UNESCO, 3 Kasım 2025 günü Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te gerçekleşen 43. toplantısında aldığı bir kararla, 15 Aralık gününü, “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” olarak kabul etti. Yani, bundan sonra her yıl, bütün dünyada “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” kutlamaları olacak. Bundan 35 sene önce böyle bir şeyi düşünmek mümkün değildi… Hem Türkiye’nin kültürel ve siyasal bilgi seviyesi buna müsait değildi, hem de “Türk Dünyası” dediğimiz ve 25 Aralık 1991’de bağımsızlığına kavuşan Asya Türk devletleri…
Zaman 1991’den sonra pek nitelikli olarak kullanılmasa da Türkiye’nin Asya Türk Devletleri ile ilişkilerin ilerlemesine şahit oldu. Bazen nitelikli, bazen sıradan ilişkilerle de olsa, Türkiye’de bir “dış Türkler” kavramı yerleşti. Eskiden dış Türklerden bahsetmek suç idi. 3 Mayıs 1944 günü Hüseyin Nihal Atsız, Osman Yüksel Serdengeçti ve hemşehrimiz Hamza Sadi Özbek ve arkadaşlarının yargılanma sebebi “Türkçülük-Turancılık” idi. Maalesef Türkiye’de böyle bir suç vardı daha düne kadar. Allah’a şükür 1991’den beri beğensek de beğenmesek de devlet bile Turancılık yapıyor.
Tabii artık günümüzde slogan Turancılığı sökmüyor; hamasetin yerini projeler aldı. Türk dünyası ile ilişkilerimiz, kültür, ekonomi, siyasî, askeri ve ortak strateji alanlarında gelişmeliydi. Maalesef bunların hepsinde tam bir başarı elde etmiş değiliz; hepsinden biraz biraz ve mevzii başarılarımız var ama bu, Türk dünyası için yetmez. Bu ilişkileri daha ileri seviyelere taşımalıyız ve ilişki zincirimizi dünyaya da tescil ettirmeliyiz. UNESCO, başta da söylediğim “Dünya Türk Dili Ailesi Günü”nü kabul ederek, işbirliğimizi de tescillemiş oldu. Böyle güzel bir kabulün, Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te gerçekleşmesinin ayrı bir tarihî önemi var. Özbekistan, Türk dünyasının kültürel zenginlik açısından çok zengin bir arka plana sahip ülkesi. Böyle bir olgunun işaret fişeğinin oradan atılması, psikolojik bir etki de yaratmıştır. Ayrıca UNESCO’nun 40 yıldan beri ilk defa Paris dışında gerçekleştirdiği bir toplantıda, böyle bir kararın alınması, başlı başına bir kazanımdır.
EMEĞİ GEÇENLER
Böyle bir kararın alınmasına nasıl gelindi?
UNESCO, dünyanın en güçlü örgütlerinden birisi ama yakın zamanlara kadar burada Türk kültürünün yeteri kadar temsil edildiğine şahit olmamıştık. Prof. Dr. Mustafa İsen, 2003 yılında Kültür Bakanı Müsteşarı olunca, konuya eğildi ve Türkiye’nin UNESCO’daki temsilcilerinin profilleri değiştirildi. Önce Prof. Dr. Nabi Avcı, sonra Prof. Dr. Öcal Oğuz, UNESCO’daki temsil komisyonunun başkanı oldu. Yani UNESCO Türkiye Millî Komisyonu’nun başkanı oldular. Böylece başlayan yeni zihniyet, teklifleriyle ülkemizin ve dünya Türklüğünün UNESCO’da temsiliyetine bir değer kattı. Başta Türkiye olmak üzere Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Türkmenistan UNESCO Milli Komisyonlarının ortak kararı ile “15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü”, UNESCO’nun 43. Toplantısında kabul edildi. Böyle bir kararın alınmasında 5 Türk devletinin imzasının bulunması ve kararın genel kuruldan oy birliği ile geçmesi, diplomatik bir başarı olduğu kadar, 1991’den beri Türk dünyasının katetmek istediği en önemli mesafelerden biri olarak görülmeli. Ayrıca 19. yüzyıl başlarından itibaren birbirinden koparılmış olan Türk dünyasının birlikte aldıkları ve dünyaya onaylattıkları bir karar olması be merkezinden Türk dili bulunması itibariyle çok önemlidir.
NİÇİN 15 ARALIK?
UNESCO’ya “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” konusu götürülürken başka günler de teklif edilmiş ama sonunda 15 Aralık gününde karar kılınmış.
Niye?
Çünkü Orhun Abideleri’ni okumaya çalışan Danimarkalı Vilhelm Thomsen, abideleri çözdüğünü dünyaya 15 Aralık 1893 günü ilan etmiş ve Osmanlı devleti dâhil bütün dünya, abidelerle ilgili son gelişmeyi 15 Aralık günü öğrenmiş.
Orhun Abideleri’nin okunması Türk dili ve kültürü açısından emsali bulunmaz bir keşiftir. Türk dili ve kültürü ile ilgili bazı bilgilerimiz vardı ve bu da pek eskiye gitmiyordu. 15 Aralık 1893 günü, bilinene en eski kaynağın çözülmüş olması müthiş bir gelişme olacaktı elbette.
Vilhelm Thomsen’e, bu başarısından dolayı Osmanlı devleti için son derece önemli bir nişan olan “Mecidi nişanı” verilmesi, 29 Aralık 1915 günü kararlaştırıldı. Prof. Dr. Cemal Kurnaz, bu nişanın evrakını arşivde buldu ve 1993 yılında Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten’in 41. sayısında yayımladı.
DÜZENLENEN TOPLANTILAR
Böylesine önemli bir karar Türkiye ve Asya Türk Devletlerinde büyük bir sevinçle karşılandı. Başta Türk Dil Kurumu olmak üzere, İstanbul, Hacı bayram, Ardahan, Kırşehir Ahi Evran, Marmara, Konya Necmeddin Erbakan, Çanakkale 18 Mart, Ankara Sosyal Bilimler, Manisa Celal Bayar, Bursa Uludağ, Yalova, Kütahya Dumlupınar, Sabahattin Zaim üniversiteleri, İzmir ve Ankara Belediye Başkanlıkları, TÜRKSOY, Yunus Emre Enstitüleri (Berlin- Köln) Orkide Prizren Kadınlar Derneği, Türkiye Yazarlar Birliği İzmir Şubesi, Manas, ABD Türk Kadınlar Derneği, Avrasya Yazarlar Birliği, Ankara MESVAK ve Türkiye Yazarlar Birliği ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu ile beraber TARSAM (Türk Dünyası Tarih Stratejik Araştırmalar Merkezi) konuyla ilgili paneller ve konferanslar düzenleyerek bu günün önem ve anlamında dair konuşmaların yapılmasını sağlamışlardır.
Böyle bir günün dünya gündemine dâhil edilmesi için gayret sarf edenlere can u gönülden teşekkür ederiz.
Not: Yazı ilk olarak 23 Aralık 2025 tarihinde https://www.hamlegazetesi.com.tr/ yayınlanmıştır.




FACEBOOK YORUMLAR