PAYLAŞILAMAYAN ŞEHİR: ALAŞEHİR

MEHMET ŞAHİN YAZDI: PAYLAŞILAMAYAN ŞEHİR: ALAŞEHİR

PAYLAŞILAMAYAN ŞEHİR: ALAŞEHİR
08 Ağustos 2019 - 07:16

PAYLAŞILAMAYAN ŞEHİR: ALAŞEHİR

Üzümün, tarihin, kültürün ve turizmin vücut bulduğu şirin bir şehir olan Alaşehir; Manisa ilinin güneydoğusunda yer almaktadır. Dünya tarihine adını İncil’de geçen yedi kiliseden biri olan St. Jean Kilisesi, üzüm ve milli mücadeledeki başarısıyla duyurmuş ve adından söz ettirmeyi başarmıştır.

Üzüm bağlarının arasında verimli ovalarıyla Alaşehir; Manisa’nın üzüm deposudur. Milli mücadelede de 16-25 Ağustos 1919’da toplanan Alaşehir kongresiyle bölge halkının düşman işgaline karşı direnişte etkili bir rol oynayan Alaşehir ne kadar vatansever olduğunu ortaya koymuştur.

Asırlar öncesinde yani Roma ve Bizans döneminde, Alaşehir’in ismi Philadelphia olarak geçerdi. Alaşehir’in MÖ. 150-138 yılları arasında Attalos Philadelphos tarafından kurulmuş ve adı kardeşseverlik anlamına gelmektedir. Anadolu’da güçsüz bir Roma artığı olan ve son demlerini yaşayan ayrıca her fırsatta haçlı ordusundan yardım isteyen Bizantion (Bizans) devleti hüküm sürmekteydi. 1075’te kurulduğu tahmin edilen Anadolu Selçuklu Devleti Anadolu’nun batısı ve ortalarına doğru seferlerini artırmaya başladı.  Malazgirt yenilgisiyle sarsılan ve Anadolu’da otoriteyi kaybeden Bizans devleti Süleyman Şah’ın fetihlerinin önüne geçemedi.

  Bizans bölgeye yapılan Türk akınlarının önüne geçebilmek adına Alaşehir’i askeri merkez olarak kullanmıştır. Hal böyleyken batıya akınlarını sürdüren Kutalmış oğlu Süleyman Şah, Alaşehir’i kendine hedef almıştır. Alaşehir’in Türkler tarafından 11. Yüzyılın son çeyreğinde fethedildiği kesindir. Fakat net bir tarih bilinmemektedir. Bu sebeple 1075-1079 arasında tahmin edilirken Alaşehir’in Fatihi de Kutalmış oğlu Süleyman Şah olmuştur. Alaşehir kısa bir süre Türklerin elinde kalmış daha sonrada Süleyman Şah’ın ölmesiyle elimizden çıkacaktır.  

Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın ele geçirdiği bölgelerde yer adlarından bir kısmı eskiyi korurken, bir kısmı da iskânın etkisiyle Türkçeleştirilmiştir. Akşehir, Aksaray, Karahisar, Eskişehir vb. Philadelphia’da bu iskândan nasibini alarak, ismi Alaşehir oldu. Bu ad bu haliyle 13. Yy. müelliflerinden İbn Bibi’de kaydedilmiştir.

Şehir Türklerin eline geçtikten sonra; Alaşar, Alâşar, Alâşehir, Alaşehir adlarıyla anılmaya başlanmıştır. Bir söylentiye göre kasabadaki evlerin rengârenk olması sebebiyle bu ad verilmiştir. Zaten şehri ziyaret eden gezginler, Alaşehir’i; damları kiremit örtülü, kireçle badana edilmiş kerpiç veya ahşap evleri, 20 Camii’nin yeşillikler arasından yükselen beyaz minareleri ile sevimli ve güzel bir belde olarak nitelendirmişlerdir. Mantıki olarak daha uygun bir tabir ise: şehrin etrafını çevreleyen surlarda kullanılan taşların siyah ve beyaz renkte olması, dolayısıyla surların ala bir görünüme sahip olması üzerine şehre bu ad verilmiştir.

11. ve 13 yüzyıllarda Alaşehir; Bizans ve Türkler arasında paylaşılamayan şehir konumuna gelmiştir.

Kaynaklar

-Mehmet Şeker , SÜLEYMAN ŞAH (I), RUKNE’D-DİN SÜLEYMAN ŞAH b. KUTALMIŞ (Ö.479/1086) -Anadolu (Türkiye) Selçuklu Devleti’nin Kurucusu ve İlk Sultanı (1075-1086)

-Abdurrahim Tufantoz, Selçuklular Çağında Alaşehir, Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi İlkbahar, 2016, s.139-154

-Türkler Ansiklopedisi

-Türk İslam Ansiklopedisi

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum