceğimiz nice konular varmış meğer. Kırklandım kitabından kırk yaşında her insanın hayatının dönüm noktası olduğunu, kırklı yaşlarının meyve verdiği dönemler olduğunu, kendisi açısında kırk yaş ile kırklanmanın bütünleştiğini dile getirdi. İnsanların genel olarak hatası hüznü olduğunu dinledim. Aslında her insanın hatası olması gayet makul bir durumdu. Hatta kimi  zaman hatalar genellikle; doğruyu bulma , olgunlaşma, ham olup erme evresine geçmeyi imkan sağlıyordu. Her insanın acı eşiğinin farklı olduğu gibi; acı konusu her insan için farklı anlamdaydı. İnsanın acılarından güç alıp o hatayı tekrar başkalarına uygulamama kıssadan hisseydi benim için. Örneğin küçüklüğünde haksızlığa uğrayan birisinin; ben büyüyünce veya şu andan itibaren herkese ve her canlıya eşit davranacağım adil olacağım adaletimi vicdanımdan süzerek geçireceğim demesi gibi.
Yazar her daim kitap okumasıyla anlatmaya başladığı Türk Dili Edebiyatının konularını konuşmasını özlediğimiz yazarların ve eserleriyle yolculuğa başladık.Tarık Buğra’dan “Küçük ağa” eseri. Yaşar Kemal’den okuduklarım vardı ama “Demirciler Çarşısı Cinayeti” kitabını okumam gerektiğini anladım. Tarık Buğra, Mehmet Akif Ersoy “Safahat”, Hasan Ali Toptaş, Alev Alatlı, Ethem Baran , Sait Faik’in “ Semaver” adlı eseri; Haldun Taner’den okumuş olduğu eserlerin birikimlerini bizlere anlatıyordu. Edebiyat aşkı yazarların eserleriyle anlatıldığında eksik kalan Türk Dili Edebiyatı yanımı tanımaya tamamlamaya çalışıyordum ve bu halim; tıpkı oruçlunun sıcak gün sonrası iftar vaktinde açlığından ziyade ilk bardak suyun hasretine kavuşmuş gibi anlamlıydı benim için.
Çok verimli geceydi tüm katılanlar için. Bu söyleşide gönlüne yazmış olduğun yeni okuma görevlerini bir an avvel yerine getir. Kitap okuma açlığını okuya okuya dindir. Sende oku ki geliş dedim. Vazifen bu  olsun gönlüm dedim.Kültürler ancak bu vazifeler okumayı süreklilik halinde kültür ahenki oluyor değil mi !
Yazımın mihenk taşlarının bir bölümde bitiremediğimden ikinci bölüm olarak Umman’dan Gelen İnci Mercan -2 olarak devam edecektir.
Bir dahaki yazımızla buluşmak dileğiyle…
 





 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Koruyucu Muğla
    2 ay önce
    İkinci yazıyı merakla beklemekteyiz Bu yazı adeta bir anı aktarımı olmuş Anıyı aktarırken simgesel mesajlarla da bizlere dolaylı yoldan yapılacaklarımıza okumayı da eklememiz gerektiği aktarılmış Bu arada anıya değinmişken; Bir insanın söyleşiye gitmeyi istemesi ve o günü iple çekmesi ne güzel bir huydur öyle Tebrik ederim