Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

YAHYA KEMAL’LE DERİN UYKUDAN UYANMAK

11 Kasım 2019 - 10:58

YAHYA KEMAL’LE YENİDEN UYANMAK

NACİ YENGİN

[email protected]

İstanbul’a yönümü döndüğümde, aklıma düşen her İstanbul mısrasında Yahya Kemal’i hatırlamam bazılarına garip gelebilir. Ancak ben İstanbul’u Yahya Kemal’in satırları, hatıraları, dili ve zihniyle sevenlerdenim.

İstanbul sokaklarını arşınlamaya başladığım ‘80’li yıllarından itibaren dilimde, zihnimde ve sesimin bir kenarında benimle yaşayan ender şahsiyetlerin başında gelir Yahya Kemal.

Türk-İslam dünyasının içinde bulunduğu ve zaman zaman insanımızın umudunu körelten şartları görüp de buna bir çare arama ihtiyacı, hissiyatı ve sorumluluğu duyan pek çok insanın yaptığı gibi ben de tarihe,  hatıralara, yitip giden imparatorluk topraklarının elimizden çıkış macerasının anlatıldığı kitaplara yeniden dönüyor tekrar tekrar okuyup milletime dair ibret dolu dersler çıkarılması gerektiğine inanıyorum.

“Daldıkları yine rü’yadır

Ve yine uyanacaklar!”[1]

Tarihi sadece bir hüzün tablosu olarak okuyanlar gelecekten ümitli olamazlar.

Tarihi ibretler aynası olarak görenlerin birinci ödevi yeniden var olmanın derin düşüncesi içerisinde bir hareket, bir sıçrama ve yarına adanma malzemesinin köklerinde, medeniyetinde ve Türklüğünde bulabileceğini anlamaları, görmeleri için hatıralar, geçmiş ve yaşanmışlıklar sahnesini her zaman yanlarında bulundurmalarının elzem olduğunu bilmeleri gerekir. Biz de bu minvalde düşünen ve yaşayanlardanız.

Nihat Sami Banarlı tarafından hazırlanıp 1959 ve1960 yıllarında İstanbul Fetih Cemiyeti Yahya Kemal Enstitüsü tarafından yayımlanan “Yahya Kemal Yaşarken” ve “Yahya Kemal’in Hatıraları” kitaplarını aynı anda okudum.

Yahya Kemal hakkında ilk elden, Nihat Sami Banarlı tarafından yazılmış kitapları okurken bir yandan Yahya Kemal’in hayatını yeniden yaşadım diğer yandan da onun talebesi olarak Nihat Sami’nin anlattıklarından dersler çıkardım.

Rumeli’nin vatan toprağı olduğu günler, evladı fatihan diyarı, Üsküp, Niş, Vranya, Leskofça... Bugün hasret duyduğumuz onlarca toprak gibi vatan toprağımızdır.

İlimiz, köyümüz doğduğumuz yerlerde Mihail Oğulları, Evranos Oğulları ve Turhan Oğulları gibi akıncı beylerinin izlerini bulur ve sokaklarında Türk çocuklarının oyun seslerinin yankılandığını duyar gibi oluruz Yahya Kemal’i okurken.

Biraz hüzün, burukluk ve biraz da isyankâr cümlelerle Yahya Kemalin hatıralarını okuyup toprağa, vatana ve millete sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğunu iliklerimize kadar hissedip bir kez daha hatırlamamak mümkün değil. Unutmak yok oluşun ilk adıdır. Unutmak zihinsel körelme ve milli hasletin yok oluşunun en derin adımıdır.

“Oğuz Türklüğünün özü ve tekâmülü Türkiye’dedir.”[2]

“Türk dilinin özü İstanbul’da birleşmiştir. Zevki ve sanatı İstanbul’la şaheser olmuştur.”

Yahya Kemalin hatıraları Osmanlı son dönemi ile Cumhuriyetin ilk dönemlerini anlattığı gibi bugüne yönelik önemli mesajlar da içermektedir.

Yaşadığımız döneme, geçmekte olduğumuz ve neredeyse Türklüğün sorgulandığı günümüze anlam katacak olanYahya Kemalin hatıralarını okumaya ve Türkiye ve Türklük üzerine dersler çıkarmaya devam etmektir. Hatta yalnız okumakla kalmamak, okunan hatıralarla dünü bugüne, bugünü yarına hazırlayacak şartların tecrübelerini derlemek de gereklidir. Zira hatıra okumanın en önemli kazancı binlerce, yüzlerce yıllık tecrübenin kazanımı ve yapılan hatalardan ders çıkarmanın erdemine ulaşma olsa gerektir.

Mağlupken ordu, yaşlı dururken vatan

Rüyama girdi her gece bir fatihane zan”

*

“Bildim nedir ufuktaki sonsuzluğun tadı”

*

Irkın seni iklimine benzer yaratırken

Kaç fethe koşan tuğlar ufuklarla yarışmış” diye haykıran Yahya Kemal’e biz de

Vatan İstanbul’dur, Üsküp’tür... Halep’tir, Kerkük’tür, Kırımdır, Türkistan’dır. Diye çığlık atarak ve hatta yakararak cevap vermiş olalım!

Yahya Kemalde şiir sesini Türkçede bulur. Türkçe Yunusla ilahileşir, Yahya Kemalle ses olur.

“Dili bir, gönlü bir, imanı bir insan yığını

Görüyor varlığının bir yere toplandığını.”

*

“Bu kadar büyük bir milletin inandığı dine inanmamak izansızlık olur.”[3] diye seslenen ve adeta Türklüğün tarifini yapan şair Balkanların, o güzelim Türk coğrafyalarının elimizden çıkışıyla başlayan hayat serüveninde I. Dünya Savaşı, İstiklal Savaşı gibi Türklüğün yeniden canlandığı, adeta şahlandığı; Türk Dünyasına heyecanın kapladığı bir döneme de tanıklık ederek hiçbir zaman umudunu, ümidini yitirmemiş ve bir gün mutlaka Türklerin kendilerini hatırlayacağına imanını korumuştur.

Türk-İslam dünyası yüz yıldan fazladır kendisini ekonomik, teknolojik, siyasi ve sosyal çaresizlik içinde görüyorsa da hiçbir zaman Türk olmanın vermiş olduğu güç ve yüksek medeniyet inşa eden inancıyla gelecekten ümidini kesmemiştir, kesemez. Vatan sevdalısı her edipte olduğu gibi Yahya Kemal’in de Milli Mücadelenin en çetin şartlarında dahi milletten, gelecekten ve köklerden ümidini kesmediği görülmektedir.

 “26 Ağustos 1922

Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yâ Rabbi
Senin uğrunda ölen ordu budur Yâ Rabbi
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın
Galip et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın!”

 

[1] Yahya Kemal, Eğil Dağlar, İstanbul, 1966, s. 41

[2] Nihat Sami Banarlı, Yahya Kemal’in Hatıraları, İstanbul, 1960, s.52

[3] Nihat Sami Banarlı, Yahya Kemal Yaşarken, İstanbul, 1959, s.184

Not: Yazımız Edebice Dergisi Kasım 2019 sayısında yayımlanmıştır.