Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

Evinin Önünü Temizlemek

29 Ocak 2013 - 20:14

Evinin Önünü Temizlemek
        

Bu saatler çare olur belki diye oturuyorum sabahın kuşluk vaktinde satırlarımın başına…
Ancak nafile.
Derdime çare olacak birileri varsa o da yine benim… Hem de tek başıma. Her zaman olduğu gibi yalnız, kimsesiz ve yarsız bir dünya kurarım belki diye oyuna girmiyor kendimin sonunu merak ediyorum.
Kendi oyununu oynayan ve bunu aynı zamanda izleyici olarak gözleyen birisi edasıyla oyuna girmiyorum.
Sabahın ilk saatleri derdime derman olmuyor. Bunu yaşayarak görüyor ve saatimi gecenin karanlıklarına ayarlıyorum.

Tıpkı bu gece olduğu gibi…

Gecenin geç saatlerin bereketi sabahın karşılanması ve güne erken başlamanın bin bir ümidi içerisinde sarıldığım soğuk tuşlarla birlikteyim nihayet.
Günler, aylar, yıllar su gibi akıp gidiyor hayatımdan ve ben onlar adına bir şey yapamıyorum.
 İnsanlar akıp gidiyor kaldırımların albenici köşelerinden kızlı erkekli.
 Sarmaş dolaş olmuş ideolojiler dünyaya, inanmışlara ihanet ediyor. Uğruna canların verildiği ideolojiler şimdilerde kaldırımlarda, televizyon ekranlarında stadyumlarda genç kızların bacaklarında alıyorlar soluğu. Vıcık vıcık insan kokuyor, para kokuyor şan şöhret ve makam koyuyorlar!
Bozulan kimlikleri yenisiyle değiştirmek nafile!
Kelimelerden ideoloji kurmak ve kendi tanrına tapmandan başka bir anlam taşımayacaksa niçin uğraşasın kelimelerle.
 Kelimeler, anahtarı olmayacaksa kapıların, paslı kilitleri açmayacaksa gönüllerin ne anlamı var satırları eğip bükmenin ve onları yormanın. Ve üstelik yalnızsa ideolojilerin dünyası bencileyin… Ve bir alıcısı yoksa pazarlarda haraç mezat satılacaksa. 
Müşteri bulamayacaksan kelimelerden kurduğun dünyana dönmenin ne anlamı olur?

Ne anlamı kalır onları yerinden etmenin, yeniden uyandırıp kulak kesilmenin! Cümle cümle, satır satır…
Dedim ya geceleri karanlıkları bağrına basmak gerekiyor bazen. Sancılı satırlara ortak olup onlarla dertleşmek iyi geliyor sancılarıma.
Hangi kitaba elimi atsam sen çıkıyorsun karşıma anacığım.
Yalnızlığımı seni her gördüğümde yaşıyorum bunu biliyorsun. Adımlarlımı sana doğru yöneltsem karşımda elinde süpürgen kapının önünü süpürmeye gereksiz bazı ideolojilerden kurtulmaya çalışıyor gibisin.
Ne bir ideoloji ne borsa ne siyasi partiler ne de terör. Hiçbirisiyle ilgilenmiyor görünmen çılgına çevirse de insanı çoğu zaman hak vermiyor değilim seni! Sen sadece sana verilen görevle ilgileniyorsun. Ha bire sokağını, evinin önünü elinde ninenden yadigâr bir süpürge ile süpürüyor ve kalkan tozların arasından gelen geçen fikirlere, tökezleyen gençlere, sarmaş dolaş yeniyetmelere bakıyorsun.
Daha çok da bana bakıyorsun. Ya da ben öyle hissediyorum! Yoksa modern şehrin insanı niyetine mi bu bakışların?
Tozların arasından iki büklüm olmuş halinle temizlemeye devam ettiğin evinin, sokağının, mahallenin pisliğini uzaklara götürüp yok etmekle neler anlatıyorsun öyle?   
 Gecenin karanlık saatlerinde sen nereden çıktın be anacığım.
İdeolojiler, sonu gelmez koşuşturmacalar, hayaller satırlar kelime oyunları her şey boş desene.
Asıl mesele evinin önünü temizlemekte!

Bunu söylüyor ve bunu yapıyorsun yıllardır.
Hayatın sırrı bu desene anacığım!

Avazın çıktığı kadar bağır da insanlar duysun be!

Egenin meltemli sabahlarında Şehzade Şehrinin kollarından sen çıkıyorsun bir tek kurtulmuşlar arasından!

Bazen Sinaniye Medresesinde bir hattat, bazen de kırklar meclisinde hoş sohbet.

Her ne olursan ve nerede bulunursan bulun anacığım ninnilerin, manilerin ve ak tülbendin kadar berrak olan kimliğinle süpürmeye devam et ruhların kirlerini sen!