İŞGAL ALTINDAKİ İZMİR'E ANADOLU İÇLERİNDEN  GELEN RUM GÖÇLERİ

İŞGAL ALTINDAKİ İZMİR'E ANADOLU İÇLERİNDEN  GELEN RUM GÖÇLERİ
15 Şubat 2023 - 14:34 - Güncelleme: 15 Şubat 2023 - 14:47
 

İŞGAL ALTINDAKİ İZMİR’E ANADOLU İÇLERİNDEN  GELEN RUM GÖÇLERİ

 
Nurettin Gülmez*

 

Giriş

Nüfus hareketleri ve göçlerle ulaşılmak istenen bir hedef vardır. Bu, göç edenlerin kendilerine ait kısa vadeli bir hedef olabileceği gibi, göç ettirenlerin kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri de olabilir. Göç ettiren gücün, kısa vadede yaptığı hukuk dışı bir eylemini meşrulaştırma, orta vadede iç ve dış kamuoyuna karşı mazeret oluşturma ve onları kendi idealleri doğrultusunda ikna etme ve uzun vadede göç edilen veya ettirilen yerdeki nüfus yapısını değiştirerek orada kalıcı olma ve yerleşme amacı olabilir. Birinci Dünya Savaşı devam ederken Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Woodrow Wilson, 8 Ocak 1918 günü ABD Kongresi’nde yaptığı konuşmada on dört prensipten/ilkeden söz etmiştir. Wilson ilkeleri içinde devletlerin sınırlarının milliyetler prensibine göre belirlenmesi de vardır.[2]  Milliyetler prensibi; bir toprağın hangi devlete verileceği, o toprak üzerinde yaşayan halkın milliyetine göre tayin edilmesini ve her milli topluluğun da bir devlet halinde örgütlenmesinin kabul edilmesini öngörmekteydi. Milliyetler prensibi aynı zamanda bir hürriyet ve adalet prensibi olarak ortaya atılmıştır. Yani her milletin, çoğunlukta bulunduğu yerlerde kendi bağımsız devletini kurma hakkına sahip olması gerekli görülmüştür.[3] Milliyetler prensibi; devamlı bir huzursuzluktan şikâyet edenlerin, beğenilmeyen bir duruma karşı mücadelesi olduğu, düşünsel, sosyal ve günlük hayatta kendisini hissettiren baskıya karşı tepki olarak doğduğu da belirtilmelidir.[4]
Sömürgelerde sınırların çizilmesi sırasında çeşitli zorluklar çıkmış veya sömürgeciler tarafından bilerek sorun yaratılmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkış nedenleri arasında milliyetler prensibinin uygulanması sırasında yaşananların etkisi büyük olduğu gibi İkinci Dünya Savaşı’nı da kaçınılmaz hale getirmiştir.[5] Fakat bir süre sonra bu prensip, farklı şekillerde kullanılarak bir baskı ve sömürme aracı haline getirilmiştir.[6]

 
Balkan Savaşlarından sonra Osmanlı yönetimi, yakındaki tehlikeyi fark etmiştir. Çünkü Müslüman olmayan unsurlar Osmanlı’dan ayrılmıştır. Sonraki aşamada Anadolu’ya yönelik bir operasyonun da gelebileceğini öngörmüştür. Buna bağlı olarak Batı Anadolu kıyılarında kümelenen Rum nüfusunu, sahilden uzak yerleşim birimlerine ve adalara sevk ve iskân etmiştir.  
Birinci Dünya Savaşı’nda alınan mağlubiyet, beklenen tehlikeyi getirmiştir. İtilaf Devletleri, İzmir ve çevresinin Yunanlılar tarafından işgaline izin vermiştir. Bu işgal ile başlayan Yunan zulmü, Türk ve Müslüman halkın göçüne neden olmuştur. Yunan işgali sonrası yaşanan göç, üç yöne doğru gerçekleşmiştir. Birincisi, İzmir’den işgal altında olmayan yerlere, yani doğu yönündeki göçtür. İkincisi, İzmir ve çevresinden Bursa ve Bandırma üzerinden İstanbul’a doğru gerçekleşmiştir. Üçüncüsü ise Yunan işgalinin genişlemesi üzerine çevreden İzmir’e doğru yaşanan göçtür.
Bunların dışında Rum halkta da farklı bir göç dalgası yaşanmıştır. Bu göç, yapılması beklenen bir halk oylamasında İzmir’in nüfus yapısını değiştirmeye yönelik olarak gerçekleştirilen, bilinçli ve sistematik bir göç hareketidir. Adalardan, İzmir’in çevresinden ve hatta İç Anadolu’dan İzmir’e doğru bir göç dalgası yaşanmıştır.  
Yunanistan; Batı Anadolu’ya Rum göçmenler getirip yerleştirmeyi planlamış, bunu bir program dâhilinde sistemli bir şekilde gerçekleştirmiş, Türk nüfusu göçe zorlamış ve Türkler tarafından daha önce göç ettirildiği iddiasıyla Rumları, Batı Anadolu’ya ve özellikle İzmir’e göç ettirmiştir.[7] Venizelos, Yunan işgali altında kalan topraklarda yaşayan Türk nüfusunun azaltılması için katliamlar, şiddet olayları, gasp, yağma ve tecavüz gibi psikolojik travmalara neden olan uygulamalarla Türk ve Müslüman halkı yaşadıkları toprakları terk etmeye zorlama politikası izlemiştir. Bununla da yetinmemiş, işgal ettikleri Batı Anadolu’da kalıcı olabilmek adına, nüfus yapısının Yunan iddialarına uygunluk gösterecek şekilde tasarlanması için çalışmış, planlı ve programlı bir şekilde, işgal ettikleri Anadolu topraklarına Rum muhacirlerin göç ettirilmesini organize etmiştir.[8] Yunanlılar, sadece İzmir ve Ayvalık’ta değil bütün Batı Anadolu’da nüfus yapısını değiştirmek için harekete geçmiş ve bu amaçla Sterghiades’i İzmir valisi olarak atamıştır. Sterghiades de İzmir, Çeşme ve Manisa Metropolitlerinin de aralarında bulunduğu on iki kişilik bir heyet oluşturmuştur. Bu heyet, Rum ve Müslüman nüfus sayısını ve bölgede çoğunluğu elde edebilmek için ne kadar Rum nüfusa ihtiyaç bulunduğunu tespit etmiştir. Yunan hükümeti, bir taraftan Türk ve Müslüman nüfusun İzmir ve çevresinden göç etmesi için baskısını artırırken, diğer taraftan da Batı Anadolu’nun kendilerine ilhakı için büyük önem taşıyan Rum göçmenlerin Batı Anadolu’ya gönderilmesi ve iskânları için bir genelge hazırlamış ve uygulamaya koymuştur. Hatta ekonomik gücü olan Rumların, Yunan hükümetinin yardımını beklemeden Batı Anadolu’ya yerleşmelerini duyurmuştur. Böyle gelecek olan Rumlara İzmir ve çevresinde çiftlik vermeyi vaat etmiştir. [9] 
Yunanlılar; adalar, Batı Anadolu, İç Anadolu’da, Akdeniz, Karadeniz ve hatta Kafkaslarda yaşayan Rumların İzmir’e göç etmesini ve yerleşmesini sağlayarak, gerçekleştirdiği işgali meşrulaştırmak, olası bir halkoylamasında çoğunluğu elde ederek Yunan işgalini, dış dünyaya karşı savunulabilir hale getirmek ve İzmir’de kalıcı olmak istemiştir.
Yunanistan’ın bu göç politikasının Osmanlı hükümeti tarafından fark edilmesi üzerine yereldeki yöneticiler ve Dâhiliye Nezareti, bu sistematik ve amaçlı göçe izin verilmemesi için harekete geçmişlerdir. İşte bu çalışmada, Anadolu içlerinden İzmir’e yönelik göç hareketi ve alınan önlemler, Osmanlı arşiv belgeleri çerçevesinde ele alınmaya çalışılmıştır.

1- İzmir’in İşgalinin Hemen Öncesindeki Göçle


Balkan Savaşı, bir taraftan on yıl sürecek bir savaş döneminin başlangıcı olurken, diğer taraftan İttihat ve Terakki için hem İslami hem de Türkçü duyguları şekillendirme fırsatı vermiştir. Fakat Osmanlı Devleti yenilmiş ve işgaller başlamıştır. Buna rağmen işgal yıllarında Avrupa’da bulunan Türk milliyetçileri, ekonomi ve sanayinin yerli ve yabancı Hıristiyanların boyunduruğundan kurtarılması konusunu tartışmışlardır.[10] Çünkü Yunanistan’ın istiklalinden sonra Aydın eyaletine Yunan anakarasından Rum göçmenlerin akını artmaya başlamıştır. Batı Anadolu’da demiryollarının yapılması, buradaki toprakların tarıma elverişli olması ve bölgedeki nüfus yapısını değiştirmenin hedeflenmesi, Türk milliyetçilerini kaygılandırmıştır.[11] Ayrıca Balkan Savaş devam ederken İzmir ve çevresinde bulunan Rumların, Yunanistan’a mali destekte bulunmaları, Osmanlı ordusundan kaçarak Yunan ordusuna katılmaları, çete faaliyetleri ile Anadolu’da terör estirmeleri, demiryollarına sabotajlar düzenlemeleri ve asker sevk trenlerine saldırarak askerlerin ölümüne sebep olmaları, bu endişeleri artıran unsurlardır.[12] Balkan Savaşı bitiminde Osmanlı yönetimi, Batı Anadolu’ya dönen Rumlar hakkında takibata başladıysa da Avrupa devletlerinin baskısı karşısında genel af ilan etmek zorunda kalmıştır. Fakat Balkanlardan Anadolu’ya doğru Müslüman göçmen akını başlayınca Dâhiliye Nezareti, 21 Mayıs 1914’te Aydın Vilayetine gönderdiği bir telgrafta, bu göçmenlerin, “sahilden dâhile” doğru Rumların yerleşik bulunduğu köylere iskânını emretmiştir. Haziran ayı sonlarında bu işlem durdurulmuştur.[13] Fakat bölgeden Yunanistan’a ve adalara yönelik Rum göçleri devam etmiştir. Çünkü Rumlar, Osmanlı Devleti’ne sadakatten vaz geçmişlerdir. Yunan devletine sempatilerini açıklamaktan ve fiilen göstermekten çekinmemişlerdir.[14] Osmanlı Devleti’ne karşı silah kullanmaya başlamışlar ve Yunan ordusunda Osmanlı’ya karşı savaşmışlardır.  
Rumların bir kısmı da sahillerdeki yerleşim yerlerinden alınarak iç kısımlara doğru gönderilip iskân edilmişlerdir. Yunan bağımsızlığından sonra İzmir, Aydın, Manisa ve Balıkesir’e doğru başlayan Rum göçü, Balkan Savaşı sırasında Batı Anadolu’dan Yunanistan’a dönmüş, bu göç, Balkan Savaşı sonrasında da devam etmiştir. Ayrıca kıyılarda bulunan Rumların bir kısmı da Osmanlı yönetimi tarafından iç kısımlara gönderilmiştir. İzmir’in işgalinden sonra bu durum tekrar tersine dönmüştür. İç Batı Anadolu’daki Rumlar, adalara ve Yunanistan’a göç eden Rumlar, tekrar İzmir’e ve sahillere doğru akın etmiştir. Bir de Venizelos’un talimatıyla İzmir’deki nüfus yapısını değiştirmek üzere İzmir’e gönderilen Yunan vatandaşları vardır. Anadolu’da ilerleyen Yunan ordusuna karşı Türk direnişi güç kazanmaya başlayınca Venizelos, Ankara hükümetine nüfus mübadelesi teklifinde bulunmuştur. Venizelos, Yunan işgali altındaki bölgede kalan Müslümanlar ile İç Anadolu ve Karadeniz bölgesindeki Rumların mübadelesini teklif etmiştir.[15] Bu teklif kabul görmeyince İç Anadolu kısmında bulunan Rumlar da bir organizasyonla İzmir’e yerleşmek amacıyla harekete geçirilmiştir. Çünkü Yunanistan’ın zihin kodlarında ulus devlet, etnik temizlik olarak yer etmiştir.[16]
İzmir’e yönelik Rum göçünün izlerine İzmir’in işgalinden hemen önce de rastlamak mümkündür. 2 Ocak 1919 tarihinde Kayseri Mutasarrıflığı, İzmir ahalisinden olmayan Kayseri Rumlarının, büyük kitleler halinde İzmir’e göç etmeye başlaması üzerine telaşlanmış ve Dâhiliye Nezaretinden yapılması gereken durumla ilgili görüş sormuştur. [17] Fakat konuyla ilgili bir cevap alamayan Kayseri Mutasarrıflığı, 6 Ocak 1919 tarihinde tekrar Dâhiliye Nezaretinden bilgi istemiştir. Harbiye Nezaretinin emriyle askeri kaynaklardan gelen talimatta Tokat, Amasya, Ankara, Konya, Ereğli, Karaman, Afyonkarahisar, Eskişehir ve İzmir çevresi sınırları içindeki göçmenlerin Adana’ya gönderilmesi istenmiştir. Kayseri Mutasarrıflığı ise buralarda böyle göçmen bulunmadığını belirtmiş ve Adana İzmir ve benzeri yerlere gitmek isteyen Rumlar hakkında yapılması gerekeni sormuştur.[18]
9 Mart 1919 tarihli yazıyla Dâhiliye Nezareti, Ankara Valiliğinden son iki ay içinde Keskin’deki Rumlardan ne kadar Rum nüfusun İzmir’e gittiğinin, seyahat sebeplerinin neler olduğunun ve seyahat belgesini nasıl aldıklarının araştırılması talimatını vermiştir.[19] Ankara Vilayetinden gelen şifre cevapta; Keskin’de yerleşik 
Rumlardan usulüne göre müracaat eden otuz altı hanenin seyahat belgesi alarak ve otuz nüfusun da seyahat belgesi almadan İzmir ve İstanbul’a gittikleri bilgisini vermiştir.[20] Aslında Osmanlı yöneticileri, yaklaşmakta olan felaketin farkındadırlar. Önlem alma çabasındadırlar. Fakat Osmanlı yöneticileri, Yunanistan tarafından Osmanlı ülkesindeki Rumlar üzerinden operasyon yapılırken gelişmeleri görmekte geç kalmışlardır.
31 Mart 1919 tarihli Konya’dan Dâhiliye Nezaretine gönderilen yazıda; Sille kasabasındaki evlerini yıkarak Konya’ya göç eden Rumların miktarı yüze ulaşmış olduğu belirtilmektedir. Fakat Rumlar, evlerinin doğal nedenlerle yıkıldığını ve göç etmek zorunda kaldıklarını belirtseler de bu yıkma işlemlerinin gizli bir emre bağlı olarak yapıldığı ifade edilmektedir. Rumların İzmir’e giderek oralardaki Rum nüfusu çoğaltmak emeline uygun hareket ettiği belirtilerek, söz konusu yıkımın yasaklanması ve göçe izin verilmemesi istenmiştir. [21]
Ankara Valiliğinden Dâhiliye Nezaretine gönderilen 22 Nisan 1919 tarihli şifre telgrafta; Keskin Kaymakamlığından gelen ve son iki ay içinde Rumların dikkat çekecek derecede ve kafileler halinde İzmir’e gitmekte oldukları bilgisi nezarete ulaştırılmıştır.[22]
İşgalin yaklaştığı dönemde yerel yöneticilerden nezarete gelen uyarılar ve Orta Anadolu’daki Rum nüfusta hareketlenme artmıştır. Aslında bu gelişmeler, beklenen felaketin öncü sarsıntılarıdır. İşte bunlardan birisi de 5 Mayıs 1919’da İzmir Valiliğinden Dâhiliye Nezaretine gönderilen yazıdır. Bu yazıda, İtalya ile Yunanistan arasında Rumlar üzerinden yürüyen bir çekişme haberi verilmiştir. Rodos’ta İtalyan askeri ile Rumlar arasında olaylar çıkmış, İtalyanlar da Rodos’taki bütün Rumları ve Rum bölgelerini abluka altına almış ve bununla da yetinmemişler, Rumlardan, içinde papazların da bulunduğu yüz kadar şahsı kurşuna dizmişlerdir. İtalyanlar kusurlu buldukları ve kendi askerlerinden yirmi kadarını da idam etmişlerdir. Ayrıca Rodos’taki bütün Rumları, Yunanistan’a gönderecekleri duyumu alınmıştır.[23] Yunanistan’ın Rum nüfusu, kendi lehine her ortamda ve her güce karşı kullanmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. İtalya ise kendi işgal ve nüfuz bölgesinde, Yunanistan kontrolündeki Rumların etkinliklerini engellemeye çaba sarf ettiği görülmektedir.
13 Mayıs 1919 tarihi, işgalden iki gün öncesidir. Dâhiliye Nezareti, Aydın Vilayetine gönderdiği yazıyla İzmir Rum nüfusunu çoğunluk olarak göstermek için içeriden ve dışarıdan çok sayıda Rum’un İzmir’e gidip yerleştikleri bilgisini paylaşmaktadır. Sonra da bu yerleşimin siyasi sakıncalarının valilik tarafından da bilindiği halde engel olunmaması ve Nezaret makamının da haberdar edilmemesinin sebepleri sorulmaktadır. Acil olarak cevap istenmektedir.[24] 
Görülen o ki, sıkıntı sadece merkez yönetiminde değildir. Taşra yönetiminin de ilgisizliği dikkat çekmektedir. Mondros Mütarekesi sonrası, Osmanlı idaresinin bütün katmalarında korku, endişe ve basiretsizlik hâkim olmaya başlamıştır. İşgal geliyorum demiş, ülkede Rum nüfustaki hareketlilik bunu göstermiş, fakat görmesi gerekenler gelişmeleri gördüğü halde çekingen davranmaya devam etmişlerdir.
Yunan hükümeti ise Rum göçmenlerin İzmir, Ayvalık, Dikili, Urla, Çeşme ve Eski Foça limanlarına çıkabileceğini ve buralardan uygun yerlere sevk edileceklerini açıklamıştır. Bu suretle sistematik bir Rumlaştırma siyaseti izlemeye başlamıştır.[25] Yunan İşgal İdaresi, Aydın vilayetinin tamamına ve Ayvalık ile Cunda adalarına Rum göçmenlerin yerleştirilmesi işini organize etmiştir. 25

2- Orta Anadolu’daki Rumların Hareketliliği

İzmir’in işgali sonrası oluşan ortamda Türk ve Müslüman unsurun göçlerine engel olmak için önce askeri ve yerel idareler, daha sonra kurulan Men-i Muhacerat Heyetleri Müslüman göçünü engellemek için girişimlerde bulunmuşlardır. Ancak onların çabaları istenilen sonucu vermemiş ve halk göç etmeye devam etmiştir. Bunun üzerine halkı eski yerlerine iade etmek için İade-i Muhacirin Heyetleri oluşturulmuştur. Muhacirler, yerlerine iade edilmeye çalışılmışsa da başarılı olunamamıştır.[26]
Ankara, Niğde, Afyonkarahisar, Kayseri, Isparta ve Konya gibi vilayet ve mutasarrıflıklar ile Dahiliye Nezareti arasındaki yazışmalar, Orta Anadolu’dan İzmir ve çevresine doğru bir Rum göçünün olduğunu kanıtlamaktadır. İzmir’in işgali sonrası başlayan Rum göçü, yerel yöneticilerin epeyce başını ağrıtmış, merkezi yönetimin kararsızlıkları ve verdiği emirler arasında zorlanmıştır.

Niğde’den Göç

21 Mayıs 1919 tarihiyle Niğde’den gönderilen şifrenin muhatabı Dâhiliye Nezaretidir. Ulukışla mıntıkasında bulunan Bulgardağı Madeni ve Ocak, Hıristiyan köyleri, İzmir’in işgalinden dolayı misilleme ile tehdit edilmiş olduklarını yaymaya başlamışlardır. Böyle bir misillemenin, İtilaf Devletlerinin Mondros Mütarekesi’nin 7. Maddesini işletmesinden korkan nezarete, Ulukışla’da herhangi bir asayiş sorunu çıkma ihtimali bulunmadığı ve İtilaf Devletleri ordularının Niğde ve çevresini işgali tehlikesine maruz kalınacağı söylentilerinin aslı olmadığı bildirilmiştir.[27]
Uzun bir aradan sonra gönderilen 2 Aralık 1919 tarihli ve Niğde çıkışlı şifre telgraf, Dâhiliye Nezaretine iletilmiştir. Bu telgrafta belirtilen sorun, Rumların İzmir’e değil İstanbul’a göçüdür. Niğde merkez ve çevresinden Rumların İstanbul’a göçleri, her gün arttığı, buna bir sebep bulunmadığı, Rumların bu hareketlerinin İstanbul’un Rum nüfusunu artırma amacına yönelik özel bir amaç için yapıldığı ve bu konuda ne yapılması gerektiği sorulmuştur. [28] Yani Niğde’den göçler sadece İzmir’e yönelik değildir. Hedefte olan yerlerden birisi de İstanbul’dur. Yunanistan’ın ilk hedeflerinden biri İzmir, diğeri de İstanbul’dur. Sonra da bütün Anadolu’dur.

Ankara’dan Göç

Ankara’nın Keskin ve Akdağmadeni kazalarından İzmir’e Rum göçü ile karşılaşılmaktadır. Valiler ve kaymakamlar hem bu Rum göçüyle ve hem de Rum göçüne karşı Kuva-yı Milliye gücü oluşturanlarla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Çünkü Ankara’dan Batı Anadolu’ya ve özellikle İzmir’e dönük Rum göçlerini engellemek için bazı vatanseverler de harekete geçmiştir. Yerel ve merkez yöneticilerini en çok telaşlandıran da bu gelişmeler olmuştur. Örnek olarak 11 Haziran 1919 tarihli şifre telgraf, Ankara Valisi Muhittin’den Dâhiliye Nezaretine gönderilmiştir. Keskin kazası Beyobası köyünden Yüzbaşı Kaplan Naci’nin İzmir’e gitmek üzere çete yazmaya başladığına, bu gibi girişimlere karşı halkın uyarıldığına ve kişi hakkında gerekli araştırmanın başlatıldığına dairdir. Yazıya göre Yüzbaşı Kaplan Naci, vatanın selametini ve bütünlüğünü korumak için köylerden etrafına gönüllü toplamaya başlamış, katılımlar artmaya başlayınca dikkati çekmiş ve bulunduğu yerden aldırılmıştır. 20. Kolordu Kumandanlığına durum bildirilmiş, 20. Kolordu Kumandanlığı gerekli işlemleri başlattığı gibi devletin gücünü göstermek ve masum halkı kandırmasını engellemek gibi bir gerekçeyle Yüzbaşı Naci’yi kontrol altına almıştır. Ayrıca Kırşehir Sancağı da konuyla ilgili olarak uyarılmıştır. [29] 13 Haziran 1919 tarihli şifre telgrafın konusu, yine Yüzbaşı Naci’dir. Yüzbaşı Kaplan Naci’nin İzmir’e gitmek üzere yazdığı gönüllülerle beraber devre dışı bırakıldığı ve hareketinin sonuçsuz hale getirildiği haberi verilmiştir. Yüzbaşı Kaplan Naci, vatanı korumak için İzmir’e gitmek üzere köylere çıkmış ve gönüllü yazmaya başlamıştır. Birkaç kişi de kaydetmiştir. Onlarca kişinin katılacağı duyumu da alınmıştır. Bunun üzerine işlem başlatılmış ve 11 Haziran 1919 tarihli yazıya ilave olarak gönderilen bu yazıda, ortaya çıkan tehlikenin ortadan kaldırıldığı bilgisi verilmiştir. [30]
16 Haziran 1919 tarihli Dâhiliye Nezaretinden Ankara Vilayetine gönderilen yazıda; Keskin Kaymakamı’nın İzmir’in işgali üzerine Müslüman halkı Hıristiyan halk aleyhine kışkırttığı ve Kafkas Cephesinden dönen Yüzbaşı Kaplan Bey’in bir çete kurduğu ve asayişi tehdit ettiği belirtilerek önlem alınması emredilmiştir. [31]
Keskin Kaymakamı’na ve Kaplan Naci’ye karşı uygulanan hareket tarzı, Rum nüfusun hareketlerini kontrol etmekte zorlanan Osmanlı yöneticilerinin, muhalif hareketleri baskı altına almakta tereddüt etmediğini göstermektedir.
19 Haziran 1919 tarihli şifre telgrafta ise Ankara Valiliği; Dâhiliye Nezaretine akrabalarıyla görüşmek ve ticaret yapmak gibi bahanelerle özellikle İzmir’e ve İstanbul’a gitmek üzere Rumların seyahat belgesi almak için yoğun müracaatta bulundukları haberini vermektedir. Rum hareketinin bu dönemdeki merkezi Keskin kazasıdır.[32] Bu telgraf, 16 Haziran tarihli telgrafa ilave olarak gönderilmiştir. Aslında İzmir gibi İstanbul’da da nüfus yapısını değiştirmek, Yunanistan’ın hedefleri arasındaydı. Çünkü Yunan Megali İdeasının merkezi İstanbul’du. Öte yandan İstanbul’a gitmek için seyahat belgesi alan Rumların bir kısmının hedefi de İzmir’e ulaşmaktır. Seyahat belgesini almak için böyle bir yol izledikleri anlaşılmaktadır.
26 Haziran 1919 tarihli şifre telgraf, Ankara Valisi Muhittin tarafından Dâhiliye Nezaretine ulaştırılmıştır. Bu telgrafta da Akdağmadeni kazasındaki Rum nüfusun, İzmir’e gitmek için harekete geçtiği bilgisi paylaşılmıştır. İzmir’de Rum çoğunluğunu oluşturmak için Akdağmadeni nüfusuna kayıtlı Rumların, İzmir’e gitmek üzere seyahat belgesi almadan Adana, Mersin üzerinden İzmir’e gittikleri bildirilmiştir. [33] 
11 Aralık 1919 tarihli ve Ankara kaynaklı şifre telgrafın muhatabı yine Dâhiliye Nezaretidir. İzmirli olmayan Rumların, seyahat belgesi alarak Adana ve Antalya üzerinden İzmir’e gitmek istedikleri anlaşıldığı belirtilerek, konuyla ilgili yapılması gerekenlerin tekrar sorulduğu anlaşılmaktadır. [34]
Bütün bu yazışmalardan sonra 13 Aralık 1919 tarihli şifre ile Dâhiliye Nezaretinden Ankara Vali Vekilliğine; İzmirli olmadıkları halde bulundukları yer ile işliklerini keserek İzmir’e gitmek isteyen Rumların gitmelerine izin verilmemesi ile ilgili Meclis-i Vükela kararı tebliğ edilmiştir. Aslında bu yazı, 25 Kasım 1919 tarihli kararın teyit olarak duyurulmasıdır.[35]

Afyon’dan İzmir’e Göç


Afyon’dan İzmir’e giden Rumlar, Dinar’da oturmaktadır. Ayrıca Nazilli’de bulunan Rum nüfusun da önce Afyon’a ve oradan da İzmir’e gitmek gibi bir yol izlediği görülmektedir.
27 Temmuz 1919 tarihli Afyon’dan gönderilen yazıda; İzmir’e gitmek için seyahat belgesi isteyen Dinar Rumlarının müracaatlarının artmaya devam ettiğinden söz edilerek izin belgesi verilip verilmemesi, Dinar Kaymakamlığı tarafından valiliğe sorulmuş, valilik de bir sonraki emre kadar izinlerin durdurulmasına karar vermiştir. Valilik, bu süreç içerisinde nezaretten gelecek kararı beklemeye başlamıştır.[36]
12 Ağustos 1919 tarihinde Afyon’dan Dâhiliye Nezaretine gönderilen yazıda, Dinar’dan İzmir’e göç etmek isteyen Rumların işlemlerinin zorlaştırılması ve engellenmesi, Dinar Kaymakamlığına bildirilmişti. Fakat İzmir Jandarma Bölge Müfettişliğine İtilaf Devletleri tarafından tayin edilen İtalyan Binbaşısının maiyetindeki üç İtalyan askeri ile Dinar’a gelerek oradaki Rumları, Antalya yoluyla İzmir’e kaçırdığı tespit edilmiştir.[37] Durum hakkında nezaret bilgilendirilmiştir. Başka bir şey yapılamamıştır. Bir İtalyan binbaşı ve üç asker bir ilçeye gelip dilediği gibi davranabilmiştir. Durum ile ilgili olarak Nezaretten ne yapılması gerektiği sorulmuştur. Fakat cevap bir türlü gelmemiştir.
18 Ağustos 1919 tarihinde Dâhiliye Nezaretinden Afyon Mutasarrıflığına gönderilen yazıda, İzmir’e doğru başlayan Rum göçünün engellenmesi için mümkün olduğu kadar önlem alınması emredilmiştir. [38]
8 Kasım 1919 tarihli Dâhiliye Nezaretinden Afyonkarahisar Mutasarrıflığına gönderilen şifrede; Aydın’ın işgali sırasında Nazilli’ye sevk edilmiş olan Rum ailelerden bazısının Afyonkarahisar yoluyla İzmir’e gitmelerine yerel yönetimce izin verildiği halde bunların Dinar’da Kuva-yı Milliye tarafından tutuklandıklarından söz edilmektedir. 24 Eylül’e kadar tutuklu kalan Rum ailelerin yirmi iki kişiden ibaret olduğundan ve Dinar’da bir evde tutulduklarından bahisle gitmelerine engel olunmaması istenmiştir. Çünkü İngiltere Fevkalade Komiserliği devreye girmiştir. İngiltere’nin baskısı üzerine Dahiliye Nezareti, bu Rum ailelerin İzmir’e gitmelerine izin verilmesi talimatı vermiştir. Ayrıca neden tutuklandıklarının ve hâlâ tutuklu olup olmadıklarının araştırılıp cevaplanması istenmiştir.[39] 
Dâhiliye Nezareti birçok yazısında, Rumların İzmir’e gitmelerinin engellenmesi talimatı verirken, İngiltere Fevkalade Komiserinin baskısına direnememiş ve valilerini hesaba çeker tarzda yazılar da göndermiştir. Aynı şekilde İtalyan binbaşı ve üç askerin Dinar’daki Rumları alıp götürmesine de kimsenin sesi çıkmamıştır.

Isparta’dan Göç

  1. Ağustos 1919 tarihinde Isparta Mutasarrıfı Talat tarafından, Dâhiliye Nezaretine gönderilen şifre telgrafta, Antalya’dan İzmir’e gitmek isteyen Rumlara izin verilmeyeceği bildirilmiştir. Gerekçe olarak da İzmir’e ulaşan Rumların Yunan ordusuna katılmasını göstermiştir. İzmir’e gitmek üzere bir ay içinde seyahat belgesi isteyen Rumların dikkat çekici derecede arttığı, İzmir’e gidenlerin de Yunan ordusuna katıldığı polis raporlarından anlaşılmıştır. Onun için vali, yaşlı olanları hariç Rumlara seyahat belgesi verilmeyeceğini ve İzmir’e gönderilmeyeceklerini ifade etmiştir.[40] 7 Ağustos 1919 tarihinde Isparta Mutasarrıflığına gönderilen emirde, mutasarrıfın kararı teyit edilmiş ve asker olabilecek yaştaki Rumlara seyahat belgesi verilmemesi istenmiştir. [41]
  2. Ağustos 1919’da Isparta kaynaklı yazı, Dâhiliye Nezareti vasıtasıyla Konya Valisi Cemal Bey’e gönderilmiştir. Böylece Dâhiliye Nezaretine gönderilen 7 Ağustos 1919 tarihli telgrafın içeriği hakkında Konya Valisi Cemal Bey de bilgilendirilmiş olmaktadır.[42] 9 Ağustos 1919 tarihli ve Konya çıkışlı yazı, bir gün önceki bilgileri teyit etmiştir. Dâhiliye Nezareti de mutasarrıflığın bu kararını onaylamak zorunda kalmıştır.[43]

Konya’dan Göçler


13 Eylül 1919 tarihiyle Dâhiyle Nezaretinden Konya Vilayetine yapılan duyuruda; İzmir’deki Rum nüfusunu fazla göstermek için Osmanlı ülkesi içinden ve dışından birçok Rum’un İzmir’e gidip yerleştikleri haber alındığı, bundaki siyasi sakıncaları görebilecek iken engel olunmadığı ve Nezaretin haberdar edilmediği belirtilerek, bunun sebebinin acil olarak açıklanması istenmiş ve adeta hesap sorulmuştur. [44] Yani Konya’dan İzmir’e yönelik Rum göçüne engel olma konusunda Konya valiliğinin ihmalinden söz edilmiştir. Burada da yerel yöneticilerin ihmali ile karşılaşılmıştır.  

Kayseri’den İzmir’e

4 Kasım 1919’da Dâhiliye Nezaretinden Sadaret makamına gönderilen yazıda, İzmir halkından olmayan Rumların büyük kalabalıklar halinde İzmir’e göç etmekte oldukları görülmüş ve Kayseri ahalisinden oldukları halde Konya, Ereğli, Ankara, İstanbul ve Beyrut’a gitmekte olan Rum ve Ermenilerin, gitmelerinin engellenmesinin, o dönem şartlarında pek mümkün görülmediği notuyla birlikte, yapılması gereken sorulmuştur. [45]
8 Kasım 1919 tarihinde Dâhiliye Nezaretinden Sadaret makamına gönderilen yazıda Tokat, Amasya, Kayseri, Ankara, Konya, Ereğli, Karaman, Afyonkarahisar, Eskişehir ve İzmir havalisini kapsayacak şekilde, bu yerlerdeki göçmenlerin Adana’ya gönderilmeleri, Harbiye Nezareti tarafından bildirilmiştir. Fakat oralarda bu anlamda bir göçmen bulunmadığı cevabı gelmiştir. Adana, İzmir ve diğer yerlere gitmek 
isteyen Ermeni ve Rumların da Kayseri halkından oldukları açıklanmış ve bu durum karşısında yapılması gereken tekrar sorulmuştur.[46]
13 Kasım 1919 tarihli yazı, Sadaret makamından Dâhiliye Nezaretine gönderilmiş ve İzmir’e yönelik yoğunluk kazanan Rum göçüyle ilgili önlem alınması istenmiştir. Konu, İzmir’in asli halkından olmadıkları halde, bir süredir kalabalık kafileler halinde İzmir’e taşınmakta olan Kayseri nüfusuna kayıtlı Rumlarla ilgilidir. Rumların yerleşmek maksadıyla olmayan, ilişiklerini kesmeden, ticaret amaçlı olarak İzmir’e veya başka yerlere gitmelerinde bir sakınca olmadığı, yerleşmek amacıyla ve bulundukları yerlerden ilişiklerini keserek İzmir’e veya başka bir yere gitmek isteyenlere izin verilmemesi istenmiştir. [47]
13 Kasım 1919 tarih ve 537 Sayılı yazı ile Bakanlar Kurulu, İzmir ile hiçbir alakaları olmadıkları halde bulundukları yerlerden ilişiklerini keserek yerleşmek maksadıyla İzmir’e gitmek isteyen Kayseri Rumlarına izin verilmemesi talimatını Dâhiliye Nezareti’ne göndermiştir. İsteyen herkesin ticaret ve benzeri amaçlarla İzmir’e veya başka bir yere gitmesinde sakınca görmeyen Meclis-i Vükela, Rum halkının bulundukları yerlerden ilişiklerini keserek İzmir’e gitmek istemelerinden dolayı en azından telaşlanmış ve önlem almak zorunda kalmıştır.[48] Bunun üzerine 25 Kasım 1919 tarihli Dâhiliye Nezaretinden Kayseri Mutasarrıflığına gönderilen şifrede; Bakanlar Kurulu’nun 2 Kasım tarihli kararı tebliğ edilmiştir. Buna göre, İzmir’in yerleşik halkından olmadıkları halde İzmir’e yerleşmek amacıyla bulundukları yerlerden ilişiklerini keserek İzmir’e gitmek isteyen Rumların gitmelerine izin verilmemesi emredilmiştir. [49]

3- Güneybatı Anadolu’dan İzmir’e Göçler

Bu bölgeden iki şehrin adı öne çıkmaktadır. Bunlardan birisi Antalya, diğeri ise Muğla’dır. Antalya, hem bir geçiş güzergâhı ve hem de Rum göçüne kaynaklık eden yerlerden birisidir. Muğla da İzmir’e bir geçiş yolu olarak kullanılmıştır.

Antalya’dan Göç

24 Temmuz 1919 tarihinde Antalya’dan Dâhiliye Nezaretine gönderilen yazıda; Antalya ve çevresi halkından olan Rumlardan bazılarının İzmir’e gitmek için dikkat çekici bir şekilde seyahat belgesi isteğinde bulundukları görüldüğü ifade edilmektedir. Rumların maksadının İzmir’deki Rum nüfusunun çoğaltılması olduğunu tespit eden yöneticiler, Dâhiliye Nezaretinden Rum halkın İzmir’e gitmelerine izin verilip verilmeyeceği konusundaki kararın acilen bildirilmesi talebinde bulunmuşlardır.[50] 26 Temmuz 1919 tarihli Dâhiliye Nezaretinden Antalya
Mutasarrıflığına gönderilen yazıda; İzmir’e gitmek isteyen Rumların, gitmelerinin engellenmesi, valinin idare yeteneğine bırakılmıştır.[51] 29 Temmuz’da Dâhiliye Nezareti tarafından Afyon ve Antalya’ya gönderilen bir başka yazıda, İzmir’e gitmek isteyen Rumların hareketlerinin takip edilmesi emredilmiştir. [52] 
Burada kararsız bir idari tutum görülmektedir. Ne yapacağını bilmeyen veya riski göze alamayan bir yönetim tarzı ile İzmir ve çevresinde nüfus yapısını değiştirme sorununun kaderine terk edildiği söylenebilir.

Muğla’dan İzmir’e Göç

1 Eylül 1919 tarihli yazı, Dâhiliye Nezaretinden Menteşe Mutasarrıflığına hitaben yazılmıştır. Bu yazıda her ne sebeple olursa olsun Rumların Muğla’ya girmelerine engel olunduğu İtalya Temsilciliğinden bildirildiği, Rumların içinde Osmanlı vatandaşı olanların da bulunduğu belirtilmektedir. Bu yasaklamanın hangi emir ve karara bağlı olarak gerçekleştirildiğinin bilgisi istenmektedir.[53] 
İtalyanlar, Yunan işgalinin Muğla yönüne doğru yayılmaması için Muğla dışından gelen Rumların, Muğla’ya gelip yerleşmesine izin vermemiştir. Bu gelenlerin içinde Osmanlı vatandaşı olan Rumların da bulunması konusuna Dâhiliye Nezareti ise takılmıştır. Çünkü İtilaf Devletlerinden gelen baskı, Dâhiliye Nezaretini tutarsız hareket etmeye yönlendirmiştir, denilebilir.

4- Kuzeydoğu Anadolu’dan İzmir’e Rum Göçü

Bu başlık altında Kafkaslardan getirilen Rumların, Orta ve Doğu Karadeniz bölgesine yerleştirilmesi ve bir kısmının da İzmir’e gönderilmesi konusu ele alınmıştır. Ayrıca Sivas’ta bulunan Rum çocuklarının bakılamadığı, onların bakımı için Samsun’a gönderilmeleri gündeme gelmiştir.
1 Eylül 1919 tarihli Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Dairesinden Dâhiliye Nezaretine gönderilen yazıda; Kafkasya’dan Osmanlı sınırlarına yakın bulunan yerlerdeki Dukarimecingerd, Karaurgan, Köprüoğlu, Yeniköy köylerinin Rum halkının tamamen göç ettiği ve bunların Yunanistan tarafından kararlaştırılan bir teşkilat vasıtasıyla Trabzon, Samsun ve İzmir’de iskânı için sevk edilecekleri bilgisi paylaşılmıştır. Adı geçen göçmenlerin Osmanlı ülkesine girişinin engellenmesi için gereken yerlere emir verilmesi isteği iletilmiştir.[54] Bu emir, 17 Eylül 1919 tarihinde teyit amaçlı tekrar gönderilmiştir. [55]
11 Eylül 1919 tarihiyle Trabzon’dan Dâhiliye Nezaretine gönderilen yazıda; daha önce Trabzon’a gelen Rum göçmenler, Trabzon ile ilişiklerini keserek İngiliz temsilcisinin onayı ile Rusya’ya geri gönderildiği, fakat bunlardan yüz elli kadarının Trabzon’a geri dönmeye çalıştıkları ve konuyla ilgili ne yapılması gerektiği hakkında bilgi istenmiştir. [56]
İzmir ve İstanbul’a yönelik Rum göçü üzerine 11 Ocak 1920 tarihinde Meclisi Vükela, Osmanlı ülkesi dışından gelenlerin geri iade edilmesi konusunda karar almak zorunda kalmıştır. Çünkü Amerika’dan birçok Rum’un önce Yunanistan’a göç ettikleri, daha sonra bu Rumları, Yunanlıların işgal ettikleri yerlerdeki azınlıkların çoğunluğu ele geçirmesi için oralara yerleştirdikleri görülmüştür. Hatta Rusya’nın güney kısımlarındaki Rumları, Trabzon ve İstanbul havalisine yerleştirmeye başlamışlardır. Onun için Harbiye Nezareti, Osmanlı hükümeti tarafından gerekli önlemlerin alınmasını istemiştir. Bunun üzerine Osmanlı hükümeti, Rusya ve başka yerlerden gelecek olan Rumların, iaşe ve asayiş gerekçesiyle Osmanlı ülkesine girişine izin verilmemesi ve geri iade edilmeleri kararını almıştır. Konuyla ilgili olarak Hariciye Nezaret aracılığıyla İtilaf Devletleri temsilcilerine ve Dâhiliye Nezareti aracılığıyla Polis Müdüriyetine bilgi verilmesi kararlaştırılmıştır. [57]
Sivas Valisi Reşit tarafından Dâhiliye Nezaretine 3 Eylül 1919 tarihli gönderilen yazıda; Sivas merkezde yerleşik olan otuz kırk hane kadar Rum bulunduğu, diğer yerlerden toplanan yetmiş kadar Rum çocuğuna Sivas’ta bakıldığı, fakat uzun süre burada bakımlarının mümkün olmadığı gerekçesiyle Samsun’a gönderilerek oradaki yetimhanede bakılacakları, Rum rahibi tarafından ifade edildiği, bunların Samsun’a gönderilmesinde sakınca olup olmadığı sorulmuştur. [58] 
Buradaki amacın da Orta ve Doğu Karadeniz bölgesinde kurulması hedeflenen Pontus Rum Devleti’ni kurmak için nüfus yapısını değiştirmek olduğu görülmektedir. Organizasyonun içinde Rum rahiplerin olması, bu göç isteğinin masum bir talep olmadığına işaret etmektedir. Diğer taraftan Kafkasya’dan getirilen Rum nüfustan bir kısmının da İzmir’e gönderilmeye çalışılması, Yunanistan’ın Batı Anadolu’yu alma konusundaki ısrarını kanıtlamaktadır.

5- Kuzeybatı Anadolu’dan İzmir’e Rum Göçü

İşgal altındaki İzmir’e sadece Orta Anadolu’dan değil, Kuzeybatı Anadolu’dan, Güneybatı Anadolu’dan, Adalardan ve Yunanistan’dan da göç hareketi görülmektedir. Edirne, İstanbul ve Bursa’dan İzmir’e yönelik göç hareketleri de dikkat çekicidir. İstanbul ve Edirne’de Yunan idealleri arasında olmakla birlikte buralardan İzmir’e Rum göçünün organize edildiğine tanıklık etmek mümkündür. Edirne ve İstanbul’a Yunan kara sınırından geçerek nüfus takviyesi yapmak daha kolay olarak görülmüş olmalıdır. Bu nedenle İzmir ve çevresi, Anadolu’nun her yerinden nüfus olarak desteklenmeye çalışılmıştır. Bazen de İzmir’deki nüfus yapısını değiştirmek üzere görevlendirilmiş Yunan ve Rum çeteleri, İstanbul üzerinden İzmir’e gönderilmiştir.  
Yunan ve Rum çeteleri ile ulaşılmak istenen amaç; Balkan Savaşları sonrasında yerli Hıristiyan halk arasından oluşturulan silahlı çetelerin yerli Müslümanlara karşı dehşet saçıp onları kıyımdan geçirdiği ve göçe zorladığı gibi şimdi de İzmir’de Müslümanları göç ettirmek istenmiştir. [59]

İstanbul

17 Haziran 1919’da Dâhiliye Nezaretinden Aydın Vilayetine gönderilen yazıda; Yunan ordusu tarafından işgal edildikten sonra boşaltılan İzmir çevresinde sürekli olarak asayişi tehdit etmek ve Yunan iddialarına zemin hazırlamak üzere İstanbul’da bulunan gizli bir komitenin sevk ve yönetimi altında yüz otuz çete reisinin 15 Haziran’da Romanya Vapuru ile İzmir’e gönderildiği haber alındığı yazılmaktadır. Çünkü işgal sonrası, Yunan zulmüne dayanamayan binlerce Türk ve Müslüman işgal altına düşmeyen yerlere doğru göçe zorlanmıştır. İşte nüfus yapısını değiştirmeye çalışan bu komitenin hedefi, İzmir ve çevresinde asayişi bozarak, yeni yerlerin Yunanlılar tarafından işgaline zemin hazırlamak olduğu anlaşılmaktadır. Dâhiliye Nezareti tarafından, bu konuda yerel yöneticilerin çok dikkatli olması, gerekli önlemlerin alınması ve gerekli görülen kişi ve yerlere bildirilmesi, İtilaf Devletleri temsilcilerine de iletilmesi ve sonuçtan bilgi verilmesi talep edilmiştir. [60]
Edirne
Edirne’de İzmir’e Rumların gitmesini kolaylaştırmak için Fransızlar devreye girmiştir. 7 Mart 1920 tarihli yazıda belirtildiği üzere, İzmir ve çevresine gitmek isteyen Rumlara niçin belge verilmediği, Gelibolu’daki Fransız Kumandanı nezdinde bulunan tercüman Alako tarafından Edirne Valisi’ne sorulmuştur. Bununla da yetinilmemiş, Polis Dairesinden belge alamayan Rumlara, Fransızlar belge vermişlerdir. Böylece Rumlar, Fransızların verdiği belgelerle İzmir’e doğru gitmeye başlamışlardır. Edirne valiliği, Fransızların bu hareketiyle ilgili olarak Dâhiliye Nezaretinin gerekeni yapmasını istemiştir. Çünkü Fransızlar devreye girince konu, Edirne Valisi’nin gücünün üzerine çıkmıştır. [61]
5 Temmuz 1919 tarihinde Edirne Valiliği’nden Dâhiliye Nezareti’ne gönderilen yazıda; Yunanistan’ın Trakya ve İzmir’e yerleşebilmek için bu bölgelere asker yığmaya başladığı, Rum nüfusunu artırmak için de dışarıdan bu bölgelere Rum aileleri getirip yerleştirdikleri bilgisi Birinci Kolordu Kumandanlığı tarafından bildirilmiştir. Birinci Kolordu Kumandanlığının Edirne Valiliğine gönderdiği ve oradan da Dâhiliye Nezaretine bildirilen raporda İzmir ile ilgili şu bilgiler yer almaktadır:
Madde-3: Yunanlıların İzmir’e sevk ettikleri kuvvet, Beşinci Efzun Fırkası, Sekizinci Girit Fırkasının Sekizinci Alayı, Akdeniz Fırkasından bir alay ile dört bin jandarmadan ibarettir.

Madde-4: İzmir’in Müslüman nüfusunu azaltarak Rumları çoğunlukta göstermek amacıyla Makedonya’dan daha önce İzmir ve civarına göç eden Müslümanlar, Yunanlılar tarafından tekrar memleketlerine sevk edilmektedir. Bunun gibi Trabzon’a da pek çok Rum gönderilmektedir.” [62]

Dâhiliye Nezareti, konuyu Emniyet Genel Müdürlüğüne havale etmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü raporunda da Yunan hükümetinin İzmir ve Trakya’ya Rum ahali getirerek buralarda Rum çoğunluğu elde etmeye çalıştığı, bu gibi Rumların Osmanlı ülkesine girişlerinin engellenmesi konusu Harbiye Nezareti’ne bildirildiği belirtilmektedir. [63] Fakat Yunanlıların, Balkan Savaşları sonrası Batı Anadolu’ya göç etmek zorunda kalan Türk ve Müslümanları tekrar Makedonya’ya göndermesi de bir başka etnik temizlik girişimidir.
29 Temmuz 1919’da Edirne Vilayetinden gelen yazıda; Edirne’deki Rumlardan bazılarının ailece İstanbul’a gitmekte oldukları ve bu suretle Anadolu’ya geçerek İzmir civarındaki Rum nüfusu çoğaltmak istedikleri, fakat bu konuyu araştırmakla görevli yabancı heyetin dikkatini çektikleri, yine de Rum iddialarının sağlamlığını kanıtlamak maksadıyla nüfus yapısını değiştirme faaliyetinden vaz geçmedikleri belirtilmektedir.[64] Yani Yunanlılar, nüfus yapısını değiştirme çalışmalarını, İtilaf Devletlerinin gözleri önünde, inceleme heyetinin gözünün içine baka baka yürütmeye devam etmişlerdir. Yunanlıları İzmir ve çevresine getiren güçlerin onların yaptıklarını görmezden gelmesi gayet normaldi. Elbette Yunanistan da Rumlar da bunu biliyorlardı.  
29 Temmuz tarihli yazıya cevap olarak 31 Temmuz’da Edirne Vilayetine gönderilen emirde de; şikâyete meydan vermeyecek idari önlemlerin alınması suretiyle Rum göçünün engellenmesi istenmiştir. [65]
23 Ağustos 1919 tarihli yazı, Edirne Valiliğinden Dâhiliye Nezaretine ulaştırılmıştır. Edirne ve civarında bulunan Rum ailelerinin son zamanlarda çoğunlukla Bursa, Adapazarı ve diğer yerlere gitmekte oldukları ve bunların Yunan propagandasına kapılarak Anadolu’daki Rum nüfusunu artırarak bir çoğunluk oluşturma maksadını takip etmekte bulundukları tespiti yapılmıştır. Bu amaçla 5 Ağustos 1919’dan 21 Ağustos 1919 tarihine kadar Bursa, Adapazarı ve İstanbul’a gitmek üzere Polis İdaresince Rum ailelerine yüz dokuz adet seyahat belgesi verildiği kayıtlardan anlaşılmıştır. On beş- yirmi gün içinde yüzlerce ailenin bu şekilde seyahatleri öngörülmüştür. Bu konuda yapılması gerekenlerin belirlenmesi ve haber verilmesi talep edilmiştir. Nezaret tarafından, mümkün olduğu kadar önlem alınarak Rum ailelerin gitmesinin engellenmeye çalışılması cevabı gelmiştir. [66]
27 Ağustos 1919 tarihli yazı, Dâhiliye Nezaretinden Edirne Vilayetine gönderilmiştir. Belirli bir amaç doğrultusunda başka yerlere gitmekte oldukları beyan olunan Rumlarla ilgili mümkün olan ölçüde önlem alınarak başka yerlere gitmelerinin engellenmesi istenmiştir. [67] 
Bursa
İzmir’e yönelik göçlerin çok organize bir hareket olduğu şu örnekte görülmektedir: 23 Mayıs 1919 tarihli Bursa’dan Dâhiliye Nezaretine gönderilen şifre telgrafta; Karacabey ve Sazkahve Boğazı’na Yunan askeri çıkacağı hakkındaki ihbarın gerçekleşmediği arz olunmuştur. Mudanya kazası dâhilinden birçok Rum’un ayrılarak bilinmeyen bir yere doğru gitmekte oldukları, Mudanya Kaymakamlığı tarafından bildirilmiştir. Bu kaçan Rumların, İzmir’deki Yunan ordusuna katılmak niyetiyle harekete geçtiği düşülmüştür. Mudanya’nın Tirilye Nahiyesi ve Karacabey’e bağlı birçok Rum köyünden toplanan çetelerin Sazkahve Boğazı’nda faaliyete geçme ihtimalinden söz edilmiştir. Ayrıca Sazkahve Boğazı’na Yunan askeri çıkacağı haberleri ile Rum çetelerinin aynı yerde toplanması bilgilerinin birbiriyle ilişkili olduğu konusuna dikkat çekilmiştir. Her ihtimale karşı Mudanya ve Karacabey jandarma kuvvetleri artırılarak hazır tutulması yoluna gidilmiştir. [68]

6- Rum Göçünün Hedefi: Aydın Vilayeti

İzmir’in işgali öncesi ve sonrasında yaşanan Rum göçüyle ilgili birçok vilayetten Dâhiliye Nezaretine bilgiler ulaştırılmış, neler yapıldığı bilgisi verilmiş ve neler yapılması gerektiği sorulmuştur.
14 Ağustos 1919 tarihinde Dâhiliye Nezaretinden Aydın Vilayetine gönderilen yazıda; İtilaf Devletleri tarafından gönderilen İnceleme Heyetinin, İzmir’de çoğunluğun Rumlarda olduğuna dair bir kanaat edinmeleri için çeşitli vilayetlerden bir takım Rumların İzmir’e gitmekte olduğu konusunda vilayetin dikkati çekilmiş ve gerekli önlemlerin alınması emredilmiştir.[69] 
Yunanlıların nüfus yapısını değiştirmek için yaptığı organizasyonlar, İstanbul’dan getirdiği Rum çeteler, Anadolu’nun pek çok yerinden getirdiği Rumları İzmir’e iskânı, İzmir ve çevresindeki Türk ve Müslüman halkı başka yerlere göç ettirmesi sonrasında İtilaf Devletlerine, İzmir’e bir İnceleme Heyeti göndertmeyi başarmıştır. Dâhiliye Nezareti de Aydın Valiliğini uyararak önlem alınmasını istemiştir. Fakat 15 Ağustos 1919 tarihinde Aydın Vilayetinden Dâhiliye Nezaretine gönderilen yazı; İtilaf Devletleri tarafından görevlendirilen İnceleme Heyeti’nin nüfus kaydını esas alarak inceleme yürütmesi gerekirken Yunanlıların istediği gibi kalabalığı esas aldığı bilgisi verilmiştir. Yani İnceleme Heyeti, olması gereken gibi bir inceleme değil, Yunan tezini destekleyen tarzda bir inceleme yapmaya başlamıştır.
Aydın Valiliği de bunun üzerine olabildiği kadar, İnceleme Heyeti’ne engel çıkarılacağı bilgisini paylaşmıştır. [70]
Yine 15 Ağustos 1919 tarihinde Dâhiyle Nezaretinden Aydın vilayetine gönderilen şifreli telgrafta; İnceleme Heyeti’nde çoğunluğun Yunanlılarda olduğuna dair bir fikir meydana getirmek üzere çeşitli vilayetlerden bir takım Rum’un İzmir’e getirilmekte olduğu uyarısı yapılmıştır. Gerekli tedbirin alınması da yine Aydın Valiliğine bırakılmıştır.[71]
12 Ekim 1919’da Dâhiliye Nezaretinden Aydın Vilayetine gönderilen şifrede, bu defa muhtemel bir halk oylamasından söz edilmiştir. Halk oylaması durumunda İzmir’de Yunanlıların nasıl bir yol izleyeceği, Rumların oylamaya katılma ihtimalinin ne olduğu, seçimler sırasında Rum halk üzerinde etki ederek İzmir’de Rumların çoğunluğu sağlama ihtimaline karşı vilayetçe bir önlem düşünülüp düşünülmediği[72] gibi sorular sorulmuştur. Bu sorular, Dâhiliye Nezaretinin İzmir ile ilgili endişelerinin arttığı ve hatta İzmir’in elden gittiği gibi bir kabullenmeye doğru yöneldiği izlenimi vermektedir. 
Aydın Vilayetinden 20 Ocak 1920 tarihinde Dâhiliye Nezareti’ne gönderilen yazıda; 5 Ocak 1920 tarihli Dâhiliye Nezareti yazısına cevap verilmiştir. Bu yazıda; işgalin başlangıcından itibaren yavaş yavaş topladıkları asker sayısının elli binden aşağı olmadığı, bu askerlerin sadece Yunanistan’dan getirenlerden meydana gelmediği, Anadolu içlerindeki Rumlardan da gizli askeri teşkilat oluşturdukları, daha önce Yunanistan’a firar etmiş olan Rumların girişlerinin engellenmesine yönelik çıkmış olan kararlara rağmen büyük gruplar halinde geri getirildikleri ve sadece bu grup içinde dönenlerin sayısının yirmi beş bin civarında bulunduğu bilgisi verilmiştir. Yunanistan’ın, işgal ettiği yerlerdeki Rum nüfusunun ve faal kuvvetlerin artırılması için Aydın Vilayetinin işgal altında olmayan yerleriyle Bursa, Ankara, Konya, Gelibolu ve İzmit gibi yerlerden de metropolitler vasıtasıyla Rum gençlerinin İzmir’e davet edildiği anlaşılmıştır. Bu seyahatleri sırasında dikkat çekmemek için farklı yollardan seyahat ettikleri, farklı kıyafetler giydikleri ve bu şekilde amaçlarını gizlemeye çalıştıkları tespit edilmiştir. Bu durum, memleketin geleceği için çok dikkat çekici ve önemli bir gelişme idi. Gerekli önlemlerin alınması da Aydın Vilayetinin içinde bulunduğu şartlarda imkânsız gibiydi. Her şeye rağmen bu gibi insanların, İzmir ve Yunan işgali altındaki yerlere girişinin engellenmesi hakkında sadece memurların dikkatinin çekilebildiği belirtilmiştir. Dâhiliye Nezareti’nin gerekli girişimleri yapması ve duyurularda bulunması dile getirilmiştir.[73] 
Yani Aydın Vilayeti yetkilileri, konunun kendilerini aştığını ve Dâhiliye Nezaretinin devreye girmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Osmanlı yönetimindeki zaaf da burada kendisini göstermektedir. Bu yazışmalardan hareketle herkesi konuyu birbirine havale ettiği söylenebilir.

7- Dâhiliye Nezaretinin Rum Göçüne Karşı Politikası

19 Ağustos 1919 tarihinde Dâhiliye Nezaretinden Ankara, Konya, Bursa, Sivas vilayetleriyle Kütahya, Kayseri, Eskişehir, Antalya ve Menteşe
Mutasarrıflıklarına gönderilen yazı, Rum göçünün endişe edilecek boyutlara ulaştığını göstermektedir. İzmir’de Rum nüfusun yoğunluğunu ve çoğunluğunu artırmak amacıyla farklı vilayetlerden sevk edilen Rumların İzmir’e gitmekte olduğu haberleri, Dâhiliye Nezaretini telaşlandırmış olmalıdır. İzmir’de nüfus tespiti yapmak üzere İtilaf Devletleri tarafından görevlendirilen İnceleme Heyeti’nin İzmir’deki resmi kayıtları incelemesi ve buna göre Türk nüfusun çoğunlukta olduğunu görmesi beklenmiştir. Ancak her ihtimale karşı yukarıda adı geçen illerde gerekli önlemlerin alınmasının uygun olduğu hatırlatılmıştır. [74]
11 Aralık 1919 tarihinde Dâhiliye Nezareti tarafından Ankara ve Konya Vilayetleriyle Antalya ve Kayseri Mutasarrıflıklarına gönderilen telgrafta, 25 Kasım 1919 tarihli yazıya atıfta bulunulmuştur. Buna göre; İzmir’de yerleşik halktan olmadıkları halde yerleşmek maksadıyla bulundukları mahallerdeki ilişiklerini keserek İzmir’e gitmek isteyen Rumların gidişlerinin engellenmesi istenmiştir. Bu engelleme işi, Meclis-i Vükela’nın[75] kararı olarak tebliğ edilmiştir. Fakat bu karara rağmen, yerli Rumların Niğde, Kayseri ve Akşehir’den Burdur ve Antalya yoluyla İzmir’e gitmekte oldukları haber alındığından, konunun incelenmesi ve İzmir’de nüfus çoğunluğunu elde etme amacına yönelik olarak memleketleriyle ilişiklerini keserek bu yol ve hile ile İzmir’e gitmek isteyen Rumların, 25 Kasım 1919 kararı gereğince göç etmelerinin engellenmesi gereği tekrar edilmiştir. 76 
1 Şubat 1920 tarihli yazı, Dâhiliye Nezaretinden Bursa, Ankara, Konya, Edirne vilayetleriyle İzmit Mutasarrıflığına gönderilmiştir. Aydın vilayeti içindeki işgal edilen yerlerde bulunan Rum nüfusunun artırılması ve bu suretle aktif Yunan kuvvetlerin çoğaltılması için metropolitler vasıtasıyla Rum gençlerinin İzmir’e davet edildiği, dikkat çekmemek için farklı yollardan ve farklı kıyafetlerle seyahat etmeleri için hazırlıklar yapıldığı haber alınmıştır. Çok dikkat çekici ve önemli olan bu duruma karşı ciddi önlemler alınarak ve engeller çıkarılarak, bu gibi insanların her hangi bir şekilde ve bahane ile kendi vilayetleri içinden İzmir ve çevresine gitmelerinin engellenmesi önemle hatırlatılmıştır. [76] Bu yazı aynı içerik ile 11 Mart 1920 tarihinde 
Bursa, Ankara, Konya, Edirne vilayetleriyle İzmit Mutasarrıflığına tekrar gönderilmiştir. Bir şekilde İzmir ve çevresine farklı yerleşim yerlerinden gelen Rumların girişinin engellenmesi emredilmiştir. [77] 
Yunanistan’ın nüfus politikasına karşı toprak bütünlüğünü korumak isteyen Osmanlı Devleti; Anadolu halkından olmayan Rum ve Ermenilerin Anadolu topraklarında sevklerini önlemeye ve Müslüman halkın göçüne engel olmaya çalışmıştır. Ancak Osmanlı hükümeti, bu konuda pek de başarılı olamamıştır.[78] Batı Anadolu ve Trakya’da Rum nüfusunu artırmak amacıyla gerçekleştirilen nüfus hareketini engelleyememiştir. Çünkü karşısında sadece Yunanistan’ı değil, İtilaf Devletlerini de bulmuştur. Özellikle İtilaf Devletlerinin baskısına direnememiş, bazen yerel yöneticilere daha önce gönderdiği emirlerin tam tersine yeni talimatlar vermek zorunda kalmıştır. Sonuç
Osmanlı Devleti döneminde, yani 1856-1914 arasında Balkanlar ve Kafkaslardan Anadolu’ya gelen muhacirlerin sayısının 6.425.000 civarında olduğu belirtilmektedir. Bu göçler, Birinci Dünya Savaşı döneminde de devam etmiştir.[79] 
Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra Batılı devletlerin desteği ve Yunanlıların da Megali İdeası çerçevesinde Rum nüfus, Batı Anadolu’nun sahil şehirlerine yerleştirilmiştir. Zamanla buradan da Batı Anadolu’da ticaretin geliştiği şehirlere doğru yayılmışlardır. Balkan Savaşları sonrasında Batı Anadolu sahillerinde yerleşmiş olan Rumların bir kısmı Adalara ve Yunan ana karasına doğru göç ederken bir kısmı da Osmanlı yöneticileri tarafından Batı Anadolu’nun içi kısımların iskân edilmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin yenilmesi, Mondros Mütarekesi’ni imzalamak zorunda kalması ve İtilaf Devletlerinin Osmanlı Devleti’nden intikam almak için Yunan isteklerini desteklemesi sonucu, Anadolu’nun iç kesimlerinden ve Adalardan İzmir ve Ayvalık gibi sahil şehirlerine, Osmanlı idari taksimatındaki Aydın Vilayetini kapsayacak şekilde Rum göçü başlamıştır.
İzmir’in işgali sonrası Rum göçü daha kolaylaşmıştır. Osmanlı Devlet mekanizmasının işlerliğini kaybetmesi, İtilaf Devletlerine karşı inisiyatif alamaz duruma düşmesi, merkez ve taşra yöneticilerindeki kararsızlıklar, Rum göçünü hızlandırmıştır. Yunanistan’ın, hedeflerine ulaşabilmek şöyle bir yol takip ettiği söylenebilir:
İzmir başta olmak üzere Batı Anadolu’da, İstanbul’da, Orta ve Doğu Karadeniz bölgesinde önce nüfus yapısını değiştirmeyi ve sonra da ilhakı gerçekleştirmeyi hedeflemeye başlamıştır. Bu kapsamda Niğde, Ankara, Kayseri, Isparta, Afyon, Antalya, Konya, Muğla, İstanbul, Edirne, Bursa ve Kafkasya’dan harekete geçirilen Rumlar, Yunanistan’ın organizasyonları ve İtilaf Devletlerinin destekleriyle İzmir’e göç ettirilmişlerdir. Anadolu’nun önemli bir kısmını kapsayacak şekilde başlayan bu göçlerin bir merkezden yönetildiği ve yönlendirildiği açıktır. Ulaşım ve iletişimin çok zor olduğu bir dönemde, kafileler halinde göçlerin olması; Nazilli’deki Rumların önce Afyon’a gitmek için seyahat belgesi almaları ve oradan da İzmir’e gitmek üzere harekete geçmeleri; Kafkasya’dan getirilen Rumların bir kısmının da İzmir’e gönderilmesi; özel eğitim almış çetelerin İzmir’e yönlendirilmeleri, göçü hızlandırmak için deniz yolunun kullanılması, bu göçlerin teşkilatlı bir yapının işi olduğunu göstermektedir. Ayrıca Rumların bir kısmının seyahat izin belgesi almadan harekete geçmesi, gidenlerin ikamet ettikleri şehirlerle ilişiklerini keserek gitmesi, İstanbul’a gitmek için seyahat belgesi alanların da İzmir’e yönelmesi dikkat çekmektedir.  
İzmir ve çevresini işgal eden Yunan ordusunu, Anadolu’daki Rum gençleri ile takviye etmek ve böylece coğrafyayı bilen yerel unsurlardan destek almak hedeflendiği görülmektedir. Yukarıda adı geçen illerdeki Rum gençlerinin Yunan ordusuna katılmasıyla Yunan ordusunun güçlenmesi ve Yunan ordusuna rehberlik edecek elemanlar kazandırılması yoluna gidildiği anlaşılmaktadır.
Yunan ve Rum çeteler kurarak, ilhak etmek istediği yerlerdeki Türk ve Müslüman halka zulüm, baskı ve öldürmelerle göçe zorlamak ve Rum nüfusa yer açmak yolu izlenmiştir. Bu anlamda istihbarat kayıtlarına geçen ve İstanbul’dan Romanya Vapuru ile İzmir’e gönderilen yüz otuz Rum Çete başı örnek olarak gösterilebilir.
Balkan Savaşları sonrası Makedonya’dan Batı Anadolu’ya göç etmek zorunda kalan Türk ve Müslüman halk, tekrar Makedonya’ya gönderilerek, nüfus yapısını değiştirme faaliyetleri sürdürülmüştür.
İtilaf Devletleri tarafından kurulup gönderilen İnceleme Heyeti’ni etkileyerek, İzmir ve çevresinin ilhakına meşruiyet kazandırmanın yolları aranmıştır. Çünkü Yunan Başbakanı Eleftherios Venizelos; Paris Barış Konferansı için bir araya gelen üç büyük devlet başkanı olan Woodrow Wilson, Lloyd George ve Georges Clemenceau’yu etkilemek ve Epir yöresinin kuzeyi, Ege Adaları, Trakya ve Batı Anadolu’nun Yunanistan’a verilmesini içeren tahrif edilmiş nüfus istatistikleri ile desteklenen belgeler sunmuştu. Şimdi bu sahte belgeleri, İnceleme Heyeti’nin raporu ile teyit etme, ilhaka ortam hazırlama ve uluslararası desteği sağlamlaştırma zamanıydı. Onun için Anadolu’nun birçok yerinden hareket ettirilen ve Kafkaslardan getirilen Rum göçlerinin, İngiltere ve Fransa’nın desteği ve Yunan organizasyonunun bir sonucu olduğu söylenebilir. Rum göçlerinin engellendiği durumlarda, İngiliz ve Fransız temsilcileri, Osmanlı yönetimi üzerinde baskıda bulunmuşlar ve Dâhiliye Nezareti’nden valiliklere gönderilen yazılarda da Rumların Aydın Vilayeti sınırları içine girişine izin verilmemesinin hesabı sorulmuştur.
Böylece ulus devlet kurma dönemindeki nüfus hareketliliği ve masum insanların mağduriyeti Yunanistan tarafından acımasızca uygulanmıştır. Bütün bunlar gösteriyor ki Yunanistan’ın hedefi, sadece işgal değil, ilhaktır. Bu bağlamda Yunan halkı ve yerli Rumları kullanmıştır. Türk ve Müslüman halk ve özellikle İzmir halkı da çok büyük mağduriyetler yaşamıştır.

 
 Makalenin ilk yayını için kaynakNurettin Gülmez, “İşgal Altındaki İzmir’e Anadolu İçlerinden  Gelen Rum Göçleri” Şehir Kültür Medeniyet Çaka Bey'den Günümüze İzmir, Cilt: IV,  (Editörler: Turan Gökçe, Ayşe Güher Gülaçar), İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, 2022, (ss. 1678-1702).    

*Prof. Dr., Manisa Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi, Manisa/Türkiye, ORCİD No: 0000-0002-4530-0491, [email protected]      

Kaynaklar

Arşiv Belgeleri

Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), DH.ŞFR.650-30, R-02.11.1335/ M. 02 Ocak 1919.
BOA, DH.ŞFR.650-73, R-06.11.1335/ M. 06 Ocak 1919.
BOA, DH.ŞFR.97-92, R-09.03.1335/ M. 09 Mart 1919.
BOA, DH.ŞFR.624-32, R-02.04.1335/ M. 02 Nisan 1919.
BOA, DH.İ.UM.EK.50-25, R-31.03.1335/ M. 31 Mart 1919.
BOA, DH.ŞFR.616-115, R-22.02.1335/ M. 22 Nisan 1919.
BOA, DH.EUM.KLH, 4-34, R-05.05.1335/ M. 05 Mayıs 1919.
BOA, DH.ŞFR.99-183, R-13.05.1335/ M. 13 Mayıs 1919.
BOA, DH.ŞFR.631-42, R-21.05.1335/ M. 21 Mayıs 1919.
BOA, DH.ŞFR.653-31, R-02.12.1335/ M. 2 Aralık 1919.
BOA, DH.ŞFR.633-147, R-11.06.1335/ M. 11 Haziran 1919.
BOA, DH.ŞFR.634-21, R-13.06.1335/ M. 13 Haziran 1919.
BOA, DH.EUM.AYŞ, 12-50, H-17.09.1337/ M. 16 Haziran 1919.
BOA, DH.ŞFR, 634-116, R-19.06.1335/ M. 19 Haziran 1919.
BOA, DH.ŞFR, 635-86, R-26.06.1335/ M. 26 Haziran 1919.
BOA, DH.ŞFR.653-140, R-11.12.1335/ M. 11 Aralık 1919.
BOA, DH.ŞFR.105-99, H-20.03.1338/ M. 13 Aralık 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-27.07.1335/ M. 27 Temmuz 1919.
BOA, DH.ŞFR.-639-25, R. 27-07.1335/ M.27 Temmuz 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-12.08.1335/ M. 12 Ağustos 1919. BOA, DH.ŞFR.-641-72, R.12.08.1335/ M.12 Ağustos 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-18.08.1335/ M. 18 Ağustos 1919.
BOA, DH.ŞFR-104-177, R. 08.10.1335/ M. 08 Ekim 1919.
BOA, DH.ŞFR, 640-115, R-07.08.1335/ M. 7 Ağustos 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-07.08.1335/ M. 07 Ağustos 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-08.08.1335/ M. 08 Ağustos 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-09.08.1335/ M. 09 Ağustos 1919.
BOA, DH.ŞFR.-641-13, R-09.08.1335/ M- 9 Ağustos 1919.
BOA, DH.EUM.KLH, 4-34, R-13.09.1335/ M. 13 Eylül 1919.
BOA, BEO-4600-344965, R-04.09.1335/ M. 04 Kasım 1919.
BOA, BEO-4600-344965, R-08.09.1335/ M. 08 Kasım 1919.
 
BOA, BEO-4600-344965, R-13.09.1335/ M. 13 Kasım 1919.
BOA, MV. 217-111, H-19.02.1338/ M.13 Kasım 1919.
BOA, DH.ŞFR.104-287, H-02.03.1338/ M. 25 Kasım 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-24.07.1335/ M. 24 Temmuz 1919.
BOA, DH.ŞFR, 101-36, R-26.07.1335/ M. 26 Temmuz 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-29.07.1335/ M. 29 Temmuz 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-01.09.1335/ M. 1 Eylül 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-01.09.1335/ M. 1 Eylül 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-17.09.1335/ M. 17 Eylül 1919.
BOA, DH.ŞFR-103-190, R. 17.09.1335/ M. 17 Eylül 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-11.09.1335/ M. 11 Eylül 1919.
BOA, MV.-218-9, H-19.04.1338/ M. 11 Ocak 1920.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-03.09.1335/ M. 3 Eylül 1919.
BOA, DH.EUM.AYŞ, 73-98, H-26.09.1337/ M. 25 Haziran 1919. BOA, DH.KMS. 52-69, R-07.03.1336/ M. 7 Mart 1920.
BOA, DH.EUM.AYŞ, 14-39, H-06.10.1337/ M. 5 Temmuz 1919. BOA, DH.EUM.AYŞ, 14-39, H-06.10.1337/ M. 5 Temmuz 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-29.07.1335/ M. 29 Temmuz 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-31.07.1335/ M. 31 Temmuz 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-23.08.1335/ M. 23 Ağustos 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-27.08.1335/ M. 27 Ağustos 1919. BOA, DH.ŞFR.631-76, R-23.05.1335/ M. 23 Mayıs 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-14.08.1335/ M. 14 Ağustos 1919.
BOA, DH.ŞFR.-102-129, R.14.08.1335/ M.14 Ağustos 1919.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-15.08.1335/ M. 15 Ağustos 1919.
BOA, DH.İ.UM.EK-55-74, H-18.11.1337/ M. 15 Ağustos 1919.
BOA, DH.ŞFR-104-24, R. 12.10.1335/ M. 12 Ekim 1919.
BOA, DH.KMS.52-69, R-20 Kânunusani 1336/ M. 20 Ocak 1920.
BOA, DH.KMS, 54-33, R-19.08.1335/ M. 19 Ağustos 1919.
BOA, DH.ŞFR-102-190, R. 19.08,1335/ M.19 Ağustos 1919.
BOA, DH.ŞFR.105-93, H-18.03.1338/ M. 11 Aralık 1919.
BOA, DH.ŞFR.107-5, H-11.05.1338/ M. 1 Şubat 1920.
BOA, DH.KMS, 52-69, H-20.06.1338/ M. 11 Mart 1920.
                                                           

Kitap ve Makaleler

Akyıldız, Ali, “Meclis-i Vükelâ”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt-28, Ankara 2003, ss.251-253.
Berber, Ferhat, İmparatorluktan Cumhuriyete Manisa ve Göçler (1860–1960), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara 2010.
Bilgin, Mustafa Sıtkı, “Wilson İlkeleri”, Atatürk Ansiklopedisi, https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/wilson-ilkeleri/, (et:15.01.2022).
Karakuş, Ufuk, Batı Anadolu’da Yunan İşgali Nedeniyle Ortaya Çıkan İç Göçler (19191923), Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Balıkesir 2018.
Meray, Seha L., “Devletlerarası Hukukta Milliyetler Prensibi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt-2, Sayı-3, Ankara 1947, ss.295-310.
Yıldırım, Hatice, “Mütareke Yıllarında Osmanlı Topraklarında Göçleri Önlemeye Yönelik Çabalar”, Gazi Akademik Bakış, Cilt-7, Sayı-14, Yaz-2014, ss.71-96.
Zürcher,  Erik Jan, İmparatorluktan Cumhuriyete Türkiye’de Etnik Çatışma, İletişim Yayınları, İstanbul 2017.

Dipnotlar:
[1]  Prof. Dr., Manisa Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi, Manisa/Türkiye, ORCİD No: 0000-0002-4530-0491, [email protected]
[2] Mustafa Sıtkı Bilgin, “Wilson İlkeleri”, Atatürk Ansiklopedisi, https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/wilson-ilkeleri/, (et:15.01.2022).
[3] Seha L. Meray, “Devletlerarası Hukukta Milliyetler Prensibi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt-2, Sayı-3, Ankara 1947, s.295.
[4] Meray, “…Milliyetler Prensibi”, s.297.
[5] Meray, “…Milliyetler Prensibi”, s.297.
[6] Meray, “…Milliyetler Prensibi”, s.295.
 
[7] Hatice Yıldırım, “Mütareke Yıllarında Osmanlı Topraklarında Göçleri Önlemeye Yönelik Çabalar”, Gazi Akademik Bakış, Cilt-7, Sayı-14, Yaz-2014, s.73.
[8] Ufuk Karakuş, Batı Anadolu’da Yunan İşgali Nedeniyle Ortaya Çıkan İç Göçler (1919-1923), Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Balıkesir 2018, s.115-116.
[9] Karakuş, Batı Anadolu’da Yunan İşgali…, s.116-117.
[10]  Ferhat Berber, İmparatorluktan Cumhuriyete Manisa ve Göçler (1860–1960), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara 2010, s.20.
[11]  Berber, İmparatorluktan Cumhuriyete Manisa ve Göçler (1860–1960), s.32.
[12]  Berber, İmparatorluktan Cumhuriyete Manisa ve Göçler (1860–1960), s.113.
[13]  Berber, İmparatorluktan Cumhuriyete Manisa ve Göçler (1860–1960), s.114.
[14] Erik Jan Zürcher, İmparatorluktan Cumhuriyete Türkiye’de Etnik Çatışma, İletişim Yayınları, İstanbul 2017, s.5.
[15] Zürcher, Türkiye’de Etnik Çatışma, , s.15.
[16] Zürcher, Türkiye’de Etnik Çatışma, s.16.
[17] BOA, DH.ŞFR.650-30, R-02.11.1335/ M. 02 Ocak 1919, s.1-2.
[18] BOA, DH.ŞFR.650-73, R-06.11.1335/ M. 06 Ocak 1919, s.1-2.
[19] , DH.ŞFR.97-92, R-09.03.1335/ M. 09 Mart 1919, s.1.
[20] BOA, DH.ŞFR.624-32, R-02.04.1335/ M. 02 Nisan 1919, s.1-2.
[21] BOA, DH.İ.UM.EK.50-25, R-31.03.1335/ M. 31 Mart 1919, s.3.
[22] , DH.ŞFR.616-115, R-22.02.1335/ M. 22 Nisan 1919, s.1.
[23] , DH.EUM.KLH, 4-34, R-05.05.1335/ M. 05 Mayıs 1919, s.38.
[24] BOA, DH.ŞFR.99-183, R-13.05.1335/ M. 13 Mayıs 1919, s.1.
[25] Karakuş, Batı Anadolu’da Yunan İşgali…, s.118. 25  Karakuş, Batı Anadolu’da Yunan İşgali…, s.121.
[26] Yıldırım, “Mütareke Yıllarında Osmanlı Topraklarında Göçleri…”, s.94.
[27] , DH.ŞFR.631-42, R-21.05.1335/ M. 21 Mayıs 1919, s.1-3.
[28] BOA, DH.ŞFR.653-31, R-02.12.1335/ M. 2 Aralık 1919, s.1.
[29] BOA, DH.ŞFR.633-147, R-11.06.1335/ M. 11 Haziran 1919, s.1-4.
[30] , DH.ŞFR.634-21, R-13.06.1335/ M. 13 Haziran 1919, s.1-3.
[31] , DH.EUM.AYŞ, 12-50, H-17.09.1337/ M. 16 Haziran 1919, s.1.
[32] BOA, DH.ŞFR, 634-116, R-19.06.1335/ M. 19 Haziran 1919, s.1-2.
[33] BOA, DH.ŞFR, 635-86, R-26.06.1335/ M. 26 Haziran 1919, s.1.
[34] , DH.ŞFR.653-140, R-11.12.1335/ M. 11 Aralık 1919, s.1.
[35] , DH.ŞFR.105-99, H-20.03.1338/ M. 13 Aralık 1919, s.1.
[36] BOA, DH.KMS, 54-33, R-27.07.1335/ M. 27 Temmuz 1919, s.7; BOA, DH.ŞFR.-63925, R. 27-07.1335/ M.27 Temmuz 1919, s.1.
[37] BOA, DH.KMS, 54-33, R-12.08.1335/ M. 12 Ağustos 1919, s.23; BOA, DH.ŞFR.-64172, R.12.08.1335/ M.12 Ağustos 1919, s.1-2.
[38] , DH.KMS, 54-33, R-18.08.1335/ M. 18 Ağustos 1919, s.21.
[39] , DH.ŞFR-104-177, R. 08.10.1335/ M. 08 Ekim 1919, s.1.
[40] BOA, DH.ŞFR, 640-115, R-07.08.1335/ M. 7 Ağustos 1919, s.1-2.
[41] BOA, DH.KMS, 54-33, R-07.08.1335/ M. 07 Ağustos 1919, s.13.
[42] BOA, DH.KMS, 54-33, R-08.08.1335/ M. 08 Ağustos 1919, s.15.
[43] BOA, DH.KMS, 54-33, R-09.08.1335/ M. 09 Ağustos 1919, s.17; BOA, DH.ŞFR.-64113, R-09.08.1335/ M- 9 Ağustos 1919, s.1.
[44] , DH.EUM.KLH, 4-34, R-13.09.1335/ M. 13 Eylül 1919, s.36.
[45] , BEO-4600-344965, R-04.09.1335/ M. 04 Kasım 1919, s.5.
[46] BOA, BEO-4600-344965, R-08.09.1335/ M. 08 Kasım 1919, s.3.
[47] BOA, BEO-4600-344965, R-13.09.1335/ M. 13 Kasım 1919, s.1.
[48] , MV. 217-111, H-19.02.1338/ M.13 Kasım 1919.
[49] , DH.ŞFR.104-287, H-02.03.1338/ M. 25 Kasım 1919, s.1-2.
[50] , DH.KMS, 54-33, R-24.07.1335/ M. 24 Temmuz 1919, s.3.
[51] BOA, DH.ŞFR, 101-36, R-26.07.1335/ M. 26 Temmuz 1919, s.1.
[52] BOA, DH.KMS, 54-33, R-29.07.1335/ M. 29 Temmuz 1919, s.5.
[53] BOA, DH.KMS, 54-33, R-01.09.1335/ M. 1 Eylül 1919, s.34.
[54] BOA, DH.KMS, 54-33, R-01.09.1335/ M. 1 Eylül 1919, s.38.
[55] BOA, DH.KMS, 54-33, R-17.09.1335/ M. 17 Eylül 1919, s.36; BOA, DH.ŞFR-103-190, R. 17.09.1335/ M. 17 Eylül 1919, s.1-2.
[56] , DH.KMS, 54-33, R-11.09.1335/ M. 11 Eylül 1919, s.42.
[57] , MV.-218-9, H-19.04.1338/ M. 11 Ocak 1920, s.1.
[58] , DH.KMS, 54-33, R-03.09.1335/ M. 3 Eylül 1919, s.40.
[59] Yıldırım, “Mütareke Yıllarında Osmanlı Topraklarında Göçleri…”, s.85.
[60] , DH.EUM.AYŞ, 73-98, H-26.09.1337/ M. 25 Haziran 1919, s.2, 7.
[61] , DH.KMS. 52-69, R-07.03.1336/ M. 7 Mart 1920, s.5.
[62] BOA, DH.EUM.AYŞ, 14-39, H-06.10.1337/ M. 5 Temmuz 1919, s.3.
[63] BOA, DH.EUM.AYŞ, 14-39, H-06.10.1337/ M. 5 Temmuz 1919, s.5.
[64] , DH.KMS, 54-33, R-29.07.1335/ M. 29 Temmuz 1919, s.11.
[65] , DH.KMS, 54-33, R-31.07.1335/ M. 31 Temmuz 1919, s.9.
[66] , DH.KMS, 54-33, R-23.08.1335/ M. 23 Ağustos 1919, s.32.
[67] BOA, DH.KMS, 54-33, R-27.08.1335/ M. 27 Ağustos 1919, s.30.
[68] BOA, DH.ŞFR.631-76, R-23.05.1335/ M. 23 Mayıs 1919, s.1-3.
[69] BOA, DH.KMS, 54-33, R-14.08.1335/ M. 14 Ağustos 1919, s.19; BOA, DH.ŞFR.-102129, R.14.08.1335/ M.14 Ağustos 1919, s.1.
[70] BOA, DH.KMS, 54-33, R-15.08.1335/ M. 15 Ağustos 1919, s.27.
[71] , DH.İ.UM.EK-55-74, H-18.11.1337/ M. 15 Ağustos 1919, s.3.
[72] , DH.ŞFR-104-24, R. 12.10.1335/ M. 12 Ekim 1919, s.1.
[73] , DH.KMS.52-69, R-20 Kânunusani 1336/ M. 20 Ocak 1920, s.3.
[74] BOA, DH.KMS, 54-33, R-19.08.1335/ M. 19 Ağustos 1919, s.25; BOA, DH.ŞFR-102190, R. 19.08,1335/ M.19 Ağustos 1919, s.1.
[75]  Vekiller Meclisi/Bakanlar Kurulu/Meclis-i Vükelâ: Başvekilin/başbakanın veya sadrazamın başkanlığında toplanan, önemli devlet işlerini görüşen ve yürütme işlerinde bakanlıklar arasında koordinasyonu sağlayan kuruldur. Ali Akyıldız, “Meclis-i Vükelâ”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt-28, Ankara 2003, s.251. (ss.251-253) 76  BOA, DH.ŞFR.105-93, H-18.03.1338/ M. 11 Aralık 1919, s.1.
[76] BOA, DH.ŞFR.107-5, H-11.05.1338/ M. 1 Şubat 1920, s.1.
[77] BOA, DH.KMS, 52-69, H-20.06.1338/ M. 11 Mart 1920, s.1.
[78] Yıldırım, “Mütareke Yıllarında Osmanlı Topraklarında Göçleri…”, s.75.
[79]  Berber, İmparatorluktan Cumhuriyete Manisa ve Göçler (1860–1960), s.12.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum