ANADOL ARABASININ HİKAYESİ

ERKAM EMRE Seri üretime geçmiş tek Türk arabası Anadol, mazide bir hatıra olarak da kalsa, hikâyesi bir kitapla ölümsüzleşti. 1966 yılında hayata geçirilen projenin mimarları, “Başlangıcından Bitişine Anadol’un Hikâyesi” kitabında ilginç ayrıntıları, geleceğin ‘babayiğitleriyle’ paylaşıyor.zaman gaz.pzar eki

ANADOL ARABASININ HİKAYESİ
23 Aralık 2012 - 11:56

 

‘Koşarsın, aşarsın, coşarsın Anadol'um benim. Yutarsın elleri doludizgin. Anadol'um benim! Sağlamsın, güven verirsin şasinle. İşin tez, aşar gidersin motorunun gücüyle. Ne desem az senin için. Anadol'um benim!' İşte 1966 yılında piyasaya sürülen ilk Türk arabası olarak tarihe geçen Anadol markası, televizyon reklamlarında Türk halkına böyle duyruluyordu. Trajikomik bir son ile biten ‘Devrim' macerasının ardından, genç Türk müteşebbisleri yeni bir atılımla hayallerinin peşine takılıyor, ismini bu topraklardan alan Anadol için kollar sıvanıyordu. Amerikan Ford firması ile bir anlaşmaya varılmış ve Türk mühendislerin çizimi Anadol STC-16 modeli doğmuştu. Fakat yıllar yılı devam eden Türk'ün araba sevdası bir türlü rayları üzerine oturmadı. Zira Anadol üretimi 1984 yılında durdurulmuş ve Çağdaş adlı model yerine Ford'un tüm dünyada üretimini durdurduğu Taunus piyasaya sürülmüştü.

Türk sanayi tarihinin seri üretime geçmiş tek otomobili Anadol, bize bir şeyleri anımsatmak ister gibi tek tük de olsa bugün yollarımızda dolaşmaya devam ediyor.  Cumhuriyet tarihinin önemli gelişmeleri arasında yer alabilecek Anadol'un hikayesi gazeteci Aydın Demirer ve Özgün Aydoğan tarafından kaleme alındı. İki gazeteci başlangıçta detaylı bir dergi haberi için yola çıkılsa da Anadol'un mimarlarından edindikleri bilgiler bunun bir kitap olmaya doğru gittiğini işaret ediyordu. Kitap, Bernar Nahum'un Vehbi Koç ile tanışması, mühendis oğulları Klod ve Jan Nahum'un projedeki rolü, tasarımcı Eralp Noyan Ferrari'deki macerası ve bugün sahil güvenlik botu üreten Ekber Onuk’un özverisinden bahsediyor.

Kitabın yazarları Özgür Aydoğan ve Aydın Demirer

Menderes araya girmese Anadol da olmazdı

Son dönemi Osmanlı ve Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki yabancı otomobil şirketlerinin Türkiye'ye giriş yaptığını tasvir eden kitapta, Anadol'a doğru giden yolun kilometre taşları bir bir sıralanmış. Vehbi Koç o dönemlerde Ford'un Türkiye temsilciliğini alır ve ülkenin artan potansiyelini öngörerek taşıt üretme hayali için yola çıkar. Fakat Amerikalılar, kurulmak istenen ortaklığa Türk pazarının küçüklüğünü ve kredi yetersizliğini bahane ederek yanaşmazlar. Fakat en nihayetinde Başbakan Adnan Menderes’in Amerikan Başkanı’na yazdığı mektup ve Otosan için tahsis ettiği 250 bin dolar kredi, fabrikanın burada kurulmasını sağlar. Israrlı teklifler sonrasında Ford yönetimi, kendisine verilecek büyük imtiyaz şartıyla projeye evet der.

1966'da üretilen ilk Anadol, İngiliz Reliant firmasının tasarlamış olduğu klasik tarz otomobil. Fakat ilk spor araba yapma fikri Erdoğan Gönül'ün fikridir. Zaten belli bir tecrübe sahibi Türk mühendisleri kafa kafaya verip bu işe girişir. İlk Türk tasarımı STC-16'nın çizimlerini Eralp Noyan yapar. Noyan, ünlü İtalyan markası Ferrari'de kalfa olarak çalışmış ve yasak olan atölyelere girip gizlice çizimler yapmış genç bir mühendistir. Ve hayali kurulan ilk fiberglas kaplı Türk spor arabası böyle ortaya çıkar. İngiltere'de yapılan uluslararası araba fuarında tanıtılan Anadol'a dünyanın dört bir yanından sipariş gelir. Bunlardan en ilginci dönemin Guyana Başbakanı Linden Forbes Sampson Burnham'dır. Kendisi Otosan'a yazdığı mektupta “Anadol'un Karayipler versiyonunu yapar mısınız?... Şu fiberglas denen malzemeden bana bir de yüzme havuzu yapmanızı talep ediyorum.” der.

Hyundai, Anadol'dan 8 yıl sonra kurulmuştu

Tabii otomobilin Türkiye'de üretilme aşaması elbette kolay olmadı. Gerekli tüm altyapı kurulduktan sonra Amerika'dan moral bozucu telefonlar gelir. Bu projenin gelecekte başarısız olacağını ve derhal son verilmesini telkin eden konuşmalara kulak asmazlar  Otosan yetkilileri ve STC-16 modeli nihayet piyasaya sürülür. Tabii bu büyük sinir harbinden başarıyla çıkan grubu çekemeyen ve kıskançlık duyanlar olur. Bunun üzerine Bernar Nahum, Anadol imalat müdürü Nihat Atasagun'a gelerek “Nihatçığım, bu fabrikayı tasarlarken öyle bir tasarla ki iş tutmazsa ben bu kalıpları çıkarıp tencere fabrikası yapacağım.” dediğini anlatıyor. Otosan Ar-Ge'nin kurucusu Klod Nahum ise o günkü cesaretle gidilseydi bugün Kore gibi milli bir otomobil sanayiimiz olurdu.” diyerek Türk araba hayalinin 1984'te Otosan Ar-Ge'nin kapanmasıyla sona erdiğini dile getiriyor.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum