NEHRİN SUYUNDAN DESTÂR SUYUNA YOL VARDIR
Nehir boyunca sessizce ilerliyorlardı. Menzil daima bellidir amma tefekkür de ferahlamak için kısa gezintiler her ikisine de iyi geliyordu. Epey bir süre suyun başında sükût etmiş ve kendi âlemlerin de seyran eylemişlerdi. Anlaşmış gibi ikisi de aynı anda derin bir nefes alıp birbirlerine baktılar. Gönüllerinde ki sevgi tomurcuklarının emaresi olan tebessümleri önce birbirlerine sonra etraflarına yayıldı. Kalktılar ve dergâha doğru yürümeye başladılar.
Etraf da onlarla birlikte, zamanını bekleyen ve o anda zamanı gelmiş gibi harekete geçen bir canlılık hissedilir oldu veya duyan duydu duyamayan kulaklar “bişnev” sözünün idrakini bekler oldular.
(Örümcek ağlarını örüyor perdedar)
Perdedar örümcek ağlarını kaldırdı.
(Saka kuşu ötüyor sesleniyor nâmedar)
Nâmedar kuş kalpten vehmi kaldırdı.
Hâllerine yoldaş olan nehir şöylece sesleniyordu:
(Bir su olup akmak gerek
Sessizce denize varmak gerek
Aşk için dünyadan geçmek gerek
Fakr için kendinden geçmek gerek)
Etrafın renk ve sesleriyle eşlik ettiği manevi hava ikisini de mest etmişti. Bu güzel hâl içinde iki nevniyaz hem yürüyor hem sohbet ediyorlardı.
İlki şöyle dedi: “Meftun oldum, aşka ile derviş olana.”
İkincisi ise: “Er kişi aşk ile meydanda kala.”
Öylece devam etti konuşmaları…
-“Aşk eri olmak sırayla değil
‘Olmayla’dır rahmetler sebil”
-“Gönüllü o kişidir ki kılavuzu mahir ola.
-“Evet” dedi beri ki “mahir bir kılavuzun varsa yoldan korkma.”
-“Yol bildiysen yolu can gibi, her kişiyle yürünmez, er kişiyle yürünür.”
-“Öyle can dost öyle, onun misk gibi kokusunu bilmezmiyim.”
-“Vakti gelince elbet olacaklar olur, yeter ki niyetimiz akça olsun.”
-“Evet dost öyle vakitle değil niyetle olur.”
İkindi namazı yaklaşırken dergâha yaklaşmak üzere idiler. Gün olgunlaşmış gönüller parlamıştı.
Konuşmaya ilk başlayan şöylece dedi:
-“Sofrayı kuran bilir
Rızkı yiyen bilir
Sen kendini bilmezsen
Kadri kıymet kim bilir”
Beri ki de uzun bir sessizliğin ardından semaya kaldırdığı başını hafifce kalbine yasladı ve kapalı gözlerinin ardından içindekileri dile getirirken yanında ki kendi gibi nevniyaz yoldaşının yanaklarında ki gözyaşlarını görüp aynı duygu seline o da kendini bıraktı ve duyduklarını gönlüne nakşetti.
-“Ruh nefse hâkim olur sen de sen kalmayınca
Ölmeden önce ölü olur dil de ben kalmayınca”
Gönül gönüle dergâhın kapısından sağ kadem ve selâm ile girdiler ve her ikisi de saka postlarına gidip gün boyunca keşfedebildiklerini tefekküre niyet edip “can” olmanın niyazı ile vakte teslim oldular.
Ne güzel şeydir her dem taze olmak ve her an yenilenmek deyip bu sohbeti dinlendirelim.




FACEBOOK YORUMLAR