Necdet CURA: ŞEHRİN SEMBOLLERİ KURUMSAL DÖNÜŞLER YAPAR MI?

Necdet CURA: ŞEHRİN SEMBOLLERİ KURUMSAL DÖNÜŞLER YAPAR MI?
01 Ekim 2022 - 18:11

ŞEHRİN SEMBOLLERİ KURUMSAL DÖNÜŞLER YAPAR MI?

Her şehir, kendi sembolüyle var olur. İzmir için ilk akla gelen sembol ‘’saat kulesi’’ olabilirken, Ankara için bu sembol, ‘’Anıtkabir’’ olacaktır. Adana’da ‘’Sabancı Merkez Camii’’ akla düşerken, Erzurum için, ‘’Çifte Minareli Medrese’’ olacaktır.

Genellikle bakıldığında eserlerin dini mimariyle inşa edilmesi, hala canlı olması, ya da büyük bir zatın yattığı yeri olması insanoğlunun şehirlere yüklediklere değerlerle ölçüldüğünde akla nice çalışmayı getirebilir.

Zihinsel dünyamızın yeri artık o kadar çok doldu ki, herkes ve her yer kurumsal olma derdinde. O kadar abartıyorlar ki, Instagram üzerinden bir ürünün fiyatı herkesin göreceği şeklinde yorum yapılıyor ve almak işteyen kişi  o soruyu soruyor, ‘’Fiyatı nedir?’’ ve o muazzamlığın zirvesindeki cevap geliyor.

‘’DM’den dönüş yapılmıştır.’’
Bilmeyenler için ifade edecek olursak dm yani direkt mesaj aracılığıyla iletilmiştir diyorlar.
Bu da bir süre sonra can sıkıcı olduğu gibi artık sosyal medyanın esrarengiz yerlerinde espiri konularına malzeme vermiyor da değil…
Şimdi yazının girişinde İstanbul, Ankara, İzmir dedikten sonra nasıl geldik buralara?
Şundan geldik ki, kurumsallaşma curcunası uzadıkça bir sakız halini alıyor ve elinize yapışıyor. Çöpe atamıyorsunuz çünkü çıkması zor.
 Eski ismiyle bakkal olan her yer market oluyor. Büfe diye tabir edeceğimiz yerler küçük bir AVM yapmaya gayret ediyor kendilerini. Bu durumda sokakta merhaba dediğiniz kişi kartını uzatmaya başlıyor, diller bir satış pazarlama müdürü gibi, elden eksik olmayan kahvelerin debdebeli hali artık şehirlerin de kurumsallaşmalarını zedeliyor.

Nasıl mı?
Nüfusun artmasıyla beraber ülkemizin hemen hemen her şehrinde ovaya, ya da açılabilecek uygun toprakların olduğu yerde  sıfırdan bir şehir inşa ediliyor. Binaların altında otopark var, kapıda güvenlik, ellerde bazı o çok meşhur markaların telefonları dolaşıyor. Taşra diye tabir edilen iller ile metropoldeki illerin bu denli birbirine benzemesi şehre uğradığınızda yöresel tat, yerel lezzet arayan damağınızı maliyeti 1-2 lira tutmayacak kahveye 30 lirayı aşkın bir fiyat vermenizle sonuçlanıyor. Tabi arkasında bir hikaye atılıyor ki o meşhur kahveyi tattığınızı ifade edebilesiniz. Belki o kahveyi içtiğiniz yarım saat, fotoğraf attıktan sonra hikayelere bakanlar, emoji bırakanları takip ederkenki süre ile bir iki saatten fazla zaman alıyor.

Kurumsal dönüşleri yapan metropollerden akın akın kaçan ve artık yakalarının beyazlığı giderek kahve rengine bürünen kişiler huzuru Ege’de arıyorlar. Tutunan olduğu gibi tutunamayan da oluyor tabi. Ege güzellemeleri içinde bir yerlere yerleşmeye başlıyorlar. Yerleşimin pek olmadığı, araba seslerinin duyulmadığı, hayvan uğultularını klasik müzik gibi dinlemek isteyen bu kitle o gittiği yerdeki makine seslerine alışmak istemiyor. Fakat alışması lazım. Çünkü, gittiği o küçük Anadolu şehrinde insanlar eski şehirlere sığmıyorlar ve ‘’Taaaa şehrin bir ucu olan o bölgelere‘’ yerleşmek zorunda kalıyorlar. O zaman ufak bir soru ile Ege kokularının buram buram bizi sardığı bu bölgelerde düşünüyoruz ve, ‘’Kim mutlu? Kim huzurlu?’’ diye sorduğumuzda ‘’Kimse’’ cevabını almamız bir o kadar olası.

Siz o bölgeye özgü diye gittiğiniz caminin etrafında Hasan amcanın meşhur portakal suyundan değil banka kartından da çeken ABD, İtalya ve Japonya gibi ülkelerde varlığını sürdüren limonatadan içiyorsunuz. Altta fişte ufak bir not var. O sihirli ve daha da tükettiresi bir mesaj var…
 ‘’287929 nolu kodu gönderin %5 indirimi alın’’

Gönderirsiniz ya belki o zaman size ‘’kurumsal dönüş’’ yaparlar. Bu durum da gezi kültürü üzerine düşünülmesi gereken bir husus.

Siz şehrin dışardan bakıldığında sizi içine çeken, kendine has, diğerlerinde olmayan, ‘’işte bu’’ diyebileceğiniz lezzetler her geçen gün kayboluyor. Halbuki siz o küçük, şirin Anadolu kentinin sokaklarında kaybolup yeni insanlar ve maceralara yelken açacakken, ‘’Büyütmek ister misiniz?’’ sorusu ile dolu mekanlardaki standart ses ve asık yüzlerin yerini sıcak tebessümlere bırakması ise hiç olası değil.


 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum