MANİSA SOHBETLERİ.2
HUZURU YAKALAMAK
Bu yazı, geçtiğimiz Ramazan ayında bir iftar yemeğinden sonra, dost meclisinde bir dostun sohbetinden özetlenmiştir. Konuşmacı arkadaşımdır, işinin ehlidir, ancak medyatik olmamaya özen gösterir. Onu her zaman dikkatle dinler, genellikle not alırım. Bu sohbeti de öncekiler gibi değerli ve önemli bulduğum için kaleme aldım, sizler için.
"Dostluk bağı akrabalıktan üstündür" (Sahabe) diyerek söze başladı. Manisa'yı çok seviyorum. 33 yıl burada kaldım.Yerin altındakiler ve sizlerin etkisiyle burada çok mutluyum. Siyaset birleştiren değil, ayrıştıran bir şey olduğu için, ondan hep uzak kaldım. Ama farklı düşünceler olsa da, siyasetin konuşulmadığı böyle meclisler ve sohbetler huzur ve bilgi kaynağıdır, diyor.
FARKLI DÜŞÜNMEK
Bir yerde ne kadar farklı düşünce varsa, o kadar fazla medeniyet kurma şansı vardır. Batıda; bir üniversitede iki kişi "aynı" düşünüyorsa, biri fazladır, denir. Bizde ise; bir üniversitede iki kişi "farklı" düşünüyorsa biri fazladır diyoruz. Mevlâna hazretleri de; "bir yerde herkes aynı fikirde ise, orada hiç kimse yeteyince düşünmüyor demektir" diyor. Her şeye rağmen, şu da bir gerçek ki, Türkiye'de birlikte yaşama kültürü eskisine göre daha iyi.
Dinimiz, kamuya yönelik -kul hakkı ve benzeri- konularda ceza öngörmüştür. Allah ile kul arasındaki -ibadetler gibi- konularda ise, af veya ceza konusunu Allah kendine bırakmıştır. Bu nedenle, haddi aşmamak gerekir.
BODRUM'DAKİ DİNDAR
Bir gün Bodrum'dayım. Dönüş günü arkadaşım beni bir tanıdığına takdim etti. Lösemili çocukların tedavisi için uğraşan bir vakfın temsilcisi imiş beyefendi. Benim alanımı öğrenince muhatabım; "Benim dinle minle bir alakam yok, dedi. Ben ise, siz dindar bir insansınız" dedim. İtiraz etti, "Ama bende içki kumar var" deyince; dinimiz, insanların en iyisi insanlara faydalı olandır, diyor. Siz de bunu fazlasıyla yapıyorsunuz, dedim. Beden dili ve mimikleri ile mutlu olduğunu hissettirdi. Sonraki zamanlarda beni tanıştıran arkadaşımdan, o fedakâr insanın ilk kez cuma namazına gittiğini öğrendim. Sonuç; insanlarla karşılaştığımızda Allah'ın soracağı soruyu, biz sormayalım, derim. Her insanın içinde mutlaka iyilik virüsü/damarı/özü de vardır. Onun üzerinde çalışılmalıdır.
ATEİST ÇOCUK
Türk çocukları asla ateist olmazdı. Ya cahildir modaya uymuştur ya da hocalar ikna edemiyorlar, diyebiliriz. Öğrencilerime diyorum ki, herkesi dinleyin ama inanmayın. Belki zaman pek çok şeyi çözer. Özellikle yetişirken ailesinden haram lokma yememişse.
Şu anda gençlik geçmişten daha iyi. Tıp, mühendislik ve diğer birçok fakülte öğrencileri okuyor. Allahın elinde “İslam dinini yüceltecek” başka bir millet yok. Allah'ın elinde ve emrinde Türk milletinden başka millet yok. Bize mutlaka yardım edecektir. Varlık âleminde tek düzelik yok. İnsanlar da milletler de farklı farklıdır. Kim bir toplumu tek tip yapmaya çalışırsa, yok olur. Din samimiyettir.
Felsefe (düşünüş /akıl /ilkeler) varsa din var, felsefe yoksa din yok. Şüphe etmek gerçek imana götürür. Bugünkü gençlik sorguluyor. İknaya ihtiyaçları var. Felsefe bu ikna yollarını öğretiyor.
YAHUDİLER NEDEN BAŞARILI?
Yahudiler neden başarılı diye soruyorlar. Baba çocuğuna bizim gibi, "Bugün okulda ne yaptınız" diye sormuyor. "Bugün öğretmene kaç soru sordun?" diye soruyor. Keza Yahudiler çok seyahat ederler. Dünyayı, coğrafyaları tanıyan insanların, hayal kurma, imkân ve fırsatları doğru ve zamanında fark etme becerileri doğal olarak gelişecektir. Kolay göç edebilen, yer değiştirebilen, dinleri gereği kısmen dışa kapalı, en büyük darbeleri hep Hristiyanlardan yiyen bu topluluğun fakir olduğu yüzyıllar da var. Araplarla akraba olan bu kavmin gelişmesi, çok zeki olmasından değil. Seyahat etmeleri, sermayeyi malda değil nakitte tutmaları ve dayanışmalarıdır.
BİZDE YAĞMA NEDEN YOK?
Bu konuda olumlu, olumsuz pek çok görüşün öne sürülebileceğini biliyorum. Saymayayım. Arjantin'in millî geliri kişi başına 8 bin dolar iken, iktisadi buhran (kriz) döneminde birçok yağma olayına rastlandı. Bizde ise 2001 yılında millî gelir 2500 dolar iken tek bir dükkân bile yağmalanmadı. Neden sorusuna, kendisi cevap verdi konuşmacı.
1. Sadaka, fitre, zekât kültürü sayesinde.
2. "Haram yemek ateş yemektir" inancı sayesinde.
3. Yemek, ikramlaşma kültürü sayesinde.
ZAMANI BÖLMEK /DİL YARESİ
Namaz dünya işine ara vermektir. İnsan çok çabuk dünyevileşiveriyor. Günü namaz; haftayı cuma; yılı Ramazan ayı ile bölüyor. Bu şekilde dünyevileşmeyi önlüyor.
Oruçlunun (sohbetin Ramazan içinde olduğunu hatırlatayım) dilini tutması gerekir. Klasik ilmihallerde yer almasa da, "Gıybet, orucu bozar" diyen fıkıh bilginleri de vardır. Din sadece ahlâktır. Ahlâkın esası da dili tutmaktır, kötü söz yerine susmak daha iyidir/hayırlıdır. Konuşma şehvetinin sonu yoktur. Korunursak, Allah'a o kadar yakın oluruz.
HATTAT YUSUF SEZER VE MOHAÇKALE TABLOLARI
Konu konuyu açıyor. Mohaçkale, Azerbaycan 'ın kuzeyinde, Rusya’ya bağlı muhtar (özerk) Dağıstan Cumhuriyetinin Hazar Denizi kenarında yer alan, başkenti.
Hattat Yusuf Sezer beye yeni yapılan Mohaçkale camisi için hat yazıları yazması talebi gelir. Ücret almamak kaydıyla razı olur. Bunu kaç insan yapar ki. Yusuf bey orada çalışırken 80 yaşlarında bir bey gelir, Boris Yeltsin'in sanat danışmanı, ressamım diye kendini tanıtır. Sonra bu hat yazılarını saatlerce inceler. Bu yazılar yazı değil, Allah'ın mesajı. Beni içine çekiyor, der. Dönüşte hava alanında uçağa binerken kalp kriziyle vefat eder. Niyet düzgün, akibet düzgün. Ramazan biraz sükûnettir. Haz odaklı değil, huzur odaklı olmalıyız, yaşamalıyız.
DİN AHLAKTIR DOĞRU
Ahlâkın kaynağı sadece din midir? Japonya'yı ve Japonları biraz tanıyanlar anlatınca (M.Akif'e de rahmet olsun) "Bunlar İslâm'ın insanda olmasını istediği ahlâkı yaşıyorlar" diyoruz. Yüzde altmışının dini yok. Yüzde otuzbeşi Budist, kalanı Şintoist ve Hristiyan. Keza İskandinav ülkeleri de Müslüman değil. Kuran'da tarih bilgisi, tabiat bilgisi, tevhit bilgisi var ve bunlardan misaller veriliyor. Amaç verilen bilgi üzerinde Allah'ın varlığına, birliğine insanları ikna ve inandırmaktır. İnanmak kişiye özel bir konudur, tercihtir.
Tasavvufi ahlâk çıkarsız bir ahlâktır. Batı ahlâkı ise çıkarcıdır. Yaptırımı vardır. Uyarsan ceza yemezsin, uymazsan yersin. Bu ise eğitim ve yasal zemin üzerinden sağlanır.
İHSAN NEDİR
Sözlük anlamı (TDK); lütuf/ iyilik etme, iyi davranma/ bağışlama, bağışta bulunma. Dinî literatürde ise; Allah'ı görüyor gibi yaşamaktır. Tabii ki O bizi her daim görüyor, duyuyor, biliyor. Böylece bizde, başka din ve inançlara göre daha güçlü bir erdem, inanç zemini var ama neden olmuyor, olamıyor. Neden? Şeyh beni Cennet'e taşıyacak derseniz, diğer kurallar işlemez hale gelir. Kaldı ki bizde ruhban sınıf yok. Öğretmene ihtiyaç olabilir ama aracıya değil. Yüce Allah'la aramıza başka şey girmemeli. Ne aracı ne de dünya sevgisi. Çünkü perde olurlar arada, gizli şirk olurlar.
Tekke ve zaviyeler açık mı kalsaydı diye bir soru akla gelebilir. Çünkü bunlar tasavvufun bir çeşit okulları, bir çeşit "halk eğitimi merkezleri" idiler. Çünkü tasavvufî ahlâk çıkarsız ahlaktır, demiştik. Hiçbir çıkar yok. Sadece Hakkın rızası istenir. Tasavvufta, dinde gönül eğitimi; imece kültürü; kamu huzuru öncelikli konulardır. Gönül eğitimi bütün azaları da eğitir. Gözü bile.
"Güzel bir göz, çıplak bir güzeli giydirir. Kötü bir göz ise, kapalı bir güzeli soyar" denir.
Yer altına inen her yapı tehlikeli olur. Mafya gibi. Çünkü denetim imkânı yoktur. 2.Mahmut zamanında 20 adet şeyhin asıldığı (muhtemelen sahteleridir) söylenir. Siyaset ile hiçbir şekilde temas bile olmamalıdır. Hatta ticaret bile sıkıntılı. Çünkü kazanç arzusunun bir sınırı yok. Bu ise dünyevileşmenin anahtarı demek. Dava (din) için para kazanmaya gidenlerin hiç biri geri dönmedi, sözü İsmet Özel'e aittir. Maturidî "İbadet ahlâk vermez. Ahlâklı insan ibadet eder" der. Dünyada en çok okunan kitap Kur'anı Kerim'dir.
VAKIF YEMİNİ
Yine dünyada en çok vakfın olduğu ülke de Türkiye 'dir. İlginçtir; vakıfta bir kişi ilk göreve başladığında, "vakıf bedduası" ile göreve başlarmış. Görevimi hakkıyla yapmazsam, adil olmazsam, hak yersem .... olsun diyerek. Çünkü din helal lokmadır, din adalettir, din kibirlenmemek, kınamamaktır. Ölçü bu iken hak yemek, iftira etmek, tuzak kurmak, soru çalmak varsa, burada din falan yok demektir. Hani derler ya; ibadetli zalim bir Müslüman mı, ibadetsiz adil bir kafir mi daha iyidir, diye.
Özetle; korku Müslümanlığı değil, sevgi Müslümanlığı olmalı.
Selâm ve saygılarımla. (04.05.2025, Manisa)
FACEBOOK YORUMLAR