BİR ZAMANLAR MANİSA
Bir kimse, yıllar sonra doğduğu ve çocukluk dönemini geçirdiği mahallesine döndüğünde, o sevgi dolu ama artık yıkılmış mahallesini ve temiz yürekli insanlarını yerinde bulamayınca acaba neler hisseder?
*
O zamanlar Tek, çift katlı ve bahçeli evlerden oluşan 12 mahalleli Manisa’nın nüfusu 50 bindi. Her yer dut, erik, incir, hurma, iğde, kiraz vd. meyve; çınar, söğüt, akasya, kavak vb. ağaçlarla kaplıydı. Evlerde çeşmelerin dışında bahçeler için su kuyuları bulunurdu.
Kış ayları çok karlı, yaz ayları çok sıcak; ilkbahar ve sonbahar ayları da çok yağmurlu geçerdi. Spil Dağı’nda kar hiç eksik olmaz ve bu yüzden dağın zirvesi görülmezdi.
Dağın yamaçlarındaki çınar, söğüt, akasya, incir, erik ve dut ağaçlarının beyaz karla örtülü dallarına konan kuşlar titreyerek öylece asılı dururdu.
Gediz Irmağı ve Nif yağmurlarla taşar, Gediz Ovası’nı sel basardı; tatlı su balıkları şehrin kıyı sokaklarında dolaşırdı. Ege Denizi martıları, yemyeşil Gediz Ovası’nı mesken tutardı. İzmir yolu kapanırdı. Caddeler kar altında kalırdı. Gediz Ovası’na, Kasaba yoluna, kenar mahallelere ve Akpınar’a kurt, çakal, tilki ve domuz sürüleri inerdi. Manisalı avcılar, Yunt Dağı’nda avlanırlardı.
Sis, bütün bölgeyi binbir gece masallarına dönüştürürdü. Zaman, dönüşü olmayan bir nehir gibi akardı.
-
Kentin ana bulvarı üzerindeki şehir ana gazete bayisi ve kitapçısında İzmir, Ankara ve İstanbul gazete ve dergileri yanında yeni çıkan kitaplar satılırdı.
Manisalılar çoğunlukla gazete ve kitap okumayı çok severlerdi. Dünya coğrafyası ve dünya tarihi dışında dünya sanat, kültür ve edebiyatı başlıca ilgi alanıydı.
Şehirde iki günlük gazete çıkardı.
Bu gazetelerde yayımlanan haberler ve makaleler okunurdu.
*
Aileler cocuklarına, görgü, saygılı davranış ve nezaket dersleri verirlerdi. Ayrıca; “Türkçe Dilbilgisi kuralları” ile “Ana dilden ayrıca bir yabancı lisan” öğretilirdi.
Evlerinin çoğunda yaklaşık yüz kitaplı özel bir aile kütüphanesi blunurdu. Çocukların milli örf ve adet eğitimi evde, aile içinde başlardı; okullarda devam ederdi. Bilge felsefeci Konfüçyus’un, “Allah’ım bana kitap dolu bir ev ile çiçek dolu bir bahçe ver!” özdeyişi beğenilirdi.
*
Manisa Lisesi, Öğretmen Okulu ve Kız Enstitüsü öğrencileri sanat, edebiyat (Şiir, öykü, roman, deneme), müzik, felsefe, tiyatro ve operaya çok önem verirlerdi. Bazı öğrencilerin Şiirleri ülkenin önde gelen sanat ve edebiyat dergilerinde yayımlanırdı. Şehir salonlarında kültür, sanat ve edebiyat konuşmaları yapılırdı. Tiyatro eserleri sahneye konurdu.
Dünya sinemasının Amerikan, İtalyan, İngiliz ve Rusya’nın yeni filmleri devamlı olarak şehir kışlık ve yazlık sinema salonlarında yoğun yakın ilgiyle izlenirdi.
*
Mahalledeki komşular ve yollarda karşılaşan insanlar, birbirlerine selam ve saygılarını sunar, hal hatır sorarlardı. Büyüklere saygı, küçüklere sevgi gösterilmesi adettendi. Şehirde hiç adli vakaya rastlanmazdı.
Manisa’nın belli başlı mahalle kahvelerinde ve kapı önlerinde akşamları topluca genel kültür sohbetleri yapılırdı. Sohbetlerde çay, kahve, limonata, şerbet eşliğinde peynirli, kıymalı, ıspanaklı ve patlıcanlı börek, cevizli baklava, akide şekeri ve lokum sunulurdu.
Mahallelerdeki ileri gelenlerin ve bilge insanların genel kültür konularındaki söyleşileri ilgi görürdü. Çanakkale ve Türk İstiklal Savaşı’nın madalyalı gazileri ile Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi, bu sohbetleri anlam dolu hatıralarıyla süslerlerdi.
*
Yerli ve yabancı arkeoloji uzmanlarının ilgi odağı olan, bir zamanlar Manisa bölgesinde hüküm süren Antik Çağ’a ilişkin tarihsel Lidya, Sart (Sardes) ve İyonya ile “Kayıp Kıta Atlantis“ uygarlıkları” na ilişkin bilimsel araştırmalar ve kazılar programlanır, bu bağlamdaki efsaneler dilden dile dolaşırdı.
*
Bazı mahalleler ve mahalle kahveleri adeta isimsiz üniversite gibiydi. Kahve ve evlerde topluca yapılan “Dini Gün Sohbetleri”nde, Kur’an-ı Kerim’de yer alan 114 suredeki 6236 ayet üzerinde durulur, ayetlerin taşıdıkları derin anlamlarla ilgili duygu ve düşüncelere ilişkin açıklamalar büyük ilgi görürdü: Mahallelerde Kur’an-ı Kerim’i okumayan kimse kalmazdı.
*
Manisa’nın şehir kütüphanesi olan Kitapsaray’a mutlaka uğranılırdı.
Bazı gençler “Şamlı” ve “Musa Aga” pastanelerinde kültür sohbetleri ile vakit geçirirdi.
*
Tatil günlerinde, Mevlana yolu üzerinde uzanan dut, iğde, nar, erik ve incir ağaçlarından meyve toplanırdı. Ulucami önünde durmadan akan pınar çeşmesinden su içilirdi. Testi ve kovalarla buradan evlere su taşınırdı.
Tatil günlerinde Akhisar yoluna çıkılarak Gediz Irmağı ve Nif Çayı’na oltayla balık avlamaya gidilirdi.
*
Manisa Belediye Başkanı her ay basın toplantısı düzenlerdi.
*
Manisa Dağcılık Kulübü, Ağrı Dağı dahil, Türkiye’nin ve bazı yabancı ülkelerin önemli dağlarında kamp kurardı. Aletli Jimnastik Kulübü sporcuları ülke çapında şampiyonluklar elde ederdi. Manisa Lisesi Basketbol Takımı Ege Bölgesi birincisiydi.
*
Şehir halkı, “Manisa Mesir Festivali”, “Manisa Üzüm Festivali” ve “İzmir Uluslararası Fuarı”nı her yıl dört gözle beklerdi.
*
Şimdi o yıllar geçti. Yeni bir kuşak geldi. Bugün dünyada bilim olağanüstü bir gelişme gösteriyor. “Bilgi, Yüksek Teknoloji ve Uzay Çağı”na giriliyor. Kentlerin bu bağlamda kültürel, coğrafi ve sosyoekonomik anatomisi de değişiyor. Bu değişim, şehir, bölge planlama, çevre, mimarlık uzmanlarının projeleri doğrultusunda şaşırtıcı boyutlarda yeniden şekilleniyor.
Ne var ki günün koşullarında eski rüyalar bitiyor. Çağın materyalist ve makinalaşma projeleri ile yüz yüze kalınıyor. Sanat, edebiyat, felsefe ve entelektüel kültürden uzaklaşan, evrenin gizemli boşluğunda yeni bir rota arayan dünya da yaşlanıyor ve değişiyor. Yumak yumak olmuş hatıralar saklandıkları kuytu köşelerden birer birer gün yüzüne çıkıyor. Geçmiş yıllara özgü özlemin eski tadı aranıyor.
Yazıyı, “Hey gidi günler,” diyerek bitirelim.



FACEBOOK YORUMLAR