BÜŞRA DURGUN - ÇORAP

Seyyah da bu küçük toplu çocuğun mutluluğunu tebessüm ederek izlemeye devam ediyordu.

BÜŞRA DURGUN - ÇORAP
28 Nisan 2018 - 22:28

ÇORAP

 

  Ülkelerinden sürgün edilmiş mülteciler gibi bakıyordu yağan kara. Pencereyi altı parçaya bölmüş demir parmaklıklar karın berraklığına gölge edemiyordu. Pencereden uçuşan karlar saçlarına yapışıyor, sonra incecik bir su damlasına dönüşüyordu. Soğuk tenine değse de kalbinde yanan harıl harıl yalnızlıktan dolayı bunu hissetmiyordu.

 

   Nereye estiği belli olmayan rüzgâr arada Seyyah'ın odasının penceresinden içeri giriyor, beyaz perdeyi bir Casper'a çeviriyordu. Seyyah'ın oturduğu demir sandalye çoktan bir zaman makinesine dönüşmüş, onu on yaşına götürmüştü bile.

 

  Şimdi küçücük elleri sıcak, keskin köşeli kalorifer peteklerinin arasında ısınıyordu. Karlar, yine aynı beyaz rengiyle dışarda kartopu oynayan çocukları incitmek istemezmiş gibi hafif hafif yağıyordu. Çoğunluğu Seyyah gibi kırmızı renk mont giymiş olan çocuklar hallerinden memnun, karın keyfini çıkarıyorlardı.

 

  Yurtla okulun arasındaki mesafe on yaşındaki Seyyah'ın adımlarıyla koskocaman bahçe oluyordu. İşte bu bahçedeki çocukların bir kısmı kartopu oynuyor, kimileri eldiveninin öteki eşi olmamasına aldırmadan kardan adam yapıyorlardı. Seyyah, misket gibi etrafa dağılmış bu çocuk kitleleri arasında Atatürk büstünün önünde kartopu oynayan çocukları gözden kaçırmamaya dikkat ediyordu. Çünkü yaramaz, elinde yuvarladığı kartopu gibi yuvarlak, tombul yanaklı kardeşi yerinde durmuyordu. Kardeşi bir hücum arkadaşlarına saldırıyor, elindeki kartopunu bir gülle gibi fırlatıyordu. Attığı kartopunu isabet ettirince de geçen yıl giden süt dişlerinin yerine gelen iri dişleri ile gülümsüyordu.

 

  Seyyah da bu küçük toplu çocuğun mutluluğunu tebessüm ederek izlemeye devam ediyordu. Bir ara gözleri parkın üst tarafındaki yokuşta kaymaya çalışan çocuklara ilişti. Henüz istedikleri kayganlığa ulaşamayan yokuş çocukların eğlencelerini kısa kesiyor, çocukları daha iyi bir poşet aramaya itiyordu.

 

  Bir süre bu sabırsızlanmaya başlayan çocukları izledi. Kafasını parkın aşağısına Atatürk büstünün önüne çevirdi. Ama kardeşi yoktu. ‘’Nereye gitmişti şimdi bu çocuk?’’ bakışlarını çamlık tarafında gezdirdi, yurdun basamaklarına baktı. Başını biraz daha kör bir kısımda kalan altı musluklu çeşme tarafına çevirdi ama kardeşi yoktu. Tam kaşları meraktan ve endişeden çatılmaya başlamıştı ki; arkasından şap şup diye ses çıkaran adımlara kafasını çevirdi. Kardeşi karşısında yatılı okudukları için verilen kırmızı montu içinde, kıpkırmızı yanaklarla karşısında duruyordu. Elleri kızarmış, burnunu çekiyordu. Kıyafetlerinin ıslanmış kısımları koyu renk olmuştu. Ama en çok koyu kısımlar ayaklarında yoğunlaşıyordu. Gelirken ayaklarından çıkan seslerden anlaşıldığına göre tombul kardeşi ayaklarına gölleri doldurup gelmişti. Oysa Seyyah kaç kez onu uyarmıştı.

 

  Ayakları sırılsıklam olmuştu. İkindin geçmek üzereydi. Saat 8 'e çok vardı. Yurda girmek için o kadar bekleyemezdi, beklememeliydi. Seyyah;

 -Sana dikkat et demedim mi? dedi. Kardeşi yine iri dişleri ile gülümsedi. Seyyah bu gülüşü görünce kızamıyordu.

 -Gel otur şu sıraya dedi. Kardeşinin ayakkabılarını çıkardı. Ardından da koyu renk olmuş çoraplarını... Kendisi de diğer sıraya oturup ayakkabı ve çoraplarını çıkardı. Kendi çoraplarını kardeşine giydirdi. Tombul oğlan "Bunlar kız çorabı, giymem "dediyse de aldırmadı. Kardeşini kaloriferin yanındaki sıraya oturttu. Çorapları da sıkıp kalorifere serdi. Ayakkabılarına çıplak ince ayaklarını soktu. Eski yerine geçip, üzerine büyük gelen kırmızı montun içinde kocaman kalbiyle dışarıyı izlemeye devam etti. Oturduğu sandalye tam Seyyah'ı başka bir zaman dilimine götürüyordu ki bozuk mikrofonun ve anons yapmayı beceremeyen bir öğrencinin sesi ile irkildi. "Tüm öğrencilerin dikkatine! Öhö! Öhö! Yemek Saati başlamıştır."

Büşra Durgun

tarihistan.org

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Fatma büyük
    5 yıl önce

    Sürükleyici kurgu, olayı gözler önüne seren yazar ve özgün bir yazı kısa zamanda raflarda yerini alacak kitaplarını bekliyoruz dostum kalemine sağlık. (FBR)