İsmail UÇAKCI Yazdı: İSLAM ÖNCESİ TÜRKLERDE İNANÇ YAPISI: TANRI ADI!

İSLAM ÖNCESİ TÜRKLERDE İNANÇ YAPISI: TANRI ADI!

İsmail UÇAKCI Yazdı: İSLAM ÖNCESİ TÜRKLERDE İNANÇ YAPISI: TANRI ADI!
01 Mayıs 2020 - 17:50 - Güncelleme: 01 Mayıs 2020 - 22:18

İSLAM ÖNCESİ TÜRKLERDE İNANÇ YAPISI: TANRI ADI!

Türkler, İslamiyet'ten önce Gök-Tanrı inancına bağlı olarak Tanrı (Allah) nın varlığından haberdar olmuş, onu gökte, güneşte, ayda ve ulaşılması zor yüksek dağlarda aramışlardır. Bu inanç biçiminden dolayıdır ki, eski yurtlarında bulunan Tanrı dağı gibi ulaşılması zor yüksek dağa ismini vermişler ve Ay Han, Gök Han, Yıldız Han gibi isimler alarak Tanrı adını anmışlardır.

İnanç sistemlerinde kıyamet, cennet ve cehennemi andıran ananeler yaşamışlar ve ölümden sonra bir hayat inancı olduğunu kabul etmişlerdir.  İyi ruh (sevap), kötü ruh (günah) inancına sahip olmuşlar, Tanrı’nın kainatı, yeri, göğü ve tüm canlıları yarattığı, onlara can verdiği, güç verdiği, onları yaşatıp, dirilttiğine inanmışlardır. Ulu, yüce sıfatları ile tanımladıkları Tanrı sözcüğü, İslam Dinin de kabul edilen Allah’ın sıfatları ile çok yakinen bağlantılıdır.

İnanca göre Tanrı, kainatı yönetir, irade sahibidir, o her şeyi iyi bilendir, şafak söktürür, yağmur yağdırır, dolu’yu durdurur ve kulun duasını kabul eder. Tanrıya ulaşmak için oruç tutma, kurban kesme gibi İslam’ın temel esaslarına uygun inanç biçimleri geliştirmişlerdir.  Hunlular döneminde bir şaman kadının yedi gün boyunca oruç tutması ve bütün gece dua etmesi örnek bilgisi Türk Kültür kaynaklarında yerini almıştır.

Bunların yanı sıra günümüzde yaygın olarak uygulanan adak kesme, yağmur duası, şükür duası, nazar inancı, toplu ibadetlerin kutsal kabul edilen dağlarda yapılması, bazı ağaçların kutsal sayılması, albastı, kırk bastı, çemre inancı eski Türk inanç biçimleri arasında yer almıştır.

Türk Milleti, Orta Asya’nın en büyük ve yüce dağına Tanrı adını vermiş, inandıkları Gök Tanrı inancı çerçevesinde “Dokuz alemin varlığını yaratan Tanrım” diyerek dualarını etmişlerdir. Dokuz ve Doksan dokuz sayısını ilahi sayı kabul etmişler, Tanrı’nın Doksan dokuz ismine  işaret ederek kainatın (evren) Dokuz kat olduğuna ve en üst katında da Tanrı’nın bulunduğuna inanmışlardır.

Türklerin yaratılışıyla ilgili bir efsanede; “Bir yerde dalsız, budaksız bir ağaç bittiği, bu ağacın Tanrı’nın emri ile Dokuz dal verdiği, zamanla bu dallardan Dokuz erkek, Dokuz kız çocuğunun türediği, zamanla da bunlardan Dokuz ulus meydana geldiği” hakim inanışları kabul görmüş ve dolayı ile kainatın tek yaratıcısının Tanrı olduğunu kabul etmişlerdir.

Yukarıda belirtildiği gibi Tanrı adı, Göktürk Hakanı Tonyukuk’un dua ve milletine hitabesinde yer almış ve Oğuz Melik’i Alp Arslan’ın fetih duasında kullanılmıştır.

“Biz Türkler temiz Müslümanlarız, biat nedir bilmeyiz, bu yüzden Tanrı bizi Aziz kıldı” diyen Alp Arslan, “Küffara karşı Türklük ve cihat Ülküsü” çağrısı yaparak 50.000 kişilik ordusuyla 200 bin kişilik Romonos Diogenes komutasında  ki Bizans orduları ile Malazgirt’te karşılaşmıştır.

1071 yılında yapılan bu karşılaşma da,

“Ey Tanrım.

Sana müvekkil oldum ve bu cihatta sana yaklaştım; şu an senin huzurunda secdeye kapanıyor ve yalvarıyorum. Bu sözlerim, benim gerçek duygularımı yansıtmıyorsa beni, beraberimdeki yardımcılarımı kahret.

Eğer içtenliğimi kabul edersen bu cihatta düşmanlara karşı bana yardımcı ol ve beni muzaffer bir sultan kıl.” Diye Tanrıya duasını etmiş ve sonra askerine dönerek;

“Ey Askerlerim, Komutanlarım.

Daha ne zamana kadar biz azınlıkta, düşman çoğunlukta olarak böyle bekleyeceğiz. Ben, Müslümanların camilerde bizler için dua etmekte oldukları bu saatlerde, düşmanın üzerine atılmak istiyorum.

Galip gelirsek arzu ettiğimiz sonuç gerçekleşecektir, aksi takdirde şehit olarak cennete gideriz. Beni izlemek isteyenler gelsinler, istemeyenler ise serbestçe geri dönebilir. Bugün burada, ne emreden bir sultan, ne de emir alan bir asker vardır. Bugün bende sizlerden biri olarak sizinle birlikte savaşacağım. Biz, Müslümanların eskiden beri yapa geldikleri bir gaza yapıyoruz” diyerek askerine seslenmiştir.

Onlardan Gazamız Mübarek olsun cevabını alınca, Türk töresi gereği kendi eliyle atının kolanını sıkmış ve kuyruğunu bağladıktan sonra ok ve yayını elinden bırakarak kılıç ile topuzunu almış, rüzgar gibi uçan Alhas Teke Türkmen atı üzerinde 26 Ağustos 1070 günü savaşı başlatmış ve ordusu ile Anadolu’ya girmiştir.

Tanrı adına, Hunlular Kut, Yakut Türkleri Tarta, Kazan Türkleri Teri, Çavuş Türkleri Tura, Moğollar Tengeri, Ilgarı, İdi, Oğuzlar Çalap, Bayat adını kullanmış ve pek çok Türk-İslam Tasavvufu kaleme aldığı hikmet (divan-şiir), menkıbelerinde Tanrı adına yer vermiştir.

Çalap adını, Ünlü Mutasavvuf Yunus Emre bir hikmetinde (divan);

Çalabım bir şar yaratmış iki cihan arasında

Bakıcak didar görünür ol şarın kenaresinde….

Diyerek, bu tanımlamanın tarihte Anadolu’da Çalap adının kullanıldığı bilgisini bizlere aktarmıştır.[1]

Kaygusuz Abdal adlı tarikat adamı bir hikmet (divan) inde…

Erbabsın sen Koca Tanrı

Sen okursun hoca Tanrı

Varsın şöyle dursun deyi

Sen çıkmışsın uca Tanrı.

Tanrı adı, İzmir merkezli kurulmuş Tanrıvermiş Devleti (beylik), Tanrıverdi ve Tanrıvermiş aşiret, oymakları ve sülale ve soyadlarında yaygın olarak kullanılmıştır.

Uşak-i Tarikatının Orta Anadolu kurucu şeyhlerinden Çorum/Sungurlu İlçesi eski adı Müdü olan Bağcılı köyünden Hüseyin Efendi adlı zati muhterem 1934 yılında yürürlüğe giren 2525 Sayılı Soyadı Kanununda bizzat kendisi kullanmış ve obasına Tanrıkulu, kabilenin diğer obalarına Tanrıkol,  Tanrıkoluoğlu soyadı alarak tarihi Türk geleneğini sürdürmüştür.

- Kurd’un rızkı Tanrı tarafından gökten indirilmiş, denilerek Kurd’un kutsal bir yaratık olduğuna inanılmış, Tanrı misafiri deyimi ile Anadolu insanının misafirperverliği konu edilmiş, Anadolu’da yaygın olarak anlatılan gelin-kız efsanelerinde konu edilen “Tanrım beni ya kuş ya taş et” duasına konu olmuştur.

1970’li yıllarda Milliyetçi, Ülkücü gençlik tarafından yaygın kullanılan “Ulu Tanrım Alma Canımı, Bayrağım Turanda Dalgalanmadan” sloganı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde kullanılan “Tanrımıza Hamd Olsun, Ordu Millet Var Olsun” diye yapılan sofra duası günümüzde bazı kesim tarafından yadırganır bir hal almış ve bu nedenle “Allah’ımıza Hamd Olsun” hitabesiyle değiştirilmiştir.

Tanrı adı, diğer bir anlatımla Allah adı “Melik, Selam, Aziz, Vali, Sabur, Bedi” gibi Doksan Dokuz isimleri arasında bulunmaz ve günümüzde ekseriyetle “Tanrı, Allah, Mevla, Yüce Mevla, Ya Rabbi, Rabbim, Yaradan, Yaratıcı, Kâinatın sahibi” gibi isimlerle anılır.

Halk tabakası arasında yayılmaya çalışılan Tanrı adı, Türk-İslam Aleminde kullanılmaz sözü doğru olmadığı yukarıda küçük örnekleri verildiği gibi doğru değildir. Yabancı film ve yayınların çeviricisi (tercüman) tarafından seslendirilen Tanrı sözcüğü o milletin kullandığı sözcük değildir. Film veya yayın Türklerin izlenimi ve okumasına sunulduğu için Tanrı adına dönüştürülmüş bir sözcüktür.

Örneğin: Allah (Tanrı) adı İngilizce’e God, İspanyolca’da Dios, Çince’de Shandi, Yunanca’da Those ve Rab adıyla adlandırılır. Bu meyanda film yada yazılı eseri Türkçeye çeviricilerde  Tanrı adını kullandıkları görülür.

Araştırmacı Yazar

İsmail UÇAKCI

Ayrıntılı ve kaynak bilgiler için: Bilge Oğuz Yayınları arasında yayınladığımız Oğuz Boyları, Aşiret Oymak, Cemaatler adlı eserimizin Geliştirilmiş ve Düzenlenmiş Baskısına Bakınız.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum