Reklam
Reklam
A. Yağmur TUNALI

A. Yağmur TUNALI

[email protected]

Âgâh Oktay Güner için bazı düşünceler

11 Eylül 2025 - 09:57

Âgâh Oktay Güner, bir devrin önde gelen isimlerindendi. Siyasetçiydi. İktisatçıydı. Yazar ve hatipti. Hepsinde de, derece farkıyla ortanın üzerinde varlık göstermeyi bilenlerdendi. Kolay iş değildir. Planlı programlı çalışma ister. Toplum önüne çıkan iddialı bir siyasi figürün göstereceği gayret çok yönlüdür. Bu konuda örnek gösterilecek bir isimdir. Biyografisine bakınca zor hayat şartlarından geldiği ve kendisine koyduğu hedefler için hayli çetin şartlardan geçtiği görülür. Denebilir ki hayatında tesadüflere bırakılmış bir tesadüf yoktur. Onunki bu titizlikte ölçülü biçili, iyi yetişme zemininde bir yol yürümedir.

İyi yetişme” kavramı üzerinde durmak lazımdır. Bayburtlu bir sağlıkçının oğludur. Ailede hazır bulduğu servet, iyi insan örneği bir anne babadır. Halk tipi ailesinden aldığı temel değerlerdir. Çevre de o çevredir. Yalnız o, bu çerçevede kalacak bir kimse değildir. Kabına sığmaz, atılgan ve büyük işlere girecek mizaç ve karakterdedir.

KAVGA GÜNLERİNDE PARLAYAN SİYASETÇİ

12 Eyül'den önce Topraklık sırtlarında komşuyduk. Bir grup arkadaş epeyce yakın görüşürdük. O kavga yıllarında yaptıkları muhteşemdir. Meclis'te o konuşacaksa sıralar dolardı. Ses tonu, tonlayışı ve söyledikleriyle insanları çeker ve dinletirdi. Konuşmaları, hiçbir zaman boş veya dolu, polemik ağırlıklı olmadı. Bilgiye, kültüre, görgüye dayanan konuşmalardı.

Alparslan Türkeş'in yardımcıları arasında Sadi Somuncuoğlu ve o iki ağır toptu. İnsan halidir, öne çıkanlar kıskanılırlar. Kıskançlıkla hakkında epeyce konuşulurdu. Çoğu doğru değildi. Mağrur görünmesi ve yüksek egosu çok zaman bahanedir. Kültürü ve şehirli edası, sözünün değeri ve üslûp sahibi bir politikacı oluşu önemli sebeplerdendi. Türkçesi iyiydi. Dili temel görürdü ve çok titizlenirdi. Doktorasını Fransa’da yapmıştı, Fransızcası bilenlere göre mükemmeldi. Kıskanılma sebepleri bunlar olsa gerek.

Çok okurdu. Muazzam bir kütüphanesi vardı. Bununla beraber, her konuyu en iyi bildiğini düşündüğü kimselere danışırdı. Bilen, bilmenin değerini de bilir ve danışır. Bu da önemli bir ilkedir.

İNSANA FAYDA HAYATA KATKI

Şurası muhakkak ki insanların ruhuna işleyen bir ilgisi vardı. Vefat haberini alınca, yakın dostlarından, son dönem Sanayi Bakanlığı müsteşarlarımızdan Veysel Yayan’la kızlarına gittik. Yolda, evde birçok hatıra konuşuldu. Birini Âgâh Bey’in büyük kızı Cangüzel kayda geçirdi: Veysel Bey, 26 yaşında Amerika’ya gidecektir. Veda etmek üzere uğrar. Der ki: “Veyselciğim, etrafına iyi bak. İncele, anla! Ve sâkin ol! Sükûnet, objektif olmanın mûtedil iklîmini hazırlar”. Ben de bu yazıyı “sükûnet”le yazmaya çalıştım.

Buna benzer binlerce karşılaşma toplansa ne güzel bir eser olur. İnsanlara hayatlarında rehberlik etme halleri en çok duyduklarımdandı. Sosyal medyada yazdığım yazıya gelen yorumlarda da çok vardı. Bu, bir tür hocalık gibiydi. Sâmiha Ayverdi ve yine yakından tanıdığı Fethi Gemuhluoğlu’nun ve o tarz büyüklerin yolunu hatırlatan bir durumdur. Şüphesiz o yoldaydı diyecekler çıkacaktır.

ÖZEL BİR KARAKTERDİ

Sıkıntılarını kendi içinde yaşardı. Stratejik düşünürdü. En basit olayları bile doğru değerlendirmeye çalışırdı. 12 Eylül’den önce evinden çıkarken vurulduğunda kimseye duyurmamaya çalışmıştı. "Moraller bozulmasın, yılgınlığa yol açmasın!" demiş ve etrafını uyarmıştı.

Sözü dinlenen, dediği yapılacak bir karakterdi. Ailesini çok az görürdü. İnci Hanım ve çocukları, CangüzelRahmet ve Sâmiha da bu hale alışmışlardı.

Yine söylüyorum, tabii insan olarak hataları olmuştur. Aile fertleri ve dostları başta, kırdıkları, üzdükleri olmuştur. Bir yerde hepimiz, mizacımızı aşamadığımız yerlerde bocalarız. İnsan ilişkilerinde denge her zaman tutturulamaz. O kadar yoğun çalışan bir kimse için bu zorluk mizacıyla birleşince bütün dikkatine rağmen zaman zaman yanlış yaptırır. Son evliliği böyledir. Bazı temel yanlışlar bile çıkabilir. Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat vakfı başkanı Sinan Uluant, bu tür bir örneği en ince detaylarıyla yaşayanlardandır. Onun değerlendirmesi önemlidir. Yılmaz Öztuna çok tekrar ederdi: “Büyüklerin yanlışları da büyük olur”.

ESERLERİYLE YAŞAYACAK

Eseri, önce ve sonra iyi tarafları ağır basan hayatıdır. Yazılacak bir hayattır. Şahane örneklerle doludur. Siyasetçi ve kültür adamı kimliğiyle yaptıkları yüksek notu hak eder. İki ekonomi kitabı bir devrin el kitapları halinde okunurdu: İsraf Ekonomisi ve Verim Ekonomisi, adlarıyla da kendini okutan eserlerdi. Hâlâ okunuyor. Raymond Aron’dan Sanayi Toplumu’nu, Hans Kohn’dan Panislavizm ve Rus Milliyetçiliği’ni çevirmişti. Önemli eserlerdir.

Tercüman Gazetesi sahibi Kemal Ilıcak’la yakın dosttu ve onun danışmanıydı. Bir süre haftada bir Tercüman’da yazdı. Sonra Türkiye ve Yeniçağ gazetelerinde yıllarca yazdı. Bunlardan seçilecek yazılar da kitaplaşabilir. Meclis konuşmaları bildiğim kadarıyla toplandı. Verdiği konferanslar, salon ve meydan nutukları kadar ilgiyle takip edilir ve beğenilirdi. Bunlar da dikkatli bir editör elinden geçerek basılabilir.

Taha Akyol üstadımız bu hayatın bir devresini en iyi bilen dostlarındandı. O da “Keşke hatıralarını yazsaydı” diyecektir. Önemlidir. Çünkü bir devre içerden şahitlik edenlerdendi. Çok yönlü bir insandı. Sesi hepimizin kulaklarında iz bırakmıştır. Türk Milleti'nin büyük bir evlâdını kaybettiği açıktır.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum