Mustafa ÖZÇELİK

Mustafa ÖZÇELİK

[email protected]

2021 Yunus Emre Yılı

28 Şubat 2021 - 16:59 - Güncelleme: 28 Şubat 2021 - 17:03

2021 yılı UNESCO tarafından Bilge Tonyukuk Anıtı’nın dikilişinin 1300. yıl dönümü (720), Hacı Bektaş Veli’nin vefatının 750. yıl dönümü (1271), Ahi Evran’ın doğumunun 850. yıl dönümü (1171) ve Yunus Emre’nin vefatının 700. yıl dönümü (1321) vesilesiyle bu dört şahsiyetle ilgili olarak “anma yılı” ilan edildi. Bu ilan, şüphesiz bizim için sevindiricidir. Zira bu dört isim; Bilge Tonyukuk, Hacı Bektaş Veli, Ahi Evran ve Yunus Emre, bizim kültürümüzün temel taşı isimlerdir. Dileriz, yıl boyunca onlarla ilgili faydalı programlara, etkinliklere tanık oluruz.

Bu isimlerin her biri için ayrı ayrı değerlendirmeler yapabiliriz. Ne var ki biz bu yazıda Yunus Emre üzerine bazı tespit ve tekliflerimizi paylaşmak istiyoruz. 1991 yılı da yine UNESCO tarafından “Yunus Emre Yılı” ilan edilmişti. Fakat o yıl yapılan toplantılarda daha çok “hümanist Yunus” portresi öne çıktı. Bunu Akbank’ın düzenlediği “Uluslararası Yunus Emre Semineri”ne sunulan tebliğlerinden rahatlıkla görebiliriz. Bu durum, Yunus’un Batı kamuoyunda tanınması için faydalı olmuş gözükse de içinde bir sorunu taşıdığı da muhakkaktır. Zira, Yunus Emre gibi hem bizim hem de bütün insanlık için değer taşıyan bir ismin gerçek fotoğrafının sunulmaması onun “Hümanist” olarak hem dar hem de uygun olmayan bir çerçeveye sıkıştırılması, yanlış tanıtılması/tanınması gibi bir sorunu da beraberinde getirmiştir.

Neler yapılmalı?

Her şeyden önce 1991’deki hataya düşülmemeli ve Yunus Emre, gerçek dini-tasavvufi kimliği ile tanıtılmalıdır. Bunun için yapılması gerekenler konusunda şunların teklifi uygun olacaktır.

1-Öncelikle adı “Yunus Emre Üniversitesi” olan bir üniversite kurulmalı bu mümkün olmayacaksa mevcut üniversitelerden birinin adı “Yunus Emre” olmalı, burada kurulacak bir araştırma merkeziyle onunla ilgili her türlü ilmi, kültürel faaliyetler, çalışmalar yapılmalıdır. Bugüne kadar yapılanlar, önemli olmakla birlikte yeterli değildir.

2-Liselere mutlaka “Yunus Emre” adlıyla bir ders konmalıdır. Bu dersle sadece Yunus Emre öğrenilmiş olmayacak, yaşadığı devrin tarihi, o dönemdeki dini-tasavvufi topluluklar, Türkçe’nin bir edebiyat dili olmasının hikâyesi ama hepsinden daha önemlisi Yunus Emre düşüncesi, değerler dünyası gençlerimize kazandırılmış olacaktır. Buna ne kadar ihtiyacımızın olduğunu söylemeye gerek yoktur. Zira gençlerimizin kimlik sorunu hepimiz tarafından bilinmektedir.

3-Bunlara ilave olarak yıl içinde sempozyumdan panellere, konferanslara, şiir okuma ve beste yarışmalarına kadar bir dizi faaliyet elbette yapılmalıdır. Fakat bütün bunlarda esas olan başta da söylenildiği gibi sahih bir Yunus Emre portresi anlatılmasıdır.

Yayınlar yeterli değil

Bugün literatüre baktığımızda Yunus Emre konulu pek çok kitap yayını olduğu rahatlıkla söylenilebilir. Ama bunların yeterli olduğu söylenilemez. Almanların Goethe, İngilizlerin Shakespeare, İtalyanların Dante için yaptıkları yayınlara bakıldığında bizde Yunus Emre için yapılanların çok yetersiz olduğu görülür. Bu üç isim de batının bütün tefekkür, kültür, sanat konusunda ilham aldığı isimlerdir. Bir mukayese için söylemiyorum ama bizim Yunus’un bunlardan aşağıda kalan bir tarafı yoktur. Biz, bu üç ismi tanırız ama onlar Yunus’u yeterince tanımazlar. Bu yüzden Yunus Emre ile ilgili dünya dillerine mutlaka çeviriler yapılmalıdır. Tabi bu yayınlar sadece kitapla da kalmamalı, Yunus Emre sinema ve tiyatro diliyle de mutlaka anlatılmalıdır.

Mesele Yunus’u nasıl anladığımızdır

Yapılacaklar konusunda çok daha fazla şeyler söylenebilir. Ama yazı boyunca sık sık vurguladığımız sahih bir Yunus Emre anlatımı hepsinden daha önemlidir. Dünden bugüne baktığımızda milletimizin “Bizim Yunus” olarak bağrına bastığı, hakkında menkıbeler söylediği, makamlar yaptığı Yunus Emre, ilim ve kültür çevrelerinde ne yazık ki doğru tanımlanamamaktadır. Kimi zaman önyargı, kimi zaman bilgi eksikliği sebebiyle Yunus, Heterodoks, Batıni, Hurufi, Kalenderi, din dışı söylemleri de olan biri yahut düşüncesinden bağımsız olarak bir ozan gibi nitelemelere maruz kalmıştır. Böylece ortaya çok kimlikli bir Yunus Emre portresi çıkmıştır.

Oysa şiirleri okunduğunda onun dört kapı kırk makam anlayışına bağlı, şiirinin kaynağını Kur’an ve Hadis olarak açıklayan bir Yunus çıkar karşımıza. Üstelik düşünce ve fikirlerini Türkçe anlatır. Dolaysıyla Yunus, hem dinimizin doğru anlatılması/anlaşılması konusunda hem de dilimizin onun tarafından bir din, edebiyat, medeniyet dili haline gelmesinde bütün zamanlardaki en önemli öncü isimdir. Ona sadece şair gözüyle de bakamayız. O yaşadığı zamanda bir mürşid ve yol gösterici bir isimdir. Bu vasfıyla yaşadığı çağı aydınlatmış, insanların manevi sorunları karşısında onlara manevi tabiplik yapmıştır.

Yunus için belki en çok söylenmesi gereken şudur: Yunus, bir fıtrat eğitimcisidir. Yeni kavramlarla söyleyelim. Tam manasıyla bir psikologtur. İnsan ruhunu çok iyi tanıyan ve ona ilişkin problemlerin çözümü için hiçbir zaman önemini yitirmeyen sözler söylemiştir. İnsan fıtratı değişmediğine göre onun sözleri, bugüne de, bugünkü insan sorunlarına da çözüm olabilecek sözlerdir.

Yunus hem milli hem evrensel bir isim

Yunus Emre’ye sadece kendi milleti olarak bizlerin değil bütün dünyanın ihtiyacı vardır. Zira o milli bir isim olmanın yanında evrensel bir dile, duyuşa ve söyleyişe de sahiptir. Bu durum, çağdaşı ve mürşitlerinden biri olan Mevlana’nın Fussilet Sûresi 53. ayetten mülhem olarak söylediği pergel metaforunda anlatılan duruma tekabül eder. Buna göre pergelin sabit ayağı kendi inanç ve medeniyet değerlerimiz, hareketli ayağı ise dünyaya, dünyanın neresinde olursa olsun her kültüre açık yanımızdır. Bu, değerlerimizin sunuluşu açısından da önemlidir. Yunus Emre, bu yüzden muhatap kitlesi olarak yetmiş iki milleti ele alır. O yüzden eğer biz onu doğru anlamayı ve anlatmayı başarabilirsek, İslam’ın bu çağda karşı karşıya olduğumuz yanlış tanımlanma anlayışına da müdahil olma imkanı bulabilir, onun sevgiye, adalete, müsamahaya, emeğe, çalışmaya, dünyaperest olmamaya, sadece Allah’a kul olmaya çağıran sesini de bütün dünyada kabul görülen bir anlayışa dönüştürebiliriz. İşte Yunus Emre, bu açıdan da elimizdeki büyük bir değerdir.

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum