Kaşgar Emirliğinde Çinlilerin verdiği cezalar
06 Haziran 2024 - 09:31
Kaşgar Emirliğinde Çinlilerin verdiği cezalar
Mehmet Akif Erdoğru
Osmanlı arşiv belgelerinde, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren İstanbul’dan Kaşgar’a gönderilen bazı Osmanlı subayların Çin işkencesine maruz kaldıkları yazılıdır. İstanbul’da Çin işkencesinin ne demek olduğu yeteri kadar bilinmemektedir. Subaylar Sultana sundukları raporlarda Çinlilerin verdikleri bu cezalardan bazılarını tanımlamışlardır. Bunlardan biri, mahkûmun boynuna takılan ahşap tasma ve zincirlerle sokaklarda dolaştırılarak dilenmeye mecbur bırakılmasıdır. İkincisi diam cezasıdır. Üçüncüsü kırbaçla cezalandırmadır. Yüzüne kara çalma; eşeğe ters bindirme; başına çuval geçirme; sürgün etme; el, ayak, burun, kol kesme; taşlayarak öldürmedir (recm). Bu cezaların bir kısmının kaynağı Şeriat iken, bir kısmının hukuki kaynağı da eski Türk-Moğol ceza gelenekleridir.
İngiliz Heyet, 1873’te Kaşgar emirliğindeki suç ve cezaları tespit etti: ‘Mahkûmun boynuna şal adı verilen tahta bir tasma takılırdı. Mahkûm, omzundaki tahta tasmasıyla birlikte dilenmesi için pazar kurulan yere götürülürdü. Bunun amacı geçimini dilerek kazanmasını sağlamaktı. Eğer erkek mahkûm zincirlenmişse, bu çift zinciri birbirine bağlayan uzun bir demir çubuk da vardı. Bu zincirlerden biri boyuna, diğeri de ayak bileğine bağlanırdı. Mahkûm, demir çubuğu elinde tutarak yürürdü. Bu zincirlere, işka denirdi. Cinayet işleyenler (katil) veya devlete karşı suç işlemekle suçlanan mahkûmlar, ceza verilene kadar bir kafeste tutularak tecrit edilirdi. Eğer mahkûma ölüm cezası verilmişse, kırmızı bir elbise giyen cellat tarafından başı kılıçla kesilerek idam edilirdi. İdam edilmeden önce, mahkûmun sarhoş edici içkiler içme hakkı vardı. Suç işleyen kadın ve erkekler, eşeklere ters bindirilir, sokaklarda bu şekilde gezdirilirdi. Erkeklerin yüzüne kara çalınır ve eşeğin kuyruğu eline verilirdi. Suçlu kadın ise başına bir çuval geçirilirdi. Tecavüzün cezası, ölümdü. Tecavüzcünün başı, dört yolun birleştiği yerde kesilirdi. Küçük suç işleyen erkekler, kırbaçla kırbaçlanırdı. Çinlilerin Çarçend denilen yerde bir tesisleri vardı. Sürgün cezasına çarptırılanlar buraya getirilir, mahkûm askerlerce gözetime tabi tutulur ve bazı kurallara uyması beklenirdi. 1873 yılındaki cezalar şunlardır: Katiller, pazarın kurulduğu gün çarşıda boğazı kesilerek öldürülüyor. Ceset, sekiz gün boyunca çarşıda bir yerde asılı veya yerde âleme ibret olsun diye bırakılıyor. Yol kesenlerin, el veya ayakları kesiliyor. Yol kesen şiddet uygulamışsa, halka açık bir yerde idam ediliyor. Eğer yol kesen kadınsa, onun elleri ve ayakları kesilmiyor ama yol kesen kadınlar da idam ediliyor. Hırsız, ilk veya ikinci kez suç işlediğinde affediliyor ama üçüncü kez hırsızlık yaparsa adamın eli kesiliyor. Hırsızlıktan hüküm giymiş veya cezaya çarptırılmış bir kadın, çaldığı eşya boynun asılıyor, bu şekilde eşeğe ters bindiriliyor ve sokaklarda dolaştırılıyor. Veya bu kadın, kadının memuru olan subaşı tarafından halkın önünde kırbaçlanıyor. Kadınlar çıplak şekilde kırbaçlanmaz. Eğer bir kadın hamileyken mahkûm edilirse, çocuğunu doğurması beklenir. Çocuk doğduktan kırk gün sonra cezalandırılır. Denilir ki Yakup Bey emir olduktan sonra Kaşgar’da altı kadını idam ettirmiştir. Kin denilen işkencenin hala uygulandığı söyleniyor. Evli olmayan bir kadın, evlenmeden bir erkekle arkadaşlık ederse, 100 kırbaç cezasına çarptırılır ama köle olmayan iki erkek görgü tanığı tarafından zina yaptığı kanıtlanırsa, o kadın ya boğazı kesilerek ya da taşlanarak öldürülür (recm). Boğaz kesme genellikle büyük şehirlerde yapılır. İdam ise taşrada yapılır. Hırsızların bazen burun ya da kulağı veya eli ve ayağı kesilebilir. Cezalar genellikle suçun işlendiği yerde infaz edilir. Bazen Kaşgar veya halka açık yerlerde de infaz yapılabilir. İdam, boynuna bir ilmik geçirilerek yeden bir ip yardımıyla gövdenin çekilmesi veya ipin bir makaradan geçirilmesi suretiyle yapılır. Hapis cezasına çok az başvurulur. Küçük suçların cezası kırbaçtır. Değeri 10 Rupi altında şiddet içermeyen hırsızlıklara, genellikle kırbaç cezası verilir. Tüm suç vakaları veya önemli kişilerle ilgili vakalar merkeze, Kaşgar’a bildirilir. Cezaların şeriata uygun olup olmadığı talimatla teyit edilmeden infaz gerçekleşmez. Önemli kişiler için verilen ölüm cezasını Emir Yakup Bey’in onaylaması gerekir. Bütün bunlara ek olarak Yakup beyin kendi celladı vardır ve devlete karşı suç işleyenleri kendi mahkemesinde yargılayabilir. Saray ve askerlerle ilgili suçluları, Kazi Uşkur yargılar (s. 102).
Mehmet Akif Erdoğru
Osmanlı arşiv belgelerinde, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren İstanbul’dan Kaşgar’a gönderilen bazı Osmanlı subayların Çin işkencesine maruz kaldıkları yazılıdır. İstanbul’da Çin işkencesinin ne demek olduğu yeteri kadar bilinmemektedir. Subaylar Sultana sundukları raporlarda Çinlilerin verdikleri bu cezalardan bazılarını tanımlamışlardır. Bunlardan biri, mahkûmun boynuna takılan ahşap tasma ve zincirlerle sokaklarda dolaştırılarak dilenmeye mecbur bırakılmasıdır. İkincisi diam cezasıdır. Üçüncüsü kırbaçla cezalandırmadır. Yüzüne kara çalma; eşeğe ters bindirme; başına çuval geçirme; sürgün etme; el, ayak, burun, kol kesme; taşlayarak öldürmedir (recm). Bu cezaların bir kısmının kaynağı Şeriat iken, bir kısmının hukuki kaynağı da eski Türk-Moğol ceza gelenekleridir.
İngiliz Heyet, 1873’te Kaşgar emirliğindeki suç ve cezaları tespit etti: ‘Mahkûmun boynuna şal adı verilen tahta bir tasma takılırdı. Mahkûm, omzundaki tahta tasmasıyla birlikte dilenmesi için pazar kurulan yere götürülürdü. Bunun amacı geçimini dilerek kazanmasını sağlamaktı. Eğer erkek mahkûm zincirlenmişse, bu çift zinciri birbirine bağlayan uzun bir demir çubuk da vardı. Bu zincirlerden biri boyuna, diğeri de ayak bileğine bağlanırdı. Mahkûm, demir çubuğu elinde tutarak yürürdü. Bu zincirlere, işka denirdi. Cinayet işleyenler (katil) veya devlete karşı suç işlemekle suçlanan mahkûmlar, ceza verilene kadar bir kafeste tutularak tecrit edilirdi. Eğer mahkûma ölüm cezası verilmişse, kırmızı bir elbise giyen cellat tarafından başı kılıçla kesilerek idam edilirdi. İdam edilmeden önce, mahkûmun sarhoş edici içkiler içme hakkı vardı. Suç işleyen kadın ve erkekler, eşeklere ters bindirilir, sokaklarda bu şekilde gezdirilirdi. Erkeklerin yüzüne kara çalınır ve eşeğin kuyruğu eline verilirdi. Suçlu kadın ise başına bir çuval geçirilirdi. Tecavüzün cezası, ölümdü. Tecavüzcünün başı, dört yolun birleştiği yerde kesilirdi. Küçük suç işleyen erkekler, kırbaçla kırbaçlanırdı. Çinlilerin Çarçend denilen yerde bir tesisleri vardı. Sürgün cezasına çarptırılanlar buraya getirilir, mahkûm askerlerce gözetime tabi tutulur ve bazı kurallara uyması beklenirdi. 1873 yılındaki cezalar şunlardır: Katiller, pazarın kurulduğu gün çarşıda boğazı kesilerek öldürülüyor. Ceset, sekiz gün boyunca çarşıda bir yerde asılı veya yerde âleme ibret olsun diye bırakılıyor. Yol kesenlerin, el veya ayakları kesiliyor. Yol kesen şiddet uygulamışsa, halka açık bir yerde idam ediliyor. Eğer yol kesen kadınsa, onun elleri ve ayakları kesilmiyor ama yol kesen kadınlar da idam ediliyor. Hırsız, ilk veya ikinci kez suç işlediğinde affediliyor ama üçüncü kez hırsızlık yaparsa adamın eli kesiliyor. Hırsızlıktan hüküm giymiş veya cezaya çarptırılmış bir kadın, çaldığı eşya boynun asılıyor, bu şekilde eşeğe ters bindiriliyor ve sokaklarda dolaştırılıyor. Veya bu kadın, kadının memuru olan subaşı tarafından halkın önünde kırbaçlanıyor. Kadınlar çıplak şekilde kırbaçlanmaz. Eğer bir kadın hamileyken mahkûm edilirse, çocuğunu doğurması beklenir. Çocuk doğduktan kırk gün sonra cezalandırılır. Denilir ki Yakup Bey emir olduktan sonra Kaşgar’da altı kadını idam ettirmiştir. Kin denilen işkencenin hala uygulandığı söyleniyor. Evli olmayan bir kadın, evlenmeden bir erkekle arkadaşlık ederse, 100 kırbaç cezasına çarptırılır ama köle olmayan iki erkek görgü tanığı tarafından zina yaptığı kanıtlanırsa, o kadın ya boğazı kesilerek ya da taşlanarak öldürülür (recm). Boğaz kesme genellikle büyük şehirlerde yapılır. İdam ise taşrada yapılır. Hırsızların bazen burun ya da kulağı veya eli ve ayağı kesilebilir. Cezalar genellikle suçun işlendiği yerde infaz edilir. Bazen Kaşgar veya halka açık yerlerde de infaz yapılabilir. İdam, boynuna bir ilmik geçirilerek yeden bir ip yardımıyla gövdenin çekilmesi veya ipin bir makaradan geçirilmesi suretiyle yapılır. Hapis cezasına çok az başvurulur. Küçük suçların cezası kırbaçtır. Değeri 10 Rupi altında şiddet içermeyen hırsızlıklara, genellikle kırbaç cezası verilir. Tüm suç vakaları veya önemli kişilerle ilgili vakalar merkeze, Kaşgar’a bildirilir. Cezaların şeriata uygun olup olmadığı talimatla teyit edilmeden infaz gerçekleşmez. Önemli kişiler için verilen ölüm cezasını Emir Yakup Bey’in onaylaması gerekir. Bütün bunlara ek olarak Yakup beyin kendi celladı vardır ve devlete karşı suç işleyenleri kendi mahkemesinde yargılayabilir. Saray ve askerlerle ilgili suçluları, Kazi Uşkur yargılar (s. 102).
FACEBOOK YORUMLAR