Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

Şehirlerimizle yaşamak

20 Şubat 2023 - 13:23

Şehirlerimizle yaşamak

Şehirleri oluşturan anlayış bir milletin dili, rengi, estetik anlayışı, duygu ve düşüncelerinin bir bütünüdür. İstanbul, Diyarbakır, Malatya, Gaziantep, Şanlıurfa, Manisa, Erzurum, Kerkük, Üsküp… gibi Türk şehirlerini kuran maddi ve manevi birikimlerimizle bugünlere geldik.
6 Şubat 2023 depremi “Yüzyılın depremi” olarak tarihe geçecek. On ilimizi ve 15 milyon insanımızı derinden etkileyen büyük bir yıkım.
Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Hatay, Osmaniye, Adana il merkezleri ve yüzlerce ilçe ve binlerce köy insanı depremden birinci derecede etkilendi. İnsan ve insanla var olan şehirler yok olma tehlikesinde.
Olağanüstü dönemlerde ülke olarak tek yürek olduğumuz gerçeğini bir kez daha görmek ve insanlığa göstermek; gelecekte de var olma iradesini içimizde barındırdığımızı dünya aleme ders verircesine haykırdığımızı gösterme adına en önemli hasletlerimizdendir.
Milli refleksler milletin genetik kodlarından var olan ilahi bir bahşediştir.  Böylesine olağanüstü durumlarda bile millet devlet, devlet millet olabilme gücü ve kararlılığını gösterebilen başka millet var mıdır araştırmak gerekir.
Millet olarak en azından on bin yıldır aynı coğrafyada varlığını devam ettiren, ebediyete kadar da var olma azim ve gayretini gösteren Türk milleti şehirleriyle, mimariyle, inşa ettiği maddi ve manevi değerlerle birlikte yaşama kararlılığını her zamankinden daha güçlü olarak haykırmaktadır.
Türk tarihinde milletimizin yaşadığı yıkımlar, katliamlar, depremler, işgaller ve yangınlar çok fazladır. Bazen bir savaş, talan, işgal ve yangınlar sonucu yok olan şehirler, akamete uğratılmak istenen medeniyet duraklarımız bazen de depremlerle de sarsılmış ve medeniyet yürüyüşümüz kısa bir süre de olsa yavaşlamıştır. Medeniyet yolculuğu ve üstün meziyetlerle var olmaya sabır ve kararlılıkla devam ettirmek için şehirleri, şehirlerin meydana getirdiği milli hafızayı yazmak, kaydetmek, her türlü yıkım, tahribat ve yok oluşa rağmen daha iyisini, daha güçlüsünü tekrar meydana getirebilmek için hafızayı canlı diri tutmanın en emin ve güçlü yolunun edebiyat, tarih, mimari, folklor….

Yahya Kemal Beyatlı “Mektuplar ve Makaleler[1]” kitabında şehirler üzerine düşüncelerini aktarırken İstanbul’un işgali özelinden yola çıkarak şu tespitlerde bulunur: “Türklüğün yaratmış olduğu bütün şehirler arasında İstanbul bütün beşeriyetin hayâlinde sihr ü efsunlu bir yer tuttu. Beşeriyet durdukça hayâlinden Türk İstanbul silinmeyecektir.

Türklüğün ne emsalsiz peyzaj yaratıcısı olduğunu hiçbir şey göstermese, yalnız beş yüz senelik İstanbul göstermeğe kifayet eder.

Mamafih edebiyatın rolü; İstanbul sükût ettiğinden beri Avrupalı Bizans müverrihleri ölmüş olan İstanbul'u, yaşayan, canlı ve Türk İstanbul'dan fazla yaşattılar. Bundan anlaşılıyor ki bu şehrin mevcud olması kâfi değildir. Onun edebiyatta yâni hayallerde bir yeri olması lazım gelir. İtiraf edelim ki biz yapmasını biliyoruz; yazmasını, realiteleri hayâle nakşetmesini hiçbir zaman bilmedik, hâlâ da bilmiyoruz. Beş yüz senelik İstanbul'a dâir Türkçe eserlerimizin adedini söylesek utanmak lazım gelir. Evliye Çelebi birisidir.”

Şehirleri inşa etmek için öncelikle zihinlerin mamur olması beklenir. İnsanları etkileyen ve ani gelişen olaylarının acısı küllendiğinde yaşamak istediğimiz, imar ettiğimiz şehirler, evler; medeniyet duraklarına ihtiyaç duyarız.
Depremden etkilenen ve Türk tarihinin önemli kültür merkezlerinden olan şehirlerimizi yeniden imar ve inşa etmek, mamur haline getirmek binlerce yıldır yaşadığımız ve sonsuza kadar yaşamak istediğimiz ülkemizin mekanlarını, beldelerini; sanatını, folklorunu da yaşatmaktan geçmektedir. 20.02.2023. Naci YENGİN




 

 
[1] Yahya Kemal, Mektuplar ve Makaleler, İstanbul 1977,s.32

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum