Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

ÖLÜM DÜŞÜNCESİ

01 Mayıs 2012 - 17:57

 

ÖLÜM DÜŞÜNCESİ

 

            Ölüm yokluk mu yoksa yokluktan kurtuluş vesilesi mi tartışıla dursun ölüm üzerine yazılan satırlar bitmez hiçbir zaman.           

            İnsan ancak ölümün soğuk gerçeği ile karşılaştığında anlayabiliyor yaşamanın ancak nüfus kâğıdında “sağ” yazmaktan ibaret olduğunu!

            Yoksa her an ölmeye duran insanın bedeni sağlammış, nefes alıyormuş bunlar sağ ve diri olduğunuzun kanıtı sayılabilir mi?

            Asıl dirilik ve asıl yaşamak için kanıtınız melekelerinizin sağ salim yerinde olup olmadığını bilmek ve melekelerinizin sağduyusu ile yaşamaya çalışmaktır.

            Akıl sağlığınız gerçek sağlığınız değilse sağlıklı değilsinizdir.

            Eskiler bu dengeyi koruyabilmek için “Ölmeden önce ölmek” düşüncesini benimser ve huzurlu olurlardı ömürleri boyunca! Ya da ebediyen!

            Toprağın her an bizi çağırdığı, bir görünen bir yok olan geçici durağımızda ölümlü olmak çoğu zaman ürperti verse de kaderin çizmiş olduğu ve Kadir-i Mutlak’ın belirlediği kadar yaşayabileceğimizi bilmenin engin rahatlığına ermeden ölüm kaygısını aşabilmek mümkün değil.

            İster Hıristiyan dünyasında olsun isterse İslam dünyasında ölüme karşı yaklaşımların çok farkı yok.

            Bakın Can Yücelin çevrisiyle William Shakespeare neler söylüyor “66. Sone” şiirinde ölüm için:

“Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,

Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.

Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,

Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,

Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,

O kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,

Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,

Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,

Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,

Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,

Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,

Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e 

Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama

Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.”

               Abdürrahim Karakoç’un “Mihriban” şiirini bilmeyen ve o türküyü duymayan yoktur sanırım.

“Sarı saçlarına deli gönlümü 
Bağlamıştın, çözülmüyor Mihriban 
Ayrılıktan zor belleme ölümü 
Görmeyince sezilmiyor Mihriban”

               Son günlerde Gazi Üniversitesinde yoğun bakımda tutulan Türk Milletinin gönül ozanı Abdürrahim Karakoç için söylenecek çok şey var. Ancak O, söylenecekleri söylemiş ve bizlere paha biçilemeyecek denli satır ve yazıyla seslenmiştir hayatı boyunca.

               “Vur Emri” kitabında “Aynaların Ötesi” şiirinde ifade ettiği gibi ötelere hitap eden şair dünyanın geçici olduğunu şu satırlarla anlatır:

“Vakit dolar, nakit biter kasanda. 
Sevgi bir kitaptır gönül masanda; 
Okusan da olur, okumasan da... 
Kapanır sayfalar elâ gözlü yâr.” 

               Ölüm ve varoluş iç içe geçmiş iki kavram. Ayırmak mümkün değil. Ayırmaya çalışanlar ölmeden önce kavrarmış bu ayrılmaz ikilinin önemini…

               Sözümüzü söz üstadı Necip Fazıl Kısakürek’le bitirelim.

               Necip Fazıl Kısakürek’in satırları ölüm ve sonsuzluğa konulmuş nokta gibidir. Peygamber ve ölümle bütünleşen insanoğlunun ölüme itirazını ortadan kaldırır “ Ölüm Güzel Şey” şiirinde Üstad:
“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber...
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?”

               Not: Abdürrahim Karakoç için mukaddes davalardaki ölümün güzelliği başka davalarda görülmez. O her zaman mukaddes bildiği da a için yaşadı…yaşayacak…Abdürrahim Karakoç’a acil şifalar dilerim.