Medine’de Osmanlı Medreseleri
Mehmet Akif Erdoğru
Osmanlı idaresi, Hz. Muhammed’in kabir ve mescidinin (Ravza) burada olmasından dolayı Medine şehrine özel bir önem verdi. Şehrin su ihtiyacı sağlanmaya çalışıldı (Aynzerka suyu); Bedevi ve eşkıya saldırılarına karşı şehri ve Ravza’yı korumak için askeri teşkilatlar kuruldu; hacıların sağlığını korumak amacıyla hastaneler inşa edildi; şehrin iaşesi için un ve buğday sevkiyatı yapıldı. Mescit-i Nebevi’nin tüm ihtiyaçları karşılandı. Çeşitli işleri yapmakla görevli çok sayıda resmi personel atandı. Medine kalesi, ribatlar ve değirmenler korumaya alındı. Her yıl Medine’nin ileri gelenlerine surreler gönderildi. Hicaz Demiryolu hattı Medine’ye kadar ulaştırıldı. Osmanlıların Medine’ye hizmetleri ayrı bir araştırma konusudur. Bu yazımda sadece Medine’deki Osmanlı medreselerinden söz edeceğim.
Osmanlılardan önce Medine’de Eyyubiler ve Memlüklular devrinde İslami ilimleri okutmak amacıyla medreseler açıldı ama bunların hiçbiri İslam dünyası açısından Osmanlı medreseleri kadar etkili olmadı. 1892 tarihli bir sayıma göre medreselerden sadece on yedisi ( Rüstemiyye, Hasekiyye, Şifa, Karabaş, Sakızlı, Köprülü, Beşir Ağa, Hamidiye ve Mahmudiye) ayakta kalabilmişti. Eyyubilerin Şihabiye medresesi ile 1815 yılında Osmanlı idaresi tarafından tamir ettirilmesine rağmen 1892 yılında Memluk Kayıtbay medresesinden eser kalmamıştı. Bu medreseler Osmanlı padişahları, vezirler, valide sultan, darüssaade ağaları ve tacirler tarafından kurulmuştur. III. Murat, Sultan Selim, I. Abdülhamid (Hamidiye), Sultan III Mehmed Han ve Abdülmecid Han adına olan medreseler teyit edilebilmektedir. Medine Rüstem Paşa ve Vezir Mehmet Paşa (Sokollu) adına da birer medrese vardı. Söz konusu medreselerin isimleri: Karabaş medresesi. Bu isim Halveti-Şabani tarikatının Karabaşiyye kolu kurucusu olan Karabaş Veli’den (öl. 1686) mi geliyor bilmiyorum. Bazı yayınlarda bu medresenin adı Kara Paşa olarak veriliyor ama bu kişinin kimliği hakkında bilgi verilmiyor. Muradiye, Sultan Selim, Rüstem Paşa, Medrese-i İslamiyye, I. Abdülhamid (Hamidiye), Özbek medresesi (Buharalı Nakşi Hoca Rahmetullah Özbeki tarafından), Babüsselam bitişiğinde Hacı Beşir Ağa, Hanife, Sakızlı, II. Mahmud (Mahmudiye), vezir Mehmed Paşa, Haseki Sultan, Darüssaade ağası Hafız Behram Ağa (Pertevniyal Valide Sultan vakfına bağlı), Ahmed efendi, Darüssaade ağası Mehmed ağa, Sultan III. Mehmed Han, şeyhülislam Feyzullah efendi, Kili nazırı Hacı Mustafa ağa, Şifa, Abdülmecid Han, Hacı Mustafa ve Ahmed Ağa medreseleridir. Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa, 1815’te, eski Memluk medresesinin kubbelerini tamir ettirdi. Bu medreselerin çoğunda birer kütüphane bulunurdu. II. Mahmut kendi medresesine zengin bir kütüphane yaptırdı. Bu medreselerde kütüphanelerin yanı sıra, dershaneler, darülhadis ve sebilhane de bulunurdu. Müstakil kütüphane olarak sanırım tek örnek, şeyhülislam Arif Hikmet efendi 1853-1856 yılları arasında tarafından yaptırılan kütüphanedir. Bu kütüphane mevcudiyetini, son müdürü Ali Ulvi Kurucu’nun 2002 yılında ölümüne kadar devam ettirmiştir. Osmanlı hükümeti, 20. Yüzyıl başlarında itibaren Medine’deki bu medreselerin ıslah edilmesi gerektiğini düşündü (ders programları, müderrisleri, harcama kalemleri vs). Bunun sonucu olarak Medrese-i İslamiye kuruldu. 2025 Haziran’da Medine’yi ziyaret ettiğimde, bu kütüphane ve medreselerden hiçbir eser kalmadığını gördüm. Sadece Ravza Kütüphanesi (Mektebe al-Mescid al-Nebevi) ile Medine İslam Üniversitesi (Camia al-İslamiyye) Kütüphanesi mevcuttu. Ravza Kütüphanesinde de yazma eserler yoktu. Sadece bir raf, Türkçe eserlere ayrılmıştı. Bu raflarda da önemsiz eserler yer alıyordu. Osmanlılardan kalma eski el yazmalarının (hem medrese kütüphanelerinde saklanan hem de şeyhülislam Arif Hikmet Kütüphanesinde yer alan eski kitapların) akıbeti konusunda doğru ve yeterli bilgi alamadım. Son olarak belirtmeliyim ki, Suudi kütüphaneciler, Osmanlıdan kalma eski Türkçe el yazması kitapların akıbeti konusunu sorduğumda, çok rahatsız oldular ve ne yazık ki, bana yardımcı olmadılar.




FACEBOOK YORUMLAR