Fuat YILMAZER

Fuat YILMAZER

[email protected]

BATININ TÜRKİYE KEPÇELERİ VE ZAAFLARIMIZ

22 Aralık 2017 - 19:41

BATININ TÜRKİYE KEPÇELERİ VE ZAAFLARIMIZ

Batının Türkiye’yi karıştıracak kepçeleri var. Bu kepçelerden biri de Kürtler. Türkiye rahatsız edilmek istendiğinde, zamana ve şartlara uygun kepçelerden birini veya bir kaçını harekete geçirirler.

Kepçe görevi yapanlar kullanılmaya müsait oldukları için fazla sıkıntı çekmezler, kendilerine verilen görevi yaparlar.

Bunun örneklerini tarihimizde bulmak mümkündür.

Bu olaylar sık başımıza geldiği halde, şuurluluk seviyesi düşük ve unutkan millet olduğumuz için çabuk unutur aynı veya benzer tehlikelerle de sık karşılaşırız.

Yabancılarda ki iflah olmaz Türk düşmanlığını artık bilmeyen yoktur. Türk’e yapacaklarını yıllar öncesinde planlar ve şartları oluştuğu anda da uygulamaya başlarlar.

Peki, Türk’e duyulan bu düşmanlığın sebebi nedir?  

Cevaplardan biri yaşadığımız coğrafyanın stratejik, Jeopolitik ve ekonomik önemidir.

Bir diğeri de, Türk milletinin kabulü olan dini ile ilgilidir. Özellikleri kaybettirilmiş dinlerden sonra gönderilen ve son din olan İslam’a karşı duydukları öfkedir.

Bir başka sebebi de Türkün kimliğidir. Tarihçiler Türkün tarih sahnesinde boy göstermeye başladığından beri düşmanlarına karşı çoğunlukta muzaffer olmuş,  tarih sahnesini terk etmelerine sebep olmuştur.

                                                 ***

Dış etmenlerin yanında Türklerin kendilerinden kaynaklanan sıkıntıları vardır. Unutkan ve şuur zayıflığı rahatsızlığından dolayı sık sık benliğimizi unutup kendi kendine zarar vermiş ve zarar sonucu Türk Devletlerinin yıkılmasına hatta esir olmalarına kadar gitmiştir.

Türkler genelde at üzerinde savaşırken toprağın altına dikkat etmemişler sadece atın toynakların bastığı coğrafyanın üstünde görünen kısmıyla ilgilenmiş diğer özelliklerden bihaber yaşamıştır.

Yabancılar ise bunun tam aksini yaparak, yani coğrafyanın etüdünü iyi yaparak, ona uygun plan ve projeyi on yıllar öncesinden yaptılar.

Madenlerimizi işletilmesi, petrol ve doğalgaz bölgelerinin kontrolleri altına almak girişimleri bunun açık delilidir.

Ayrıca topraklarımızda yetiştirdiğimiz ürünleri değişik yollarla üretmemizi engelleyerek Tarım, hayvancılık, ziraat, sanat, ticaret vs. gibi konularda da zayıflamamız sağlanmış,  buna da destek te yönetenlerimiz olmuştur.

Velhasıl, hazırlıklı ve planlı yaşayan devletler tarafından Türkler yaşadıkları topraklarda rahat bırakılmamış, bırakılmayacaktır da.

Yabancılar plan ve programla ilerlerken Türkler gelişmelere bigâne kalarak onlara dolaylı yardımlarda bulunulmuş,  yarınlar için proje üretmek yerine ele geçenle avunulmuş, bir süre sonrada savunmasız duruma düşüp devletlerimizin parçalanmasına veya yıkılmasına sebep olunmuştur. Göktürkler, Hunlar, Selçuklular, hatta Osmanlılar içinde bu tespitler geçerlidir. Genç Türkiye Cumhuriyeti ’de aynı tehlikelerle karşı karşıyadır

Türkler, savaş sırasında cesaret, hırs, olağan üstü güç ve aklını kullanma becerisini barış döneminde maalesef kullanmamış veya kullanamamıştır. Hatta aklı, öngörüyü, proje üretmeyi, sandıklara kilitleme gibi bir garabet bile yaşanmıştır.

Dini bakımdan da benzer hataların içinde olmuşuz. Dinimizi tam öğrenmek kavramak bilerek iman etmek yerine, hurafelerle yani kolaycılık ve akıl dışılıkla ilgilenerek esastan uzak durmuşuz.

Son ve mükemmel din olan İslam’ın bekçisi, koruyucusu ve tebliğ edicisi Türklerin güçlü olmaları yabancılar için sakıncalıdır.

Bu nedenlerle Türklerin yaşadığı yerlerde kargaşa çıkarmak ve yıpratıp yok etmek için kepçeler kullanılmışlardır. Başta da ifade ettiğim gibi Türkiye kazanının karıştırıcı kepçelerinden biri olan Kürt kepçesi sık sık kullanılmaktadır.

Kürt dendiği zaman bütün Kürtleri böyle görmemek gerekir. Bizim söylediğimiz Kürtçülerdir. Tarihte Kürtlerin büyük bölümü Türklere sadık kalmış ama azınlıkta olsa talimatla hareket edip ihanete hazır bekleyenlerde yok değildir.

Kürtlerin önemli bir bölümü kullanıldıklarının farkında olmadan yaşamaktadırlar. Batı bunları işlerine geldiği gibi kullanır, ihtiyaçları tatmin olduğu zaman tepe üstü düşmelerine ses çıkarmazlar. ABD, İngiliz ve Rusların Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani ye yaptıkları gibi.

Günümüzde de, K. Irak’ta devlet kurmak isteği ile referandum yapan Kürtleri yalnız bırakarak tepe üstü düşmelerine seyirci kalmışlardır. Oğul Barzani kendi insanı ile karşı karşıya kalmış yaşam mücadelesi vermektedir.

Bizim de bu tehlikelere sık sık muhatap olmamızın başında milli duygu ve düşünceden uzak olmamız yatmaktadır. Bu da ailenin ve Milli Eğitim Sistemimizin milli çizgide olmayışındandır.

Bir milletin mahvolması,  o milletin Eğitim Sisteminin bozukluğu ile doğru orantılıdır.