Prof. Dr. Hakkı UYAR

Prof. Dr. Hakkı UYAR

[email protected]

Azerbaycan-Ermenistan Savaşı

20 Kasım 2020 - 09:13

1897 Osmanlı-Yunan Savaşı, 19. Yüzyılın sonlarında, II. Abdülhamit döneminde Osmanlı İmparatorluğu ile Yunan Krallığı arasında yaşandı. 1821 Mora isyanı sonrasında kurulan Yunan Krallığı, sürekli olarak Osmanlı Devleti aleyhine sınırlarını genişletmenin peşindeydi. 1878 tarihli Berlin Antlaşmasına göre de böyle bir genişleme gerçekleşmişti. Bundan cesaret alan Yunanistan, Epir ve Girit’i de topraklarına katmak için buralardaki Rum nüfusu Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtmaktaydı. Yunanistan’ın kışkırtmalarının devam etmesi üzerine Osmanlı Devleti, Yunanistan’a savaş ilan etti (17 Nisan 1897). 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan beri savaşlardan kaçınan –Mısır ve Tunus gibi geniş toprakları savaşmadan kaybetmeyi göze alan- Osmanlı Devleti için bu kez dayanacak güç kalmamıştı. Yunan çetelerinin sınır ihlalleri ve saldırıları savaşı zorunlu kılmıştı. Bir aylık savaş süresinde Osmanlı Devleti, Müşir Edhem Paşa komutasındaki kuvvetlerle Yunan ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Yürütülen yıldırım savaşıyla Batılı devletlerin müdahale etmesine fırsat vermeden kazanılan zaferler ile (en önemlisi Dömeke) bir hayli toprak kazanıldı. Yunan ordusu bozguna uğramış ber şekilde geri çekilmek zorunda kaldı. Neredeyse Osmanlı ordusu için Atina yolu bile açılmıştı. Ancak Batılı devletlerin araya girmesiyle ateşkes yapıldı. 
İmzalanan İstanbul Antlaşması ile Osmanlı Devleti kurtardığı Teselya’yı Yunanistan’a geri vermek zorunda kaldı. Girit’e ise özerklik tanındı ve buraya Hıristiyan bir vali atanması kabul edilmek zorunda kalındı. Ardından da kısa bir süre sonra Girit, Yunanistan’a katıldı. 
İstanbul antlaşması, Osmanlı Devleti’nin Yunanistan’a karşı savaş meydanında kazandığı ama masa başında kaybetmesinin sembolü bir antlaşmadır. Padişah, II. Abdülhamit’tir. Lozan için söyleyen şey (savaş meydanında kazanılanın masa başında kaybedilmesi) 1897 tarihli İstanbul Antlaşması için geçerlidir. 
Birkaç ay önce Azerbaycan, on yıllardır Ermenistan işgali altındaki Karabağ ve bunun dışındaki diğer topraklarını kurtarma girişiminde bulundu. Kazanılan askeri başarı ile Karabağ dışındaki topraklarının önemli bir bölümü kurtarıldı. İlginç bir şekilde bu sürece Rusya başlangıçta müdahale etmedi. Anlaşılan Rusya Paşinyan yönetimi hem cezalandırma ve hem de terbiye etme niyetindeydi. Türkiye de bu süreçte Azerbaycan’ı destekledi. İHA/SİHA yardımında bulunduğu, Azerbaycan ordusunun eğitimine katkı sağladığı dile getirildi. Türk milleti de bu süreci sevinçle ve yakından takip etti. Ancak birden Rusya devreye girerek tarafların anlaşmasını sağladı. Ateşkesin iyi tarafı Azerbaycan’ın Karabağ dışında işgalden henüz kurtaramadığı topraklarının geri kalanını savaşmadan alması söz konusu olmasıydı. Ancak Rusya, ateşkes ile Azerbaycan’ın Ermenistan’ı tam bir yenilgiye uğratmasına ve kalan tüm topraklarını –Karabağ dahil- kurtarmasına izin vermedi. Böylece Azerbaycan ne tam zafer kazanabildi ve ne de Ermenistan tam bir yenilgiye uğradı. Araya Rusya girdi ve Azerbaycan ile Ermenistan arasında yerleşti. Muhtemelen bu noktadan sonra Azerbaycan’ın Karabağ’ı kurtarmaya yönelik yeni bir askeri hareketini beklemek mümkün olmayacaktır. On yıllar boyunca Rusya’nın burada bir barış gücü gibi kalacağını, bölgeye kalıcı olarak yerleşebileceğini tahmin etmek zor olmasa gerektir. Bundan sonra umulan Ermenistan’ın Karabağ dışında işgal ettiği ve Azerbaycan’ın kurtarmaya fırsatı olmadığı Azerbaycan topraklarını tekrar savaşmadan almasını sağlamak olmalıdır. Çünkü ateşkes antlaşmasına göre Aralık ayı başına kadar bu toprakların teslim edilmesi söz konusuydu. Burada yine dikkat çekici olan İlham Aliyev’in duracağı zamanı iyi belirlemesi ve konjonktürü iyi değerlendirmesidir. Ortada ciddi bir askeri başarı söz konusudur, ancak işgal edilmiş tüm topraklar kurtarılmış değildir. Karabağ dışında tüm toprakları kurtarmayı büyük bir başarı olarak kabul etmek gerekir. Ancak yine bu saatten sonra Karabağ’ın kurtarılmasını beklemek hayal olacaktır. Yine Türkiye’nin Rusya ile çatışmadan ve ama Azerbaycan’ın zaferine perde arkasından ciddi destek sağlaması takdire şayandır. Son olarak tüm bunlara rağmen Azerbaycan’ın başarısı halen bana 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı sonunda imzalanan İstanbul Antlaşmasını çağrıştırmaya devam etmektedir.  

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum