"MÜBAREK" KADİR GECEMİZ, "KUT"LU VE "KURT"LU 19 MAYIS KIYAMIMIZ HER DAİM DİRİDİR. - Prof. Dr. Nurullah Çetin

"MÜBAREK" KADİR GECEMİZ, "KUT"LU VE "KURT"LU 19 MAYIS KIYAMIMIZ HER DAİM DİRİDİR. - Prof. Dr. Nurullah Çetin
19 Mayıs 2020 - 15:38

“MÜBAREK” KADİR GECEMİZ, “KUT”LU VE “KURT”LU 19 MAYIS KIYAMIMIZ HER DAİM DİRİDİR.

Bugün “mübarek” Kadir gecemizi ve “kutlu” 19 Mayıs bayramımızı birlikte idrak ediyoruz. Müslümanlık imanımızı Kadir gecemizle, anamızın ak sütü kadar helal olan Türklük bilincimizi de 19 Mayıs hatırlamasıyla tazeleyeceğiz. Biz Müslüman Türk milletiyiz. Bizi biz yapan taşıyıcı iki ana kolonumuz Müslümanlık ve Türklüktür. Kadir gecesi de biziz, 19 Mayıs da. Hz. Muhammed Mustafa da bizim, Mustafa Kemal Paşa da. Kadir gecesiyle ruhumuzu, 19 Mayıs bayramıyla bedenimizi dirilteceğiz ve Türk-İslam ülküsüyle çağa yeniden doğrulacağız.

19 Mayıs bilinciyle dünyamızı, Kadir gecesi maneviyatıyla ahiretimizi inşa ve ihya edeceğiz. Geleneksel, modern, postmodern her türlü saldırıyı denemekten çekinmeyen dahilî ve haricî karanlık odaklar, Türk’ün Müslümanlık ve Türklük kimliğini, millî ve manevî değerlerini yok edemeyecektir.

Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk’ün başçılığında bütün Türk evlatlarının tam bir birlik ruhuyla verdikleri kutlu 19 Mayıs cihadı, Müslüman Türklerin Kadir gecesini ve bütün İslam dininin her türlü gereğini özgürce yaşama zeminini hazırlamak içindi.

Türk’ün çile ve mücadelelerle dolu yorgun tarihinin son halkası İstiklal Mücadelesidir. Mecburen sokulduğumuz 1914 Birinci Dünya Paylaşım Savaşında, müttefikimiz Almanların sömürgecilik yarışında pay kapma ihtirasının kurbanı olduk. Ayrıca Almanların bize yaptıkları müttefikliğe yakışmayan sayısız kalleşliğin neticesinde onların mağlubiyeti bize yıkıldı. Biz kendi cephelerimizde galip gelmişken, kalleş müttefikin yenilgisi sebebiyle mağlup sayıldık.

Bunun sonucu olarak 30 Ekim 1918 günü uğursuz Mondros Mütarekesine itildik. Sonrasında aziz vatanımız İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Amerika’dan oluşan İtilaf Devletleri adı verilen emperyalist Haçlı vampirleri tarafından parçalanıp paylaşılmak üzere işgal ve istila edildi. 15 Mayıs 1919’da “nazlı İzmir”imizin “gâvur İzmir”e dönüştürülme teşebbüsü olan işgal hareketi, Anadolu Türklüğünün sabrını taşırdı.

Hemen eyleme geçildi ve Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk’ün başçılığında kutlu bir kıyam cihadı başlatıldı.

Ta 1071’den beri ilmek ilmek işlenen zarif Türk- İslam medeniyetinin yuvası, harim-i ismeti olan, Müslüman Türk’ün kaderi bildiği aziz vatan gâvurun çizmeleri altında idi. Türk, vatanının kurtuluşunun, istiklalinin, hürriyetinin, devletinin, bayrağının, dilinin, dininin, kültürünün, değerlerinin, bütün maddi ve manevi kutsallarının devam ve bekası adına Haçlı sürülerini sürüp çıkarma azim ve iradesini ortaya koydu. Bu iradenin simgeleşmiş ismi “kurt” Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919 günü İstanbul’dan Samsun’a, Anadolu’ya geçerek “kut”lu kıyamı fiilen başlatmış oldu.

19 Mayıs adımı, “kut”ludur. Zira kut, iyilik getiren şey, uğur, baht, talih, mutluluk demektir. 19 Mayıs günü başlatılan Millî Mücadele, kötüleştirilen Türk’e iyilik getirme, uğursuz bir geleceğe terk edilen Türk’e uğur verme, bahtı tepetaklak edilen Türk’e bahtını geri verme, talihi tersine döndürülen Türk’ü talihine kavuşturma, huzursuz edilen Türk’ü mutluluğa kavuşturma harekâtı idi.

19 Mayıs hem kutludur hem de kurtludur. Kurt, bizim lisanımızda istiklalin ve hürriyetin sembolü olan bozkurttur. Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs’ta Samsun’a yani Anadolu’ya bir bozkurt olarak çıktı. O bakımdan 19 Mayıs kurtludur. Türk, kıyam cihadını kurtsuz, yani Bozkurtsuz, yani başçısız yapamaz. Her daraldığında Türk’e bir kurt, bir bozkurt gerek.

Kadim Türk devlet kültür ve felsefesinde Tanrı, zora düşen Türk’e kut verilmiş kağanlar gönderir. Nitekim Bilge Kağan atamız, Türk’e kağan oluşunu şöyle açıklıyor: “Türk Tanrısı Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye babam kağan ile anamı tahtta oturttu. Ben de Tanrı irade ettiği için, Kut’um olduğu için kağan oldum. Öte yandaki milletleri nizama soktuk. Tanrı güç verdiği için Türk askerleri kurt gibi, düşmanları koyun gibi idi.”

Bizim kültürümüzde kut, bir Tanrı vergisidir, o bakımdan kutsaldır. Kut, Türk milletini içine düştüğü darlıktan düze çıkarma, sıkıştığında kurtarma, esir edildiğinde özgürlüğüne kavuşturma, dağıldığında toparlama, ümitsizliğe düştüğünde ümit aşılama, köleleştiğinde istiklaline kavuşturma iradesi, azmi, kabiliyeti ve kuvveti demektir. Bu yetenek ve kuvvet de Tanrı tarafından Türk’e bey olacak kişiye verilir. Tarih boyunca Türk milleti, ne zaman sıkıştırıldığı dar alanda yok edilmek istenmişse Allah, kut verdiği bir başçı, bir kağan, bir öncü, bir başbuğ göndermiştir.

İşte 1918 sonrası işgal döneminde emperyalist Haçlı çapulcuları tarafından Anadolu’da sıkıştırılıp yok edilmek istenen Türk milletini düzlüğe çıkaracak, istiklaline ve hürriyetine kavuşturacak bir başçı olarak “kut”lu “kurt” Mustafa Kemal’i gönderdi.

Kutlu Kurt Mustafa Kemal, 19 Mayısta Samsun’a yani Anadolu’ya çıkarken: “Biz Anadolu’ya ne silah, ne cephane götürüyoruz; biz ideal ve iman götürüyoruz” demişti. Demek ki 19 Mayıs demek, Türk milletinin ideal ve imanını tazeleme, yenileme sürecinin ilk adımı demektir. Çünkü Türkler özellikle Osmanlı Devletinin son yıllarında ideal ve imanlarını kaybettiler. İstiklal idealini, başı dik alnı açık, hür ve müstakil bir devlet ve millet olarak yaşama idealini kaybettiler ya da kaybettirdiler.

Bunun yerine gâvura teslimiyet, Haçlıya kölelik, Avrupa’ya bağımlılık, İngilize, Amerikalıya, Fransıza mandalık aşağılık ruhunu aşıladılar. “Gök çadır güneş bayrak” kızılelmasını elinden aldılar. Türk cihan hâkimiyeti ülküsünü yok ettiler. Avrupalılaşma, garplılaşma, alafrangalılaşma, asrîleşme zilleti içinde yuvarlaya yuvarlaya sersemletip aklını başından aldılar. İdealsiz, ruhsuz, şuursuz, milliyetsiz, ülküsüz, hedefsiz hale getirilen, millet olmaktan çıkarılan ve kuru bir yığına dönüştürülen Türk kalabalığına ideal aşılamak için Atatürk Anadolu’ya çıktı.

Mustafa Kemal Samsun’a çıkarken “biz ideal ve iman götürüyoruz” demişti. Tam bağımsız ve hür bir millet ve devlet halinde yaşama idealinin yanında Atatürk Türk’e ayrıca Allah’ına, kendine ve milletine iman etme ruh ve şuurunu kazandırmak için bir kutlu sefere çıkmıştı. Türk’ün vatanı işgal edilmiş olabilir, devleti elinden alınmış olabilir, esir edilebilir, dövülebilir, sövülebilir, bunlar önemli değildir.

Türk’ün ideali ve imanı oldukça bütün bu aşağılamalardan bir kurtuluş umudu ve yolu bulabilir. Eğer ideal ve imanı kalmamışsa, mankurtlaşmışsa, zombileşmişse, Türklük ruhu çekilmişse o insanlarda hiçbir umut kalmamış demektir. İşte Atatürk’ün 19 Mayıs kıyamının özü budur. Yani Türk’e vatanını kurtarma yolunda önce ideal ve iman aşılamak.

Biz bugün 19 Mayısı kuvvetle hatırlıyor ve anıyoruz. 1919 yılı ortamında İngilizi, Fransızı, İtalyanı, Yunanlısı, Amerikalısı ve onların işbirlikçisi olan Türk düşmanı mandacılar yani haricî ve dahilî bedhâhlar işbirliği halinde Türk’ün istiklal ve hürriyet idealiyle Allah’a, kendine ve milletine olan iman ruhunu yok etmeye çalışmışlardı. Kendilerine göre bu saha temizliğinden sonra vatanımızı kolayca işgal edip esir almışlardı.

Türk’ün ideal ve imanının kendisinde tecelli ettiği sembol şahsiyet Atatürk de işe önce buradan başlamıştı. Yani Türk milletine ümit, azim, irade, ideal, iman aşılamıştı. Önce işgalden kurtulacağına, işgalcileri yok edeceğine ve vatanından kovacağına inandırmıştı. Bu ideal ve iman iyice yerleştikten sonra zafer kolay olmuştu.

 

Bugünlerde de Türk milletinin moralini, maneviyatını, idealini ve imanını yok etme çalışmaları, aşağılama, kutsallarına saldırma faaliyetleri artmış vaziyettedir. Türk’ün tek yaşama çaresinin gâvura ve onun marabası olan içimizdeki Türk düşmanlarına esir olma propagandaları yoğunlaşmış durumdadır. O halde bugün 19 Mayısı anıyor olmak demek, Millî Mücadele ideal ve imanını yeniden kazanmak demektir. Bugün Türk milletinin Türklüğüne, milliyetine, tarihine, atalarına, değerlerine bombardıman halinde saldırılarak Türk’ün ideal ve imanı yok ediliyor.

Her türlü dahilî ve haricî bedhâha karşı Türk, tarihini, değerlerini, Türklüğünü, Müslümanlığını, millî kimliğini, varlığını, Millî Mücadele tecrübesini, yaşadığı acı tatlı olayları daima hatırlayarak gaflete, dalalete ve hıyanete düşmeyecek, daima uyanık ve diri olacaktır. Huzurla uyumanın yolu, uyanık olmaktan geçer.

Ey Dünya Türkleri! Gaflet uykusundan uyanın ve birleşin!

Prof. Dr. Nurullah Çetin

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum