Gönüllerinden gelerek bu ülke, bu devlet için ömürlerini harcayanlar var ya, devlet ayakta duruyorsa onlar sayesinde ayakta duruyor. Devletin asıl görevli organları ise… Gerisini ne siz sorun ne ben söyleyeyim.
Abdülhadi Güzel’i de kaybettik. Irak Türklerinin deyişiyle Hadi Hoca’yı. 1970’lerde Kerkük’ten ve Bağdat’tan bir Hadi Hoca geldi geçti; Tanrı’nın esirgemesi üzerine olsun!
O yıllarda Necmettin Hacıeminoğlu da, Mustafa Kafalı da Bağdat’ta dersler vermiş ve Irak Türklerinin gönüllerinde taht kurmuşlardı. Üniversite hocası değildi ama Hadi Hoca da Irak Türklerinin unutamadıkları arasındaydı. Unutulmayan hariciyecilerimiz de vardı, Müfit Özdeş gibi. Hadi Hoca’yı da Müfit Özdeş’in Not Defteri’nden okumalı. Arslan Bulut arkadaşımız Özdeş’in hatıralarından bir bölümünü yazmış zaten. Çarşamba günkü yazısına da Özdeş’ten alarak çok güzel bir başlık koymuş: Devleti sırtında taşıyan adam.
Hadi Hoca’yı kısa süreli de olsa ben de tanıdım. Daha fazlasını da Kafalı ailesinden öğrendim. Gerçekten Irak Türkleri için devlet, sanki Hadi Hoca’nın sırtına yüklenmişti.
Gönüllerinden gelerek bu ülke, bu devlet için ömürlerini harcayanlar var ya, devlet ayakta duruyorsa onlar sayesinde ayakta duruyor. Devletin asıl görevli organları ise… Gerisini ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Onlar işlerini layıkıyla yapsalardı ülkemiz bu hâlde olur muydu?
Kerkük başta olmak üzere Irak Türkleri sahipsiz bırakılmıştır. Katliama maruz kalmışlardır, sahip çıkan olmamıştır; kültürel hakları ellerinden alınmıştır, sahip çıkan olmamıştır. Hadi Hoca ve onun gibi gönüllüler olmasaydı Irak Türklerinden bugün belki de hiç söz edemeyecektik. Rahmetli İhsan Doğramacı da uzanabildiği yere kadar uzanmaya çalışmıştı. Ama birkaç kişinin içten gelen çalışmalarıyla koskoca bir Irak Türklüğünün durumu düzeltilebilir mi?
Irak’taki Türkler, Oğuzlar henüz Anadolu’ya girmeden oralara yerleşmiş olan Türklerdir. Türk’ün, Oğuz’un kadim varlığıdır onlar. Türkmenlerin, Akkoyunluların, Osmanlıların torunlarıdır onlar. Osmanlı idaresinde yüzyıllarca birlikte yaşadık. Birinci Dünya Savaşı’nda, İstiklal Savaşı’nda omuz omuza çarpıştık. Birlikte şehit düştük, birlikte gazi olduk. Lozan’da kurtaramadığımız kardeşlerimiz, soydaşlarımızdı onlar. Misak-ı millî içindeydiler; İngiliz oyununu oynadı, kurtaramadık.
Fakat bir devlet, dışarıda kalmış kardeşlerine bu kadar ilgisiz olabilir mi? Önce Saddam’ın, sonra Barzani peşmergelerinin baskısı altında ezilmelerine bu kadar bîgâne kalabilir mi?
Hele son 20-30 yıl içinde olanlar. Eline silah tutuşturulan bilmem ne aşireti orada devlet kuruyor. O güne kadar devletleri olmayanlar, devlet tecrübesi bulunmayanlar gözlerimizin önünde silahlanıp devlet kuruyorlar. Yollarını, hükümet binalarını da rant peşinde koşan birileri yapıyor. Yöneticilerini de birileri Türkiye’de âlâ-yı vâlâ ile karşılıyor. Irak Türklerinin kaderi de onlara teslim.
Bir bayraktar, bir sancaktar yeterdi. Banka müfettişi olarak gönderilecek bir görevli yeterdi. Sahipsiz bıraktınız Türk kardeşlerimizi. Sahipsiz bırakmakla kalmadınız, bir de sakat müdahalelerle karıştırıyorsunuz içlerini. Peşmergeyi de Irak’tan Suriye’ye taşıyorsunuz. Sonra da şikâyetleniyorsunuz. Bir de bunları milliyetçi zannedenler var.
Bağışla Hadi Hoca! Namertler her tarafta. İş, senin ve senin gibilerin gayretine bırakılmış. Olsun varsın, Hadi Hocaların gayretleri mübarektir.
İlk yayın yeri: https://millidusunce.com/sahipsiz-irak-turkleri-ve-hadi-hoca/
FACEBOOK YORUMLAR