Prof. Dr. İskender ÖKSÜZ

Prof. Dr. İskender ÖKSÜZ

[email protected]

Kavram yoksa küfür ve sopa var

10 Eylül 2021 - 15:26 - Güncelleme: 11 Eylül 2021 - 15:11

Kavram yoksa küfür ve sopa var

Sık tekrarlıyorum: Küçük zekâlar insanları, ortanca zekâlar olayları, büyük zekâlar kavramları tartışır. Bir bakın bakalım biz neyi tartışıyoruz. Bu sözü sadece bilgece bir ifade zannedebilirsiniz. Belki ilk söyleyen de öyle düşünmüştür. Fakat bilimde karşılığı da varmış. Bakınız nasıl…


Geri kalmış ülke insanlarının zekâ ortalaması, kalkınmış ülkelerdekinin altında çıkıyor.
 
Gerçekten Türkiye Türklerinin ortalama IQ’su 90 çıkıyor. Bu rakamı Batı Avru­pa’nın 100 ve Çin’in 105’iyle karşılaştırabiliriz. En yüksek IQ, 108 ile Singapur’da. En düşük zekâları Sahra Altı Afrikası’nda buluyoruz. Oradakiler 70 civarında. Malavi gibi IQ’su 60 olan ülke bile var.

Buna dayanarak Lynn ve Vanhanen gibi bazı bilim adamları, geri kalmışların aptal olduklarından geri kaldıklarını, iddia eder… (Yukarıdaki IQ değerlerini Richard Lynn ve Tatu Vanhanen’in 2006 tarihli, “IQ and Global Inequality” kitabından aldım.) Lynn ve Vanhanen’e göre zekâ bölümü (IQ) tamamen genetiktir. O halde geri kalmışların, ileri ülkeleri yakalamaları mümkün değildir. Çağdaş ırkçılık. Bu başka bir konu.

Kavram yok, soyut yok
IQ sadece genetik mi?

Ünlü Rus (zamanında “Sovyet”) bilim adamı, psikolog ve nörolog Alexander Luria, geri kalmış toplulukların kavrama becerilerini araştırmış. Luria’nın çalışmaları, İngilizceye çevrildi ve Harvard Üniversitesi Yayınları’ndan çıktı. Konuyu, Alt Akıl kitabımda etraflıca anlattım. Tam atıfları da orada bulabilirsiniz.

Özet şöyle: Öğrenim seviyesi düştükçe, soyut kavrama yeteneği zayıflıyor. Luria, araştırmalarını SSCB İmparatorluğu’ndaki tabi milletler arasında yapmış. Tespitleri şöyle: Okula gitmemiş denekler geometrik şekillere daire, dikdörtgen demiyorlardı. Bu nedir diye sorulduğunda daireye tabak, süzgü, kova, saat veya ay; dikdörtgene ayna, kapı, ev diyorlardı. Soyut yok olmuş, geriye yalnız somutlar kalmıştı. Okula gitmiş olanlar ise öğrendikleri gibi daire, dikdörtgen diyordu.

Düşünce bütünüyle somut ise tümdengelim, tümevarım gibi mantık süreçleri de yok oluyor. Luria’nın kitabında rapor ettiği mülakatlar, bu eksikliği açıkça gösteriyor. Basit mantık yapılarının çalışmadığını gösteren birçok örnekten ikisini aşağıya alıyorum.

Novaya Zemlya’nın ayıları
Soru: Sürekli kar bulunan yerlerde bütün ayılar beyazdır; Novaya Zemlya’da her zaman kar vardır; oradaki ayıların rengi nedir?

Cevap: Ben sadece siyah ayı gördüm, görmediğim şeyler hakkında konuşmam.

S: Benim söylediklerim neye işaret ediyor?

C: Eğer insan bizzat orada bulunmamışsa söylenenlere dayanarak karar verilmez. 60 veya 80 yaşında bir adam orada bir beyaz ayı görse ve bunu bana anlatsaydı ona inanılabilirdim.

Almanya’nın develeri
S: Almanya’da deve yoktur; B şehri Almanya’dadır, orada deve var mı yok mu?

C: Bilmem, hiç Alman köyü görmedim. Eğer büyük bir şehirse orada deve olması lazım.

S: Ama Almanya’da hiç yoksa?

C: Eğer B küçük bir köyse belki orda develere yer yoktur.

Bunlar gibi birçok konuşma verilmiş.

Bir başka bilim adamı, James R. Flynn, 2012’de, IQ testlerinin daha ziyade, soyut kavrama yeteneğini ölçtüğünü gösterdi. Bu yeteneğin bir bileşeni genetikse de büyük bir bileşeni öğrenime dayanıyordu. Demek ki o düşük IQ’lu milletler, yeterli eğitim sonucunda kalkınmış milletlerin zekâ düzeyini yakalayacaktı.

İftira, küfür ve sopa

Epey soyut şeyler anlattım. Şimdi somuta dönelim. Sizce Türkiye’de siyaset, TV ve basın entelektüelliği soyuta mı somuta mı dayanıyor? Siyasetçilerimizin beyanlarına bakınız. Kavramları mı konuşuyorlar yoksa olayları mı veya daha beteri, siyasetten anladıkları, insanlara saldırmaktan ibaret mi? Maalesef önümüz, arkamız, sağımız, solumuz tek tek insanları hedef alan küfürlerle dolu. Kelime hazinelerinde küfür kelimeleri tükenince de insanları aslı astarı olmaksızın FETÖ’cülükle, PKK’cılıkla itham ediyorlar. Şimdi de bunlara “Gezicilik” eklendi. “Komünist” (sıklıkla “kominist”) ve “faşist” eskiden beri var. Küfürbazlar, bu kelimeleri içeriklerini bildikleri için kullanmıyorlar. Kullandıkları “soyut” ithamlara inandıkları için de değil. Aşağılık, cibilliyetsiz, şerefsiz falan gibi bayağı küfürler yetmeyince bu laflara başvuruyorlar. Bu sözlerin rastgele kullanılması, en çok gerçek FETÖ’cülerin, PKK’lıların işine yarar herhâlde.

Tutumlarını ancak küfürle ifade edebilen Neanderthal “siyasetçiler” küfür kesmezse ne yapar dersiniz? Ellerinde sopalarla küfrettiklerine saldırır, saldırtır. Sovyet istihbarat örgütü KGB’nin, muhaliflere karşı baş silahı, onlara saldırıp sopalarla dövmekti. Artık SSCB çöktü. Böyle ayıp şeyler yapmıyor, daha ince metotlar kullanıyor, muhalifleri zehirliyorlar. Komünist ve faşist rejimlerde hukukun kendisinin terör aracı hâline sokulduğu bilinir. Onların “hukuk” ortamı da böyle saldırıları engellemez, saldırganları tutuklamaktan imtina ederdi; tersine, tutuklama için muhalif olmak yeter sebepti. Muhalife, muhalif denmez; karşı devrimci, ihtilalci, komünist, faşist vb. denirdi. Bu etiketlerin içi ne kadar boş olursa olsun, insanların evlerinin gece yarısı basılıp tutuklanmalarına yeterdi.

Günümüz dindarlığı da, muhafazakârlığı ve mukaddesatçılığı da, milliyetçiliği de, solculuğu da bu soyut kavram yoksulluğuna yakalanmış. Fikir yerine küfür, kavram yerine terör!

Prof. Dr. İskender Öksüz
https://millidusunce.com/kavram-yoksa-kufur-ve-sopa-var/

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum