PROF. DR. NECATİ CEMALOĞLU: Yöneticilerin Araştırma Yeterliği

PROF. DR. NECATİ CEMALOĞLU: Yöneticilerin Araştırma Yeterliği
06 Şubat 2022 - 15:09 - Güncelleme: 06 Şubat 2022 - 15:12

Yöneticilerin Araştırma Yeterliği

Kültürümüzde araştırma yapmak, raporlamak ve yayımlamak, genellikle akademisyenlere, lisansüstü öğrencilerine atfedilen bir durumdur. Akademisyenlerin yaptığı araştırmaların uygulamadan kopuk olduğu, işe yarar özellikler taşımadığı, kütüphanelerin tozlu raflarına bırakıldığı yönünde eleştiriler vardır. Bu eleştiriler kısmen doğru ve gerçekleri yansıtmakla beraber, asıl sorun yönetim erkini elinde bulunduranların ve ekibinin araştırma yapma yeterliklerinin olmaması ya da var olan bu yeterlikleri hiç kullanmamasıdır. Örgütsel sorunların çözümünde ya daha önceki yöneticilerin kullandıkları yöntemler kullanılmakta ya da danışmanların yönlendirmeleri, istişare ile karar alınıp hayata geçirilmektedir. Bu durum da, örgütlerin verimsizliğine, sinerji düşüklüğüne ve entropiye neden olmaktadır.

            Öncelikle yöneticilerin araştırma yeterliklerinin olması gerekir. Bu araştırma yeterliği, sorunu anlamak, fark etmek ve sorunu türevlerinden ayrıştırmak şeklinde ortaya çıkar. Yönetici, lider özellikler gösteriyorsa, herkesin baktığı ama göremediği yerlerdeki sorunu, olası durumları fark edip harekete geçmesi gerekir. Okul yöneticilerine verdiğim bir seminerde “FEDEX” logosunu gösterip, gördüklerini anlatmalarını istedim. Grubun tamamı yazıyı okudu ve kargo firması olduğunu söyledi. Logoyu tekrar incelemelerini istediğimde, değişen bir şey olmadı. Sununun yansıtıldığı perdede logonun içerisinde yer alan ok, kaşık, anahtar, tas, yarım ok ve kepçeyi gösterdim. Grup çok şaşırmıştı. Baktıkları halde göremedikleri pek çok özelliğin varlığına şahit oldular. Yöneticiler, liderler baktıkları her yerde, herkesin göremediklerini gördüklerinde sorunu fark ederler, eğer araştırma yeterliği varsa; sorunu tanımlama ve sorunu çözmek için uygun yöntemi seçme becerisine sahip olurlar. Bu sebeple yönetici ve ekibinin araştırmaya yapma yeterliği ve yetkinliği örgütsel etkililik açısından gerekli ve önemli bir durumdur.

            Yönetici sorunu tanımladıktan sonra bir araştırma cümlesi yazabilmesi gerekir. Bu araştırma cümlesinin bağımsız değişkeni başta, bağımlı değişkeni sonda, aracı değişken varsa ortada yer alır. Bu şekilde tasarlanan bir araştırma amaç cümlesi, örgütsel bir sorunu çözmede doğru bir başlangıç özelliği taşır. Örneğin, “bir örgütten personel sürekli muvafakat alıp başka bir örgüte geçiyorsa, bu durum araştırılabilir. Bu araştırmanın adı: “Personel Hareketliliğinin İncelenmesi” şeklinde olabilir. Amaç cümlesi ise, “Bu araştırmanın amacı, ……bakanlığındaki personel hareketliliğine neden olan durumları incelemektir.” Daha sonra alt amaçlar yazılır. Örneğin, 1. 2011-2021 tarihleri arasında bakanlıkta meydana gelen personel hareketliliğine ilişkin dağılım nasıldır? Şeklinde nicel olarak veriler tanımlandıktan sonra ikinci, üçüncü alt problemler ifade edilir. Bu alt problemlerde nedenleri sorgulanır. Araştırmanın bu şekilde yapılması halinde “karma yöntem” özelliği taşıdığını araştırmacı bilir. Bu ilk taslak çalışmadan sonra, kavramsal çerçeve ortaya koyulur.

            Araştırmacının kavramsal çerçevede ulaşması gereken durum, literatür bilgisidir. Örneğin, iş doyumu, örgütsel bağlılık, çatışma, mobbing, whistleblowing gibi başlığa uygun olarak gerekli literatüre ulaşılır ve gerekli raporlama yapılır. Genel olarak araştırmacılar önce problem durumunu yazmaya çalışırlar ve çoğu zamanda başarısız olurlar. Nedeni ise, literatüre hakim olmadan problem durumunun yazılamayacağı gerçeğini bilmemelerinden kaynaklanır. Araştırma becerisine sahip yönetici ve ekibi, bu aşamada problem durumunu literatür desteği ile daha kolay tanımlayıp yazabilir. Problem durumu araştırma literatürüne dayalı olarak yazılır. Örneğin, yapılan araştırmaların bulgularından, araştırmanın amaç cümlesine vurgu yapan durumlar tanımlanarak yazılır. Örneğin, “Maliye Bakanlığı Personelinin Örgütsel Bağlılıkları ile İş Doyum Düzeyleri Arasındaki İlişki” araştırmasında, Maliye Bakanlığındaki personelin stres, kaygı, korku ve öfke yaşama durumları yaşadıklarını ifade eden araştırma bulgularından hareket edilerek bunların nedenleri, bu nedenler arasında “iş doyum” düzeyinin düşüklüğü, iş doyum düzeyinin düşmesinde etkili olan değişkenler arasında “örgütsel bağlılık” kavramlarına atıf yapılarak tartışılır. Daha sonra da yapılacak araştıra ile bağlantısı kurulur.

            Araştırmacı araştırmanın önemini iyi vurgulaması gerekir. Aksi taktirde araştırmadan yapılacak çıkarımları doğru ve etkili tanımlayamaz. Bu durum, maden bulup maden bulduğunun farkında olmayan madenci durumu gibidir. Araştırmacı, bu araştırmanın olası sonuçlarının kimin, nerede, nasıl, ne işine yarayacağını yazdığı kısımdır. Örneğin, MP76 (Milli Piyade Tüfeği) tüfeği ile ilgili bir araştırma yapan örgüt, MP76’nın önemini şöyle ifade edebilir: Türkiye terörle mücadele kapsamında çoğu zaman Avrupa Birliği ve Amerika tarafından amborgo ile tehdit edilmekte, bu durum terörle mücadeleyi zayıflatmaktadır. MP76 üretimi başladığında yerli ve milli bir tüfeğimizin olması, terörle mücadelede daha kararlı olmamızı sağlayacaktır. Savunma giderleri içerisinde silaha ödenen döviz çok yüksektir. Milli savunma hamlesi, döviz giderlerini azaltacak, üretilen silahların ihraç edilmesi halinde ülkemize döviz girdisi sağlanacak, bu döviz girdisi cari açığın kapatılmasında etkili rol oynayacaktır. İstihdam sektörü gelişecek, savunma sanayi iş kollarında binlerce çalışan iş bulma olanağına sahip olacaktır. Savunma sanayi tesislerinde ihtiyaç duyulan teknikerleri lise düzeyinde yetiştirmek için “Milli Savunma Liseleri” açılacak, savunma sanayinin yansımaları orta öğretim kurumlarına kadar sağlanacaktır. Savunma sanayisindeki AR-GE faaliyetleri yeni araştırmaları ortaya çıkaracak, patent sayısı artacak, Nasdaq’daki patent sayımızda artış olacak, üretim sektöründe hayata geçirilecektir. Bu gelişmeler, ülkemizin güçlü bir savunma sanayi hamlesini gerçekleştirecek, akabinde de savunma sanayisi ürünlerinin bakımı, eğitimi ve yenileşmesi için farklı ülkelere teknik ve lojistik destek sağlanacaktır.” Bu ifadeler, araştırmacının önem durumunu ifade ettiği, araştırmanın olası sonuçlarının yansımalarını ele aldığı bir aşamadır.

            Araştırmacı, varsayım, sınırlılıklar, tanımlar ve kısaltmaları etkili bir dille ifade etmesi gerekir. Varsayımın yanlış olduğu kanıtlandığında araştırma çöker, etkisiz olur. Sınırlılıklar ile kapsam karıştırılmamalıdır. Sınırlılıklar, kurgulanan durumun gerçekleşmemesi halinde başvurulan diğer durumu ifade eder. Örneğin, araştırma deneysel tasarlanmış ancak COVID-19 sebebiyle betimsel yapılmak zorunda kalmış ise, bir sınırlılıktır. Kapsam ise araştırmanın nerede, hangi ölçme aracıyla yapıldığını gösterir.

            Araştırmacı araştırma evrenini örgütün tamamını alarak yapabilir. Bu durumda örneklem almasına gerek yoktur. Ancak örgütte çalışan sayısı fazla ise uygun örneklem alması gerekir. Bir kişinin kan grubunu öğrenmek için tüm vücudundaki kanları almıyoruz. Küçük bir tüp kadar kan alıp tahlil yapıyoruz. Bu sebeple evreni temsil edeceğine inanılan gruba ulaşılması yeterlidir. Uygun ölçme aracını araştırma grubu kendi geliştirebileceği gibi izin alarak hazır ölçek de kullanabilir. Araştırmacıların istatistik becerileri burada önem taşır. Verileri uygun ve doğru istatistiki yöntemlerle analiz etmeleri, araştırmanın sonuçları açısından önemlidir.

            Verilerin analizi, tablolaştırılması ve yorumlanması ayrı bir beceri gerektirir. Yorum yaparken tablodaki bilginin aynısını yazmak yerine, var olan durumu farklı bir dille ifade etmek tercih edilen bir durumdur. Örneğin, “öğretmenlerin %75’i iş doyumsuzluğu yaşamaktadır.” yerine “Her dört öğretmenden üçü (%75) iş doyumsuzluğu yaşamaktadır.” İfadesi daha uygun olur. Her tablodan sonra bir çıkarıma ihtiyaç vardır. Örneğin, “Maliye denetçilerinde whistleblowingin görülme düzeyi oldukça yüksektir.”


            Araştırmanın sonunda bulguların tek tek tartışılması, nedenlerinin ortaya koyulması, etkili olan durumların tanımlanması, literatürle örtüşüp örtüşmediğinin belirlenmesi gerekir. Örtüşen ve örtüşmeyen durumların nedenleri tartışılmalı, yorumlanmalı, sonuç ve çıkarım yapılmalıdır.

            Araştırmanın her alt problemine ilişkin bulgulara dayalı öneri yazmak gerekir. Bulmadığınız şeye öneri yazmanız hem afaki hem de tutarsız bir davranış özelliği taşır. Bulgulara dayalı öneri işe vuruk özellikler taşımalıdır. Örneğin, “Isınan cisimler genleşir.” bulgunuz varsa, “Termostat yapılabilir.” Bir öneridir.

            Araştırmanın kaynakçası, ekleri ve gerekli izinleri ekledikten sonra, yönetici özeti yazmak, basın notu hazırlamak, can alıcı noktalara değinmek gerekir. Üst düzey yöneticiler tüm detayları, araştırmanın tamamını genelde okumazlar. İstedikleri ana hatları ile “Yönetici Özeti” denilen kısımdır. Her şeyi anlatmak yerine gerekli olanı anlatmak, iyi bir araştırmacı özelliğidir.

            Sonuç olarak yöneticinin araştırma yeterliği ve yetkinliği yoksa yemek pişirmesini bilmeyen, ütü yapmaktan anlamayan, temizliği beceremeyen ev çalışanına benzer. Sürekli yemeği dışardan almak, kuru temizlemecide ütü yaptırmak ne kadar zaman alıcı ve masraflı ise, yöneticinin her araştırmayı dışarıdan bir ekibe, kuruma havale etmesi de aynıdır. Örgütlerde yöneticiler öncelikle araştırmanın gerekliliğine inanması ve ekibini yetiştirmesi gerekir. Örgütte bir sorun olduğunda sorunun iman kuvvetiyle değil, veriye dayalı çözmesi, örgütsel verimi artırır, kaynakların etkili ve verimli kullanılmasını sağlar. Örneğin, bir okulda öğrenci devamsızlığı, şiddet, akademik başarı düşüklüğü gibi sorunlar fazla ise, yöneticinin yapması gereken ekibi ile konuyu araştırmak, raporlamak ve veriye dayalı çözüm yolları üretmektir. Araştırmada veri toplanıp analiz edilebileceği gibi büyük veriden de yararlanılabilir. Araştırmanın özelliğine göre küçük veri işe koşulabileceği gibi nitel araştırma teknikleri ile dar bir alanda spesifik araştırma yapılabilir. Örgütün sorunları hakkında araştırma yapıp araştırma sonucuna göre çözüm üretip uygulaması, hasta bir vatandaşın hastanede tahlillerine göre tedavi uygulanması ve iyileşmesine benzer. Kentte yaşamanın ve kentli yaşamanın ön koşulu, veri okuryazarı olmak ve onu yaşamın bir parçası haline dönüştürebilmektir.

 

PROF. DR. NECATİ CEMALOĞLU
https://www.kamudanhaber.net/prof-dr-necati-cemaloglu


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum