Göbeklitepe'de her geçen gün yeni keşifler devam ediyor

Göbeklitepe’de gerçekleşen son keşifler, Göbeklitepe’nin sadece özel ritüeller için bir araya gelinen izole bir tapınak değil, merkezinde özel yapıların bulunduğu, büyüyen ve gelişen bir köy olduğunu ortaya çıkardı.

Göbeklitepe'de her geçen gün yeni keşifler devam ediyor
22 Ağustos 2021 - 11:42 - Güncelleme: 22 Ağustos 2021 - 13:58

BBC'den Seyahat yazarı Andrew Curry, Göbeklitepe'deki son keşifleri ve keşiflerin ne anlama geldiğini yazdı.

Şanlıurfa'da kent merkezine 18 kilometre uzaklıktaki Örencik Mahallesi yakınlarında 1995 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nden alınan izinle Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müzesi tarafından Prof. Dr. Klaus Schmidt başkanlığında kazılara başlandı. Kazılarda Neolitik döneme ait, boyları 3 ila 6 metre, ağırlıkları da 40 ila 60 ton olan, yabani hayvan figürlü "T" biçimli dikili taşlar bulundu.

Üç boyutlu hayvan kabartmaları, 8-30 metre çapında dairesel ve dikdörtgen şekilli dünyanın en eski tapınak kalıntıları, dikili taşlar ve yaklaşık 12 bin yıl öncesine ait olduğu belirtilen 65 santimetre uzunluğunda insan heykeli gibi devrinin çok ilerisinde olan eserlere sahip Göbeklitepe, dünyanın en eski "tapınak merkezi" olarak görülüyor.
 

BBC'den Seyahat yazarı Andrew Curry'e göre, son birkaç yılda Göbeklitepe'deki yeni keşifler ve daha önceki kazıların sonuçlarına daha yakından bakıldığında, Schmidt'in ilk yorumlarının alt üst olduğu görülüyor.

Merkezi yapıyı koruyan gölgeliğin temel kazma çalışmaları sırasında arkeologlar Schmidt'in kazdığı derinlikten daha aşağılara inmek zorunda kalmıştı. Schmidt'in yerini alan Dr. Lee Clare yönetimindeki Alman Arkeoloji Enstitüsü ekibi, büyük anıtsal yapıların zeminlerinin birkaç metre altında, evlerin ve sabit yerleşim alanlarının olduğunu gördü.

Bu bulgular tarih öncesi dönemin yeniden yazılması anlamına geliyordu. Zira, Göbeklitepe sadece özel ritüeller için bir araya gelinen izole bir tapınak değil, merkezinde özel yapıların bulunduğu, büyüyen ve gelişen bir köydü.

Ekip, tepede su ihtiyacını karşılayan büyük bir sarnıç ve yağmur suyunu toplamada kullanılan kanalların yanı sıra, yulaf lapası ve bira yapımı için tahıl işlemede kullanılan binlerce öğütme aleti tespit etti.

Dr. Clare, "Göbeklitepe hala benzersiz, özel bir yer; ancak yeni bulgular daha önce diğer kazılarda elde edilen bilgilerle daha uyumlu. Burası, sürekli iskanın olduğu tam teşekküllü bir yerleşim yeriydi. Alan hakkındaki tüm anlayışımızı değiştirdi" dedi.

Bu arada, Urfa çevresindeki engebeli kırsal alanda çalışan Türk arkeologlar, yaklaşık aynı dönemde inşa edilmiş, biraz daha küçük olsa da benzer sütunlara sahip 11 yeni tepe tespit ettiler.

Avusturya Arkeoloji Enstitüsü'nden Neolitik Çağ uzmanı araştırmacı Barbara Horejs, "Bu tapınak yegane değil. Bu, hikayeyi çok daha ilginç ve heyecan verici kılıyor. Yeni çalışma Klaus Schmidt'in tezini ortadan kaldırmıyor; onun omuzlarında yükseliyor. Bence büyük bir bilgi kazanımı oldu. Yorumlama değişiyor, ama zaten bilim böyle ilerliyor" diye konuştu.

Clare ve diğer arkeologlar artık Göbeklitepe'yi yüzyıllar boyunca süren ve tarımın başlamasına ön ayak olan bir inşa projesi olarak değil, avcı-toplayıcı toplulukların, etraflarını çeviren dünya değişirken, yok olan hayat tarzlarına tutunma girişimi olarak görüyor. Civar bölgelerden elde edilen bulgular, diğer bölgelerdeki insanların hayvanları ve bitkileri evcilleştirme girişimlerine başlamış olduklarını gösteriyor. Göbeklitepe sakinleri belki de bu girişime direniyordu.

Dr. Clare, alandaki taş oymaların önemli bir ipucu olduğunu savunuyor. Göbeklitepe'nin sütunlarını ve duvarlarını kaplayan ayrıntılı tilki, leopar, yılan ve akbaba oymaları için "her gün karşılaştığınız hayvanlar değil. Onlar resimden daha fazlasını ifade ediyor; grupları bir arada tutmak ve ortak bir kimlik yaratmak için çok önemli olan anlatılar" dedi.

İngiliz BBC Seyahat yazarı Andrew Curry, "2007'de Göbeklitepe'yi ilk gezdiğimde, bu yapıların ne kadar eskiye uzandığını anlamıştım. İngiltere'nin en eski anıtsal yapısı olan Stonehenge'deki taş sütunlar 4 bin 500 yıl önce geç Neolitik dönemde dikilmişti. Göbeklitepe, Stonehenge'den 6.000 yıl önce inşa edilmişti ve nasıl ki bir zamanlar orada yaşayan insanların dünyasını tam olarak anlamak mümkün değilse, sütunlardaki oymaların tam olarak ne anlama geldiğini derinlemesine anlamak da imkansız" dedi.

Bunun Göbeklitepe'nin muazzam cazibesinin bir parçası olduğunu belirten Curry, "Binlerce ziyaretçi, çoğu insanın 10 yıl önce adını hiç duymadığı bir yere hayran kalırken, araştırmacılar ilk etapta neden inşa edildiğini anlamaya çalışmaya devam edecekler. Her yeni keşif ise bu alan ve insan uygarlığı hakkında şu anda bildiklerimizi değiştirmeyi vaat ediyor" diye konuştu.

KAYNAK:https://www.yenicaggazetesi.com.tr/gobeklitepede-yeni-kesif-tum-anlayis-degisti-469828h.htm


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum