Bakkal İhsan Kösemen, Karaköy’ün Kadim Esnafı
İhsan Kösemen, Manisa’nın en eski semtlerinden Karaköy’de uzun yıllar bakkallık yapan bir ailenin son nesli idi. Babası Cafer Mehmet, Osmanlının son devirlerine uzanan geçmişiyle Karaköy semtinde bakkallık yapmıştı. Bu dükkân o zamanların süpermarketi gibi faaliyette bulunmuştu.
Annesi Hacer Hanım 1915 senesi doğumluydu. Tatlı dili, güler yüzü ve berrak zihni ile semtinin sevilen bir kadınıydı ve bir başka özelliği daha vardı, O Hacı Hilmi Efendinin kızıydı. Hacı Hilmi’nin ikameti Girit, Yunan zulümleriyle yaşanmaz duruma gelince, Osmanlının son devirlerinde Girit’ten Manisa’ya göç etmişlerdi. Hacı Hilmi Efendinin Girit’ten getirdiği tasavvufi tarafı ve çok seveni de bulunmaktaydı. Birinci Dünya savaşının sonunda İzmir işgal edilince, Manisa Müftüsü Âlim Efendi ve bir kısım vatansever örgütlenmişti. Manisa’nın işgalle uğramaması, gerekli tedbirlerin alınması için Âlim Efendi ile birlikte Manisa eşrafı olarak Saraya telgraf çeken yurtsever dört kişiden birisi eşraftan Hacı Hilmi Efendi’ydi.
1940 doğumlu olan İhsan, üçüncü sınıftan çıkıp bakkal dükkânında çalışmaya başlamıştı. Ailenin üzüm bağları da mevcuttu. Her ne kadar ağabeyi ilhan ile birlikte bakkal dükkânında dursalar da ağabeyi ağırlıklı tarımla iştigal etmiş 1985 yılından itibaren de işlerini ayırmışlardı.
1963 yılında, çok okuyan, kültürlü ve geniş bir çevresi olan Giritli Ahmet Kayıran’ın kızı Müjgân Hanımla nişanlandı. ( İki sene nişanlısının yüzünü görmeden beklemiş. Tesadüf ki Lalapaşa Mahallesinde onunda işbaşında olduğu küçük bir bakkal dükkânı varmış. ) Eşi Müjgan, sabırlı, gayretli ve becerikli bir hanımdı. Evliliklerinden 1966 yılında Zeynep ve 1971’te Zuhal isimli kızları dünyaya geldi. Yoğun bir zaman temposu bulunan işine rağmen, ailesine karşı müşfik ve fedakârdı.
Bakkal İhsan, son derece keyifli ve neşeli biriydi, şaka yapmayı severdi. Gençliğinde zayıf olmasına rağmen sonraları aldığı tedavi sebebiyle biraz kilolu bir yapıda kaldı. Çevresinde çok sevilir ve sayılırdı. Önceleri muhtar azası olarak görev yaptı. Sonrasında, seçimlerde büyük ekseriyetle muhtarlık yarışını kazandı. Vefatına kadar Topçu Asım Mahallesi muhtarlığını yürüttü. O bir halk adamıydı. Futbolla da ilgilenir ve severdi. Siyasete de uzak durmadı. Önde olan görevler almasa da, halkına yakın gördüğü kimseleri desteklerdi. Turgut Özal’ı çok severdi, onun öldüğü gün torunu Hakkı doğmasına rağmen, içi buruktu.
Kadim esnaflık geleneğini sürdürdü. Yanına gelip sohbet edeni çoktu, emeklilerden yardımcıları da vardı. İnsani değerler hep ticaretinin önündeydi. Etrafı iyi bildiğinden, fakire fukaraya çok yardım yaptı. Hatta güçsüz birçok kimseye, gelmeyeceğini bilerek, gönülden veresiye verdi. Fakat durumu iyi olup da yüklü miktarda borcunu vermeyen, inkâr eden, toptan yemekçi için öbür tarafta hesaplaşacağız demişti. Vefatından sonra biz dükkânını toplarken, çok çok veresiyelere şahit olduk. Hatta destek oldukları kimselerden gelip de çok helallik isteyeni gördük. Ticaretin değişen şartları birçok esnaf gibi onu da son zamanlarında zorladı, fakat neşesi muhabbeti hiç noksan olmadı.
Sekiz ağustos 1996 tarihinde, aniden bir beyin kanaması sonrası sabaha karşı vefat etti. Onu çatal mezarlığının en doğusunda yakın aile mezarlığına defnettiğimiz gün, mezarının başından geriye baktığımda, eşine az rastlanır öyle yoğun bir kalabalık gördüm ki sevenleri ne çokmuş diye düşündüm. Aziz ruhu şad olsun



FACEBOOK YORUMLAR