Reklam
Reklam
Prof. Dr. Mehmet Akif ERDOĞRU

Prof. Dr. Mehmet Akif ERDOĞRU

[email protected]

Kazan Medresesi

26 Ağustos 2025 - 09:02

Medine’de Kazaniyye Medresesi ve Abdüssettar bin Cabir el-Kazanî

Mehmet Akif Erdoğru

Suudi Arabistanlı İslam tarihçisi Muhammed Seyyid Umer al-Şinkitî, Tarih al-Mektebāt al-Vakfiyye fi al-Medinet al-Münevvere (Medine’deki vakfiyeli kütüphanelerin tarihi) başlıklı kitabında (Kral Abdülaziz Vakfı Yayınları, 1444, s. 117) Medine’de mevcut olan vakıf kütüphaneleri anlatırken Kazaniyye Medresesi Kütüphanesinden de söz eder. Biz bu medreseden bu vesileyle haberdar oluyoruz, zira bu medrese ve kütüphanenin ismi Osmanlı kayıtlarında geçmez. Bu medrese de hem Kazanlı hem de Türk talebelere tahsis edilmiştir. Bu medresenin kütüphanesinde mevcut olan kitaplarına da ‘vakf-ı medrese-i Kazanî’ ifadeli bir mühür basılmıştır. Arap tarihçi Şinkitî, hicri 1311 yılında (1893-1894) Abdüssettar bin Cabir el-Kazanî’nin bu medresede müderris olarak görev yaptığını yazar. Medine’de Cafer Zokak’ta bulunan bir ev (beyt), bu medresede görevli şeyh, müderris, imam ve nazırın sakin olması için vakfedilmiştir. Medresede yirmi talebe ders görürdü. Medrese binası sonradan ribata çevrilmiştir. Medrese Kazaliyye ismiyle de anılmıştır (s. 117).

Osmanlı Arşivindeki bir belgeye göre, Abdüssettar bin Cabir el-Kazanî, köken olarak Ranburg’a (Orenburg) bağlı Handardas kasabasındandır. 1852’de Kazan’da imam ve hatiplik yapmıştır. 1860’da ise anne ve babasını Rusya’da bırakarak Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmıştır. Abdüssettar Kazanî, Osmanlı Hariciyesine gönderdiği bir dilekçede, kendisini ‘ Medine-i Münevvere mücavirlerinden ve Medine’deki Şeyh Şamil Efendinin türbedarı’ olarak tanımlar. Kendisine Osmanlı pasaportu verildiği anlaşılıyor. 1873 tarihli başka bir belgeye göre, aile işlerini halletmek ve doksan yaşını geçmiş yaşlı anne-babasını Türkiye’ye getirmek için 1873 yılında Rusya’ya gitmiştir. Orenburg şehrinde, sahip olduğu Osmanlı pasaportu Handardas’ın ileri gelenleri tarafından ‘ashab-i fitne’ olduğu gerekçesiyle elinden alınmış ve hapse atılmıştır. Kâhyası Mahmud Dağıstanî tarafından Osmanlı Hariciyesine verilen bir dilekçede o ‘ ashab-ı fitne olmayan suleha-yı eminden ehl-i dua bir adam ‘ olarak tanımlanır ve hapisten çıkarılarak Osmanlı ülkesine dönmesi talep edilir. Bilindiği gibi, Şeyh Şamil, 1871’de hac ziyareti esnasında Medine’de vefat etmiştir ve Cennetü’l-Baki mezarlığına defnedilmiştir. Abdüssettar Kazanî ise türbedar olarak görevlendirilmiştir. Osmanlı arşiv belgelerinde onun Çerkez veya Tatar kökenli olduğuna dair herhangi bir kayıt yoktur. Muhtemelen Medine’de vefat etmiştir. Kazaniyye medresesi, Türk, Tatar ve Kafkasyalı Müslüman talebelerin eğitim aldığı bir yerdi. Kısmen zengin bir kütüphanesinin olduğu anlaşılıyor. Bununla beraber Müslüman Tatar talebelerin Medine’deki Muhammed Arif bin Mustafa Tokadî’nin müderris olduğu Beşir Ağa Medresesinde (İrfaniyye Medresesi) Arapça ve Türkçe İslam eğitimi aldıkları anlaşılıyor.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar