CENGİZ BALCI Yazdı: ATATÜRK VE MİLLÎ HÂKİMİYET

Atatürkçülükte devletin temel unsurları “tam bağımsızlık” ve “millî hâkimiyet” tir.

CENGİZ BALCI Yazdı: ATATÜRK VE MİLLÎ HÂKİMİYET
30 Mayıs 2022 - 09:16
ATATÜRK VE MİLLÎ HÂKİMİYET
                                                                 CENGİZ BALCI

Atatürkçülükte devletin temel unsurları “tam bağımsızlık” ve “millî hâkimiyet” tir. Atatürk, “Türk devletinin dayandığı esaslar tam bağımsızlık ve kayıtsız şartsız millî hâkimiyetten ibarettir”[1] demiştir. Atatürk, hâkimiyetin millî olması gerektiğini düşünmektedir. Öyle ki, hâkimiyeti tarif ederken dahi milleti merkeze alır:[2] Ayrıca 16.1.1923 tarihli konuşmasında millî hâkimiyeti, “Bütün cihân bilmelidir ki, artık bu devletin ve milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur!.. Yalnız bir kuvvet vardır... O da millî hâkimiyet'tir!..Yalnız bir makam vardır!... O da milletin kalbi, vicdanı ve varlığıdır!”[3] sözleriyle ifade etmiştir.
            Millî Mücadele ve sonrası dönem incelendiğinde, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının temelde birkaç kavram üzerinde durdukları görülecektir. Misak-ı Millî, istiklâl-i tam, millî irade, millî hâkimiyet bunlardan bazılarıdır. Fakat millî hâkimiyet, söz konusu kavramlar arasında özel bir yere sahiptir.[4]
            Cumhuriyet döneminin mihver kavramlarından birisinin millî hâkimiyet olduğu kolaylıkla söylenebilir. O halde Cumhuriyet öncesi ve sonrasının birincil şahsiyeti olan Mustafa Kemal Atatürk’ün millî hâkimiyet anlayışının mahiyetini belirlemek, Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi fikrî temeller üzerinde kurulduğu sorusunun cevabını verecektir.[5]
Atatürkçülük’te devletin tam bağımsızlığı, her yönden tam bağımsız olmayı gerektirir. Tam bağımsızlık, milletin varlığı ve hukuku için bütün kuvvetleri ile bizzat kendisinin meşgul olmasını esas almaktadır. Millî hâkimiyet ise, Erzurum Kongresi’nin bir ürünü olup millî kuvvetleri âmil ve millî iradeyi hâkim kılmak esasına dayanmaktadır. Sivas Kongresi’nde milletin temsilcilerinin oy birliği ile kuvvetlendirilmiştir.[6] Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’dan sadarete gönderdiği 22 Mayıs 1919 tarihli raporda yer alan “Millet, millî hâkimiyet esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul etmiştir. Bunun için çalışacaktır” ifadesi, Millî Mücadele hareketinin hedefini göstermesi bakımından önemlidir.[7]
Atatürk’ün hâkimiyet anlayışının bir diğer hususiyeti demokrasi kavramı ile birlikte değerlendirilecek olan cumhuriyetçiliktir. Zirâ cumhuriyet, millî hâkimiyet ve meclis üstünlüğü ilkelerine dayanmaktadır. Atatürk cumhuriyeti, “... millî hâkimiyet mefkûresini (idealini) en iyi ve en emin surette temsil ve tatbik eden devlet şekli” olarak tanımlamaktadır.[8] Yine Atatürk'e göre, “Cumhuriyet’te son söz millet tarafından seçilmiş meclistedir”[9]
Atatürk, Millî Hâkimiyet” anlayışının temel vasıflarını açıklamayı bilhassa Türk hükûmeti ile diğer bazı hükûmet şekilleri arasındaki farkı izah etmek için yapmıştır. Nitekim “Biz ne Bolşevikiz ne de Komünistiz. Ne biri ne diğeri olamayız. Çünkü biz milliyetperver ve dinimize hürmetkârız. Hülasa (özetle) bizim şekl-i hükûmetimiz tam bir demokrat hükûmetidir. Ve lisanımızda bu hükûmet “halk hükûmeti” diye yâd edilir”, ayrıca “Türkiye’de Bolşeviklik olmayacaktır. Çünkü Türk Hükûmetinin ilk gayesi halka hürriyet ve saadet vermektir”[10] demiştir.
Atatürk'ün millî hâkimiyeti tercih sebeplerini, "millet sevgisi" ve "çağdaşlaşma projesi" gibi iki önemli temel kavramda aramak doğru olacaktır. O, mensubu bulunduğu millete karşı kuvvetli bir sevgi duymakta, Türk milletinin cesaretine, metanetine ve mânevîyatına güvenmekte, bunu çeşitli vesilelerle dile getirmektedir. Öyle ki, Ekim 1919’da Amasya’da Ruşen Eşref’le birlikte bir pazar yerini gezen Atatürk, kendisine ilgi gösteren halkın perişanlığına dikkat çekerek Ruşen Eşref’e, “…böyle bir milletten nasıl ayrılırsın? Bu palaspârelerin içinde perişan gördüğün insanlar yok mu? Onlarda öyle yürek, öyle cevher vardır ki, olmaz şey! Çanakkale’yi kurtaran bunlardır. Kafkasya’da, Galiçya’da, şurada, burada aslan gibi çarpışan, mahrumiyete aldırmayan bunlardır.”[11] Demiştir.
Hâkimiyetin mutlaka millet tarafından kullanılmasını bir tercih değil bir mecburiyet olarak gören ve hatta milletin bekasını hâkimiyete sahip oluşuna bağlayan Atatürk, İzmir İktisat Kongresi’ni açış konuşmasında “…idare ve hâkimiyetten tecerrüde (vazgeçmeye) rıza gösteren bir milletin akıbeti elbette felakettir, elbette musibettir”[12] ifadesine yer vermiştir.



KAYNAKÇA
1. Atatürkçülük I, III, İstanbul 1984, (MEB yayını Genelkurmay Başkanlığınca Hazırlanmıştır).
2. EMİROĞLU, Gülmisâl, “Atatürk’ün ‘Millî Hâkimiyet’ Anlayışının Temel Vasıfları”, G.Ü. Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, c. 5, S.1, (2004).
3. İnan, Âfet, Medenî Bilgiler, Ankara 1988, s.36 (Türk Tarih Kurumu Yayınları);
    İnan, Âfet, Söylev ve Demeçler, Ankara 1997 c.3.
4. Tanör, Bülent, 1998,s.227, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, Yapı Kredi Yayımları, İstanbul, 1999.
5. www.angelfire.com/rnb/atadiyar/ata42b.html.
6. www.turkcebilgi.net/bilim/osmanli-tarihi/turkiye-cumhuriyetinin-kurulusu-2055_11.html.
 
[1] Atatürkçülük, İstanbul 1984, c.3, s.5. (MEB yayını Genelkurmay Başkanlığınca Hazırlanmıştır)
[2] Bkz. Gülmisâl EMİROĞLU, “Atatürk’ün ‘Millî Hâkimiyet’ Anlayışının Temel Vasıfları”, G.Ü. Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, c. 5 ,S.1, (2004), s.113.
[3] www.angelfire.com/rnb/atadiyar/ata42b.html.
[4] Bülent Tanör, 1998,s.227, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, YKY, İstanbul, 1999.
[5] G. Emiroğlu, a.g.m. s.114.
[6] Atatürkçülük, İstanbul 1984, c.3, s.6.
[7] www.turkcebilgi.net/bilim/osmanli-tarihi/turkiye-cumhuriyetinin-kurulusu-2055_11.html.
[8] Atatürkçülük, c.1, s.36
[9] Âfet İnan,  Medenî Bilgiler, Ankara 1988, s.36 (Türk Tarih Kurumu Yayınları).
[10] Atatürkçülük, c.1, s.30- 32.
[11] Âfet İnan,  Söylev ve Demeçler, Ankara 1997 c.3 s.15.
[12] Âfet İnan, a.g.e. s.108.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum