Bir Münevver Portresi: Şerif Mardin

Yüzlerce makale yazmış, pek çok araştırmaya dâhil olmuş, ulusal ve uluslararası birçok başarıya imza atmış bir ilim adamı Şerif Mardin.

Bir Münevver Portresi: Şerif Mardin
25 Temmuz 2020 - 11:07 - Güncelleme: 25 Temmuz 2020 - 13:07

İkdam Gazetesi’ni kuran ve yıllarca mükemmel şekilde işleten bir Ahmet Cevdet Bey vardır. Mecelle ve Tarih-i Cevdet gibi çalışmaları ile bilinen Ahmet Cevdet Paşa ile karıştırılmasın yalnız. Bu Ahmet Cevdet, bir edip ve güçlü bir gazeteciydi.

“İkdamcı Cevdet” diye anılan Ahmet Cevdet Bey’in üç kızı vardı. Ortanca olan kızının ismi ise Reya idi.

Reya’nın ablası Ceyda, Ebubekir Ratip adında Mısırlı bir asilzade ile evliydi. Reya da bu yüzden ablası ile birlikte Kahire’de yaşamaktaydı. Reya, burada Şemseddin Bey ile tanıştı. Şemseddin Bey, Suriye ve Lübnan’ın o zamanki valisinin oğluydu. Rivayete göre soyları Hz. Hüseyin’e dayanıyordu.

Reya ve Şemseddin… İkisi de güngörmüş, bilgili ve asil ailelerin çocuklarıydı. Evlendiler.

Şerif Mardin işte bu evlilikten doğdu. Takvimler 13 Şubat 1927’yi gösteriyordu doğduğunda.

Cihan Harbi’nden çıkmış, hemen ardından tüm dünyaya kafa tutarak ayakları üzerinde durmayı başarmış genç Türkiye’nin ilk zamanlarıydı. Memleket sıkıntıdaydı fakat hayat devam ediyordu. Birileri okumalı, devletin ihyası için ter dökmeliydi. Şerif, 1940 yılında Türkiye’nin en önemli okullarından biri olan Galatasaray Lisesine yazıldı. Daha sonra eğitimine Amerika’da devam etti.

İLME ADANAN BİR ÖMÜR

Washington and Lee Üniversitesinde bir süre biyokimya öğrendi. 1946’da ise bambaşka bir karar aldı ve alanını siyasal bilimler olarak değiştirip Stanford Üniversitesine geçti.

1950 yılında, henüz 23 yaşındayken Washington’daki Johns Hopkins Üniversitesinde yüksek lisansını tamamladı. Aynı yıl içinde Stanford Üniversitesine doktora için başvurdu. Aslında her şey yolundaydı. Ama o vatanına dönmek istedi.

27 yaşında, dünyanın en saygın okullarından başarıyla mezun olmuş bir genç iken Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine asistan olarak girdi. Amerika’da doktora yapacakken Türkiye’de asistan olmayı bilinçli şekilde tercih etti. Forum Dergisi’nin yazarları arasına girdi.

1957 yılında Hürriyet Partisinden Eskişehir milletvekili adayı oldu. Ama kazanamadı. Bu yenilgi onun aktif siyaseti bırakmasına neden oldu. Fakat Türkiye’nin siyasal zemini üzerine daima düşündü.

Yıl 1958 Şerif Mardin yeniden Amerika yollarına düştü. Stanford Üniversitesine Jöntürkler’in Siyasi Fikirleri adlı çalışmasını sundu ve bu çalışma sayesinde bir kez daha doktora hakkı kazandı. Harvard’da ve Princeton’da asistanlık yaptı. Üç yıl süren bu Amerika serüveninin ardından yine yurdu döndü.

1961 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde asistandı yeniden. Bu sefer konusu “Anayasa Hukuku”ydu. Üç yıl sonra, 1964’te, doçent oldu.

1969 yılında, 42 yaşındayken profesör unvanını aldı. Yüzlerce makale yazmış, pek çok araştırmaya dâhil olmuş ve Türkiye’nin siyasal gelişimi üzerine uzun uzun düşünme imkânı bulmuştu. 1972 yılında Ankara Üniversitesinden ayrıldı.

1973 yılında Boğaziçi Üniversitesinde İktisadi İdari Bilimler Fakültesini kurdu. Bu fakültenin kurucu dekanlığını yaptı. Aynı zamanda Sosyoloji Bölümü Başkanı’ydı. Cumhuriyet dönemini analiz ediyor, Türkiye’nin modernleşmesi üzerine kafa yoruyordu.

Yine bu yıllarda Washington’daki American University’de İslam Araştırmaları Merkezi Başkanlığı yaptı. ABD’deki Columbia ve California Üniversiteleri ile İngiltere’deki Oxford Üniversitesinde dersler de veriyordu. Uluslararası çalışan saygın bir araştırmacıydı.

1975–1980 yıllarında Uluslararası Orta Doğu Çalışmaları Dergisi’nde görev yaptı. Çok sayıda akademik çalışmaya imza attı. Pek çok kongreyi takip etti.

Daha sonra Tanzimat Dönemi Türk Düşüncesi adlı çalışmasını daha iyi bir ortamda çalışmak için uygun bir zemin buldu ve bu sebeple Sabancı Üniversitesine geçti.

2007 yılında o zamanlar Vatan Gazetesi’nde çalışan Ruşen Çakır bir röportaj verdi. Bu röportaj dilimize yepyeni bir kavram kazandırdı: Mahalle Baskısı.

O röportajda ne demek istediğini, aslında neye vurgu yapmaya çalıştığını yıllarca anlattı sonra. Onun anlatım tarzı, Türkiye’nin modernleşme sürecini yeniden yeniden düşündürdü hepimize.

2011 yılında “Emeritus” unvanını aldı. Artık akademik camianın aksakallılarından biri olduğu tescillenmişti böylece. Sözü kanundu.

İlerlemiş yaşına rağmen çalışmalarını sürdürdü. Hâlâ üniversite yollarını aşındırmaya devam ediyordu.

Ve 6 Eylül 2017.

90 yıllık ömrünün neredeyse tamamını araştırma, okuma, yazma ve düşünme ile geçirmiş olan Şerif Mardin, İstanbul’da öldü.

Her yazar gibi o da kitaplarına gömüldü.
Kaynak:
http://trdergisi.com/bir-munevver-portresi-serif-mardin/

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum