Şiddet - Alanur ÖZALP

Şiddet - Alanur ÖZALP
14 Aralık 2020 - 16:52

Şiddet hem aile içinde hem de çocuklara karşı çok tehlikeli, istenmeyen ve de sağlıklı bir terbiye ve disiplin yolu değildir. Ailede şiddet çocuğun psikolojisini bozar, çocuğun kendine olan güvenini sarsar, annesine ve babasına olan inancını kaybetmesine yol açar. Çocukluğunda dayak yiyen bireylerin büyüdüklerinde de kendi çocuklarına dayak attıklarını pek çok araştırma söylemektedir. Günümüzde dayak gibi şiddeti içeren hiçbir yöntem ailede kullanılmamalıdır. Pasif şiddeti içeren eleştirmek, küçümsemek, yargılamak, utandırmak, bezdirmek, çaresiz hale getirmek gibi davranışlar bazen önemli şiddet unsurları taşırlar. Bu tip davranışların hiçbirinin, hiçbir durumda tasvip edilen yanları olamaz. Bazı araştırmacılar pasif şiddeti içeren korkutma ve benzeri davranışların çocuklarda gerçek bir şiddetten daha yaralayıcı iz bıraktığını altını çizerek söylemektedirler. Bazı durumlarda babanın anneye şiddet uyguladığını, annenin de çocuklara şiddet uyguladığını, çocuklarında ufak kardeşlerine ve çevrelerine ve ortamındaki kişilere şiddet uyguladıklarını sık sık görürüz.

Sivil toplum kuruluşları burada devreye girerek değişik eğitimler vererek aileyi güçlendirirler ve aile çaresizliğini aşabildiğinde dayak ve benzeri şiddet konuları kendiliğinden ortadan kalkabilir. Şiddetin nedeni araştırıldığında özellikle alkol, kumar, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar çoğunlukla görülmektedir. Bu alışkanlıkların da en tepesinde özellikle babalarda işsizliğin, şiddete yol açabildiği bilinmektedir. İşsizlikle diğer yukarıdaki olumsuz alışkanlıklardan bir veya birkaçı birleştiğinde şiddet kronikleşmeye dönebilmektedir. Bu olumsuz gidişe dur diyebilmek için psikolojik bir destek çözüm olabilir. Buradaki destek alınan psikolog yerine göre işsizliğin nedenini kişilere gösterirken olumsuz alışkanlıkları da çözme yoluna gidecektir. Eğer taraflar bu konuda iyi bir işbirliği yapmazlarsa bu durumdan çocuğun korunabilmesi için belki aileye boşanmaları gerektiğini söylenir. En son durumda da devlet tarafından çocuğun böyle bir aileden alınması için gerekli raporun hazırlanması yoluna gidebilecektir. Anneler bazen eşlerinin alkol, kumar veya uyuşturucu bağımlısı olmasına rağmen bu ilişkilerini sürdürerek çocuklarını boşanmanın olumsuz etkilerinden koruduklarını düşünmektedirler. Bu sağlıklı bir yaklaşım değildir. Bu tür kötü alışkanlıkların olduğu evde büyüyen çocuğunda bu tür tehlikeli bağımlılıkların etkisine girme ihtimali çok yüksektir ve çoğunlukla da bu çocuklar tehlikeli bağımlılıklara çok çabuk alışırlar.

Ailedeki şiddet çocuğun evden kaçmasına sebep olabileceği gibi çocuğun çok daha büyük tehlikelerle karşı karşıya gelmesine sebep olabilecektir. Bu sokakta yaşayan ve kötü alışkanlıklara maruz kalmış olan çocuklar zaman zaman gasp olaylarına, zaman zaman da yaralama olaylarına sebep olurlar. Bu konuda hiçbir suçu olmayan kişilerin de hayatlarına mal olabilir. Bu tür tehlikelerden toplumu korumak için önce aile içindeki şiddeti durdurmak ve ortadan kaldırmak her bireyin ve toplumsal kurumun görevidir. Burada karakollara ve polis teşkilatına önemli görevler düşmektedir. Bu tür vakaların çok sık yaşanabildiği bölgelerde polis teşkilatının şiddet konusunda bu konu üzerinde uzmanlaşmış psikologlar tarafından düzenli olarak eğitilmeleri gerekmektedir. Caddelerde gördüğümüz sokak çocukları veya tinerci çocukların bir kısmı evlerinde gördükleri şiddetin ve parçalanmış ailelerin çocuklarıdır. Aile içindeki şiddet toplumu olumsuz yönde etkileyerek toplumsal felaketlere de sebep olabilir. Çocuklarına mutlu, huzurlu ve güvenli bir gelecek sağlamaya çalışan anne babalar öncelikle çocuklarının iyi bir eğitim almasını istemektedirler.

Kaynak: Şiddet - Alanur ÖZALP

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum