Reklam
Reklam
Ömer ERDEM

Ömer ERDEM

[email protected]

Dijital ci(e)nnet…

13 Ağustos 2025 - 09:24

Çocukluğumda henüz dijital kelimesi yoktu fakat fen tabirini sıklıkla duyardım. Öyle bir şeydi ki bu fen dedikleri bizi gaflet ve cehalet uykusundan uyandırıp iki yakamızı bir araya getirecek yegane mucizeydi. Biraz trajedi çokça da komedi oyunlarına benzettiğim kimi geçmiş yaşantı parçaları arasında hala zıplar durur ‘fen’ sözcüğü. Bazen şapkadan tavşan çıkarır bazen büyücü küresi misali döner durur. Söz gelimi hemen herkesin itibar ettiği iyi huylu ve çalışkan bir adam vardı ve ona ne sorsalar ‘fen ne diyor bu hususta, ona bakmalı’ derdi. Yetmedi bir ara ‘fenni yem’ diye bir icat çıktı. Güya o yemle beslenen tavukların yumurtası hem daha vitaminli hem daha iri oluyormuş. İleride adam olacak, okuyacak çocuklara bu yumurtadan yedirmek gerekirmiş. Evin kümesindeki yumurtadan üstündü böylece bakkalda satılan yumurta. Ne zaman ki organik dedikleri kavram çıktı sonunda bir yığın sanayi küspesi fenni yemlerin pabucu dama atıldı. En azından hali vakti yerinde olanlar şimdi fenni değil tabii olanın peşindeler. Fen dedikleri arkaik bir hurdalık neredeyse.

Neslimizin son elli yılda yaşadıklarını henüz tartacak çapta romanlar yazılmadı. Şiir de olmasa hepten kayıp bir zaman çentiği oluşacak. Bu bağlamda sadece bizim batılılaşma maceramız bakımından değil insanlığın gelip dayandığı eşik yönünden teknoloji dedikleri baş döndürücü olgunun anaforundayız. Dijital teknoloji yapay zekanın atında çılgınca koşturuyor şimdi ve nereye kadar gideceği, efsanevi Pegasus’un gemini kimin çekeceği meçhul. Hayatımızın hemen her alanı dijitalleşmiş durumda ve onu kullanmadan bir kenara çekilip oturmak bile mümkün değil. Arabalar dijitalleşiyor, günlük hayatın işleyişinden tutun sağlığa, tarıma, hayvancılığa değin yayılmadığı nokta kalmadı. Toplumsal duygu, davranış hatta idealler bile onun ışığı altında. Ticaret neredeyse o olmadan imkansız. Sözün hükmü yok.Müşteri bilinmeyen kişilerden oluşuyor. Ferdi hayat her an teknolojik verileriyle işleniyor. Görmediğimiz yüzlerce kamera bizi kaydediyor. Özel hayatın mahremiyeti kadar güvenliğinden söz açmak neredeyse mümkün değil.1984 romanı çok geride sayıyor artık.

Bir dizi mal ve hizmet üretimi biçimiyle önümüze geldiği için de her manipülasyona açık dijital evren. Devletler vatandaşlara sundukları hizmetin kalitesini onun hızıyla ölçüyorlar. Markalar desen en üstün üretim teknolojisinin kullanıcısı olmakla övünüyorlar. Hayatın hızlanıp kolaylaştığını cennet vaadinin göreceli de olsa gerçekleştiğini inkar etmek o denli kolay değil. Mesafe, zorluk ve imkansızlık kavramını yok ediyor her şeyden önce dijital imkanlar. Anında dünyanın en ücra noktasındaki sevdiğinizden haber alabiliyorsunuz. Sağlıkta girilmeyecek sanılan damarlar kendi gözleriniz önünde gezilmeye başlanıyor. Eğer kayıt altına almışsanız çocuğunuzun yedi yıl önceki gülüşünü tekrar izleyebiliyorsunuz. Yazı yazmak, gazeteye dergiye göndermek çok kolay. Elinizdeki cep telefonları minyatür haline getirilmiş dünya gibi artık. Onunla hem her şey yapabilirsiniz hem de size her şey yapılabilir.

Tam da burada cennet ile cinnetin kıvılcımına şahit oluyoruz ve böyle giderse cinnetin cinleri cennetin hurilerini boğup gidecek. Çünkü unuttuğumuz bir şey var her dijital veri arkasında bir bilgiyi ve onu elinde tutan kurum veya kişiyi karşılar. Dijital bilgi doğal değil sayısaldır ve bu sebepten başka bir sayısal güç tarafından aşılabilir. Güvenlik açığı dedikleri şey mevcut bilginin aşılması veya bozulması anlamına gelir. Öyle görülüyor ki bu gidişin cinneti hem geri dönülmez hem de çok yıkıcı olacak. Mesela şu anda sadece çocukları etkisi altına alan dijital oyun ve benzer paylaşımlar gerisinde akılalmaz kötülük mecralarına çıkıyor ve maddi olduğu kadar sosyal hedeflerle ilerliyor. Psikolojik yıkımları şimdiden öngörmek mümkün. Bedensel ve zihinsel obezlik kaçınılmaz. Yaşlılar dahil olmak üzere pek çok insan günlük hayatın şaşkınlığı içinde dijital avcıların kurbanı olmaya adaylar. Banka hesaplarından sağlık bilgilerine değin pek çok veri ele geçirilmeye açık durumda. Yazılım teknolojisi üreten şirketler, devletlere ve firmalara dijital bilgi satmak için dünyanın en zeki beyinlerini çalıştırıyorlar. Ve teknoloji öylesine bir canlı ki ancak rakiplerinin canıyla besleniyor.

Dijital cennet bir gökyüzü çarşafı gibi durmadan açılıyor. Sabahları marketin organik bölümünden aldığım yumurtayı kabın içine kırdığımda sıklıkla lök diye bir ses değil tarazlanmış bulut arkasında kalmış yaygan ve çözülmüş güneş turuncusuna benzeyen bir dağılma görüyorum. Eyvah eyvah diyorum bu da bozuk. Fenni yumurtalar daha sağlam çıkıyorlar. Fakat o tavuklara ne yedirdiklerini de tahmin edebiliyorum. Bu arada mutfaktaki çay makinesi ‘su kaynadı demlemeye başlıyorum’ sesi çıkarıyor. Yetişmek istediğim uçuş saatiyle ilgili mesaj düşüyor aynı anda cep telefonuma; ‘operasyonel sebeplerden dolayı uçuşunuz bir saat yirmi beş dakika ertelenmiştir…Bilmem ki buna fen neder? Bu dijital cinnet bizi hangi kıyıya sürükler? Dijitalin cenneti sonunda insansızlıktır. Yani görünüşte insan fakat özde sadece üretip tüketen nesne. Duygu ve düşünceden soyulmuş kabuk. Kim bu c(e)innet uğruna olmaz ki feda!

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum