Özbekistan:Toprağından kültür fışkıran ülke

En çok pilavıyla tanınsa da İmam Buhari, Tirmizi, Şah-ı Nakşibend gibi mübarek zatlara ev sahipliği yapan bir ülke Özbekistan.

Özbekistan:Toprağından kültür fışkıran ülke
31 Mart 2013 - 13:49

En çok pilavıyla tanınsa da İmam Buhari, Tirmizi, Şah-ı Nakşibend gibi mübarek zatlara ev sahipliği yapan bir ülke Özbekistan. Her şehrinde farklı manevî feyzler duyacağınız Orta Asya'nın göz bebeğinde görülmesi gereken o kadar çok değer var ki...

Orta Asya’nın incisi Özbekistan’dayız. Siyasi ve dini kimliğiyle tarihe damgasını vurmuş birçok önemli şahsiyetin bulunduğu bir ülke burası. Her karış toprağında manevi feyzler duyacağınız mekânlar, asırlar arasında geçiş yapma fırsatı tanıyor ziyaretçilerine. Kâh büyük İslam âlimi İmam Buhari’yle bir araya gelerek binlerce hadis arasında sahih olanlarını bulma sancısına şahit oluyor, kâh dizlerinizi kırıp Nakşibendi Hazretleri’nin dergâhında huzura varıyorsunuz.

1.200 yıl önce İslam’ın ilk çiçeklerinin yeşerdiği Taşkent, Semerkand ve Buhara’da asırlara meydan okuyan İslam eserleri hâlâ aydınlatıyor bu kıraç toprakları. İhtişamlı yapıları görünce aslında bildiğimizi sandığımız bu ülkeyi hiç de tanımadığımızı fark ediyoruz. Özbek halkı o kadar içten ve güler yüzlü ki... Hele bir de Türk olduğunuzu anlamasınlar! Fotoğraf çekmek için burunlarının dibine kadar sokulduğunuz lakin hiçbirinin ‘çekmeyin!’ diye çıkışmadığı samimi insanlar ülkesi burası. Halkın Türklere teveccühü büyük. Hangi şehirde olursanız olun Türk olduğunuzu öğrendiklerinde ilk sözleri hep aynı oluyor: Polat Alemdar. Semerkand’da bir müzede tanıştığımız genç kız, “Polat, kendinden 20 yaş küçük biriyle evlenmiş, doğru mu bu?” diye sorunca şaşkınlıktan sadece “Bilmiyorum.” diyebiliyoruz.

Pronto Tour’la ziyaret ettiğimiz ülkede yol kenarlarında bize ilginç gelecek görüntüler var. Kasapların çoğu etlerini dışarı asıyor. Ekmek gibi et tüketen bir ülkede bu durumu çok da garipsememek lazım. Asılı halde bulunan et akşama kalmadan tükendiği için bozulması gibi bir risk de bulunmuyor. Ayrıca sonradan öğreniyoruz ki, bu ülkede yerleşim yerleri genelde etin kolay bozulmadığı serin coğrafyalara kurulmuş.

Özbekistan’da karşılaşacağınız en ilginç hadiselerden biri para bozdurmak. SUM olarak adlandırılan para birimleri 1.000’lik banknotlar halinde basılıyor. Para bozdurduğunuzda elinize cüzdanınıza sığmayan tomar tomar para veriyorlar. Bu görüntüyle kendinizi banka soymuş gibi hissediyorsunuz. Herhangi bir şey için ‘Fiyatı ne kadar?’ diye sorduğunuzda 5 bin gibi bir rakam kulağa çok fazla geldiğinden önce bir şaşırıyorsunuz. Oysa bu, aşağı yukarı 3 dolara tekabül ediyor.

Gezilesi değil, yaşanılası şehir

Başkent Taşkent'te görülmeye değer o kadar çok yapı var ki... Kaffal Şaşı Türbesi, Cuma Camii kalıntıları, 16. yüzyılda yapılmış Mescid, Timur Han dönemi eserlerin sergilendiği Emîr Timur Müzesi ve Meydanı yalnızca bunlardan birkaçı. Ancak bizi en çok etkileyen yerlerden biri Kökeldaş Medresesi oluyor. Zira Hz. Osman Mushaf'ının bir nüshası burada sergileniyor. Ceylan derisine yazılmış Kur’an-ı Kerim’in bazı sayfalarında lekelerin Hz. Osman'ın şehadeti sırasında akan kanı olduğu rivayet ediliyor. Taşkent'te tarihten gelen çok sayıda tiyatro, konser, sinema salonu ve üniversite var, günümüzde de hâlâ bu özelliğini koruyor. Özbekistan'da her şehir, tarihe damgasını vurmuş önemli bir zat ile anılıyor. Taşkent'te de 15. yüzyıl Türk şairlerinden Ali Şir Nevai'nin adına atfedilmiş birçok yapı görmek mümkün. Şehri gezerken yapıların güzelliğine kapılıp Ali Şir Nevai'nin bir dizesinde dediği gibi 'Şiir ülkesi sensin' diyesi geliyor insanın. Cadde ve kaldırımların genişliği çekiyor dikkatimizi. 6 aracın rahatlıkla geçebileceği yollardan bahsediyoruz. Trafik su gibi akıyor. Caddeler pırıl pırıl. Titizliğine şüphe duyulmadığından mıdır bilinmez, bu şehirde sokakları kadınlar temizliyor. Tüm cadde kenarları ağaçlarla bezenmiş. Şehir, düzeniyle göz kamaştırıyor. Her yer park bahçe. En güzel örneklerinden biri Mustakilik Meydanı'nda bulunuyor. 'Rüyalar ülkesi' Amerika'da bile adım başı rastlayacağınız dilencilere burada hiç denk gelmiyoruz. Daha da ilginci Taşkent'te hırsızlık olayları da neredeyse hiç yaşanmıyormuş. Gezilesi değil, yaşanılası bir şehir burası diye geçiriyoruz içimizden! Geçmişte Türkistan coğrafyasına başkentlik etmiş bu şehirde, Orta Asya'nın başka ülkelerinde karşılaşmayacağınız mimaride yapılar yaptırılmış. Bunun en güzel örneklerinden biri Taşkent metrosu. Yalnızca bir durağını görme şansımız olsa da her bir durağında farklı bir tema ve mimari olduğunu öğreniyoruz. 

Timur haklıymış!

İpek Yolu’nun tam ortasında yer alan Semerkand, Büyük Timur İmparatoru Amir Timur’un tutkunu olduğu bir şehir. Registan Meydanı’nda oldukça yüksek ve görkemli binaları görünce Timur’un asırlar önce söylediği sözün haklılığına şahit oluyorsunuz: “Askerî gücüme inanmayanlar, şehirlerimdeki görkemi görsün ve ona göre davransın.” Semerkand’da iki önemli zatın kabri bulunuyor. Bunlardan biri Danyal Aleyhisselam, diğeri ise büyük hadis âlimlerinden İmam Buhari. Kabir demişken; günümüz mezar taşlarında ölen kişinin resmi bulunuyor. Sovyet döneminden kalma bir alışkanlık olduğunu öğrendiğimiz bu âdete şimdilerde kısmen azalsa da hâlâ rastlamak mümkün. Semerkand’a gelip de es geçmemeniz gereken yerlerden biri Siyab Pazarı. Burada Özbekistan’a has ne ararsanız bulabilirsiniz. Fiyatları da gayet makul. Baharat ve çerezleri kesinlikle denemeye değer! Onlarca çeşidinin bulunduğu helva stantları ise görsel bir şölen sunuyor.

Medreseler sarmış dört bir yanını

Zamanın akmadığı, medreseler ve kervansaraylar şehri Buhara’dayız. İbn-i Sina, Firdevs ve Ömer Hayyam’ın eğitim aldığı bu medreseler müze, kervansaraylar ise hediyelik eşyaların satıldığı turistlik mekânlar olarak kullanılıyor günümüzde. Buhara’da Ark Kalesi, Yazlık Saray, İsmail Samani Türbesi gibi görülmesi gereken birçok yer bulunuyor. Bolo (Yüksek) Havuz Camii (47 metre) ve Dört Minareli Cami, şehrin en etkileyici yerlerinden. Buhara’ya 9 km uzaklıkta yer alan Nakşibendi Hazretleri’nin kabri ise mutlaka ziyaret edilmeli. Buhara’da sevdikleriniz için alışveriş yapabileceğiniz, bizdeki Kapalıçarşı’yı andıran  yüzlerce çeşit hediyelik eşyanın bulunduğu çarşılar bulunuyor. Sıkı bir pazarlık yorucu olsa da sonunda almak istediğinizi fiyatının üçte birine alabiliyorsunuz.

İlki çamur, ikincisi yağ, üçüncüsü çay

Özbekistan'a gidip de Özbek pilavı yememek olmaz. Namı onlarca ülkeye yayılan bu yemek, Özbekistan’ın her şehrinde farklı şekilde yapılıyor.  Bizim damak tadımıza en uygunu Buhara'daki. Biraz yağlı olduğundan çay eşliğinde yenilmesi tavsiye ediliyor. Çay demişken Özbekistan'da yeşil çay yaygın. Siyah çay istiyorsanız bunu özellikle belirtmeniz gerekiyor. Çin usulü kulpsuz fincanlarda servis ediyorlar. İkramlar neredeyse birer yudumluk. 'İç ve git' anlamına gelmesin diye fincanlar tam olarak doldurulmuyor. Ev sahibi masa başında dikiliyor ve boşaldıkça yenisini dolduruyor. Restoranlarda hatta uçakta bile servis bu şekilde yapılıyor. Gözünü açar açmaz ocağına çay suyu koyan ve demliğin dibini görene kadar rahat etmeyen bir millet olarak bu âdeti bir hayli garipsiyoruz. İtiraf ediyoruz, birer yudumluk bu su görünümlü çaya alışmamız biraz zor oluyor. Türk usulü çaya 'kara çay' diyorlar, ancak bu çayın gerek demlenme gerekse görsel açıdan bizimkiyle ilgilisi yok. Zira Özbekler kara çayı kaynamış suyun üzerine serperek demliyor. Doğal olarak bizdeki gibi tavşan kanı çayı içmeniz ancak hayal! Çay sıcak suyun üzerine eklenir eklenmez fincana dökülüyor, ilk dökülüşte görüntüsünden dolayı çamur, ikincisinde yağ, üçüncüsünde ise ancak çay kıvamına geldiği düşünülüyor ve nihayet ikram ediliyor. Çeşit çeşit ekmekleri var ve ülkenin simge yiyeceklerinden olacak ki hediyelik eşya satılan çarşı pazar her yerde biblo ya da magnetlerin üzerinde ekmek figürü yer alıyor. Özbekistan'daki son günümüzde bir restoranda yapılışına ortak olduğumuz katmere benzeyen, odun ateşinde pişmiş bu ekmeğin tadına doyamıyoruz.

Masal şehri

Kelimenin tam anlamıyla mistik bir yer Hiva. İç ve dış kale olmak üzere iki kısımdan oluşuyor. Dışarıdan baktığınızda sıradan bir kaleyi andırıyor. Oysa içerisindeki 250 eski kerpiç ev, 50'den fazla tarihi yapı, Emir'in sarayı ve hatta çarşı pazarıyla Binbir Gece Masalları'ndan fırlamış küçük bir ortaçağ şehrinin içerisinde buluyorsunuz kendinizi. 18. ve 19. yüzyıl yapılarının bulunduğu Hiva sokaklarında gezerken 21. yüzyıldan olduğunuzu unutacağınızı garanti edebiliriz.

 

http://www.zaman.com.tr/pazar_topragindan-kultur-fiskiran-ulke-ozbekistan_2071967.html

Reyhan Gül ZAMAN

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum