Feridun EMECEN, Tarih İçinde Manisa

Feridun EMECEN, Tarih İçinde Manisa
17 Ocak 2023 - 17:30
Feridun EMECEN, Tarih İçinde Manisa, Manisa Belediyesi Kültür Yayınlan, Manisa 2006.

Özgür ORAL

Türkiye 'de şehir tarihi alanında yapılan çalışmaların sayısında, son yirmi yıllık dönemde ciddi bir artış göze çarpmaktadır. Birçok ilde yeni üniversitelerin kurulması ile beraber, bu üniversitelerin Tarih bölümleri özellikle kendi bulundukları şehirler ile ilgili olarak, gerek arşiv kaynaklarından ve gerekse Şeriye Sicillerinden hareketle bir çok neşir faaliyeünde bulunmuşlardır. Ayrıca yerel yönetimler de kültür hayatına katkıda bulunmak adına kendi şehirleri ile ilgili çalışmaların yapılmasını ve yayınlanmasını desteklemişler ve bu durum şehir tarihi ile ilgili külliyetli bir literatürün vücut bulmasıyla neticelenmiştir. Bu kabilden çalışmalar, Osmanlı Devletini bir bütün olarak anlama noktasında karşılaşılan tek tek parçalan anlayabilme sıkıntısını büyük ölçüde giderici niteliktedir. Bu alanda son yayımlanan çalışmalardan birisi de, sahamn öncü isimlerinden Prof. Dr. Feridun M. Emecen tarafından kaleme alınmış olan Tarih İçinde Manisa adlı eserdir.

Mart 2006 tarihinde Manisa Belediyesi Kültür Yayınları'nın ilki olarak yayımlanan bu eser, Emecen'in Manisa şehri ile ilgili olarak 25 yıldan ziyade bir süredir yapmış olduğu çalışmaların bir derlemesi niteliğindedir. Daha önceleri muhtelif dergi ve kitaplarda yayımlanan makaleler, bu yayın sayesinde bir araya getirilmiş ve eser bu yönüyle konuyu araştıranlar için bir başucu kitabı özelliği kazanmıştır. Emecen, doktora çalışması olan XVI. Asırda Manisa Kazası (Ankara 1989) ve Unutulmuş Bir Cemaat: Manisa Yahudileri (İstanbul 1997) çalışmalarından farklı ölarak bu çalışmasında Manisa şehrini, şehrin Türklerin hakimiyetine ilk geçiş tarihi olan 1310-14 yıllarından itibaren on dokuzuncu asra kadar geçen bir zaman dilimi içerisinde incelemeye çalışmışür.
Tarih İçinde Manisa üç ana bölümden oluşmaktadır.
Eserin I. Bölüm'ü "Tarihi Süreçte Manisa” başlığını taşır ve bu bölüm şehrin kuruluşundan Osmanlılar tarafından fethine kadar olan devreyi ele alır. Bu bölümün ilk makalesi "Manisa Tarihçesi” isimli makaledir. Bu makale Manisa'nın tarihçesini genel hatları ile inceledikten sonra Osmanlı idaresinde Manisa'nın siyasi, fiziki, sosyal, iktisadi ve idari durumunu ayrı başlıklar altında inceler. Bu bölümün ikinci makalesi olan "Saruhanoğullan ve Uç Dünyası(1300-1346)” isimli çalışma 13. yüzyıl sonlarında Anadolu'nun en 'uç' kısmındaki dünyaya 'kendi içinden bakmak' iddiasıyla kaleme alınmıştır. Selçuklu hakimiyetinin sona erdiği, müstakil beyliklerin ortaya çıktığı bir dönemde bu beyliklerin genişleme sahaları ve kendi dışlarındaki dünya ile ve kendi aralarındaki ilişkileri Saruhanoğullan ömeğinde, dönemin kaynakları etrafında incelenmeye çalışılmıştır. Emecen, döneme ilişkin kaynakların yetersizliğine karşı bir çözüm olarak Osmanlılar zamanında kaleme alınan kayıtlar [özellikle tahrir defterlerinden geçmişe yönelik atıflar], kitabeler, paralar, kitabi bilgiler ve seyyahların anlatılarına başvurur. Bunlardan hareketle Saruhanoğullan 'nın tarihini içeriden bir bakışla kaleme alma gayreti içerisine girer. Bu yazıya paralel olarak kaleme alınmış olan "Osmanlıların Batı Anadolu Türkmen Beyliklerini Fetih Siyaseti: Saruhan Beyliği Ömeği” isimli makalede ise, Osmanlıların Türkrnen beyliklerine yönelik hareketlerinde ne tür bir ideolojiyle hareket ettikleri sorusunun peşine düşer. Burada incelenen Saruhan Beyliğinin Osmanlıların eline geçiş sürecidir. Emecen, Osmanlı feüh siyasetinde 'gaza' kavramına özel bir vurgu yapar. 'Alperen geleneği ile İslami fetih kavramının doğal bir sonucu' olarak gördüğü gaza, Osmanlılann ve diğer gazi Türkmen beyliklerinin 'darülküfr'e yani gayri Müslim ülkelere yönelik faaliyetlerinin ideolojisini oluşturmaktadır. Fakat Osmanlıların diğer Türkmen beyliklerini fetheüne girişiminde ne tür bir ideolojiden bahsedilebilir? Emecen bu sorunun cevabım verirken İslami 'darülbagy' kavramını kullanır. Osmanlıların, diğer beyliklerin faaliyetlerini kendi yaptığı kafir devletlere karşı gazada bir engel olarak gördüğünü ve bu faaliyetleri 'bagy' yani ayaklanma olarak değerIendirdiğini ve gazamn daha sağlam temellere dayanması için problem çıkaran diğer unsurları fethetmek suretiyle kendi bünyesine kattığım belirtir. Saruhan Beyliğinin Osmanlılarca fethinin de aynı gerekçeler ile gerçekleştirildiğinin alanı çizen Emecen, yine kaynak problemine işaret ederek, kaynakların Osmanlı ideolojisini meşnılaşürma hususunda bir gayretle yamldığına ve bu koşulların dönemi incelerken gözden kaçırılmaması gerektiğine vurgu yapar. "Saruhanoğullan ve Mevlevilik”te ise Manisa'da yer alan ve zaman içerisinde'Asitâne' özelliği kazanacak derecede önemli bir mevkiye kavuşan Manisa Mevlevihanesi'ni araştırmasının oturtur. Emecen, burada, Mevleviliğin Moğollar ve Karamanoğulları tarafindan beylikler üzerinde nüfuz edinmek için siyasi bir amaçla kullanıldığının altını çizerek, diğer Anadolu beyliklerinde olduğu gibi Saruhanoğullan'nda da, siyasi meşruiyet kazanmak amacıyla, hükümdarlann kendilerini üst bir İslam anlayışına mensup ilan ettiklerini ve hanedanı Mevleviliğe nispet emıe gayreünde olduklarını vurgular.

Eserin II. Bölüm'ü "Şehir, Fiziki ve Sosyal Yapı, Bölgesel Ekonomi” başlığım taşır. Bu bölümde daha ziyade toplumsal ve iktisadi hayatın izlerini süren Emecen, bu bölümün ilk makalesi olan "XVI. Asırda Manisa Esnafına Dair Bazı Mülahazalar”da Manisa büyük çarşısının bir resmini sunar. Şeriye sicilleri ve Tahrir defterlerinden hareketle yapmış olduğu incelemesinde büyük çarşı etrafında öbeklenmiş Manisa esnafım dört ana başlık altında tasnif ederek, bunların iktisadi hayat içerisindeki rollerini ortaya koymaya çalışır. Burada bilhassa tekstil ve deri sanayilerinin gelişmiş olduğunu belirterek bu sektörlerin dış piyasaya da açıldıklarından bahseder. Ürettikleri mallar ve üretim imkanları bakımından oldukça müsait bir konumda olan Manisa'nın, şehzade sancağı olmaşının üretim faaliyetlerine de yansıdığım, bu vaziyetin şehir esnafı için iyi bir kazanç vesilesi olduğunu ifade eder. Buna bağlı olarak "Şehzadenin Mutfağı: III. Mehmed'in Şehzadelik Döneminde Manisa Sarayına Ait Bir Mutfak Masraf Defteri” yazısında ise, Osmanlıların özel önem verdikleri sarayın iaşesinin temini mevzuunu inceler. İstanbul'daki sarayın adeta bir minyatürü olan Manisa sarayının da iaşesine azami önemin gösterildiği Emecen'in yazının sonunda neşrini yaptığı Mutfak Masraf Defteri'nden anlaşılmaktadır. Tek tek kaç kalem yiyecek maddesinin, ne fiyattan alındığını ortaya koyan bu defter, özelde sarayın genelde ise Manisa'nın mutfak kültürüne dair önemli ipuçları verir. Bazı mamullerin alımında görülen yüksek rakamdan hareketle, bu malların satılması suretiyle iç piyasadaki ihtiyaca da cevap verildiğini ifade eder. "Manisa Yahudi/Sefarad Cemaaünin Oluşum Süreci (XV-XVII. Yüzyıllar)” isimli çalışma ise, İspanyol re-conquestasından sonra Osmanlı ülkesine gelen Yahudilerin ilk yerleşim yerlerinden biri olan Manisa'daki durumlannı inceler. Büyük merkezlerden farklı olarak küçük yerlerde yaşayan ve daha göz önünde olan yerleşik inançların dışındaki toplulukların yaşama tecrübelerine özel önem affeden Emecen, gayri Müslim toplulukların Osmanlı İmparatorluğu'nun sosyal yapısı içerisindeld durumunu inceleyen çalışmalardaki yaklaşım problemine dikkat çeker. Azınlık, ikinci sınıf vatandaş ve öteki gibi nitelendirmelerin bu gayri Müslim toplulukların pozisyonunu tanımlamada yanlış ve yetersiz olduklarını vurguladığı gibi hoşgörü ve tolerans kavramlarının da bir gerçeği ifade etmediğini belirtir. Ona göre bu yapıyı tahlil ederken üzerinde önemle durulması gereken kavram 'hukuk'tur. İslam hukukundaki zımmi hukukunun her türlü keyfiliğin önüne geçtiğini ve keyfi uygulamaları suç olarak kabul ederek Müslim ve gayri Müslim unsurlar arasındaki ilişkilere bir nizam verdiğini belirtir. Yazının devamında Manisa'daki cemaatin mevcudunu dönemin kayıtlarından hareketle inceleyen Emecen, Yahudi cemaatinin on alüncı yüzyıl boyunca cemaatleşme sürecini tamamladığını ve cemaatin 19701ere kadar zaman zaman yaşanan iç çekişmelere, dış müdahalelere ve türlü sosyal problemlere rağmen ayakta kalma becerisini gösterebildiğini' ifade eder. "Selanik'ten Manisa'ya Yahudi Dokumacıların Göçüyle İlgili Bazı Bilgile?'de ise Selanikli dokumacıların serüveni anlatılır. Selanik'te üstlenmiş olup esas olarak çuka/yünlü kumaş üretimiyle meşgul olan Yahudilerin on altıncı asrın sonlarıyla birlikte, 'hammadde fiyatlarının artışı, Avrupa'da üretilen kaliteli kumaşlann rekabeü, devletin sürekli olağanüstü vergiler koyarak sektör üzerinde kurduğu baskı, hükümeün gerekli önlemleri almayı başaramaması ve yerel makamların sert ve keyfi tutumları' neücesinde Selanik'ten ayrılıp başka kentlere gitüğini belirten Emecen, Yahudilerin yeni yerleşim yeri olarak neden Manisa'yı seçtikleri sorusunu sorar. Ayrıca eldeki belgelerden Yahudilerin Selanik'e geri göç etmeye zorlandıklarının bilindiğini ama buna rağmen Manisa'yı terk etmeyen Yahudilerin neden şehirde kalmayı tercih etmiş olabileceklerinin cevabını arar. Buna göre, Manisa'yı Yahudiler için cazip hale getiren amil, Manisa ve on yedinci asırla beraber büyük bir gelişme gösteren İzmir'in uluslararası ticarette bir gelecek vaat etmesidir. Dokumacılar için ise en önemli sebep, Manisa'nın dokuma sanayii için gereken zengin hammadde imkanlanna sahip olmasıdır. Fakat Avrupa mallan ile rekabet sıkıntısı bir süre sonra burada da baş gösterince dokumacı Yahudiler Manisa'yı terk emişler ve on yedinci asrın sonlarına gelindiğinde Manisa'da bu işkolu ortadan kalkmışür. Bu bölümün bir diğer yazısı "Manisa Muradiye Camii-inşasına Dair” başlığını taşır. Bir şehzade şehri olan Manisa'da sonradan sultan olacak olan şehzade Murad tarafından inşa edilen Muradiye caminin inşa tarihinin ayrıntılı olarak ele alındığı bu yazı, şehzadelerin sultan olmadan önce adeta staj yaptıkları yerlerle olan bağlarını göstermesi adına ilginçtir. Bu caminin inşa süreci ve buna gösterilen özel önem şehzadelerin şehrin fiziki yapısı üzerindeki tesirlerini de gösterir bir nitelik arz eder. "Evliya Çelebi'nin Manisa'ya Dair Verdiği Bilgilerin Sıhhati” isimli çalışma ise, on yedinci asrın belki de en renkli siması olan Evliya Çelebi 'nin Manisa'ya dair verdiği bilgilerin bir sağlamasını yapma niyeti ile yazılmışür. Şehrin fizild, idari, demografik ve ekonomik durumuyla ilgili ayrıntılı bilgiler veren Evliya Çelebi 'nin, şehrin on yedinci asırdaki vaziyetini tam manasıyla resmettiğini ifade eden Emecen, Evliya Çelebi tarafından verilen bilgi yığınımn ise bir tenkit ve tetkike tabi tutulmadan kullanılmaması gerektiğini hatırlatır. Zira arşiv kayıtlarından hareketle, Evliya Çelebi 'nin verdiği rakamlarda bir talam yanlışlıkların var olduğu anlaşılmaktadır. "XVI. Asrın İkinci Yarısında İstanbul ve Sarayın İaşesi İçin Batı Anadolu'dan Yapılan Sevkiyat” isimli çalışma ise yine sarayın iaşesi problemine değinir. Fakat bu sefer incelenen Manisa sarayı değil, İstanbul'daki Saray-ı amiredir. İstanbul 'un iaşesine özel önem gösteren devletin, Batı Anadolu'dan iaşe temini hususunda ne şekilde istifade ettiğini gösteren bu yazıda, Batı Anadolu'nun özellikle iki tür meta hususunda ön plana çıktığı görülür: Hububat ve kuru meyve ve yemiş. Ban Anadolu hububatına özellikle darlık zamanlarında ihtiyaç hissedildiğini ifade eden Emecen, buna karşın kuru meyve ve yemişin düzenli bir sevkıyata konu olduğunu muhasebe kayıtlarından hareketle ortaya koyar. Bu durumun bölge ekonomisine hatırı sayılır bir katkıda bulunduğunu ifade eder. II. Bölüm 'ün son yazısını ise Batı Anadolu'da Manisa menşeli olarak sivrilen bir ayan ailesinin ortaya çıkışının incelendiği "Âyân ve Muhallefâü: Karaosmanoğlu Hacı Mustafa Ağa” isimli yazı oluşturur. Manisa'nın en önemli ailelerinin başında gelen Karaosmanoğullan 'nın ne şekilde bir güç odağı haline geldiklerinin ipuçlarının yakalandığı bu makalede Emecen, Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulduğu, Karaosmanoğlu Hacı Mustafa Ağa'nın idamından sonra müsadere edilen mallarının kayıtlarım ihüva eden muhallefat defterlerinden hareket eder. Burada bu ailenin nüfuz alanın nerelere kadar yayıldığım görmek mümkündür.
Eserin III. Bölüm'ü ise "Şehrin Hinterlandı, Taşra” başlığını taşır. Şehir merkezinden uzakta fakat şehrin tamamlayıcısı olarak görülmesi gereken bu kasabalarm gelişimi ve demografik yapısının anlaşılması bir bütün olarak coğrafyanın anlaşılmasına imkan sağlayacaktır. Bu bağlamda ilk makale "Batı Anadolu'da Yörükler” ismini taşır. Emecen, bu makalede, yaygın kanaatin Batı Anadolu'daki şehir merkezlerinde bulunan yoğun gayri Müslim nüfusa bakarak b" genin Türk hakimiyeünde kaldığı süre içerisinde bir değişiklik göstermediği, İs aşmanın da yoğun şekilde cereyan eden ihüda hareketleri neticesinde gerçekleştiği yönündeki iddialara cevap verir. Batı Anadolu'nun bir 'uç' özelliği gösterdiğini ve on üçüncü asırdan itibaren buraya yoğun bir Türkmen nüfusun aktığım ifade eden Emecen, bu nüfusun hızla şehir hayatına adapte olduğunu belirtir. Göçebe olarak yaşamaya devam eden nüfusun büyük kısmı ise iskan siyaseünin bir parçası olarak Rumeli 'ye aktarılmıştır. "Bir Osmanlı Kasabasının Kuruluşu ve Yükselişi: Turgutlu (1500-1700)” isimli makalede ise, bir Yörük / konar göçer iskan mahalli olarak Turgutlu kasabasının kuruluşunu ele alır. Emecen, bu incelemesinde bir 'Osmanlı şehir modeli' var mıdır sorusunun cevabım arar. Temelleri Osmanlılar tarafindan atılan Turgutlu, on altıncı ve on yedinci asırlar boyunca gelişim çizgisini sürdürmüş ve zirai canlılığın ve Avrupa tacirlerinin bölgeye gelişinin de bir neticesi olarak bu inkişaf tamamlanmıştır. "Kayacık Kazasının Avarız Defteri” ise 1646 senesinde, Girit seferi esnasında tanzim edilen ve avanz vergilerinin tarhına esas teşkil eden Avarız-hanesi defterlerinden Kayacık kazası ile ilgili olanının tanıtımı ve neşri niteliğindedir. Bu defterle Kayacık kazasının sosyal, ekonomik•ve demografik durumu hakkında bilgi edinmek mümkün olmaktadır. Kitabın son makalesi olan "Akhisar Kasabası” ise, Manisa'nın büyük ilçe merkezlerinden olan Akhisar'ın tarihi süreç içerisindeki siyasi, idari ve ekonomik gelişimini resmeünektedir.
Bu üç ana bölümden oluşan bu eser, genelde Batı Anadolu'nun, özelde ise Manisa ve hinterlandının tarihi süreç içerisinde Türk egemenliğine ne şekilde girdiğini, Türk egemenliği ile beraber bölgenin toplumsal, idari, iktisadi ve kültürel sahada ne tür değişimler geçirdiğini, Osmanlı dünyası içerisinde bu bölgenin yerinin tam olarak neye tekabül ettiğini sunması açısından oldukça önemlidir. Bunun yam sıra şehir tarihine ilişkin muhtelif konuların ve problemlerin bir derlemesini sunması, arşiv kayıtlarının, Şeriye Sicillerinin ve yabancı elçi ve seyyahlar tarafından kaleme alınan seyahat notlarının, eleştirel bir perspektifle şehir tarihi araşürmalannda ne şekilde kullanılması gerektiği hüsusunda bir model sunması açısından bir boşluğu giderici niteliktedir.
Kaynak: Özgür Oral, "Feridun EMECEN, Tarih İçinde Manisa,
"Osmanlı Araştırmaları, XXIX, İstanbul, 2007, (ss.235-250). İnternet yayın linki: http://www.isam.org.tr/documents/_dosyalar/_pdfler/osmanli_arastirmalari_dergisi/osmanl%C4%B1_sy29/2007_29_ORALO_2.pdf (17 Ocak 2023, 17.45).

                                                                                        
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum