DÜNYA 2026 YILINA GİRERKEN
Dünya insanlığı; geçmiş tarihin derinliklerinde kalmış, harikulade sanat, edebiyat, felsefe, tiyatro, opera, radyo, sinema ve televizyon gibi büyük ilgi ve özlemle yaşanan kadim dönemleri, sanki dönüşü olmayan bir nehir gibi gerilerde bırakarak, günümüzün “Yüksek Teknoloji, Robotlar, Yapay Zeka ve Uzay Çağı” na girmektedir.
Daha sonra sıra bilimsel olarak, gizemli evrenin keşfi araştırmalarına mı gelecektir? Kim bilir?
*
Bilge insanlara göre, “Yüksek teknoloji ürünleri, aşırılığa kaçmadan, görgü kurallarını öngören, insani ve toplumsal değerlere uygun, teknik usullere göre doğru ve kabul edilebilir ise faydalıdır.”
*
Ne var ki son dönemlerde, bilgisayar, internet yapay zeka ve akıllı cep telefonu gibi yeni teknoloji ürünlerinin yaygın kullanılması; insanlığın duyguları, düşünceleri, duyarlılıkları ve toplumsal değerleri ile birlikte entelektüel kültürü bir ölçüde olumsuz yönde etkilemektedir. Çünkü insan, değerli bir varlıktır; yapay zeka ve makina değildir.
*
Dünyanın büyük fotoğrafında, uzayın boşluklarında yalnızca kendi hayatını yaşayan dünya gezegeni, gelecek yüzyıllarda rotasını kırarak, pusulasını, hangi güvenli limanlara çevirerek demir atacaktır? Önemli bir soru işareti...
*
Ben de herkes gibi, fırsat buldukça; The Washington Post, International Harold Tribune, New York Times, Los Angelos Time, Chicago tribune, Daily Express, Le Figaro, Welt, The Times, , The Guardian, Le Monde, Lestampa, Bild, Newsweek, Die Zeit, Time, The Economist, Financial Times, Reuters, Associated Press, CNN, BBC, Agence France Presse, United Press International, TRT, Anadolu Ajansı, Türk Haber Ajansı gibi basın organlarını izlerim. Manşetten verilen günlük haber başlıklarını okurum.
Günümüz basını, artık küreselleşmiştir. Bu nedenle, basın mesleği; zor, sancılı ve çileli bir işçiliktir; özveri ve emek ister.
*
Dünya insanlığı geçmiş yüzyıllardaki gibi bugün de “Yaşamın bitmez tükenmez sorunlarına insani ve toplumsal değerlerin çözümüne yönelik “Bir algoritme arayışı” içindedir.
Geçmiş yıllar; uluslararası karmaşa, savaşlar, anlaşmazlıklar, doğal afetler gibi çok sayıda sorunlarla geçmiştir.
Günümüzde; bir tarafta 30 üye ülkeli “Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü' (NATO); diğer tarafta dokuz üye ülkeli “Şanghay İşbirliği Örgütü” ile tarafsızlık kategorisindeki ülkeler; öbür yanda, son yıllarda giderek güçlenen, Özbekistan’ın kültür başkenti Andican’da “Dünya Türk Dili Ailesi İşbirliği Günleri” konulu devamlı olarak geniş kapsamlı bilimsel toplantılar düzenleyen; Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan. Kırgızistan, Özbekistan’ın üye, Macaristan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkmenistan’ın gözlemci statüsünde yer aldığı “Türk Devletleri Teşkilatı (TDT)” dünya gündemine yerleşmiştir.
TDT, dünyada barış ve huzuru sağlayabilecek küresel aktörlerden biri konumunda yer almaktadır.
Öte yandan TDT bağlamında, Türkiye’de etkin ve sürekli olarak faaliyet gösteren “Türk Dünyası Stratejik Araştırmalar Merkezi” (TARSAM), Orta Asya’daki Türk Devletleri ve diğer ülkelerdeki Türk gruplarının katılımı ile Türk Kültürü ile ilgili etkin ve sürekli olarak çalışmalar, faaliyetler ve yazarlarıyla birlikte yayınlar yapmakta; dünya Türk Kültürü’ne özgün katkılar sunmakta; ayrıca her yıl “12 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi kutlamaları’na ilişkin küresel programlar düzenlemektedir.
*
Bilim insanları, dünya hayatındaki sorunların Adem ile Havva’nın ilk iki oğlu Kabil ve Habil’le başladığını söylerler. Antik Çağ felsefecisi Platon’dan günümüze kadar uzanan süreçte devlet yönetimleri ile ilgili, mevcut sorunların çözümlerine dönük çok çeşitli algoritmalar tasarlamışlardır.
Ne var ki günümüzün dünya düzeni, iki kutuplu ve iki bloklu bir düzenin etkisi altında sürmektedir. Bu durumda dünya sorunları çözümlere kavuştukça, yeni sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Nitekim, son günlerde, 3.Dünya Savaşı söylentileri; ABD ile petrol zengini ülkelerden Venezuela ile Nijerya arasındaki tehlikeli açıklamalar; devam eden İsrail ile Orta Doğu arasındaki trajik ilişkiler; bağlantısız ülkelerin giderek daha da güçlenme stratejisi; Rusya ile Ukrayna arasındaki anlaşmazlıkların yanı sıra Çin’in çoğalan sosyal sorunları dünya basının sıcak gündemine yerleşmiştir.
İnsanlığın gözü, kulağı ve dili olarak kabul gören küresel basın ve sosyal medya iletişim platformlarında (Facebook, Twitter, WhatsApp vd.), çok sayıdaki ülkede yaşanmakta olan söz konusu sorunlar ayrıntılı olarak dünya kamuoyuna yansıtılmaktadır.
*
İnsanların değerli olduğu; barış, güvenlik, toplumsal, ekonomik ve kültürel işbirliği, beraberlik, huzur ve mutluluk içinde yaşamaları anlayışı genel kabul görmektedir.
Bilindiği gibi, bu amaçla: 1945’te 193 devletin üye olduğu Birleşmiş Milletler Teşkilatı (BM) kurulmuş; 1948’de BM tarafından hazırlanan “İnsan Hakları Evrensel Bildirisi,” onaylanarak yürürlüğe konulmuştur. 1959’de uluslararası bir teşkilat Avrupa Konseyi'ne bağlı olarak “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi”; 2003’te de insanlığa karşı işlenen suçları yargılamak üzere “Uluslararası Ceza Mahkemesi” kurularak faaliyete geçirilmiştir.
Son olarak, 1949’da yayımlanan uluslararası ortak bir bildiride “Uluslararası ilişkilerde yüzyıllık değişim ve barış planı” na vurgu yapılmış; küresel aktörlerce yeni bir yıla girilirken soğuk savaş dönemini aşan, materyalist eğilimlerden uzak, Gazze trajedisinden gerekli dersleri çıkaran, küresel ekonomik krizlere yol açmayan, diğer ülkelerin egemenlik haklarına saygılı, “Küresel İnsanlaşma Eğitimini” hayata geçiren, çok kapsamlı küresel barış, huzur ve yumuşama ikliminin hakim olduğu “Yeni bir Dünya Düzeni” temel ilke olarak benimsenmiştir.



FACEBOOK YORUMLAR