Reklam
Reklam
Prof. Dr. Süleyman Sami İLKER

Prof. Dr. Süleyman Sami İLKER

[email protected]

KAYSERİ GEZİ NOTLARI (2): EMEKLİ İKEN BAŞARININ SIRRI

05 Ağustos 2025 - 22:10

KAYSERİ GEZİ NOTLARI (2)

EMEKLİ İKEN BAŞARININ SIRRI

“Taş işine ilk 22 yıl önce girdim. Bir yaşlı adam vardı bu işi yapan ama işi küçük idi. Benden sonra birçok kişi çıktı. Demek ki bu işte ekmek var, deyip işe başladılar. Hepsine yardımcı oldum. Şimdi 40 kadar işletme var. Makine şuradan alınır. Şunu yap bunu yap, dedim. Türkiye’nin yılda 3 milyon metre kare bazalta ihtiyacı var. Biz hepimiz ancak şu halde bile 2 milyon metre kare üretebiliyoruz. Çalışacak işçi sıkıntısı çekiliyor. İki vardiya çalışıyor işçilerim. Ocaklar dâhil 100 kişi çalıştırıyorum. Hepsine emsallerine göre daha iyi ücret ödüyorum.   Onlarla arkadaş gibiyim. Taleplerini aracısız bana iletirler. Haftada bir iki kez öğle yemeklerini birlikte yeriz. Kendi yediğim kalitede yemek çıkarırız. İki aşçım var, onlara da iyi ücret ödüyorum” diyor. “İşçi sıkıntısı olmasa üçüncü vardiya bile olur. Afgan işçi çalıştırdım, sebatsızlar. Sonbaharda bir şirket aracılığı ile sekiz Pakistanlı işçi gelecek. Bir de onları deneyeceğiz. Parası olanın değil, iradesi olanın yapacağı bir iş taşçılık. Başka iş bilmiyorum. Her parası olanın yapabileceği bir iş değil taşçılık” diyor. “Arkadaşlarım; biz gündüz uyurken, sen gece bile uyumamışsın” diyorlar. Yaşar bey birkaç kez dindar değilim dese de, ahlaken mükemmel bir örnek. Güçlü bir Allah inancı olduğunu söylüyor zaten. “Eski Türkler tek tanrıya, ahirete, öldükten sonra dirilmeye inanırlar; aleni dua pek yapmazlardı. Fakat her şeyi onun yaptığını, ondan geldiğini hep ifade ederlerdi. Mesela; Yağmur yağdı değil ‘yağmur yağdırdı, rüzgâr estirdi, toprağı yeşertti, ekini bitirdi’ gibi” diye anlatıyor. Kimlik kaybı, kişilik sorunu var Türklerde diye de konuşuyoruz

Yaşar bey kilolu değil, atletik yapılı. Çalışkan insanlar, istisnalar dışında şişman olmuyor, diye düşüyorum. Dahası emekli olduktan sonra insanlarımızın çoğu kendilerini salıyorlar. Hareket azalıyor ve şişmanlıyorlar. Hâlbuki Yaşar beyin bütün başarısı aslında emekli olduktan sonraya ait. Ama önceki meslek hayatında da sonrasında da ilkeli, hedefleri olan, hedefleri için ilkelerinden taviz vermeyen, haksızlık etmeyen, cesur, kibar, kültürlü bir insan. Kahvehanede öldürecek zamanı hiç yok. Öldürülecek zamanlar için, O'ndan daha zaman, ömür istenir mi? Yaşar bey kendine iyi bakıyor. Her gün bir yemek kaşığı “keçiboynuzu özü” içtiğini anlatıyor. Keşke bir de elektronik sigarası olmasa. Bir kardeşi akciğer kanserinden vefat etmiş maalesef.

FABRİKAYI GÖRÜYORUZ

Fabrikayı görebilir miyiz, diyorum. Tabii ki diyor ve kalkıyoruz. Dikdörtgen şeklinde, 19 metre tavan yüksekliği, 50'ye 150 metre olarak tahmin ettiğim ebatlardaki taş fabrikasında çok yüksek debili bir gürültü var. Bir taraftan işçilere selam verip, bir taraftan da kesim, aktarım, şekillendirme ve paketleme işlemlerini izliyoruz. Gürültü dayanılır gibi değil, iki kulağımızı tıkayarak izliyoruz. Allah'tan işçiler iş güvenliği kurallarına uyuyorlar. Hepsinin kulaklarında özel silikon tıkaçlar veya sesi kesen kulaklıklar var. Yaşar bey ustabaşılara sık sık tembih ediyoruz, diyor. 85 desibel üzerindeki seste kulaklar zarar görüyor. Kulak çınlaması ve kalıcı işitme kaybı oluyor. Hiç desibel olarak gürültü ölçümü yaptınız mı diyorum Yaşar beye. Yapmadık diyor. Cep telefonlarına indirilen bir program ile bu mümkün diyorum. Bu sorun düğünlerde de yaşanıyorMüzisyenlerin işleri gereği maruz kaldıkları devamlı yüksek ses yüzünden kulakları hasarlıdır diye düşünüyorum. Çünkü pek çok misafirin rahatsız olduğu, bazen ikaz edildikleri halde kendileri yüksek sesten rahatsız olmuyorlar ki, sesi makul düzeye ayarlayamıyorlar.

MÜFETTİŞ

Bu tür sorunlara çevre müdürlükleri bakıyor; iş güvenliği uzmanlarının ilgileri alanında biliyorsunuz, sözüm üzerine, fabrika sahasından çıktıktan sonra bir hatırasını anlatıyor Yaşar bey. Bir gün iki müfettiş geldi, iş güvenliği için. Biri kıdemli, biri de daha 30 yaşlarında. Bir oda tahsis ettik, evrakları inceliyorlar. Masanın yanında bir düğme var, gösteriyoruz. Çay kahve için kullanabilirsiniz diyoruz. Genç olan buna rağmen bana seslenerek; Yaşar bey bana bir çay söyler misin, sözü üzerine; “Müfettiş bey, siz müfettiş olabilirsiniz. Ben sizin yaşınızın iki mislinden daha fazla yaştayım. Yanınızda düğme var. Şimdi bu, hiç yakışık aldı mı” mealindeki sözüm üzerine, özür dilese de, daha sonra “ek yemek ücretlerini banka üzerinden göndermeliydiniz” eleştirisinde bulunuyor. Biz de “elden verdik, bakın işçilerin imzalı alındı belgeleri” dediğimiz halde sonuç raporunda bu konu hata olarak yazılmış. Banka üzerinden tekrar bir kez daha ödedik aynı parayı. İşçilere de bilgi verdik. İşçilerden sadece bir tanesi geldi ve “Ben bu parayı sizden daha önce aldım. Bu benim hakkım değil” diyerek iade etti. Diğerlerinden maalesef bir ses çıkmadı. Bunun üzerine parayı iade eden o işçiye hem o parayı tekrar rızamızla geri verdik hem de ilave olarak ödüllendirdik, diye anlattı Yaşar bey.

DEV KAYALAR

15 tonluk dev koyu gri bazalt kayalar taş ocaklarında büyük bloklar halinde çıkarılıp buraya taşınıyor. 80-100 cm çapında yuvarlak çelik testerelerle üzerine sürekli otomatik su dökülerek ileri geri kesim yapılıyor. İleriye doğru 4, geriye doğru giderken 6 mm kesiliyormuş. Her testere 4bin TL ve yaklaşık 100 metrekare kesim yapabiliyor, diyor. Şükür ki tezgâhlar ve testereler Denizli'de üretiliyor, buna seviniyoruz.  

Fabrikanın arka kısmında taş kesimi sırasında ortaya çıkan toz, havaya yayılmasın diye taşın üzerine sürekli bir şekilde akıtılan su, bulanık çamurlu halde akıp gidiyor. Gösterdi; önceleri şu havuzlarda çamurlu suyu dinlendirip kısmen arıtabiliyorduk. Şimdi onu terk ettik, süzerek ve içine çökeltici kimyasal katarak arıtıyoruz. Sonra bu su depolara alınıp yeniden kullanılıyor. Aksi halde bize su yetmez. Çökertilip alınıyor, sıkıştırılıp kurumaya bırakılıyor ki çevre sorunu olmasın. Belki zamanla bu artıklar tekrar işlenebilir, içindeki atık madenler yönünden. Ama o da bir yatırım işi, masraf.

Çünkü diyor ve bazalt bir taş levha örneğini gösteriyor. Taş tamamen beyaz ve koyu gri pek çok nokta şeklinde beneklerden, kristallerden oluşuyor. Bazalt kayalar demir, alüminyum ve silisyumdan oluşur diyor. Silisyum yüzde 59, şu beyazlar alüminyumdur ve oranı yüzde 9-11’dir; demir ise yüzde 11'dir, diyor. Yine arka tarafta işçi yemekhanesini de görüyoruz. Bir aşçı beyle selamlaşıyoruz. Bize kileri de gösteriyor. Her yer temiz, düzenli ve zengin çeşit. “Geçmişte bir arkadaşım geldi. İşçilerin yanına varmış. Denemek için; “Yaşar bey size iyi bakıyor mu, hakkınızı veriyor mu” vs. Biraz onlardan yana, biraz da işvereni iğneleyici sözler. İşçiler "Bey sen git işine bak. Bizim düzenimiz ve huzurumuz iyi" demişler. Susmak bile dolaylı bir evet anlamına gelebilirdi. İşveren için güzel bir tablo.

İdari bina gececiler için açık. Yiyecek bir şey bulurlarsa affetmiyorlar, ama tenkit yok. Yakın zamanda bir yerden 3 kg kadar petekli bal getirtmiş Yaşar bey. "Eve götürmeyi unuttum. Sabah gelince çıtası ile karşılaştım" deyip gülüyor. Patron-işçi ilişkisi saygı, güven ve sevgi üzerine inşa edilmiş. Makinelerde zorluk yaşadınız mı, soruma; tesisin bu hale gelmesi 7 yılda oldu. Makine bakım teknik elemanlarımız var, onlar arıza ve süreli bakımları yaparlar, diyor.

BAZALT TAŞ NASIL OLUŞUR?

Bazalt, volkanik bir kayaçtır ve mafik (yani demir ve magnezyumca zengin) lavların hızlı soğumasıyla oluşur. Yer kabuğunun altındaki manto tabakasında, yüksek sıcaklık ve basınçla kısmi ergime sonucu magma oluşur. Bu magma, yer kabuğundaki çatlaklardan yeryüzüne çıkar (volkanik patlamalar veya lav akıntıları şeklinde). Yeryüzüne çıkan lav, hava veya suyla temas ettiğinde çok hızlı soğur. Bu hızlı soğuma, kristallerin büyümesine fırsat vermez ve böylece bazalt, ince kristalli bir dokuya sahip olur. Deniz tabanlarının çoğu da bazalt kayalardan oluşur. Türkiye'de karasal volkanik bölgeler olan Erciyes, Nemrut, Karacadağ çevresinde bazalt kaya çok bulunur.

İŞÇİ AHMET

Emre Taş'ın bahçesinde Yaşar bey ile ağaç gölgesinde sohbet ediyoruz. İşyerinde çalışan idari elemanların çoğu akraba çocukları, yeğenleri. Hemen hepsi erken yaşlarda ölen kardeşlerinin çocukları. Onları hep himaye etmiş eski yıllardan beri Yaşar bey. Onların da ona karşı hep saygı ve sevgi dolu oluşları fark ediliyor.

Yeğenlerden biri olan Fatma hanım idari binanın önünde bir gençle konuşarak yürüyorlar. Bu genci az önce fabrikada çalışırken gördük. Adı Ahmet. Palet sarma işinde; çemberle paletleri sarıyor. Liseyi yeni bitirmiş. Makine mühendisliği okuyacağım, puanım tutar diyor. Fatma hanım ile annesi yakın arkadaşlarmış. Hem hayatı tanısın hem de sigortası başlasın diye göndermişler. Anne ve baba da akademisyen imiş. Çağırıp tanıştıktan sonra, Yaşar bey ona daha önce şu öğütleri vermiş: ”İşçinin yaşadığı kendilerine özel bir dünyaları var. Yemeğini onlarla birlikte ye, onları hep dinle. Eleştirme. Madem makine mühendisliği istiyorsun. Onları sonraki yıllarda, bu günleri de hatırlayarak daha iyi anlayacak, daha isabetli işler yapacaksın. Ben Almanya'da 3 yıl yaşadım, çalıştım. Babam orada çalışıyordu. Almanları anlayamadım. Ama yıllar sonra çok iyi anladım ve değerlendiriyorum”

KEDİLER, FARELER, YILANLAR,  TİLKİLER

Fabrikaya yeni tezgâhlar alınmış, bir kaç gün ya da hafta sonra kullanılmaya başlanacak. Daha önce denenmiş, hiç bir sorun çıkmamış. O gün düğmeye basılıyor, tık ses yok. Yerdeki bir enerji ile kutusu açıldığında, fareler kabloları kemirmişler, kısa devre olmuş. Oğlu ve çalışanlar zehir koyalım diyorlar. Yaşar bey hayır diyor. Hemen buraya kedi bulun. Kedi bulunur, kedi kokusu ve korkusuyla fareler arazi. Arka taraftaki arıtma tesisleri bölgesi ıslak. Yaban hayatı ve yılanlar için uygun. Bir kara yılan var, boyu 3-4 metreye yakın. Öldürmeyin diye tembih ettim. Nadiren görünüyor. Yıllardır orada. Yüze yakın yavrusu oldu, hepsi başka yerlere gittiler. Bize hiç zararı yok, fare yiyor diyor Yaşar bey. Ekliyor; fareler o kadar hızlı çoğalıyorlar ki; bir çift fareden hiç kayıp vermezlerse, geometrik artış ile bir yılda sayıları binlere ulaşır. Yine idari binanın önünde bir ara dev sıçanlar ortaya çıktı. Kedi bulun, oraya peynir koyun, alışsın dedim; getirilen kedi korktu kaçtı. İkincisi de. Siyah bir üçüncüsü geldi. O cesurdu. Hemen saldırdı. Birkaç zayiattan sonra iri sıçanlar hicret ettiler. Etrafta tilki de var. Burası şehrin dışı. Yuvaları bile biliyorum. Hiç rahatsız etmedim. Tavuk kümesimin etrafında geceleri tur atıyorlar, kamera kayıtlarında görüyoruz. En ufak delik bulsalar tavukları temizleyecekler. Barış içinde bir arada yaşıyoruz diyor.

BİR OSMAN

Her fırsatta sohbet ediyoruz. Aslında Yaşar beyin konuşması hoşumuza gidiyor. Çünkü hayatın içinden, ilkeli, sorumluluk bilinci yüksek, çok okumuş, notlar çıkarmış, iyi evlatlar yetiştirmiş bir bilge. "Kâr haramdan olmaz. Para ve huzur çok önemli. Haram iş, kaygı korku demek. Sonuç hastalık". 46 yaşında Osman adında bir tanıdığım var. 3 telefon kullanır. Biri eşi, biri kırığı, biri de işi için. Saklanılacak kişiler varsa kaygı, stres olacak, kimyanız bozulacak. Sonuç hastalıklar. Kalp krizi geçirdi. Abi bu yaşta bu hastalıklar neden beni buluyor, dedi bir gün. Ben de, sende bu zaaflar varken, vücut biyokimyan düzgün olabilir mi dedim. Abi ne yapayım elimde değil diyor. O zaman olacaklar olur. Kaçamazsın dedim, diyor.

DEVLET İHALESİ

25 yıl içinde hiç belediye, devlet ihalesi almadım. Çocuklarıma da sakın ha diyorum. Aksi halde kirlenirsiniz. Sivilden sivile iş yapın. Bir gün birileri gelip, Kütahya'da restore edilecek bir yapı var, sana verelim. 10 milyon muhammen bedelli (tahmini bedel). Ama 2 milyon isteriz dediler. Hayır dedim. Gelenleri tanıyor musunuz dedim. Tanımıyorum, aracı kullanıyorlar, dedi. Kamudan iş alırsan denetçiye, amire, memura... Alışmış olanlar da var, namuslu şerefli olanlar da. Az kazan temiz ol.

ÜÇ MİLYON DOLAR

Bir gün eskiden gümrükte çalışmış, sonra atılmış, yaptığı yanlış işten pişmanlık duyan birisi ile tanışmıştım. O günleri anlattı. Ekibe önce direndim, sonra direnemedim. Atıldığım zaman bankada 3 milyon dolarım vardı. Tabii ki hepsine devlet el koydu, dediği aklıma geldi. Haramın binası olmaz der atalarımız. Haram yiyen ve zulüm yapan kişi veya kurumlara Yaratan büyüklüklerine göre veya orantılı; bir süre, mühlet veriliyor diye düşünüyorum, bunları yazarken. Ama neticede hesap kitap bir gün ortaya çıkıyor, çıkacak. Bedeli de... Bu akıl ve vicdan sahiplerinin yolu olamaz desek de akledenler çoğunlukta değil, maalesef. Aksi halde dünya çok daha huzurlu ve güzel olurdu.

SESSİZ PROTESTO, AR-GE NESLİ

Dünyada batıya karşı bir şuur altı nefret var. 20 yıl sonra mevcut güçleri olmayacak iddiası hâkim. Batının 300 yıllık kesintisiz dünya hâkimiyeti bitmek üzere. İkinci Dünya Savaşından sonra başka ülkeler de İngiliz mallarını üretmeye başladı. Geniş kitleler İngiliz mallarını almadılar. Güneş batmayan imparatorluk bitti. 7,5 milyar dünya nüfusunun 700 milyonu beyaz ırk. Ari ve asil diyorlardı kendilerine. Oğlum Mercedes alalım dedi, hayır Kia alın dedim ve aldık. Avrupa sayısal teknolojide treni kaçırdı. Kısmen İngiltere hariç, Avrupa'da 60 yaşın altında genç Ar-Ge nesli yok artık. Onun için bizden sürekli adam aşırmaya çalışıyor Almanya, Hollanda ve diğerleri. Çin dünyanın 15 yıl önünde. Yaşar beyin bilgileri dikkatli gözlem ve okumalara dayanıyor.

ARKADAŞLARIM

Bana iş adamı oldu, ondan görünmüyor diyorlar. Hayır, sabah geliyorum. 11.00'e kadar başlayamıyorum. Sonra, okuyorum, notlar alıyorum. Akşam 7-8'e kadar. Samimi olan arkadaşlarım kitaplarımı ve odamı görünce bana acıyorlar. Yahu bu ne! Git ye, iç, gez. Aklın mı yok senin diyorlar. Samimi olmayanlar; bir sanayicinin böyle bir odası olur mu, şaşırdık diyorlar. Hiç bir Allah'ın kulu, aman okumaya yazmaya devam edin demiyor. Aklını, beynini kullanmayan, bir hedef ve heyecanı olmayan insana ne takviyesi ne vitamini verirseniz verin bir işe yaramaz, diyor Yaşar bey. Hekim olarak fikrine katılıyorum. “Çocuklarını iyi yetiştirenlerin yaşlılıkları huzurlu, iyi geçiyor. Tersi halde ise çok sıkıntılı geçiyor.” Bu söz de Yaşar beye ait. Siz bunu milletler ve devletlere de uyarlayabilirsiniz.

Yaşar bey üretim ve ticaretin içinde olduğu için piyasaları, TUİK veri ve istatistiklerini, iç ve dış ticareti etkileyen uluslararası gelişmeleri de dikkatle takip ediyor. Yolda Forum AVM'yi gösteriyor; esnafın canına okudular, diyor. Sahipleri kim diyorum, bir Hollanda şirketi, 7-8 adet var Türkiye'de. Nasıl gelmişler buraya soruma, bürokrasinin marifeti, diyor. Bir sorum üzerine; Türkiye’de 100 ve üzeri işçi çalıştıran işletme sayısı 21-22.000; Kayseri'de ise 400-450, 40-100 arasında işçisi olan ise 1300 işletme var diyor.

ARGE VE KALEKİM 1011

Yaşar bey işini iyi biliyor ve seviyor. İyi bilinen iş, meslek sevilir. Karşılaştığı sorunlara da çözümler arıyor. Özel kesilmiş plaka halindeki taşları bir yere yapıştırmak, tutturmak için Çanakkale Kale Bodur grubunun Kalekim marka adlı bir ürününü kullanıyorduk. Bu ürün fayans ve seramikler için uygundur; taşa ise uygun değildi.15 yıl önce bunu fark ettim. Kalekim yetkilileri ile görüştüm. Taş numunesi gönderdim. Üzerinde çalıştılar. Sonunda Kalekim1011 adını verdikleri bir ürünü benim çaba ve teşvikimle geliştirdiler. Ne denir, şapka çıkarılır. Bu arada Yaşar beyin 78 yaşında olduğunu da hatırlatayım. Emeklilere ve hasta olmak istemeyen, sağlıklı uzun yaşamak isteyenlere duyurulur. Herkesin bildiği, fakat mazeret ve başka malum sebeplerle kȃle almadıkları "beşikten mezara kadar çalışmak / iki günü eşit olanın ziyanda olduğu" hadisleri de aklıma geliveriyor. Bir de "Kuran'da yer almayan iki kavram; emeklilik ve tatil" sözü.

Yaşar beyin bir Ar-Ge çalışması da devam ediyor. Kesim yapılmış bazı bazalt taş levhalarda arzu edilenden fazla gözenek olabiliyor. Lav soğurken içinde kalan gazların oluşturduğu küçük odacıklar. Bir örnek de gösteriyor. Bu taşın fiyatı, bu kusur nedeniyle yarı fiyata düşüyor. Bu kusuru gidersek değeri artacak. Bu boşlukları taş ile aynı renkte dolgu malzemesi ile doldurabilir miyiz, arayışındayız. Taştan üretilen bu dolgu maddesi henüz arzu ettiğimiz renge ulaşmadı. Bunu buluncaya kadar belki onlarca, belki yüzlerce kere tekrarlayacağız, diyor. Masraf ama bulduk mu işte size patentli bir ürün.

Selȃm ve saygılarımla… (05.08.2025, Manisa)

(Devam edecek)

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Mehmet Öztürk
    3 ay önce
    Sayenizde yeni birşeyler öğreniyoruz. Sizinle geziyor ve birileriyle tanışıyoruz. Teşekkürler.