Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

TÜRKİYE’Yİ GAZETECİLER Mİ YÖNETİYOR!

21 Ekim 2011 - 00:54

 

TÜRKİYE’Yİ GAZETECİLER YÖNETMİYOR!

Gazete ve gazeteciler çoğu zaman gündemi belirleyen insanlardır. Bu anlayış ülkenin dördüncü kuvvetinin medya olarak kabul edilmesiyle de alakalı bir durumdur.

            Hatta öyle dönemlerden geçmiştir ki bu millet ve bu topraklar II. Meşrutiyetten itibaren ülkenin yönetiminde medya birinci kuvvet olagelmiştir.

            Ülkemizde Osmanlıdan beri darbelerin arkasında hep basının görülmesi boşuna değildir.

            II. Abdülhamit’in tahtan indirilmesi aşamasında Yahudi, Hıristiyan ittifakı dünyasının ve Jön-Türk medyasının ne kadar etkili olduğu aşikârdır.

            1913 Bab-ı Ali Baskında da yine aynı çevrelerin işbirliğini görmek mümkündür.

            Aynı durum 1960 Darbesi sonrası Menderesin idamında, 1971 muhtırasında ve 1980 darbelerinde aleni olarak ortaya çıkmış merkez medya olarak bilinen dönemin bazı güçlü yazarları patronlarının talimatıyla demokratik ortama karşı adeta savaş vermişlerdir! Yaptıkları bazı ülkelerin yerli taşeronluğundan başka bir şey değildir!

            Engin Ardıç Sabah Gazetesinin en çok okunan ve takip edilen eski tüfek solculuktan liberalizme geçen ancak oyunu solcu, sağcı, liberal… görüşlere vermeyeceğini açıklayarak açıkça İstanbul’dan bağımsız milletvekili olan birisine işaret ederek ne kadar da demokrat birisi olduğunu da göstermişti!

            Efendim, malum şahıs altmışına merdiven dayamış ittihatçı düşmanı-Enver Paşa dâhil- birisidir. 12 Ekim 2011 Çarşamba günü kaleme aldığı “ İttihatçıdan Adam Olur Mu?” başlıklı yazısında ilkokul bilgilerine hadi diyelim en fazla ortaokul tarih bilgisinden öte geçmeyen bilgilerle İttihatçıları yerden yere vurmuş, vurmakla da kalmamış Osmanlı’yı batıranların İttihatçılar olduğunu buyurmuş!

            Ne diyelim hayırlısı olsun Engin Ardıç’a… Onun gibi düşünenlere diyecek bir lafımız yok ancak son zamanlarda öyle şeyler söylemeye başladı ki insanının orucunu bozduracak cinsten!.

            Ancak mesele söz konusu yazının Osmanlının batışıyla ilgili olan bölümünde haklı olarak şu tespiti de yaparak durumu kurtarmaya çalışmış: İttihatçılar II. Abdülhamit’i devirerek ve demokrasiden, kardeşlikten Osmanlı çok milletli yapısından 1911 sonrası Tük Milliyetçiliğine geçişlerinin hatalı olduğu ve bu durumun Osmanlı’ya zarar verdiği yönündeki görüşlerine katılmamak mümkün değildir.

Ancak insanı asıl ürküten ve irkilten tablo bundan sonra yani günümüzde Türkiye’nin uzun süre nasıl yaşayacağı sorunsalında düğümlenmektedir.

Engin Ardıç’ın yazısı ilköğretim hadi bilemediniz lise talebelerinin bilgi sığlığıyla kaleme alınmış. Yazar, Osmanlı’yı batıranların ittihatçılarla batılı işbirlikçiler olduğunu ancak daha çok 1911 sonrası çöküşün sorumlusu olarak İttihatçıların anlayış değiştirmelerinden kaynaklandığını iddia ediyor:

“Paniğe kapılan İttihat ve Terakki, 1911 yılında politikasını yüz seksen derece değiştirdi. 
"Halkların eşitliği" iddiası bırakıldı, ırkçılığa varan "Türk milliyetçiliği" esas alındı.
"Bunlardan da bir halt olmaz" kararına varan Balkan ülkeleri de 1912'de imparatorluğa savaş açtılar

ve kazandılar.

Bunun üzerine 1913 başında İttihatçılar darbe yaptılar ve imparatorluğun yönetimine zorla el koyup beş sene içinde onu batırdılar.
Kemal Tahir, "tuttukları yol onları ancak bu sonuca götürebilirdi" der...
Olabilir miydi? Halklara vaat ettiklerinden şaşmasalar, Osmanlı İmparatorluğu eşit halkların eşit haklarına dayalı bir konfederasyona dönüşebilseydi ayakta kalır mıydı?
Mustafa Kemal Bey herhalde emekli bir albay olarak 1938 yılında Selanik'te vefat ederdi!...
Acaba bundan yüz sene sonra da birileri çıkıp bizim için "tuttukları yol cumhuriyeti ancak yıkıma götürebilirdi, eşit haklara dayalı bir federasyona gidebilselerdi ayakta kalırlardı" diyecek midir?”1
         Fazla söze gerek yok.

            Engin Ardıç açıkça çıkıp Türkiye’nin üniter yapısının yerine federasyon istiyor!

            Yani anlayacağınız Türkiye eyaletlere bölünsün, yerinden yönetim gelsin, çok dilli, çok bayraklı kantonlarla yönetilsin istiyor… O zaman biz bu topraklar için neden binlerce şehit verdik demezler mi adama?

            Milli Mücadeleyi neden yaptık, Lozan’ın anlamı ne?

Engin Ardıç ve onun gibi düşünenlere tavsiyemiz Sevr Antlaşmasının maddelerini okuyup yazdıklarıyla karşılaştırmalarıdır… Bakalım benzerlikler bulabilecekler mi?

 

 

 

 



1 ENGİN Ardıç, “İttihatçıdan adam olur mu”?, Sabah Gazetesi 12 Ekim 2011