Reklam
Reklam
Prof. Dr. Ahmet SEVGİ

Prof. Dr. Ahmet SEVGİ

[email protected]

Yazar ve Yazarlık Üzerine

17 Temmuz 2025 - 14:24 - Güncelleme: 18 Temmuz 2025 - 09:04

Yazar ve Yazarlık Üzerine

 

Yazarlık ne bir meslektir ne de bir geçim kapısı… Yazarlık, gönlüne mukaddes bir ateş düşen insanoğlunun pervane misali hak ve adalet güneşi etrafında dönmesidir. Yanmadan karanlığı aydınlatmak mümkün mü?

Yazar, göklerin ve yerin yüklenmekten çekindiği “emanet”i omuzunda taşıdığının farkındadır. O, sadece kendisinin değil, toplumun da doğru, dürüst ve âdil olması için çırpınır.   

Yazar, Peygamberimizin:

 “Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz” diye vasıflandırdığı o güzide zevat gibi hidayet rehberi olmak ister. 

Yazar, Hz. Ebubekir’in:

 “Ya Rabbi, vücudumu o kadar büyült ki tek başıma cehennemi doldurayım da oraya başka kimse girmesin” sözünden ilham alarak kendini topluma adayan kişidir. 

Yazar:

 “Ne varlığa sevinirim, ne yokluğu yerinirim.” 

***

“Mal  sahibi  mülk  sahibi

Hani   bunun   ilk   sahibi

Mal da yalan mülk de yalan

Var  biraz  da  sen  oyalan” 

diyen şair hesabı hem derviş tabiatlıdır hem de C. Allah’ın:

  “Düşmana karşı, bağlanıp beslenen atlar hazırlayın.” (Bkz. Enfâl sûresi [8], âyet: 60) emrini “Düşmana karşı son model savaş uçakları yapın” şeklinde anlayan çağdaş bir düşünürdür.

Yazar, Hz. Peygamberin:

 “İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olanıdır” sözünden hareketle, şairin ifadesiyle:

“Usanmaz kendini insan bilen halka hizmetten” şuuruyla millete hizmet eder.

Yazar, İmam-ı Âzam’ın:

 “Sultanın sofrasına oturan âlimin fetvasına itibar edilmez” sözünü çerçeveleterek çalışma odasına asar. Çünkü o, insanın; ihsanın kulu kölesi olacağını bilir. 

Yazar, zalim hükümdara karşı hakkı ihtar etmenin en büyük cihad olduğunun idrakindedir:

“Hakkı  bir  zâlime  ihtar, o  ne  şâhâne cihâd

En büyüktür’ dedi Peygamber-i pâkîze-nihâd.”

                                                          (M. Akif)

Yazar, dalkavukluğun, insanoğlu için büyük bir zillet olduğunu müdriktir. O, herkesle oturup fikir tartışması yapmak ister. Lakin kalemini satanlarla asla bir araya gelmeyi düşünmez. 

Yazar, konuşulacak yerde konuşur, susulacak yerde susmasını da bilir. Konuşulacak yerde susan, susulacak yerde de konuşan kişi yazar değil, muktedirlerin sözcüsüdür.

Yazar, -M. Akif’in tabiriyle- Kur’an’dan aldığı ilhamla İslâm’ı asrın idrakine söyletme gayretindedir. O bilir ki İslâm’da reform olmaz. Ancak din anlayışında reform yapılmadan da İslâm’ı asrın idrakine söyletme yolunda hiçbir adım atılmaz, atılamaz.

Yazar, Namık Kemâl gibi kendini toplumun hizmetine vakfeder, kendi derdi aklına bile gelmez:

“Bâis-i  şekvâ  bize hüzn-i umûmîdir Kemâl

 Kendi derdi gönlümün billah gelmez yâdına.”

Ve nihayet yazar, bütün bu mücadeleleri verirken Türkçeyi ana sütü gibi mukaddes sayar, en az ne söyleyeceği kadar, nasıl söyleyeceğine de dikkat eder. Yaşayan Türkçeden, güzel Türkçeden asla taviz vermez. O bilir ki Türkçe her şeyimizdir. Türkçe olmazsa Türk milleti de olmaz. Türkçe var olduğu için biz bugün millet olarak varız. 

Gayet tabii, bu bizim kendi yazarlık manifestomuz. Sadece bizi bağlar. Keşke Yahya Bey’in (ö.1582) dediği gibi bizim sevip saydığımızı bütün cihan sevip saysa: 

“Kâşki sevdiğimi sevse kamu halk-ı cihân”

 

ACZİMİN GİRYESİ:

Yazar, güçlülerin değil, daim haklıların yanında yer alır,

   Kalemşorsa insafsızdır, ezilenle değil, ezenle bir olur.”

                                                                 (Li-müellifihî)

 

***

Sevgili “tarihistan” okuyucuları! Allah nasip ederse on beş günde bir Cuma günleri bu sütunda konuşup dertleşeceğiz. Yazılarımız -tabii ki- kültür sanat ağırlıklı olacaktır. Siyasî olsa bile olup bitenlere kültür penceresinden bakmaya çalışacağız. 

Bize bu imkânı sağlayan “tarihistan” yöneticilerine bahusus Naci Yengin Beye çok teşekkür ederim. Yapıcı eleştirilerinizi beklerim.
*[email protected]

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum